Kimlik Meselesi

İnsanlar… Dünyayı yöneten, fikir üreten, konuşan, yargılayan, yön veren insan farklı medeniyet ve coğrafyalarda kendini gösterir, yaşar ve yaşatır. Yaşamı  esnasında farklı durumlara, farklı tepkiler gösterir ki bu da sahip olduğu kimliklerin bir getirisidir.İnsan doğduğu an itibariyle sahip olduğu en önemli kimliğini – insan olma kimliğini- elde etmiş olur. Zaman içinde bu kimliğine farklı kimlikler eklenmesi beklenir. Öyle de olur. Yığınla kimlikler edinir ya da kimlikler verilir onlara. Edinilen ya da verilen kimliklerle ‘ben’ olma duygusunu, olay,durum ve / veya insanlara karşı tepkileri, müdahaleleri bu kimlikleriyle olur. Yani hangi kimliği kazanmışsak oyuzdur. İnsan olma kimliğinin yanında, yaşadığı coğrafyadan gelen bir millet ve din kimliği edinir yargısız ve yumuşak bir geçişle… Zorla dayatılır aslında bu kimlikler, sen Türk ve Müslümansın, Germen ve Katoliksin,  (ve tabi binlerce bu tip örnekler) gibi… Otomatik olarak gurur duymaya başlar bu ‘ilk’ kimlikleriyle. Çoğu zaman bu kimliklere karşı çıkmak yasaktır, bazen ölümle de sonuçlanabilir. Bu kimliklerle yaşar sadece. Bunlarla karar,tepki verir yaşamın getirdiklerine. Ve çok azımız bu kimlikleri yok sayıp ‘başka bir şey’ olmaya karar verir. Coğrafyasını, dinini değiştirir falan, hani bizim ‘asimile olmuş’’ dediğimiz insanlar. Belki de çok azı başarmıştır o ‘başka bir şey’ olma savaşını, bilinmez… Cinsel kimliklerimiz oturur yavaş yavaş. Freud’a göre 3 yaşımızda başlar cinselliğimiz anne ve babamızı öperken, ya da komşumuzun kızı/oğluyla yaşadığımız doktorculuk oyunlarındaki deneyimlerimizle… Ve erkekler hiç hasta rolünü üstlenmezler, çünkü babaları hep ‘ağır abi’dir evde, onu rol...

Devamını Oku