Yazar: gurkanzeki38

Bir Yalnızın Notları

Yepyeni bir günün ilk saatlerini yaşıyorum Yaradan’ın bahşettiği ömürle ve yaşadığımı bana en güzel anlatan kalemimle giriyorum bu yola… Hiç birşeyimi almıyorum yanıma; bu yazımı yazarken, elektriğin bile olmadığı bu zifiri karanlıkta; mum ışığıyla seçiyorum yazımın gölgesini ve kendisini. Yazdıkça anımsıyorum hayatı ve yazdıkça anlıyorum serüven dolu hayatı. Fantastik filmleri aratmayan hayatımda yazdıkça hayat buluyorum, yazmak hatırlatıyor nefes aldığımı… ve her yazıma başlarken mutlu oluyorum; kaydırakla yeni tanışan bir çocuk gibi… Gecenin matemi sessizlikle birleşince, yalnızlık seni yine yalnız brakmamışsa bir ayrı oluyor yazı yazmak… Sadece yazına ve yalnızlığa kitleniyorsun… O an kopuyorsun hayattan bir anda, ama kalemin lezzetli sesiyle tekrar hayat buluyorsun, sımsıkı sarılıyorsun tekrar… Hayatın seni braktığı yerde tutunmaya çalışıyorsun, yeni insanlar ve yeni çevre seni alıyor çok uzaklara… Hep gördüğün insanları artık görmüyorsun, hiç görmediğin insanlar dostların oluyor, yemek yiyorsun aynı sofrada… Hepsi hayatı anlatıyor sana… Kaderinin yazılı olduğu kitabının hergün bir sayfasını daha okuyorsun. Sayfa numarası günlerin, ayların, yılların, ömrün oluyor. Hergün kopuyorsun bazı şeylerinden, ama hergünde katıyorsun çok şey… Hergün güçleniyorsun aslında… Yaşadığın kötü şeyler seni ne kadar hırpalasada, arkasından herbiri panzehirini bırakıyor sana… Hergün daha güçlü kalkıyorsun farkında olmasanda. Yalnızlık insana insanı anlatıyor… En ağır yük yüklenmiş insanı… Kıyameti anlatıyor, herkes kendi çabasında… Herkes bir yerlere koşuşturuyor, herkes birşeyler çabasında… Sende birşeyler çabasında olduğunu farkediyorsun o anda… ve güç buluyorsun yalnızlığından… Yalnızda var oluyormuşum diyorsun. Kalemin doğruluyor yazarken var olduğunu… Çok heyecanlı geliyor...

Devamını Oku

İnsan ve Evren

Yine bir gece yarısıyla susamışken yazmaya, yazmak geldi yine içimden alışamadım susmaya… Konuşmalıydım çünkü gerekliydi bana… Su gibi aziz yemek kadar gerekliydi… Anlatmalıydım herkese tüm bildiklerimi… Günlerimi sepet yapıp toplamışsam tecrübelerimi; evrenin sebebi insanı insana anlatmalıydım…Küçük bir çocuktun ilk evrene indirildiğinde, anlamsız bakışların seni o zaman sevimli kılıyordu… Her şey farklıydı geldiğin yerden… Hiçbir şeye anlam veremiyordun… Korkuyordun ama güveniyordun seni emanet edinenlere… Kanın ısınmıştı seni doğurana, kokusunu bile tanır oldun sonra… Tek güvendiğin o oldu… Sadece o koku seni güvende tutuyordu, o zamandan bağlanmıştın  işte birilerine… ve kimse bilmez ilk aşkın oydu aslında… Ona feryat ediyordun daha ilk dakikadan ve hayatın zorlu maratonunu onun kucağıyla unutuyordun belkide… Zaman herkesten sabırsız ilerlerken sende zamana inat büyüyordun… Büyüdükçe sıyrılıyordun çocuksuluğundan… İlerleyen zamanla hayatla daha resmi, daha ciddi olmaya başlıyordu… Hayat düpedüz karşında duruyordu, sende içinde yaşıyordun… Keşifler başlıyordu bir bir… Öğrendikçe mutlu oluyordun, işin gücün taklitti… Gülmeyi keşfettin sonra, çok hoşuna gitmişti… O kadar hoşuna gitti ki her şeye güler oldun… Hayatın gülmek oldu bir aralar… Minnacık boyunla, hayatı alaya alıyordun… Hayat penceren uykuyla süt arasında dönüyordu… ve her gece tertemiz kafayla uyuyordun… Mükemmeliyeti arıyordun o zamanlar; karnının acıkmasını bile yediremezdin, ağlardın belki de… Problem istemiyordun, her şey güzel olmalıydı hayatında… Yeni bir alemde mucizece büyüdüğünü hissediyordun, o zamanlar büyükler hep idolin oluyordu… Hep büyümek istiyordun, kesmiyordu o zamanlar küçük olmak… Bilmek istiyordun her yeri… her şeyi… Günler geçtikçe anlamaya...

Devamını Oku