Yazar: kural 1

Camlar Düştü Yerlere…

Seni özlüyorum anne. Lanet olsun deli gibi özlüyorum seni. Kokunu, ellerini, okşadığım saçlarını, bana bakan gözlerini… Günden güne uzaklaşıyorsun benden, seni tanıyamıyorum anne. Hayır şimdi olmaz! Şimdi zamanı değil gitmenin, gitme anne…Yalvarırım uzaklaşma benden. Ben senin bana öğrettiklerinle ilerliyorum tıpkı ilk adımım gibi… Sana koşmak istiyorum yine anne aynı heyecan aynı istekle, düşe kalka ulaşmak istiyorum sana… Yapma anne. saçlarımı tek tek yolar gibi, ta ki tek bir tel kalmayıncaya kadar, kayboluyor ümitlerim. Benim senle dertleşmeye ihtiyacım var. Sevdiğim erkeği sana anlatmaya, sevmediğim kız arkadaşlarımı sana şikayet etmeye, öfkeli bir günün ardından sana sarılıp ağlamaya ihtiyacım var. Gittin. Dağıttım odamı, yırttım defterlerimi, yaktım en sevdiğim elbisemi… Karaladım tüm duvarları, kırdım tabloları inan bana cam çerçeve bırakmadım bu sessiz evde, gittin. Çok ağır geliyor hayat bazen çekip yorganı başıma saatlerce uyumak istiyorum. Tek lokma sürmek istemiyorum ağzıma, gülmek istemiyorum. Sonra sen geliyorsun aklıma, açıyorsun başıma çektiğim yorganı hadi bakalım minik kuş en sevdiğin yemeği yaptım diyorsun ve ben mızmızlanarak kalkıyorum yataktan. Ben o yorganın altında su gibi terliyorum şimdi, nefes alamıyorum hatta, nefes alamıyorum ama açmıyorum o yorganı anne açmayacağım sen yoksun çünkü. Gülmeyecek bir çift göz bana, en sevdiğim yemek olmayacak tabağımda ne anlamı var başımı kumdan çıkarmanın. Git anne… Şimdi sen gidiyorsun ya benden ben de terk ediyorum beni… Git anne… Ben zaten çoktan kaybettim...

Devamını Oku

Sen Kazandın Köle

Sen kazandın köle. Bana boyun eğmediğin ve sana bahşettiğim sefil hayatına başkaldırdığın için sen kazandın. Ben zümrütler içerken bu koca sarayda, o küçük fare deliğinde bir testi suyla hayatta kaldığın ve biran olsun o keskin hırsından vazgeçmediğin için sen kazandın.Bunu hazmetmemi bekleme köle. Sen ki tahtadan kaşıklarla taşta yedin azığını, ben, Frenche usulü saf söğütten masamda gümüşten kaşıklarla sundum sofralarımı. Sen ki 5 salkım üzümü zar zor aldın inine, ben kımızdan şaraplarımla şölen verdim mideme. Yamalı elbiselerinle benden aldın halkımı, onlar şimdi senin yırtık ayakkabılarının izinde! Sakın benden bunu hazmetmemi bekleme. Dünya benim sahip olduğum öküzün boynuzları üstünde. Hayır alamazsın ipleri elimden, bu insanlar benim emrimde. İpekten kaftanlarım var benim, öpüp başına koyar saray ulemalarım. Ben kalk demeden kalkan kelleleri kılıçtan geçirir cellatlarım. Payitahtın şanlı döşeklerinde kuş tüyünde yatar evlatlarım. Şimdi bana kaldırmış o dik başını şehrimi benden alacağını söylüyorsun. Kana susamış halkımla bir olmuş bana adaleti emrediyorsun. ’Padişahım az yaşa, kahrolsun mutlak monarşi! ’Izdırap içinde sızlıyor ceddimin kemikleri. Biliyorum gökyüzünden bana dikilmiş gözleri. Yapma köle çekil yolumdan. Yıllardır zulümle baskıyla yönetildi bu sürü. Yeni yeni adetlerle karşıma gelme. Hem gelemez bu halk çok fazla refaha, mutluluğa özgürlüğe. Verdinmi taze yulaflarını başları eğilir öne. Ne verirsem onunla yetinirler fazlasını istemeye dilleri varır mı hele? Yapma köle. Biliyorum korkmuyorsun benden. Nasıl korkacaksın tüm askerlerim senin emrinde. Vezirim sağında sipahilerim önünde. Sırtımdan vurdunuz bre hainler! İtaatiniz nerede? Ben idim daha dün...

Devamını Oku

Tam Bir Ömür Yıl Sonra…

Çok sevdim… Çığlık çığlığa ağlarken saatler bir an daha yanında olmak isteyen ben, çok sevdim. Geçmeyen geceler gecesi karanlığın zırhlı sokaklarında matemi yasla dolu anıları kovalarken ben, çok sevdim. Sildim geçmişi attım hiç yaşanmamışcasına artık sen varsın nasılsa diye ben çok sevdim!Seyredip en uzakları biliyorum bir gün geleceksin umuduyla ağlayan ben çok sevdim. Yandım yandım… Ateşler içinde kavrulan bulutlar gibi, yağmura hasret umutlar gibi, annesi ölmüş çocuklar gibi bir tek sana bel bağlayan ben, çok sevdim. Kaybettim, nefes alma isteğimi, özümdeki benliğimi, içimdeki sonsuz seni kaybettim. Şimdi her gün kendimi bırakıp o sonsuz boşluğa kayboluyorum. Mahvettin. Acımadan, ardına bakmadan, neler yaşadığımı görmeden, bırakıp gittin… Nerdeydin… Akıl almaz döktüğüm yaşları, sırf sana güzel görüneyim diye her gün özenle taradığım saçları paslı bir makasla gözümü kırpmadan kestiğim an nerdeydin. Kimleydin. Bir tek ben olacaktım ya benden sonraki hayatında. Kim bilir kaç kadın kaç soluk daha aldın yüreğine… Gitseydin… Bari bütün seni alıp benden ardında tek bir noktan kalmadan gitseydin… Arkana bakmadan çıktığın o kapıya kokun sinmeden, kapı tokmağına elin değmeden gitseydin. Keşke… Keşke hiç gelmedin sayabilseydım seni hayatıma. Hiç girmedin o çıktığın kapıdan, hiç bakmadın bana öyle aşkla, hiç dalıp gitmedin gözlerimin en derinine.. Hatta hiç tutmadın ellerimi, hiç öpmedin, hiç gelecekteki yavrularımın annesi demedin, hiç ağlamadın, çık artık hayatımdan dediğimde… Sahi nasıl demişim… Ne gözü kara bir benmiş bendeki, ne korkusuz, ne cesur… Şimdi gittin demeye titrerken yüreğim nasıl da...

Devamını Oku

Sen, Beyaz ve Ben

Kırgınım… Herkes kadar her şey kadar sen kadar. Yorgunum sebepsizce yargılanmaktan. Anlatmak istediklerim var sana kızgınım, susturulmaktan. Her şey bir kenara koca adımlarla ilerlediğim yolun çatlaklarından, çakıl taşlarından bıkkınım. Üzgünlüğünden, suçluluğumdan, mutluluğundan, mutsuzluğumdan, yalanlarından, günahlarımdan, sessizliğinden, sessizliğimden, senden, benden…Hiç bilmedin, hiç bilmeyeceksin. Neler yaşadığımı hiç görmedin, hiç görmeyeceksin. Alışkın olduğum beyazdan, içimdeki çocuktan, yüreğimdeki boşluktan bi habersin. Ben günden güne erirken aklım bir karış havada, sen beni olgun bileceksin. Söz sorumlu tutmayacağım seni yaptıklarımdan, yaptıklarından. Hem kim kimi zorla uçuruma sürüklemiş bu olanlardan? Görmedin, görmeyeceksin. Sana bakınca gördüğüm surattan, seni kaybettiğim o parktan, içime işleyen sokaktan geçmedin, geçmeyeceksin. Şimdi sen bana 20 km uzakta, 3 oda 1 salon batakta, iticiliğin hat safası bir adamla aynı yatakta. Şimdi ben başım biraz eğik önde, odamın en köşeli yerinde, gözyaşlarım en derinde, kusmaktayım. İkinci bir kriz gelene kadar susmaktayım. Anne; sen, beyaz ve ben gökyüzünde...

Devamını Oku

İnsanoğlu Oyuncak Eder İnsanı, Yaz Diye Yuttururlar Nisanı

Otobüs tıka basa dolu olduğu halde bir kişi daha alır zihniyetiyle hareket eden paromanyak bir tiplemeden bahsedeceğim size bu defa. Fazla mal göz çıkarmaz düşüncesiyle hareket eden karakterimiz kapasitesinin tavan yaptığına bir türlü inanmaz ve alır da alır kıymetli insancıkları hayatına.Sınırları zorlayan Hollywood yıldızı edasıyla salına salına yürür zevkü sefa sokaklarında. Aman güzel çevrem yandım geniş çevrem diye şarkılar söyler mabadı göklerde bu ademoğlu. Sırtı yere gelmeyi bırak el üstünde taşıtır kendini sayın hacı yatmaz. Yüzlerce made in China imzalı seveni darda bırakmaz karakterimizi. Hayatına aldığı her insanla bir kapı daha açılacağını sanan, gün gelip o kapıların suratına bir bir çarpılacağından bi haber saf, iyi niyetli, agubugu karakterimiz göster pipini amcalara gazlamalarıyla bir gün bir sünnetçiyle karşı karşıya gelince anlayacaktır durumun ciddiyetini. Ama ne çare… Çoktan çıkılmış her yol, düşünmeden atılmış her adım ve sonu belli olmayan her gidişat acıya götürecektir onu. Ortam yaptığını sanan zavallı birey zamanla o ortamın içinde kazana atılacak ve sıradaki meze olarak ikrama sunulacaktır. İnsanoğlu oyuncak eder insanı yaz diye yuttururlar nisanı. O yüzden sevgili dostum sen sen ol haddinden fazla dost sokma hayatına. Dost dediklerinin çoğu post giymiş asıl yüzü gizli birer maske olabilir...

Devamını Oku