Mevlana Gibi Olabilmek Lazım!

Aşk diye başlayayım ilk önce. Aşk diyeyim parçalarcasına gönüllerimizi. Nedir aşk diye soramam elbet. Benim bu acizliğim iki harfe sığdıramaz aşkı. Kim sığdırabilir ki… Anlatılmaz yaşanır demişya hani birileri. İşte, işte yaşamış birileri. Bir ömürü bize aşkı anlatmak için tüketmiş diyorum ben onlara.Mevlana diyorum ürkekçe. Aşkı anlatamayan acize bakın,Mevlana diyor hiç çekinmeden diyeceksiniz belki. Amacım aşkta yanan,aşka varan Mevlanayı anlatmak değil zaten. Hoş olsa ne yazar. Bizim gibiler ancak dinler, okur onları. Anlatmaya kalksa donar kelimeler… Mevlana gibi olmak… Olabilir miyiz,yanabilir miyiz ki aşk narında onun gibi? Yanamayız elbet. O gerçek aşka aşık, biz onun gibilere belki. Sema etmek diyor ya hani. Neydi sema etmek? Hani siyah cübbelerini çıkarırlardı. Dünyayı temsil ederdi siyah. Beyazlanınca çekiverirlerdi ellerini eteklerini dünyadan. Eteklerini yayarlardı sadece aşkta yanarken. Nedendi seması Mevlana’nın ? Allah emredince dünya dönüyor, ay dönüyor, hacılar dönüyor ben niye dönmeyeyim mi demişti Mevlana? Aşkım beni benden alıyor,her şey dönüyor ben neden dönmeyeyim mi? Mevlana Hazretlerini düşününce aklıma kuşlar geliyor. Hani kabedeki kuşlar. Hep etrafında dönerlermiş de,geçmezlermiş ya hiç üstünden. İşte Mevlana da bu kuşlara benziyor sanki. O’nu, Yaradanını, Sevgilisini düşününce o kuşlar gibi kanat çırpıyor semadayken. Sevgiliye doğru uçuruyor yüreğini. Atıyor siyahları, soyunuyor aşka… Ne diyordu ki başka Hz. Mevlena? Sadece sema ile mi anlatmış bizlere bu doyumsuzluğu? Gel diyen… Koparcasına yürekten, bir gel diyen Mevlana hazretleri değilmiydi? Neden demişti, kime gel demişti koca Mevlena? Ne olursan ol, Gel… Kim olursan...

Devamını Oku