Sabah olduğunda öğrenciler en az bir adım önden bankaya girebilmek için birbirleriyle yarışıyordular. Üniversite harçlarını ödeyecekler ve yeni bir döneme merhaba diyeceklerdi. Sırada geçmiş yıllardan farklı bir görünüm vardı. Öğrenciler arasında yeni eklenen bir madde ile getirilen ekstra para külfeti huzursuzluk yaratmıştı. Alenen bu durum ortadaydı. İnsanlar huzursuzluk içinde sıralarını beklemekteydiler.
Sırada kimler mi vardı? Ülkemin üç yıl sonraki aydını, hâkimi, doktoru, adalet bakanı falan filan. Bu insanlardı geleceğin ülke kurtarıcıları, bu adamlardı Atatürk’ün torunları. Neyse bu adamlar fazla ilgimi çekmedi. Benim en çok ilgimi çeken uzaktaki sarışın, yeşil gözlü bayandı. Hemen arkadaşlarıma kim olduğunu sordum. “Bu kızı mı beğeniyorsun. Bunun işi bitmiş oğlum. Çömlekçide kendini satarak okul harçlığını çıkarmaya çalışan bir öğrenci” dediler. Ben sustum, kız sustu. Dünya bu ahlaksızlığa sustu. Bölümünü sordum. “Öğretmenlik” dediler. Şerefini sordum. Arkadaşlar gülmeye başladı. Sustum. Suskunluğumda gelecekle bir temasa vardım.

Sponsor Bağlantılar

Çömlekçide kendini satan kız, öğretmen oluyormuş. Geçmişine sünger çekiyormuş. Mutlu bir yaşama merhaba diyormuş. Buraya kadar her şey güzel. Sonrası mı? Rüyanın en iç acıtan kısmında kendi halkımı görüyorum. Etik değerlerini bir kenara bırakmış. Okumak için, gelecek için bedenini satan ve sattıran ülkem geleceğini görüyorum. Yaklaşık bir milyon üniversiteliyi devlet genel evlerinde üniversite harcı öderken görüyorum.