Yazar: Sözde Aydın

Şortlu Müslümanlar ve Bizim Fetolar

Bir aptal çıkmış sokağa. Daha sonra binmiş bir durakta otobüse. Ramazan ya cinsellik bastırılmış kardeşim. Adamın gözü görmüyor insanları. İnsanları görmezken iki bacağa taktı  bir çift gözü. Aptal işte ne olacak. İçinden gelenleri susturmak için şeyhinin öğrettiği muameleyi yaptı kıza. Bizim halkımız ne yaptı dersiniz? “Ne olacak arda arası bir tokat” dediler ve suçluyu bir kenarı çekip suçsuza saldırdılar.Üzgünüm ama bunu yapanların kısıtlı yaşamların kısıtlı beyinleri olduğunu söylemek zorundayım. Neyse gel zaman git zaman, kız polise gitmiş. Her şeyi güzelce anlatmış. Fetullahçı olmamanın,hocaefendiye tapmamanın bu ülkede ikinci sınıf vatandaşlığı oluşturduğunu söylemiş. Durr daha bitmedi. Üniversitelerde bile bu hocaefendinin sözde Müslümanlarına karşı gösterilen hoşgörüyü anlatmış. Eee kızın anlattıkları milletin hoşuna gitmedi tabii. Zaman çıldırdı. Zamanı geçen bir zamanın engizisyon çocukları bağırabildikleri kadar bağırmışlar.”Şortlu kız yalancı.” demişler. İçlerindekini çaktırmadan söyleyen sözde şeyhülislamlar da yok değil. “Toplumun düzeninin korunması için bunların normal olduğunu söyleyen canlılar, kız yanlış yaptı diyen” Müslümanlar. Bu arada bizim kız ne yapsın. Gariban çirkeflik öğrenmemiş ki karşı  koysun. Tek bildiği voleybol oynamak. Eee bizim ülkede de  çok bağırmadan işler yürümez. Sonuçta suçsuzken suçlu duruma düşmüş. Yavrucak artık dışarı çıkamıyormuş. Yani Fetullahın çocukları bir kez daha ülkeye damgasını vurmuş. Sonuç: Bu ülkede isteyen istediği gibi sokağa çıkabilir. İki tane kendini Müslüman sanan aptal bize ahlak dersi veremez. Dinin ne olduğunu,nasıl yaşanacağını onlardan öğrenmek zorunda değildir insanlar. Bu karanlık zihinler yok olmadıkça ne biz adam oluruz ne de bu...

Devamını Oku

Yazarlık Üstüne

Yazar olmak istiyordum. Gazeteler de köşe yazıları yazmak topluma doğru bildiklerimi anlatmak en büyük amacımdı. Harekete geçmeden önce yazılarımı bir kez daha kontrol etmek istedim. Gazetelere gidip rezil olmakta vardı. Egosunu her şeyin üstünde tutan editörlerin önünde küçük düşmek bana göre değildi. Düşündüm, taşındım. Arkadaşlarıma yazılarımı gönderdim. İnsanların olumlu düşünceleri harekete geçmeme neden oldu. Adını veremeyeceğim bir gazetenin önüne geldim. Utandım.Çok sıkıldım. İçeri girip girmemekte tereddüt ettim. “Sonun da ölüm yok be kardeşim” diyerek içeri attım kendimi. “Ben yazarlık yapmak istiyorum” dedim. Daha sonra saçma sapan bir ton cümle daha. Genel yayın yönetmeni para veremeyeceğini söyledi. Paraya karşı ilgim olmadığını söyleyince kabul etti. Yazılarımı göndermemi ve bir köşe adı seçmemi söyledi. Söylediklerini bir çırpıda yapıverdim. Mail aracılığıyla yazılarımın en kısa sürede yayınlanacağını söyledi. Heyecandan ölmek üzereydim. Birinci gün gazeteyi aldım. Yazım yoktu. Diğer günlerde aynı şekil devam etti. Boş bir umudun peşinde aylarca dolaştım. “Bir gazeteyle bitmiyor ya dünya” dedim ve gazetelerin peşinden günlerce koştum. Sonunda bir tanıdık aracılığıyla yerel bir gazetenin patronuyla tanıştım.  Adam beni çok aciz görmüş olacak küçümser bir bakış attı. Hangi türde yazılar yazıyorsun diyerek beni sorgulamaya çalışırken gözleri yanındaki sarışın bayanın göğüslerindeydi. “Bir kadın kadar olamadık be kardeşim” diyerek sitem ettim kaderime. Patron mecburi mailini vererek uzaklaştırdı beni meşhur saltanat kayığından. Bu arada benim haberim olmadan tanış bir bayan arkadaşına benim yazılarımı göndermiş. Arkadaşı yazılarımı çok beğenmiş, bir yazımı da yayınlamış gazetesinde. Fakat burada...

Devamını Oku

Atatürk'e Mektup

Sevgili başöğretmenim Atatürk senin yaşadığın zamanlarda ben ortalıkta yoktum. Seninle birlikte mücadele vermeyi, senin bilginle dünyaya bakmayı ne kadar çok isterdim. Neyse takdiri ilahi yapacak birşey yok. Benim aslında seni rahatsız etme amacım sızlanmak değil. Atam nasıl söylenir bilmiyorum böyle kötü bir şey. En iyisi pat diye söylemek. Atam senin kurduğun eğitim sisteminin içine ettiler.Eğitim sisteminin amacı vatan sevdasıydı senin zamanında fakat şimdi para oldu eğitimden yoksun çürümüş sıraların kartla çalışan hocaları için. Senin anlattıklarını anlayanlar yanlış anlamışlar Atam. Sen vatan demişsin bunlara, onlar yatan anlamış. Sen çağdaşlaşma demişsin bunlar ahlaksızlaşma anlamış. Eğitimin çürümüş beyinleri çağdaşlaşmayı teknolojiye bir tutmak yerine eteğin boyunu kısaltmak olarak anlamışlar.Eteğini kısaltana çağdaş kısaltmayana yobaz,başşörtüsü takana cahil,takmayana alim diyen bir toplumu yaratanları sana şikayet ediyorum. Sevgili atam seni yanlış anlayanların yanında senin kirli tezgahlarını bozduğun sahtekarlarda bu yüzyılda meyvelerini yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başladı. Atam adamlar ne ahlak dinliyor ne etik değer. Ellerine ne geçerse kullanıyorlar deri koltuklara yapışmak için. Sevgili atam seni sevenler başımdaki örtüyü zorla çıkarmaya çalışıyor,seni sevmeyenler başörtüsünü kullanarak halkımı galeyana getiriyor ve bunun sonucunda deri koltuk padişahları oluyorlar. Üzgünüm atam seni sevenler ya da öyle görünenler yüzyılın cahillerine mağlup olmak üzeredir. Yapacak birşey yok be atam. Ünlü filozof ne diyor BU DA GELİR BU DA GEÇER ALIŞMALISIN ALIŞMALISIN...

Devamını Oku

Burası Tesadüfler Ülkesi

Yıl: 2007 İnsanlar bir yere toplanmış Adına “üniversite” diyorlar. Ben de gitmek istedim ve gittim. İlk derse girdim . Hocanın ismini ve soy ismini öğrendim. İkinci derse girdim. Yine aynı soy isim.“Üçüncü ders dördüncü ders” derken baktım yüzde altmış aynı soy isimi taşıyor. “Tesadüftür kardeşim” dedim. Yıl: 2011 Soy isim benzerliğinde büyük artış oluyor. Öğretim görevlileri sözleşmişçesine aynı soy ismi alıyor. Örneğin; edebiyat bölümü full … soy ismine sahip. Allah allah bu da mı tesadüf. Yıl hala 2011 Arkadaş anlatıyor.  “Benim bir arkadaş İngilizce sınavına girmeden İngilizceyi geçti” diyor. Diğeri anlatıyor. “Bizim hoca yanımda arkadaşına telefon açtı. Oğlan elli alsın (biz de geçme notu yetmişti) ben atlatırım hazırlığı dedi” Ardından bizim diğer çocuk: “Abi burada çalışarak geçemezsin. Ya yalaka olacaksın ya …’lı tanıdıkların olacak” Not: Bunların yalan olduğunu düşünüyorum. Kaç yıllık Müslümanım İncil üstüne al basarım ki yalandır...

Devamını Oku

Teşekkürler KTÜ

YIL: 2011YER: KTÜ Burası Karadeniz Teknik Üniversitesi. Özgür bilimin doğduğu yer. Birazdan ders başlayacak. Bizim Ali bakkaldan kaçmış zar zor gelmiş. Gel Ali birazdan ders başlayacak.– Hoşgeldin Mustafa nerelerde kaldın– Kardeşim ev sahibi bırakmadı ki yakamı. Sanki kaçıyoruz veririz kirasını.– Tamam Mustafa sinirlenme kardeşim hadi gir sınıfa birazdan hoca gelir. Kapının önünde Tayfun belirir. Tayfun’un kafası sargılı. – Ne oldu Tayfun kafandaki de neyin nesi?– Üniversitenin önünde çocuklar kafamda tuğla kırdı.– Güvenlik ne yaptı.– Ne yapsın abi dışarıda olduğu için müdahale edemediler.– Tamam oğlum onların suçu yok. Sen koş rektörlüğe şikayetini et.– Ya duyarsa çocuklar.– Duysunlar oğlum koskocaman devlet seni koruyamayacak mı?– Vazgeçtim gitme. Birazdan ders başlayacak. Dersten sonra gidersin.– Ne dersi?– Hoca son konuyu anlatacak. Elinde bir not defteriyle güvenlik gelir. – Birini arıyorum.– Kimi?– Farketmez kim olduğu yeter ki listeme girmeye hevesli olsun.– Ne listesi?– Fiş listesi.– Adımı yazınca ne olacak?– Ebene…– O ne demek?– Sen boşver onu bunu yazayım mı adını?– Mutlu olacaksan yaz.– Adı:Aydın Soyadı:Karanlık– Bu nasıl isim?– Tam bizim ülkeye göre bir isim.– Seni gidi komünist demek dalga geçersin benimle! Güvenlik içinden “sonunda bir balık yakaladım artık kapı nöbeti yok belki maaşa zam bile var” der. Güvenlik polisi çağırır, polis kelepçeyi takar ve ben yine bağırır. “Arkadaşlar hadi derse girin birazdan ders başlayacak” Filmin ana karakteri geliyor. Sevgili hocam sesimi duymuş olmalı. Gür bir sesle: – Neler oluyor burada?– Hocam bu çocuk fişli.– Nereden...

Devamını Oku