Son dönemlerin modası artık devlet-i malumunuz muhafazakar yazarlık. Özelliklede bayan muhafazakar yazarlar birçok gazete yazıyor ve televizyonlarda boy gösteriyor. Tabi bu tür yazarların son dönemlerde ortaya çıkması iktidar partisinin oturduğu zeminden kaynaklanıyor.
Başta aralarında çok iyi anlaştıkları görünen bu yazar kesimi özellikle son birkaç yıldır kendi aralarında bir anlaşmazlık olduğunu hissetmemekte elde değil. Anlaşmazlıkların nedenin temeli aslında siyasi olamamakla beraber asıl neden temsil ettiği muhafazakarlığın ne kadar içindeler ve ne kadar yaşıyorlar sorusuna verilecek cevaptadır.

Sponsor Bağlantılar

Bu tip yazarlar genelde Müslümanlık, Filistin konusunda ve özelliklede başörtü mevzusunda kılıçlarını çekerler ve özgürlük havarisi kesilirler. Filistin’i önemsedikleri kadar acaba Çeçenistan’ı, Doğu Türkistan’ı ve Darfuru önemserler mi? Başörtü konusunda da tam bir özgürlük savaşçısıdırlar. Ama taktıkları başörtü ne kadar Müslümanlıkla örtüşüyor.

Özellikle bayan muhafazakar yazarlar başlarındaki başörtüsünü sadece bir simge olarak görmeyi yeğliyorlar. Sadece iktidar partisiyle arasını iyi tutmakta en büyük amaçları. Bir bayan yazar çıktı ‘’Muhafazakâr görünümlü aşk kadınlarına hitabe’’ diye başlayan yazısında muhafazakarlığı sanki bir oyuncak sanarak onunla beş yaşındaki bir çocuğun zekası ile oynamaya başladı. Acaba kendi hiç aynaya bakıp bu hitaptaki kadınlara benziyor muyum diye düşünüyor mu?

Başka bir yazarda o kadar Filistin’i o kadar başörtüyü savunuyor ki dersiniz ki savunduğu kriterleri dört dörtlük yaşayan bir kişi. Ama sonra çıkıp bir röportaj için bir bayanla olmadık pozlar vererek savunduğu kesmin prensiplerini alt üst eden ve muhafazakarlığın temeli sarsacak işler yapıyor.

Bu arada başta söylediğimiz gibi arada sırada kavga etmeyi de unutmuyorlar. Çünkü ancak o zaman gündemde kalıyorlar. Eh! Filistin, başörtü ve özgürlükler konusu da her zaman gündeme gelmeyince tabii ki keskin çıkışlar yaparak gündemde kalabiliyorlar. Bilmiyorlar ki temsil ettiği yada daha doğrusu çıkarları için temsil etmeye çalıştığı o büyük zümrenin (içinde olmaktan gurur duyarım) gündelik kişileri değil de daha çok bu temsilde dava adamı olmuş insanları benimsiyorlar.

Hâsılı kelam bu yazar tiplemeleri iktidara yakın olmayı seven, Türkiye’nin hassas olduğu konularda din ve özgürlük sömürüsü yapan yaşam biçimleri savunduğu teze aykırı olan bir güruh.

Ve onlara hitaben: Eğer benimsemediyseniz savunmayın. Benimsediyseniz yaşayınız. Ancak yaşayanlar yaşadıklarını savunmayı becerirler. Bu milletin beceriksizlere ihtiyacı yoktur.

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Nedim