Yazar: r.ates

Değil mi ki?

“Soğukkanlılığını, muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan bir vicdan tutulması…” Sezen Aksu “Değil mi ki hiçbir şeyin, hiçbir şeye yetmediği yerde, Allah her şeye yeter.” Hz. MevlanaMustarip gönüllere ferman olması niyetiyle… İçinde bulunduğumuz arzuhali anlatmaya dilim varmıyor. O kadar dolup taşan gönüller var ki… Yürek yakan iftira ve gayzla bilenmiş dillerin şerri, çilekeş yanlarımıza dokunuyor. Zayıflık ve acziyetin çok fazla olup insanı düşürmesi ne kadar zor… Öte yandan gücün ve iktidarın zilletinden kibir sarhoşu olmuş eşkıyalar… Daha dün zayıflık ve acziyetini unutanlar… Bugün ne kadar da köreldiniz.Halk dediniz, hakkı ziyan ettiniz.Kul hakkı deyip, afiyetle yediniz.Sürülüyordunuz şimdi sürüyorsunuz dağlara…Mazlum edebiyatından kimlere yeni sayfalar açıyorsunuz!Vicdanı kana bulanmış, gözünü hırs ve gayz deryasında kaybetmiş kara talihliler, sizlere sesleniyorum!Üç kuruş ekmeğiyle, yolunu gözleyen annelerin çırpınışları, feryatları uyutmayacaktır sizleri eminim…Bu ulusun evlatları, bu vatanın Koçyiğitleri, ümit neferleri nice çilelere göğüs gerdi…Kimi zaman Köroğlu gibi başkaldırdı Bolu beyine…Kimi zaman Mehmetçiğin kurşunu, cephede akan kanı oldu.Kimi zaman yetim için terledi alnı,Ve imanı, vatanı için, namusu için Maraş’ı kana buladı…Bizler Türkü, Kürdü, Çerkez’iyle… MilletizNamus ve haysiyetin peşindeSaklanın sizler kıyı köşelerde izbelerdeMilletin ahdi yakındır,Sanmayın fukara bilmez, kördür, yetimdirAllah var ki emindir…“Mazlumun ahı çıkar aheste aheste”Bir sinek alır zalimde hakkı, böğürte böğürte. Ramazan...

Devamını Oku

Selam Olsun

“Mehabetli bir akşam, denizlerde aksederken,Tek tük uzak yıldızlar semalara damlıyorduKaranlığın hücumu, ziyaların hicretindenMatem ve kan dalgaları ufukları yalıyordu…” (Hakkı Süha BEYATLI) «insan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.» Bir yandan İngiliz ve Fransız gemileri Rumeli mecidiyelerini ve merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuyor, diğer yandan Türk topçuları Dardanos ve Hamidiye mecidiyelerinden karşılık vermeye çalışıyordu. Korkunç mermiler boğazın iki yanını toz duman içinde bırakmış cehennem misali gökler ateşten kavruluyordu. Mehmet Akif bu havayı dizelerinde şöyle dile getiriyor: Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,Atılan her lağamın yaktığı yüzlerce adam.Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,O ne müthiş tipidir savrulur enkaz-ı beşer. Böyle bir hengamda İngiliz ve Fransızların büyük zırhlıları güçlerini arttırarak ilerlerken büyük bir patlamayla sarsılıyorlar. Bir gece önce Nusret Mayın Gemisinin döşediği mayınlar şimdi onları büyük bir hüsrana sürüklüyordu. Düzeni bozulan savaş gemileri, manevra kabiliyetini kaybederek büyük bir kargaşaya giriftar olmuşlardı. İşte o güvertesinden kesif dumanlar yükselen Elizabeth şimdi yaralar içinde harap ve bitap denizin karanlıklarına gark oluyordu. Boğazın o kan kokan havasında hüsranla biten bir hareketin ardından, İstanbul’u sözde Constantinepolis’i tekrar hükümranlığı altına alarak hasta adam dedikleri Osmanlıya...

Devamını Oku