Yazar: yazı

Mart

İlkbaharın keşif kolu olan “mart” ayı kazma kürek yakıcı bir ay olarak bilinir. O kısa ama çetin ceviz olan şubat ayından sonra işi gücü hep bizi ısıtmak olan güneş o sıcak yüzünü bu ayda yavaş yavaş gösterip her zaman yaptığı gibi bizi Allah’ın izniyle ısıtmaya çalışır. Tam havalar ısınıyor deyip giydiğimiz elbise sayısında düşüşe geçecekken birkaç yaramaz bulut gökyüzünde belirmeye başlar. İkide bir çocukların hep güler yüzlü olarak resmettikleri güneşin önüne geçip dururlar. Aydınlık dünyamıza küçük karanlıklar düşürürler. Derken o yaramaz bulutların oyunlarını seven başka bulutlar da onların bu sevinç çığlıklarına dayanamayıp geliverirler. Işıl ışıl olan dünyamız bir anda gölgelenmeye başlar. Bulutlar bir araya gelişlerini öyle abartırlar ki seslerinden küçük çocuklar, hatta bazen büyükler bile korkar. Oyunları hem gürültülü hem de bol ışıklı ve sesli olur. Bu havada birkaç yağmur damlasından sonra birden bire kar yağmaya başlar. Güneş görünmez olur. Güneş’in yokluğunu fırsat bilen soğuklar her yeri kaplar. Bazen de hava güllük gülistanlık iken bir sabah uyandığınızda her tarafı karla kaplı buluverirsiniz. Bu tablolar pek hoş olmasalar da hemen her mart ayında yaşanır. Kim bilir belki Dünya’mız öyle kolay kolay bırakılıp gidilecek bir yer olmadığı için kış bir türlü gidemiyor. Mart ayı aracılığı ile içini son bir defa dökmek istiyor. Ben her ne kadar soğuk ve can sıkıcı olsam da “senin süsün olan insanları” evlerine hapsetsem de seni çok seviyorum, seni öyle birden bırakıp gitmek bana acı veriyor, sen...

Devamını Oku

Akvaryum

Simsiyah bir kapak. Ona yapışık, 3-4 cm yukarı doğru uzanan siyah bağlı bir çıkıntı. Arka tarafından yarım daireyi andıran iki küçük delik, birinden saydam bir hortum ve siyah fişler çıkıyor. Diğerinden hiçbir şey çıkmıyor. Haliyle kapağa uyumlu ve içi su dolu bir kap. İçinde bulunan iki küçük canlı, mütemadiyen yüzüyor.Birinin, çatallı kuyruğunun bir kısmı öbek öbek siyah renklerle kaplı, siyahlıkların arasını açık yeşiller dolduruyor. Kuyruğundan karanına doğru gelince karnının alt kısmından ağzının bitimine kadar turuncu bir renk var. Sağ ve sol tarafı sanki daha önce açık yeşile boyanmışta; sonradan üstüne siyah boya dökülmüş gibi duruyor. Ancak bu dökülme öyle gelişi güzel bir dökülme olmamış. Çünkü siyah renkler öyle güzel serpilmişler ki açık yeşille mükemmel bir renk ahengi ortaya çıkarmışlar. Sırtı, kafası, gözlerinin arası, siyah ve açık yeşil renkler tarafından paylaşılmış. Her bir renk ayrı ayrı bakınca kendi hâkimiyetini ilan etmiş balığı parçalara ayırmış gibi bir intiba uyandırıyor. Oysa tamamına baktığımızda; rengârenk ve fiziki haritayı andıran bir balık, simsiyah gözleriyle suyun içinde yüzüyor. Diğerinin ise siyah gözlerinin dışında her tarafı turuncu. Suda yüzüp duruyor. Evet, bu bir akvaryum. Altında rengârenk taşlar, taşların üstünde çalıyı andıran bir nesne, onun arkasında turuncu ve kırmızı renkte yapay çiçekler, ne alakası varsa kuleye benzeyen bir nesne, akvaryumun arka camına denizin dibini andıran -asla denizin dibi olmayan- bir resim ile yapay bir deniz ortamı oluşturulmaya çalışılmış.  Son olarak suyun temiz kalmasını sağlamak amacı ile akvaryumun...

Devamını Oku