Yazar: Doğan DEMİR

Ahmet, Nedim, Müyesser… Sizin Neyinize Arkadaş?

Senden başlayalım Nedim! Arkadaş sen nasıl olurda iktidarı eleştirirsin? Nasıl oluyor da suç örgütleriyle yolsuzlukla mücadele edebiliyorsun? Bertaraf olmak uğruna nasıl bi taraf olursun? Birde gitmişsin araştırmalar yaparak kitaplar yazmışsın. Üstüne üstlük uluslararası ödüller almış bu arada Hrant Dink suikastının arka planını ve sorumlularını ortaya çıkarmışsın. Bunları nasıl yaparsın Nedim? Birde Uğur Dündarla Arena programına katılıyormuşsun. Olacağı bu işte! Hele sen Ahmet. Sen neler yapmışsın öle yahu? Susurluktan tut da Ergenekon’a kadar suç örgütlerini araştırmışsın. Sende Nedim gibi kitaplar yazmışsın. Ergenekon terör örgütünün ortaya çıkması için çalışmış kontrgerilla faaliyetlerinin geçmişini bugünü ortaya koymuşsun. Ne kadar acı ki Ergenekon üyesi olmaktan tutuklandın. Birde gazeteciler arasında sendikal faaliyetler yürütmüşsün. Vay anam vay! Müyesser sen! Ayıp kızım ayıp! ‘100 yılın hesabı/Türk’ü tasfiye projesi’ adlı bir kitap yayınlamışsın. Yaptığın işe bak. ’Türküm’ demenin her geçen gün ayıp sayıldığı, ’Türküm’ demekten kaçan siyasetçilerin yönettiği bir ülkede bu kitabı nasıl yazarsın? Arkadaşlar size söyledim benim gibi olun diye. İktidar yanlısı olun. İktidarın her yaptığına arka çıkın. Kesinlikle eleştirmeyin. Deniz fenerin yolsuzluğunu araştırmayın, gemicik olan roro’yu görmeyin, bi taraf olmayın. Referandumda kesinlikle hayır demeyin. İşsizlikten bahsetmeyin. Cari açığı hiç konuşmayın, ithalatı agzınıza almayın ihracatı agzınızdan düşürmeyin. Eğitim sitemine hiç aldırmayın, KPSS’ında yapılan usulsüzlüğü hiç görmeyin. En önemlisi benim gibi yalaka olun, iktidara toz kondurmayın. ‘Padişahım senden büyük Allah var’ demeyin. ’Padişahım sen çok yaşa’ diye haykırın. Eh biraz dinci birazda liboş olun. Bunlar size ders olsun....

Devamını Oku

Mağdurumda Mağdurum

Yahşi Cazibe dizisini izleyenler bilirler… Dizide mağdurumda mağdurum diye kıvranan Simge isminde bir karakter var.Bir eli balda bir eli yağda olan, bir giydiğini bir daha giymeyen, dizideki diğer karakterleri azarlayan, avrupai  tarzı olan bir kişilik. En ufak bir olumsuzlukta başlıyor kızmaya ve mağdurumda mağdurum demeye…Bizim Türk siyasetine ne kadar benziyor değimli? Başbakan mağdurumda mağdurum diyor ilk geldiğinden beri. 12 Eylülde bende işkence gördüm dedi. Mağdurumda mağdurum diye bağırdı. Halbuki işin aslı öyle değilmiş. Can Dündar* yazında Başbakanın bende işkence gördüm dediği olayları tanıklarıyla birlikte nasıl bir aldatmaca olduğunu ortaya koydu. Başbakan 12 Eylülde hapishanelerdeki  insanlara yapılan cop sokma, pislik yedirme, falaka ve bunun gibi insanlık suçu olan birçok işkencelere maruz kalsaydı acaba nasıl tepki verirdi? Gerçi sadace bir gece içerde kalmış ayağını soguk sudan sıcak suya sokmuş orada bulanan komutanla şakalaşmış bir anısı var ve bu kadar mağduruyet içinde. Diger işkenceler uygulansaydı ne kadar büyük tepki vereceğini tahmin bile etmek istemiyorum. Adama sorarlar şimdi: ‘’Çok büyük işkenceler gördün ya! Neden 12 Eylülcüleri yargılaya(mı)yorsun?’’ Yargılayamaz! Çünkü kendisi ve etrafındakiler hiçbir işkence görmediler. Falakaya yatırılmadı. Öldüresiye dövülmedi. Hakaretlere maruz kalmadı. Erkekliği ayaklar altına alınmadı. Mektubunu okuduğu Mustafa Pehlivanoğlu gibi  asılmadı yada asılan akrabası olmadı. Mamak Cezaevinde sabah namazını kılarken bir askerin arkadan kafasına dipçik vurmasıyla öldürülen Bafralı Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi destanlaşan ama bir o kadarda hüzünlü bir vefatı gerçekleşmedi. Mağdurumda  mağdurum diye bağırmaya devam edin. Allah bir gün sizi öyle bir...

Devamını Oku

Dava Adamı ve Koltuk Sevdası

Ülkücü harekete gönül  vermiş. Merhum Alparslan Türkeş’le yan yana mücadelesini ortaya koymuş. Ülkü Ocaklarını kurmuş.MHP tabanında çok sevilen ve rağbet gören bir kişi. Ramiz Ongun Bu aralar gündemde… Gündemde olmasının nedeni de MHP’den ayrılıp AKP transfer dedikoduları.Gerçi dedikodudan çıktı sanırım çünkü AKP resmen teklif götürdü. Acaba Ramiz Ongun bunun kabul edecek mi? Kendi davasını bırakıp gidecek mi? Giderse milletvekilliği hatta bakanlık bile garanti. Aynı Ertuğrul Günay gibi Ama bu arada davası ne olacak.Yıllarca çilesini çektiği davayı lideriyle anlaşamadığı için bırakacak mı? Referandum da 12 Eylül’cülerini yargılayacağız diyen ama bir tek bir adım bile adım atmayan AKP’yi Ramiz reis ne kadar içine sindirecek? Evet!MHP’de çalışma imkanı bulayamayabilir.Devlet Bahçeli’yle de anlaşamayabilir.Ama davadan dönmenin ne gerektirdiğini bilir mi? Bu kutsal davadan dönen ben bile olursam çekip vurun diyen merhum Alparslan Türkeş’in sözünü hatırlar mı? ‘’Kafatasçı, ırkçı, bunların eli bile sıkılmaz’’ diyen Tayyip Erdoğan’ın eline Ramiz Ongun’un eli nasıl uzanacak? Ramiz Ongun Bahçeli’yi haklı çıkaracak sanırım. Bahçeli son zamanlarda MHP’yi bitirmek istiyorlar.MHP’yi bölecekler diye bağırıyor ya konuşmaların da demek ki haklı. Belki biraz ağır olacak ama Ramiz Ongun önünde iki yol var. Birincisi AKP’ye geçip milletvekilliği ve bakanlık alıp Tayyip Erdoğan’ın otur dediği yerde oturup, her gösterdiği haritaya alkışlayıp, el kaldırıp el indiren biri olur. İkinci yol MHP’den ihraç edilirse bile mahkemeye gidip  hakkını arar ve zaten tabanın beğenisi kazanan bir insan olarak tam bir dava adamı olarak...

Devamını Oku

Muhazakar Yazarlık

Son dönemlerin modası artık devlet-i malumunuz muhafazakar yazarlık. Özelliklede bayan muhafazakar yazarlar birçok gazete yazıyor ve televizyonlarda boy gösteriyor. Tabi bu tür yazarların son dönemlerde ortaya çıkması iktidar partisinin oturduğu zeminden kaynaklanıyor.Başta aralarında çok iyi anlaştıkları görünen bu yazar kesimi özellikle son birkaç yıldır kendi aralarında bir anlaşmazlık olduğunu hissetmemekte elde değil. Anlaşmazlıkların nedenin temeli aslında siyasi olamamakla beraber asıl neden temsil ettiği muhafazakarlığın ne kadar içindeler ve ne kadar yaşıyorlar sorusuna verilecek cevaptadır. Bu tip yazarlar genelde Müslümanlık, Filistin konusunda ve özelliklede başörtü mevzusunda kılıçlarını çekerler ve özgürlük havarisi kesilirler. Filistin’i önemsedikleri kadar acaba Çeçenistan’ı, Doğu Türkistan’ı ve Darfuru önemserler mi? Başörtü konusunda da tam bir özgürlük savaşçısıdırlar. Ama taktıkları başörtü ne kadar Müslümanlıkla örtüşüyor. Özellikle bayan muhafazakar yazarlar başlarındaki başörtüsünü sadece bir simge olarak görmeyi yeğliyorlar. Sadece iktidar partisiyle arasını iyi tutmakta en büyük amaçları. Bir bayan yazar çıktı ‘’Muhafazakâr görünümlü aşk kadınlarına hitabe’’ diye başlayan yazısında muhafazakarlığı sanki bir oyuncak sanarak onunla beş yaşındaki bir çocuğun zekası ile oynamaya başladı. Acaba kendi hiç aynaya bakıp bu hitaptaki kadınlara benziyor muyum diye düşünüyor mu? Başka bir yazarda o kadar Filistin’i o kadar başörtüyü savunuyor ki dersiniz ki savunduğu kriterleri dört dörtlük yaşayan bir kişi. Ama sonra çıkıp bir röportaj için bir bayanla olmadık pozlar vererek savunduğu kesmin prensiplerini alt üst eden ve muhafazakarlığın temeli sarsacak işler yapıyor. Bu arada başta söylediğimiz gibi arada sırada kavga etmeyi de...

Devamını Oku

Öcalan'ın Dışarı Çıkma Zamanı

Türkiye’ye ‘’Şartlı mı iade edildi?’’, ‘’İadeyi Amerikan gizli servisi mi yaptı’’, ‘’İadenin şartı asmamak mı’’ gibi büyük soru işaretleri arasında gönderilen Abdullah Öcalan İmralı’dan büyük mesajlar ve tehditler yollamaya devam ediyor.Kürt sorunu diye başlayan Kürt açılımı adı altında devam ve en sonunda demokratik açılım olarak bilenen olaylar zincirinde sanki ipin ucu kaçtı. DPT’nin kapatılıp BDP olarak karşımıza biraz daha güçlü çıkması Abdullah Öcalan’ı ve PKK sempatizanlarını birazda cüretkar konuşmaya itiyor. Siyasal kanat olarak BDP’nin açık açık özerlik ve çift dillilik isteği ortamı gererken; İmralı’dan mesajlar ve tehditler geliyor. Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla bakın en son açıklamasında neler söylüyor; ‘’Benim burada ölümüm sonsuz bir savaş nedeni olur, sonsuz bir savaşı başlatır. Sonuçta nasıl ölürsem öleyim öldürülmüş olurum, çünkü burası cezaevi. Dolayısıyla yarın ne gelişeceği belli değil, hatta Başbakan’a da yönelebilirler. Çünkü ben kendi tecrübelerimden biliyorum. Öylesi bir süreçte Özal öldürüldü, yarın Erdoğan da öldürülebilir, yarın darbe de olabilir ülkede her an her şey olabilir. Bu nedenle Mart diyorum. Çözüm için acele edilmelidir. ’’ Bu açıklamada ‘’ben burada nasıl ölürsem öleyim her türlü Türkiye karışır ve zararlı çıkarsınız.’’ tehdidini ve bazı odaklara da ‘’artık beni buradan söz verdiğiniz gibi çıkarın’’ mesajını vermeye çalışıyor. Bu tehdidi iktidar ve TSK ne kadar ciddiye ve önemser önümüzdeki süreçte belli olacak. Büyük mesajını da Abdullah Öcalan’ı Türkiye yukarıda sıraladığımız soru işaretleri arasında teslim eden o yapı ve BDP bu mesajı ne kadar hayata geçirebilecek. Önümüzdeki...

Devamını Oku