Sizin şu an aklınızdan geçen, küçükken yaşadığınız bir olay, yapmayı planladığınız herhangi bir şey; tümü Yüce Allah’ın bilgisi dahilindedir. O’nun, yarattığı canlı cansız her varlık üzerindeki kontrolü ve hakimiyeti gece gündüz durmaksızın devam eder.

Sponsor Bağlantılar

Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16)

Yüce Allah, herşeyin içyüzünden, gizlinin gizlisinden, insanın düşündüklerinden, kimseye açamadığı sırlarından da haberdardır. Hiçbir şey O’ndan gizli kalmaz; insanları çepeçevre kuşatmıştır ve her ortam ve koşulda insana şahittir.

Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kuran’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir Kitap’ta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)

Haber verilen tüm bu gerçeklere rağmen kimi insanlara göre, Allah çok uzaktadır, gökyüzünde bir gezegenin arkasındadır, ve –Allah’ı tenzih eder, yüceltirim- dünya işlerine pek karışmaz. Hatta kimilerine göre hiç karışmaz; evreni yaratmış ve kendi akışına bırakmıştır. Oysa bu çok büyük ve apaçık bir yanılgıdır; Allah’ın varlığı herşeyi kaplar. “…O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir..” (Şuara Suresi, 28) ayetiyle haber verildiği gibi…

Doğu da Allah’ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115)

Dünyanın hangi köşesine gidilirse gidilsin, “Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah’ındır. Allah, herşeyi kuşatandır. (Nisa Suresi, 126)…

Allah şu anda da her şeyi çepeçevre sarıp kuşatmaktadır; insana şah damarından da yakındır. Evrenin her santimetrekaresine, gözle görülebilen/görülemeyen alemlere, geçmiş ve geleceklerine O hakimdir… Bu kesin gerçekleri göz ardı eden kişiler, insanlardan gizledikleri düşüncelerini, hatalarını, planlarını Allah’tan gizleyemediklerinin bilincinde değillerdir. Onlar Rabb’lerini unutmuş olsalar da, onlar eylemlerini henüz tasarlarken dahi Allah onlarla birliktedir.

O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O’nu kavrayıp kuşatamazlar. (Taha Suresi, 110)

Her insan her şeyi en iyi bilen Allah’ın sonsuz öncede kendisi için hazırladığı kaderini yaşar. Bu nedenle Allah’ı unutan, hatırlamaktan kaçınan kişi, farkında olmasa da Rabb’ine boyun eğmiş, teslim olmuş durumdadır. Bu gerçeklerin şuurunda olan samimi müminler, her an Allah’a yönelir, O’nunla kesintisiz bağlantılarını canlı tutmak için çaba gösterirler.

Dolayısıyla yaşamın gerçek amacını kavramış olan her insan, bu gerçeği diğer insanlara aktarmakla sorumludur. Mümin yaşamı boyunca sözleri ve tavırlarıyla Allah’ı hatırlatır. Allah’ın sınırlarını koruyarak sürdürdüğü yaşamıyla, insanları Allah’a çağıran, O’nu hatırlatan model insan olur.

Peygamberimiz (sav) de bir hadisinde “Gördüğünüzde size Allah’ı hatırlatan, bilginizi artıran, ilmiyle de size ahireti hatırlatan, sizin için en hayırlı arkadaştır..” buyurarak Allah’ı hatırlatan insanın en iyi arkadaş olduğunu haber verir.

İnanan insan, Allah’ı çok anan ve hatırlatan olmalı..Allah’ı hatırlatan mümin Allah’ın dinini anlatarak, Kuran ile öğüt vererek, iyiliği emredip kötülükten men ederek, Allah’ın ayetlerini hatırlatarak çağrıda bulunur ve Allah’ın buyruğu gereği söylenebilecek en hayırlı, en güzel sözleri söyler. Müminlerin insanlara Allah’ı hatırlatmaları karşılığında tek beklentileri vardır; Allah’ı hoşnut etmek ve karşılarındaki kişinin de Allah’ın hoşnut olacağı ahlakta bir insan olmasına vesile olmak…Allah’ı zikretmek, Kur’an ahlakını anlatmak hem kendilerine hem de çağrıda bulundukları kimseye –Allah’ın dilemesiyle- ahiretteki sonsuz mutluluğu kazandırabilecektir.

Unutmayalım ki, tüm varlıklar Allah’a muhtaçtır. Allah ise bizlerin sahip olduğumuz her türlü eksiklikten münezzehtir ve O hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Allah’ı unutmuş, yüz çevirmiş de olsa, Allah’ı unutmayan, hatırlatan da olsa, ölüm herkes için tek kesin gerçektir.

Allah hastalık verir, bela verir Kendisini hatırlatmak için. İnsanın ayaklarının yere basması için dertler verir. Bu Allah’ın sevdiği insanlara lütfudur aslında. Özellikle hastalıklar insana Rabb’ini hatırlatır; bu süre içinde insan her an Allah’ı hatırlar, O’na yakınlaşır, kalbi tatmin olur…

İnsan gün içinde Allah’ı, güzelliklerle donatılmış cenneti düşünürse, hep mutlu olacaktır. Eşsiz barınma yurdunda Allah’ın kutlu kullarıyla karşılıklı tahtlarda oturup birlikte Allah’ı anmak cennete özel muhteşem bir zevktir; bunu düşünmek dahi insana büyük mutluluk verir. Sabahları şükürle kalkıp, gününü Allah’a adayan insanın attığı her adım Rabb’i için olacak, o adımlar kişiyi Allah’ın dilemesiyle sonsuz kurtuluşa götürecektir…

elif@elifalaca.com