Giriş

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali, 1980’li yılları etkileyen en önemli olaylardan biridir. Bu işgal, hem Sovyetler Birliği’nin iç hadiseleri ile ilişkilidir hem de başta Afganistan ve Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok bölgesini etkileyen bir olaydır. Bu yıllarda Sovyetler Birliği’nin iç politikaları ve bu politikaların ekonomik, siyasal, sosyal ve demografik sonuçları, Afganistan işgalini etkilemesi bakımından önemlidir. Zira 1980’li yıllar, yetmiş gün süren Paris Komünü’nün yanında yetmiş yıl ayakta kalmış Sovyetler Birliği’nin son dönemleridir. Gorbaçov Yönetiminin politikaları, içeride yeniden yapılanmayı amaçlayan “Perestroyka” politikaları ve daha birçok iç mesele, işgal için dönüm noktası mahiyetindedir. İşte bu yüzden Afganistan’ın işgalini Sovyetler Birliği’nin iç politikalarından bağımsız görmek mümkün değildir.

Sponsor Bağlantılar

Afganistan’ın İşgali Sovyetler Birliği’nin iç politikalarından bağımsız olmadığı gibi bu ikisi arasında çok büyük ilişki de söz konusudur. Özellikle perestroyka olarak adlandırılan ve bir çok soruna çözüm olması amaçlanan iç politika uygulamaları, işgalin niteliğini ve işgal sürecini önemli ölçüde etkilemiştir.

Tüm bunların yanında dönem “Soğuk Savaş” olarak adlandırılan bir dönemdir. İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan iki kutuplu dünyada Sovyetler Birliği kendine hem siyasal hem de ekonomik bir alan açma niyetindedir. Şurası bir gerçektir ki Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte Soğuk Savaş’ın esas aktörü durumunda olan Sovyetler Birliği, bu çekişmede nüfuz alanını genişletmeyi amaçlamaktaydı.

Afganistan ise, Batı Asya ile Ortadoğu ve Orta Asya ile Basra Körfezi ve Hind Okyanusu arasında bir geçit noktasıdır. Yani ülkenin stratejik pozisyonu önemli bir noktadadır. Ayrıca Afganistan’da İslamiyet, halkın inancında çok derin ve geniş bir yer tutmaktadır.[1] Bu öneme haiz Afganistan, İkinci Dünya Savaşından sonra önemli iç çekişmeler yaşamıştır. İşte bu iç çekişmeler, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi ile sonuçlanmıştır.

İşgalin gerçekleşmesi sürecinde ve işgal sonrası dönemde uluslararası gelişmeler de bir o kadar etkili olmuştur. Örneğin işgal, İran’ın çok çalkantılı olduğu bir zamana rastlamıştır.[2] Bunun yanında işgalin hem Pakistan, Hindistan gibi bölge devletleri açısından hem de Suudi Arabistan, Mısır gibi Ortadoğu devletleri açısından önemli etkileri olduğu su götürmez bir gerçektir. Öyle ki işgal, Türkiye açısından da önemli etkiler yaratmıştır.

İşte tüm bu bilgiler ışığında işgalin gerekçelerini, işgali ve sonuçlarını önce Afganistan’daki gelişmeler çerçevesinde ardından Sovyetler Birliği’nin iç ve dış politikaları çerçevesinde ele alacağız. Nihayet, bu işgalin bölgesel ve küresel etkilerini, diğer devletlere yansımalarını ve uluslararası boyutunu inceleyeceğiz.

1.Bölüm: Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a Müdahalesini Hazırlayan Gelişmeler

A. Afganistan’ın Sovyetler Birliği’ni Davet Etmesi

Tam anlamıyla 9 yıl 1 ay 19 gün süren bu müdahaleyi hazırlayan gelişmeleri sırasıyla ele almak için işgalin başlamasında dönüm noktası olan 1973 yılına gitmemiz gerekir. 1973 yılında o zamana dek krallıkla yönetilen Afganistan’da Muhammed Davud Han (daha önce 1953 ile 1963 yılları arasında ülkede bir diktatörlük tesis etmişti) liderliğinde Cumhuriyet ilan edildi.[3] Cumhuriyetin ilanından sonraki süreçte Muhammed Davud Han Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirmek için önemli girişimlerde bulundu.

1977 yılında Muhammed Davud Han öncülüğünde bir anayasa hazırlandı ve bu anayasa kabul edildi. Fakat bundan 1 yıl sonra, 27 Nisan 1978’de Halk ve Bayrak Partileri birleşerek Muhammed Davud Hanı darbeyle indirdi ve Afganistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu.[4] Ama Halk ve Bayrak kanatları arasındaki birlik hızla bozuldu ve darbeden yaklaşık üç ay sonra orduya dayanan Halk kanadı giderek güçlendi. Yeni yönetimin hakimiyeti Halk kanadına geçmişti. Bu yeni yönetimin reform programında kadınlara eşit haklar, toprak reformu ve klasik Marksist – Leninist doğrultuda yönetsel önlemler yer alıyordu.

Temel Afgan kültür öğeleriyle çatışan bu program ve siyasal baskılar, nüfusun geniş kesimlerini karşısına aldı. Tabi bunun yanında ABD’nin desteğiyle oluşan Müslüman ayaklanmacı kitlesi ihmal edilemez. Bu kitle, ayaklanmaların oluşmasında ve alevlenmesinde büyük rol oynamıştır. İşte bu gelişmeler üzerine 1978 yazında “Nuristan” bölgesinde ilk ayaklanmalar patlak verdi ve planlı bir şekilde olmasa da tüm ülkeye yayıldı. Bu tarihten sonra Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesini hazırlayan gelişmeler hız kazandı. Bu gelişmeler doğrultusunda 5 Aralık 1978 tarihinde Sovyetler Birliği ile Afganistan arasında “Dostluk, İyi Komşuluk ve İş birliği” antlaşması imzalandı.[5] Bu antlaşmadan kısa bir süre sonra ise Sovyet yanlısı iktidara karşı ulusal direniş hareketleri başladı.

Görüldüğü üzere işgalin gerçekleşme aşamasında Afganistan’ın iç çekişmeleri büyük rol oynamaktadır. Yaşanan iç çekişmeler Soğuk Savaş’ın rekabetinden dolayı gözü Afganistan’ın üzerinde olan Sovyetler Birliği’ne adeta bir “davetiye” niteliğindedir. Bundan sonra işgal, aktörleri git gide artan ve sürekli karşılıklı çatışmaların yaşandığı bir görünüm kazanmıştır.

B. Genişleyen Üçgen: Sovyetler Birliği, Afganistan Hükümeti ve Mücahitler

Müslüman ayaklanması 1979 yılının yazında iyice güçlenmişti. Bu sırada, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı fiilen işgali öncesinde gerçekleşen ve işgalin dönüm noktası sayılabilecek bir dizi gelişme yaşandı ve 13 Temmuz 1979’da Moskova Radyosu, Afganistan Demokratik Halk Partisi içinde “Devrimin Korunması için Ulusal Örgüt” kurulduğunu ve Afganistan’ın tüm ilerici güçlerini bu örgütün bir araya getireceğini açıkladı.

Bu tarihten sonra 27 Temmuz’da Hafızullah Amin başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu ve Başkan Taraki Müslüman ayaklanmasıyla etkili bir biçimde mücadele etmek üzere özel yetkilerle donatıldı. 16 Eylül 1979’da Başkan Taraki sağlık problemlerinden dolayı istifa etti ve yerine Hafızullah Amin geldi. Bu gelişmelerin hiçbiri Müslüman ayaklanmasını etkilemedi ve 25 Aralık 1979’da Babrak Karmal, Sovyet desteği ile başkanlığa getirildi.[6]

26 Aralık 1979’da Karmal’ın Taşkent Radyosunda bir konuşması yayınlandı.[7] Bu konuşmada İslam dinine saygı gösterileceğini, siyasal tutukluların serbest bırakılacağını, keyfi tutuklamaların son bulacağını, bağlantısız bir dış politika izleyip başkaldıranlara yardım etmekle suçlanan Pakistan ile Afganistan arasındaki sorunlara çözüm yolları arayacağını söyledi. Fakat bu sırada Sovyet Birlikleri Afganistan’da belli noktaları işgal etmeye başlamıştı. Ayrıca Sovyet Birlikleri ile ayaklanan Müslümanlar arasındaki çatışmalar şiddetlenmeye de başlamıştı.

Tüm bu gelişmelerle paralel olarak şöyle bir durum ortaya çıktı: Afganistan ordusu bu direniş hareketlerini bastırmada yetersiz kalmıştı ve içerideki gelişmelerin büyük etkisiyle Sovyet desteği ile başa gelen Babrak Karmal, SSCB’den yardım istedi. Bunun üzerine 27 Aralık 1979’da Sovyetler Birliği Afganistan’ı fiilen işgal etti.[8]

Bu aşamada Afganistan’da aktif olan aktör sayısı genel anlamda üçe yükseldi: Afganistan Hükümeti, ayaklanan Müslümanlar yani “Mücahitler” ve Sovyet Birlikleri. Sovyetler Birliği Afganistan’ı artık fiilen işgal etmişti. Ocak 1980 itibariyle de Afganistan’daki Sovyet Birliklerinin sayısı 85.000’e yükselmişti.

2.Bölüm: Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a Müdahalesi Sırasındaki Kritik Gelişmeler

A. İşgal Sırasında Sovyetler Birliği’nin İç Politikaları

İşgali önemli kılan en etkili gelişmeler bu kategori içerisindedir. Zira Sovyetler Birliği’nin dağılmasında dışarıda Afganistan’a müdahale çok büyük rol oynarken içeride de Perestroyka dönemi bu derece büyük rol oynar. Daha da önemlisi bu iki gelişme arasındaki ilişki müdahalenin niteliğini değiştirmiş ve bir işgal görünümünü almasına sebep olmuştur.

Perestroyka kelime anlamı olarak “yeniden yapılanma” anlamına gelmektedir. Sovyetler Birliğinin 1985-1991 yılları arasında ve Gorbaçov döneminde uyguladığı, bu sayede içerideki sorunlarını çözmeyi amaçladığı bir politikadır.[9]

Perestroyka politikasının ortaya çıkmasında kuşkusuz birçok sebep vardır. İçeride var olan ekonomik sebepler, refah seviyesi, yoksulluk, konut ve gıda sorunu gibi sorunlar bu politikanın oluşmasına sebep olan en temel etkenlerdir.

Bu yüzden en genel anlamıyla Sovyetler Birliği için perestroyka’nın anlamı şudur: Toplumun sosyo-ekonomik gelişimini hızlandırıcı etkin bir mekanizmanın yaratılması; demokrasinin çok yönlü gelişimi, disiplinin ve düzenin pekiştirilmesi, kişilik onuru ve değerlerine saygı, emir-komutaya dayalı bir yöntem anlayışının reddi, yenilikçiliğe teşvik, kararlı bir şekilde bilime yöneliş, bilimsel-teknik başarıları ekonomi ve diğer birçok alanla birleştirme.[10] İşte perestroyka politikasının Sovyetler Birliği için ifade ettiği önem budur.

Ne var ki perestroyka programının amaçladıkları gerçekleşmemiştir. Belirlenen hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak somut bir işleyişin olmayışı, aksi sonuçlara yol açmıştır. Hem içeride var olan problemleri daha da kamçılamıştır hem de dışarıda Afganistan müdahalesinin bir işgale dönüşmesine yol açmıştır.

Dönemin politikalarının yıkıcı etkisini Yüksek Sovyet’in eski bir milletvekili olan rahip Gleb Yakunin’e yöneltilen “Sizin Gorbaçov’un politikalarına ilişkin düşünceleriniz nelerdir?” sorusuna verdiği yanıttan anlayabiliriz. Gleb Yakunin’in verdiği yanıt şudur: Bu korkunç ve şeytani yapı, toplumumuzun temiz, kirlenmemiş insanlarının yönetimin en üst noktasına çıkışına izin vermedi.

Ama diğer yandan, eğer Gorbaçov, bu sistemi yıkmak için, gerçekten onun en tepe noktasına çıktıysa, bunu hoşgörüyle karşılamak gerek. Ne de olsa bu da bir politika, ama politikanın içinde bir politika.[11]

Bu politikacı, Gorbaçov ve uyguladığı politikalarla ilgili kısaca şunu demek istemiştir: Amaca varmak için her yol mubahtır. Bu cümle ise o dönemle ilgili önemli ipuçları vermektedir. Zira Sovyetler Birliği’nin o dönem başında “amaca varmak” isteyen Gorbaçov gibi bir yöneticisi vardır ve bu yönetici perestroyka başlığı altında “her yolu” denemekte ve uygulamaktadır.

İşte Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali sürecinde gerçekleşen ve yıkıcı birçok sonuca sahip “perestroyka” politikalarının vahameti budur. Öyle ki Sovyetler Birliği bu politikaya bağlı olarak, askeri teknoloji alanında da çok önemli kayıplara uğramıştır. Örneğin, Sovyetler Birliği, ABD ile karşılaştırıldığında 1990’lı yılların sonuna kadar 17 kat daha az tank, 3,5 kat daha az zırhlı araç ve 20 kat daha az füze sistemleri ihraç etmiştir.[12]

Perestroyka ile birlikte gittikçe daha kötü bir hal alan üç önemli konu vardır: İşsizlik, Doğum oranlarında düşüş ve konut sıkıntısı. Sovyetler Birliği’nin Leningrad, Moskova, Kuybişev ve Çelyabinsk gibi büyük kentlerinde işsizlik sürekli artış göstermiştir. Bunun yanında savaş süresince doğum oranları düşmüş ve bir daha da eski haline getirilememişti. Ayrıca konut yapımı hızlanmış olmakla birlikte bir türlü tatmin edici seviyeye ulaşamadı.[13] Bu denli kötüye giden durumun Afganistan’daki yankısı ise adeta “zulüm” olacaktır. Bu yankının ayrıntılarını “İşgalin Bilançosu”nu ele alırken göreceğiz.

Kısacası, iç politikada işler kötü gittikçe dış politika da bundan nasibini alıyordu. Dönemin en önemli dış politikası ise Afganistan ile ilgiliydi ve doğal olarak iç politikadaki bu uygulamaların kötü sonuçları, kendisini en fazla Afganistan’a müdahalede gösteriyordu.

B. İşgalin Uluslararası Alana Sıçraması

Daha önce belirttiğimiz gibi Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesinin uluslararası etkileri de oldukça fazladır. Bu sebeple işgalin uluslararası alana sıçraması büyük önem arz etmektedir.

Aslında işgal, daha ortaya çıkış aşamasında uluslararası alana sıçramış ya da ters bir ifadeyle bir yönüyle uluslararası şartlar böyle bir işgali ortaya çıkarmıştır. Soğuk savaşı dönemlere ayırırsak Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi ile başlayan süreç aslında soğuk savaşın son dönemidir. Bu son dönemde birbirine karşıt iki kutup arasında bir yumuşama dönemi hakimdir.

Dolayısıyla bu müdahale, Sovyetler Birliği içerisindeki muhafazakârlar tarafından desteklenirken modernleşmeciler tarafından “yumuşama dönemine zarar vermesi gerekçesiyle” desteklenmemiştir. En nihayetinde böyle bir müdahale gerçekleşmiş ve uluslararası alanda büyük etkiler doğurmuştur.

Yukarıda değindiğimiz üzere bu müdahale muhafazakârlar tarafından desteklenmiş, modernleşmeciler tarafından ise tepki toplamıştır. Hatta bir kesime göre bu müdahalenin tek amacı, bütün stratejisini Sovyetler Birliği’ni yıkma üzerine temellendirmiş dünya tekelci sermayesinin Sovyetler Birliği’ni bataklığa çekme girişimidir. Bize göre ise Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi, uluslararası şartlar açısından, nedensel olarak haklı bir müdahaledir. Fakat özellikle Gorbaçov dönemi ile birlikte hem iç politikadaki uygulamalar hem de dış politikadaki uygulamalar bu müdahalenin bir işgale dönüşmesine yol açmıştır.

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi ve bu müdahalenin uluslararası alanda bir işgale dönüşmesinde sadece Gorbaçov yönetiminin politikaları etkili değildir.28 Aralık 1979’da ABD Başkanı Carter, bu işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde bir açıklama yapmış; 3 Ocak 1980’de ise Senatoya gönderdiği bir mesajda SALT II antlaşmalarının müzakeresinin ertelenmesini istemiştir.[14] Bunun yanında 1981’de göreve yeni gelen ABD Başkanı Reagan’ın “sert politikaları” da SSCB’nin Afganistan politikasına yön vermede etkili olmuştur. [15]

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi, bütün dünyada ve bilhassa Batı’da büyük heyecan ve tepki ile karşılanmıştır. Çünkü Afganistan’ı ele geçirmekle Sovyetler Birliği, Basra Körfezi ve Ortadoğu Petrolleri istikametinde mühim bir ilerleme kat etmiş oluyordu.[16] Bu durum İran ile ilgiliydi. Zira İran’da gerçekleşen devrim temel yapıları derinden sarsmıştı.

Eğer Sovyetler Birliği’nin karşısında sağlam bir İran olsaydı hem işgalin seyri değişebilirdi hem de Basra Körfezi ve Ortadoğu istikametindeki ilerlemenin avantajları azalabilirdi. İran’ın o dönemi etkileyen bu hassas durumu, bugün de etkisini korumaktadır.

Bu müdahalenin uluslararası alanda uyandırdığı bir diğer yankı ise İran ile ilgili olduğu kadar Pakistan ile ilgilidir. Zira bu müdahale sırasında binlerce Afganistanlı İran’a ve Pakistan’a sığınmıştır. Öyle ki 1982 şubatında İran’a sığınmış bulunan Afganlıların sayısı 500 bin iken Pakistan’a sığınmış bulunan Afganlıların sayısı 3 milyonu bulmuştur.[17] Bu durum Pakistan için haliyle büyük bir ekonomik yüktür. Bu sebeple Pakistan Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesini sürekli Güvenlik Konseyi’ne götürmüş fakat bu karar Sovyetler Birliği tarafından veto edilmiştir. Sonuç olarak bu müdahaleyi istemeyen bir Pakistan ortaya çıkmıştır. İşgal süresince Sovyet Ordusunun karşısında yer alan güçleri desteklemesi de bunun delilidir.

Pakistan’ın içinde bulunduğu bu durum beraberinde Suudi Arabistan’ı etkilemiştir. Çünkü Güvenlik Konseyinden sonuç alamayan Pakistan başta BM Genel Kurulu’nu sonrasında da İslam Konferansını harekete geçirmiştir. İşte bu ikinci aşamayı Suudi Arabistan ile yapmıştır.

Özetlersek, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali hem bölgesel hem de küresel çapta etkiler uyandırmıştır. Afganistan’a sınır olan İran ve Pakistan, bu etkilerin doğrudan gözlemlendiği ülkeler olmuştur. Bu ülkelere bağlı olarak Hindistan, Suudi Arabistan, Türkiye ve diğer İslam Devletleri bu müdahaleden etkilenen ülkelerdir. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin Afganistan müdahalesi bu boyutlara ulaştıkça bir işgal görünümünü almıştır.

Bu müdahalenin başlangıcında, devam ettiği dönemde ve sonunda ABD’nin etkisi ise en önemli ve en büyük çaplı olanıdır. Bunun yanında işgal sırasında Çin’in pozisyonu, uluslararası alanda önemli sonuçlar doğurmuştur. Şimdi başta ABD’nin sonrasında ise Çin’in işgal sürecine etkilerine bakacağız.

C. ABD’nin Durumu, Çin Desteği ve İşgale Etkisi

Yukarıda değindiğimiz gibi Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali üzerine ABD, yumuşama döneminin bozulduğu kanısına varmıştır. Ayrıca ABD SALT II antlaşmasının müzakeresini ertelemekle yetinmemiş, aynı zaman Sovyetler Birliği’ne karşı tarım ürünleri ambargosu da dahil uluslararası tedbirler alınması için çaba göstermeye başlamıştır.[18]

Ayrıca ABD, 4 Ocak 1980’de Hint Okyanusunda sürekli bir deniz gücü bulundurmaya karar vermiştir. Tüm bunların yanında ABD ve Sovyetler Birliği, Etiyopya’daki karışıklıklar hasebiyle Afrika Boynuzu’nda da çekişmeye başlamıştı.

ABD’nin, işgali etkileyen bu dolaylı adımları yanında doğrudan attığı adımlar da vardı. Zira ABD, Pakistan ile birlikte Müslüman ayaklanmacıları en çok destekleyen ülkeydi. Sovyetler Birliği’nin güç kaybetmesi için elinden geldiğince Müslüman ayaklanmacılara destek veriyordu. Kısacası ABD, İran’da gerçekleşen devrim sebebiyle yenik başladığı süreci lehine çevirmek istiyordu.

ABD’nin yanında Çin’in bulunduğu pozisyon da önemlidir. Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesinde Çin-Sovyet ayrılığı nedeniyle Çin Halk Kurtuluş Ordusu birlikleri Afgan mücahitlerini destekledi. Bu destek doğrultusunda mücahitlerin Pakistan’da yer alan eğitim kampları Çin sınırları içerisine taşındı, Çinli askeri danışmanlar bu kamplarda mücahitlere askerî eğitim verdi ve bununla birlikte yüzlerce uçaksavar füzesi, roketatar ve makineli tüfek desteği sağlandı.[19] Tüm bunların bir sonucu olarak Sovyetler Birliği işgal süresince hem Müslüman ayaklanmacılarla hem de bu ayaklanmacıları destekleyen ABD, Çin ve Pakistan ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu durum da dolaylı olarak müdahalenin işgal niteliğini almasında etkilidir.

3.Bölüm: Cenevre Anlaşması: İşgalin Sonu

A. Cenevre Anlaşması ve İşgalin Bilançosu

Şurası su götürmez bir gerçektir ki ABD’nin Vietnam Bataklığı gibi Afganistan da Sovyetler Birliği’ne bataklık olmuştur. Yaklaşık 9 yıl süren bu işgal süresince Sovyetler Birliği her anlamda kayıp vermiş en önemlisi dağılışının zeminini hazırlamıştır. 1985 yılında Gorbaçov’un gelişiyle birlikte Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi bir işgal niteliğini almıştır. Bunun dayanaklarını yukarıda ifade etmeye çalıştık.

Bir diğer üzerinde durulması gereken nokta şudur ki işgal en fazla Pakistan’ı etkilemiştir. Hem ekonomik hem siyasi hem de dış politika anlamında işgalden en fazla etkilenen Pakistan Devleti olduğu için işgalin sonunda imzalanan Cenevre Anlaşmasında taraflardan biri Pakistan olmuştur.

Ayrıca Sovyetler Birliği’nin yenilgisinin birçok nedeni vardır. Afgan halkının kitle halinde direnmesi, Sovyetler Birliği’nin sandığının aksine Afgan Ordusunun pasif kalması, Afganistan’ın dağlık arazisi gibi sebepler de Sovyetler Birliği’nin yenilgisinde önemli etkiye sahiptir.

İşte 1985 yılından yaklaşık 3 yıl sonra 14 Nisan 1988’de, BM’nin önderliğinde Cenevre’de Afganistan ile Pakistan arasında,  Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği’nin garantörlüğünde imzalanan anlaşmayla birlikte iki ülke arasında ikili ilişkiler konusunda karşılıklı uzlaşı sağlanmış ve 1979’dan beri Afganistan’da bulunan Sovyet askerî birliklerinin ülkeden geçiş süreci başlamıştır. Şubat 1989 itibariyle de bu süreç tamamlanmıştır.[20]

Sovyetler Birliği’nin müdahale ile başlayıp işgale dönen bu süreçte kaybı büyük oldu. Bu süreçte 15 ila 30 bin arasında Sovyet askeri öldü, 1000’den fazla tankı imha oldu. Bu kaybın büyük çoğunluğunun 1985’ten sonra verilmesi ise müdahalenin işgale dönüşünün en büyük kanıtlarından biridir. Ayrıca Sovyetler Birliği işgal süresince birçok sivilin ölümüne neden olmuştur. Ve yine 1985 yılından itibaren Sovyetler Birliği kimyasal silah kullanmaya başlamıştır.

B. İşgalin Bölgesel ve Uluslararası Sonuçları

Bu işgalin şüphesiz uluslararası çapta sonuçları da olmuş, işgalden uluslararası toplum da etkilenmiştir. Günümüzde halen sancılarını yaşamaya devam ettiğimiz bu sonuçları altı maddede ele alabiliriz.

İlk olarak, başta Müslüman ayaklanmacılar ve Sovyet Ordusu olmak üzere işgal süresince birçok kayıp verilmiştir. İşin en acı tarafı bu kayıpların içinde sivil halkın, kadınların ve çocukların da olmasıdır. İşgal süresince yaklaşık 2 milyon Afganlı ölmüştür.

İkincisi, bu süreçte Afganistan’ın komşu ülkelerine birçok sığınmacı kaçmıştır. Genellikle Pakistan’a, İran’a ve Çin’e kaçan sığınmacıların sayısı ise 5 milyonu geçmiştir. Bu problem daha sonra Afganistan’ın komşu ülkeleriyle de sorun yaşamasına sebep olacaktır.

Üçüncüsü, işgal geriye bir iç savaş bırakmıştır. 1992 yılı itibariyle ülkedeki Sünni-Şii gerilla savaşları sürüyordu. Her ne kadar Nisan 1992’de gerillalar Başkan Necibullah’ı istifa ettirip iktidarı ele geçirseler de uzun bir süre bu iç savaş devam etmiştir.[21]

Dördüncüsü ve işgalin en büyük sonuçlarından birisi Sovyetler Birliği’nin fiilen dağılmasıdır. 1979’da başlayan müdahale Gorbaçov yönetimi ile işgale dönüşmüş ve en nihayetinde Sovyetler Birliği ayakta kalmayı başaramamıştır. 25 Aralık 1991’de Gorbaçov’un istifası ve Sovyetle Birliği’ni oluşturan Cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını kazanmalarıyla Sovyetler Birliği resmen dağılmıştır.

Beşinci sonucu aslında Sovyetler Birliği’nin dağılmasına bağlı olarak ABD’nin tek kutup kalarak bir hegemon olmasıdır. ABD artık neredeyse tek büyük güç konumuna gelmiştir.

Son olarak, hem ABD’nin Vietnam Savaşındaki pozisyonu hem de Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali tam olarak bir sonuç olmasa da bize şunu göstermiştir: Asya önemlidir. Sovyetler Birliği ve ardından Çin ile birlikte özellikle ABD için Asya büyük önem kazanmıştır.

İşte Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali geride bunları bırakmış, halen devam eden bir dizi sorunu ve sonucu beraberinde getirmiştir.

Sonuç 

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi yukarıda da açıklamaya çalıştığımız gibi o dönemin ve sonrasının kuşkusuz en önemli gelişmelerinden birisidir. İşgal süresinin yaklaşık 9 yıl sürmesi doğal olarak hem iç politikadaki hem dış politikadaki gelişmelerden etkilenmiş; bölgedeki gelişmelerden ve uluslararası gelişmelerden bağımsız kalmamıştır. Bu bağlamda Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi gittikçe amacından sapmış ve Gorbaçov dönemi ile birlikte bir işgal niteliği kazanmıştır.

İç politikada Gorbaçov’un politikaları ve perestroyka programı, Afganistan’a müdahale sürecini de etkilemiş, içerideki yıkıntı ve sorunlar bu politikaya da yansımıştır.

Öte yandan İran, Pakistan, Suudi Arabistan gibi komşu ülkelerin etrafında şekillenen başka önemli gelişmeler de vardır. Nitekim İslam Konferansının ve Birleşmiş Milletlerin politikaları da işgal sürecini önemli ölçüde etkilemiştir.

Ayrıca işgali etkileyen en önemli devletler ABD ve Çin olmuştur. Bu devletlerin işgal süresince Müslüman ayaklanmacıları desteklemesi hem Sovyetler Birliği’nin yenilgisine sebebiyet vermiş hem de Gorbaçov’un daha sert politikalar uygulamasına neden olmuştur. Bunun yanında Soğuk Savaşın son dönemi olarak kabul ettiğimiz yumuşama dönemini sonlandırmıştır.

Tüm bunlar Afganistan’daki sivillerin katledilmesiyle, birçok sığınmacı ve mültecinin ortada kalmasına neden olmuştur. En nihayetinde bu işgal, gerisinde birçok yıkım bırakmış, bugün halen devam eden bölgesel ve küresel nitelikte problemlere yol açmıştır.

KAYNAKÇA ;

KİTAPLAR

  • Armaoğlu , Fahir , yy Siyasi Tarihi , 3.Baskı , Ankara , Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları , 1983 , 837 sayfa
  • Sander , Oral , Siyasi Tarih , Cilt 2 , 25.Baskı , Ankara , İmge Kitabevi , 2015 , 605 sayfa
  • Gali , Igor et.al , Sovyetler Birliği Neden ve Nasıl Yıkıldı ? , Arif Berberoğlu , 1.Baskı , Phoenix Yayınları , 2008 , 182 Sayfa
  • Lewin , Moshe , Sovyet Yüzyılı , Renan Akman , 4.Baskı , İletişim Yayınları , 2016 , 510 Sayfa

MAKALELER

  • Ahmet K. Han, “Sovyet İşgali ve Sürekli Özgürlük: Afganistan’da Süpergüç Müdahalelerinin Uluslararası Sisteme Etkileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Jeopolitik İnceleme,” Ortadoğu Etütleri, Cilt 2, Sayı 2 (Ocak 2011) , ss. 57-95
  • Orhan Yazıcı , “Afganistan’daki Otorite Boşluğunun Tarihi Temelleri ve Böle Güvenliği Üzerindeki Etkileri,” History Studies , Cilt 2 , Sayı 1 (Ocak 2010) , ss. 219-237
  • Sertif Demir , “Afganistan’daki Savaş: Hangi Yöne Doğru ? Vietnam, Sovyetlerin Afganistan İşgali Veya Irak mı ?,” KHO Bilim Dergisi , Cilt 20 , Sayı 1 (Ocak 2010) , ss. 165-205
  • Erel Tellal , “Sovyet Dış Politikası ve Gromiko,” Ankara Üniversitesi SBF Dergisi , Cilt 62 , Sayı 3 (Sonbahar 2007) , ss. 349-377
  • Ioannis P. Sotiropoulos , “The Soviet Grand Strategy In Central Asia. The Case Of Afghanistan. To What Extent Was The Soviet Intervention a Strategic Move ?,” MPhil, International and Strategic Studies , Cilt 2 , Sayı 1 ( 2012 ) , ss. 157-212

İNTERNET KAYNAKLARI

  • SSCB’nin Afganistan’ı İşgali ve İç Savaş.

https://asimetriksavaslar.wordpress.com/2011/04/03/200/. Son Erişim Tarihi , 17.01.2017

  • Sovyet Ordusu Neden Afganistan’a Gönderildi ?. https://tr.sputniknews.com/analiz/201502171014023497/. Son Erişim Tarihi , 04.12.2017
  • Crouch D (09.12.2009). Afganistan , Rus Emperyalizmine Nasıl Mezar Olmuştu ?. http://www.sosyalistisci.org/index.php/ariv/56-375-18-eyluel-2009/443-afganistan-rus-emperyalizmine-nasl-mezar-olmutu. Son Erişim Tarihi , 11.01.2016
  • Frederick Starr.Xinjiang: China’s Muslim Borderland, (İngilizce) s. 158., 2004, Son Erişim tarihi: 02.01.2017.

DİPNOTLAR

[1] Fahir Armaoğlu, 20.yy Siyasi Tarihi, 3.Baskı, Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 762.

[2] Ibid., s. 761.

[3] Ibid. s. 763

[4] SSCB’nin Afganistan’ı İşgali ve İç Savaş, asimetriksavaslar.wordpress.com/2011/04/03/200/. Son Erişim Tarihi , 17.01.2017

5  op.cit., syf. 766

[6] Oral Sander, Siyasi Tarih, Cilt II, 25.Baskı, Ankara, İmge Kitabevi, s. 564

[7] Ibid., s. 565

[8] Op.cit., s. 767

[9] Igor Gali et.al, Sovyetler Birliği Neden ve Nasıl Yıkıldı ?, Arif Berberoğlu, 1.Baskı Phoenix Yayınları, 2008, s. 41

[10] Ibid.

[11] Ibid., s. 42

[12] Ibid., s. 55

[13] Moshe Lewin, Sovyet Yüzyılı, Renan Akman, 4.Baskı, İletişim Yayınları, 2016, s. 420-421

[14] Op.cit., s. 768

[15] Erel Tellal, “Sovyet Dış Politikası ve Gromiko”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 62, Sayı 3 (Sonbahar 2007), s. 371

[16] Op.cit., s. 767

[17] Op.cit., s. 769

[18] Oral Sander, Siyasi Tarih, Cilt II, 25.Baskı, Ankara, İmge Kitabevi, s. 566

[19] S. Frederick Starr, Xinjiang: China’s Muslim Borderland, (İngilizce) s. 158., 2004, Son Erişim tarihi: 02.01.2017.

[20] Oral Sander, Siyasi Tarih, Cilt II, 25.Baskı, Ankara, İmge Kitabevi, s. 567

[21] Ibid., s. 568

 

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ

Ömer Faruk Zengin

Ankara – Ocak 2017