Yazar: Sözde Aydın

Oltadaki Balık Türkiye-1

Bizim gibi ülkelerdeki sosyal gelişmeler, doğal olarak, siyasal nitelik kazanacağından, Soğuk Savaş döneminin her aşamasında sistem, azgelişmiş ülkelerdeki sosyal ve siyasal değişim rüzgârlarını daha başlangıcında kendisine doğrultulmuş silah olarak görmektedir. Sistemin mantığına göre, değişim giderek bağımsızlık eğiliminin artırılmasına(1) ve ulusal kurtuluş hareketine dönüşecektir.Bu nedenle, emperyalizmin mantığında ‘ulusal kurtuluş hareketleri, barutun icadından sonra ortaya çıkan en tehlikeli silah sayılmıştır.” ABD Başkan Yardımcılarından Hamprey’in, 1965 yılında, Harp Okulu’nda yaptığı konuşmadan aktaracağım şu satırlar, bu görüşün kanıtlarından biridir. “Askeri bakımdan, önemli barutun keşfi ile kıyaslanabilecek yeni ve en cüretkâr saldırı biçimiyle karşı karşıyayız. Ulusal kurtuluş savaşlarından söz ediyorum. Bu yeni ve karmaşık harp biçimi, güvenliğimiz için belli başlı bir tehlike oluşturmuştur.”(2) ABD için bu, sisteme karşı dolaylı saldırıdan da öte, daha başlangıcında önlenmesi gereken bir tehlikedir. Çünkü sistemin güvenliği doğrudan tehlikeye atar. Bu tehlike, “C1- Counter Insurgency” teorisi olarak adlandırılmıştır. Teori, ulusal kurtuluş savaşlarını önlemek için geliştirilmiş sivil ve askeri teknik bilgilerden oluşur. CIA, Amerika’nın ve “kanatları altındaki ülkelerin”(3) polis ve askerlerine, bu kuramın uygulanması için, devrimci devinimlere karşı savaşım taktikleri öğretir.(4) 1- a. Bu yapıta adını veren Rockfeller Raporu’ndaki değerlendirmeye bakınız. b- Ayrıca ABD’li Dilbilimci Prof. Dr. Noam Chomsky’ye göre : “ABD için ‘daha zayıf düşmanlar’ sadece tek bir tehdit oluşturuyor: Bu, bağımsızlık tehdididir ve asla hoş görülemez. ABD kendisiyle danışıldığı sürece en kanlı zorbayı destekler. Hizmet işlevlerini terk ettikleri takdirde Üçüncü Dünya demokratlarını safdışı bırakmaya uğraşır. Bunun hesabının belgeleri ve...

Devamını Oku

Sorgulamasyon-2

Bu kez dünyanın soru dolu yaşamıyla alakalı değildir sorularım. Sorgulamanın katmanı yükseldiği için, cümleleri özenle seçip kullanmalıyım. Manevi dünyanın gizemli hayatıyla alakalı sorularım var sizler için. İnşallah açık ve net derdimi anlatabilirim. Neyse bir deneyelim bakalım.Allahu Teala ilk insan olan Hz. Âdem’i yaratırken melekleriyle küçük bir münakaşaya girmiş. Melekler ne için insan gibi dünyada kan dökecek varlıkları yarattığını, bu insanların dünyada kaos yaratabileceğini ifade etmişler. Allahu Teala da bunun üzerine dünyevi bazı cisimleri göstererek melekleri küçük bir sınavdan geçirmiş. Onlar dünyevi cisimlerin isimlerini bilemeyince Adem’e dönmüş ve onu aynı sınava tabii tutmuş. Hz. Adem sınavı başarıyla geçmiş. Bunun üzerine Allahu Teala kainatta gaybı  sadece kendisinin bilebileceğini belirtmiş. Daha sonra Hz. Âdem’e secde etmeleri talimatını vermiş. Bütün melekler secde ederken, İblis secde etmek istememiş. Kibrine yenik düşmüş. Şimdi konuya vakıf olduğunuza göre sorularımı sıralayabilirim. 1- Melekler özgür iradeli yaratıklar değildir. İyi ve kötünün sorgulamasını yapamazlar. Zaten yapabilseler insan hüviyetinde olurlar. İçlerinden bir tanesi nasıl oluyor da insana ait olan kibir niteliğine sahip oluyor. 2- Özellikle İblis’in bu durumu kabullenememesinin nedeni nedir? 3-Birçok melek vardır. Onlara belli özellikleri kazandıran da Allah’tır. İblis’in sorgulama içine girmesini sağlayan da o özellikleri veren değil midir? Kısacası İblis yaptıklarından dolayı suçlu...

Devamını Oku

Bir Göçebe Günlüğü

Ben bir göçebeyimUmudu yaşamlara at arabasıyla taşıyanYaşamını yeni yüzyılın hızlı karabasanlarıyla mücadele ederek geçirenKaybettiği tek şey madde olanManevi akımlarla gövdelerde filizlenenÜlküler uğruna dünyaya canını verenBir göçebeyim benİnsanlar beni anlayamazAnlama ihtimali olanlar benimle tanışacak kadar uzun yaşamazBilirsin, düşünenler çok fazla dünya eziyetine dayanamazHepsi gider, bana kalır aynalarGözlerim her zaman onlarla beraber parlarAh benimle yolculuk eden yorgun aynalarGöçebenin dertlerine ortak olan sessiz yaşamlarBeni bana dost eden sevgili aynalarGöçebenin tek mal varlığı puslu dünyalarBir göçebeyim benKoskocaman yeryüzünde bir noktaya sığamayanGerçeği bildiği için kendinden nefret edenİnsanların olmadığı her köşeye durmadan koşanBilginin yozlaştırılarak sunulduğu dünyaya karşı duranBir göçebeyim benAdalete aşık olanDünyada topraktan çok manaya tapanKöpeklere uşaklık yapmak yerine kuru ekmeğe talim edenEşitliğe candan bağlı olanYaşadığı her günü eziyet olarak görenKoskocaman yalnız ve yitik bir göçebeyimMısralarının sonunu arayan, dizelere noktayı bir türlü koyamayanBir...

Devamını Oku

Sorgulamasyon-1

Ne için yaşıyoruz? Evet çok basit fakat içinden çıkılamayacak kadar karışık bir soru. Her şeyin basit bir döngüyle devam ettiği bir dünyada misyonumuz nedir? Varlığımız kimin faydası için gayretle çalışıyor? Başımızı yastığa koyduğumuzda amacımızı düşünüyor muyuz? Amaçtan kastım, sabah kalkıp profesyonel canlılara hizmet etmek ya da kendi bedenimizi biraz daha et yığınına çevirmek için yediğimiz yarısı katkı maddeli olan ürünler değildir. İktidar yalakalığı için doğru olmayanları savunmak, yanlışı doğruya çevirmek için son gayret çabalamakta değildir. Kaç kişi varlığının diğer varlıkları daha iyi bir yaşama kavuşturmak için yaratıldığını bilir? Bir elin parmaklarını geçmeyeceğine eminim.Örneğin; arkadaşınızla gezerken yolda küçük bir tinerci gördünüz. Arkadaşınızın kolundan çekip oradan uzaklaştırır mısınız? “Sen benim yaratılma amacımsın” deyip çocuğu bir çorbacıya mı götürürsünüz ya da ülkemin yüzde doksanının yaptığı gibi üç maymunu oynayıp yolunuza devam mı edersiniz? “Babamın oğlu mu kardeşim? Her koyun kendi bacağından asılır” dediğinizi duyar gibiyim. Öncelikle biz koyun değiliz. Daha doğrusu ben koyun olmadığımı düşünüyorum. Eğer koyun olsaydım, sorgusuz sualsiz çobanın peşinde koşardım. Ölüm fermanıma uygun davranır, çobanım nerede ölmemi emrederse orada ölürdüm. Koyunlardan bize sirayet eden bir nokta görebildiniz mi? Kesinlikle ben göremedim. Neyse ne diyorduk. Koyun olmadığımızı kanıtladığıma göre, atasözünü lügatimizden çıkarabilir. Kolonyalist yaşamlara özenip hayatımızı birilerinin üstüne kurmak belli bir süreden sonra sahte bizleri yaratabilir. Bu nedenle gördüğümüz yanlışların üstüne makyaj yapıp sokağa salmak yerine bütün samimiyetimizle onların elinden tutmalı ve yaşamlarını sürdürebilme imkânı tanımalıyız. Eğer içten bir duruşla,...

Devamını Oku

Komünist İmamdan Alıntılar

“Karın kimi yeri kalın, kimi yeri ufaldı. Yükseklerde kar kalmadı. Enginlere tepe tepe doldurdu. Demek ki yaşamda böyle. İnsanın yeri yükseldikçe karı azalıyor. Alçaldıkça karı derinleşiyor. Demem şu ki kendi alçaldıkça parası çoğalıyor.”“Namusla para ataşla su gibidir, yan yana mümkünü yoktur bulunmazlar. Bir insan ya namuslu ya paralı olur.” “Evet iyi dinleyin. Tam iki cins, iki sınıf vardır. Bir çalıştıran, iki çalışan. Evet o kadar. Yani yiyenler ve üretenler var. Bunun dışında hiçbir şey yoktur. Gerisi fasariyadır. Gerisini sizin gibi enayileri, böyle birbirine düşürmek için ağalar, krallar, papazlar kısacası boynu kalınlar uydurmuşlardır. “İspanya iç savaşlarında, ağa ve hükümet güçlerine karşı savaşan halk cephesinin hemen gerisinde, boş kovan toplayan aç kadınlar vardı. Bunlar ölüme meydan dolaşırlardı. Dahası bir kez boş kovan toplayan aç bir kadının, bir halk cephesi savaşçısını dövdüğü dillere destandı. Niçin boş duruyorsun, neden ateş etmiyorsun diye dövmüş, Çünkü boş kovanları, götürüp, bakır hurdacısına atarak, çoluk çoğuna ekmek parası çıkartacaktı. Haydi ateş et, öldür ki boş kovan çıksın diyordu kadın, aç kadınlar…   Komünist İmam Yazar: Hasan Kıyafet Say:...

Devamını Oku

Özgürlük Hikayeleri

İnsanlar çok garip canlılardır. Yaşadıkları her günün kendilerine ait olduğunu sanırlar. Özgür olduklarını, toplumda belli bir statüye sahip olduklarını düşünmeleri insanların acınacak yaratıklar olduğunun kanıtı değil midir? Günlerce hayatını belli bir maaşa endekslemiş bir insanın bir araba sahibi olduğunda gerinerek “ Evet ben aldım. Bunu da ben başardım” demesi olayın derinliğini görememesinden kaynaklanmaktadır.Örneğin; kalemi kuvvetli olduğu için bir gazetede yüksek maaşla çalıştığını sanan yazarın, asgari ücretle yaşayan ve üç çocuk yapması öğütlenen bir ailenin, sosyalizmi Amerikan kanallarında savunan bir sosyalistin durumu da örnek olarak verilebilir. Bu insanlar toplumun belli mevkilerinde belli kalıplarla yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Yani ortada özgürlük filan yoktur. Tiraj artırmaktan başka bir işe yaramayan yazar örneğin; Trabzon’da Kürtçe bir yazı kaleme alsa ya da asgari ücretli kardeşim “Yeter artık üç çocuk yap diyorsunuz. İkisi şehit birisi ayakkabı boyacısı oluyor. Biz enayi miyiz?” derse sadece bir gün sonra neler olur? Ben size söyleyeyim mi ne olur? Yazılarıyla ün yapmış yazar bir anda bütün varlığını kaybeder. Asgari ücretli gariban zaten sahip olduğu tek şey olan üç kuruşluk işten olur. Nitekim, insanoğlu hiçbir vakit karşısındakinin özgürlüğüne izin vermeyi istememiştir. Çatışmasız esaret içinde insanların ağzına bir lokma ekmek atar ki kaybedecek bir şeyleri olsun. Kaybedecek bir şeyleri olsun ki ses çıkarmasın. Kedilerin boğabileceği yeni aslanlar yetişsin. Yetişen bu esir aslanlar mı ne olacak? Eee oyunun oynanabilmesi için mutlaka piyonda gereklidir. Piyonlar olacak ki oyun başlayabilsin. Bazılar üç piyon, bazıları altı piyon...

Devamını Oku

Bir Milyon Tiraj Nasıl Olur

Televizyonlara çıkıp gövde gösterisi yapıyorlar. “Bir milyon tiraj nasıl olurmuş” diyerek böbürleniyorlar. Ben size anlatayım nasıl bir gazete bir milyon tiraj yapar. – Eğer gazete bir örgüte aitse ve örgütün gazeteyi alma sebebi okumak değil finans desteği vermekse, – İnsanlara karşı dini demagoji aleti olarak kullanıyorsa,– Çocuklarımızın biriktirdiği harçlıklarını gazete almak için kullanıyorsa, – Allah’a inancı aldığın gazete sayısına göre ölçüyorsa, – Toplumun belli bir kesimini kandırıyor, çocuklarını maşa olarak kullanıyor ve her birini mecburi gazete abonesi yapıyorsa, – George Bush ve küçük Türk Bush destek veriyorsa, – Hükümetin desteğiyle belediyeleri bile örgütün propagandası için kullanıyorsa, – Halkı örgütten olanlar ve olmayanlar olarak fişliyor ve daha sonra düşman olarak gördüklerini bertaraf ediyorsa, – Muhalifleri hapishaneye, yandaşları meclise gönderiyorsa, – Köylere gönderdiği elemanlar sayesinde köylüye sadece kendi kanallarını izletiyorsa, – Halkı hak için değil, örgüt için seviyorsa, – Toplumun yoksul kesimini bilinçsizleştirmek için devletin yayın organlarını kullanıyor, karşı ataklara karşı sözde hukuk gösterileriyle  kitapları toplatıyorsa, Bir milyonda olur. Bir milyarda olur. Böyle giderse vallahi ülkede tek malum gazete bile kalabilir. Sonra, gelsin kasetler, gelsin ağlayan sözde cennetlikler. Not: Halkı, Hak için sevmek lazım. Hak için halkı seversen bölmek için uğraşmazsın. Camilerde kendini örgütünü belli bir safta toplayıp cenneti bunlara veremezsin. Ağlayarak, zırlayarak da olmaz bu iş. Hele yoksul üniversite öğrencilerini ucuz yurtlarla kandırarak asla öğretilemez İslamiyet. Zaten bunların amacı dini öğretmek midir? Bundan da kuşkum var. Kuşkudan da ilerisi var...

Devamını Oku

Günün Özeti (22.09.2011)

Günün Türkiye Rutinleri: 1- Diyarbakır’da polise düzenlenen silahlı saldırıda 1 polis şehit oldu, 3 kişi de yaralandı. 2- Van Çatak’ta PKK’lılarla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 1 asker 2 köy korucusu şehit oldu. 3- İzmir’de KCK operasyonu: 31 gözaltı Günün Yalanı: “Arap Baharı ONE MINUTE ile başladı” Günün “Ben Buna İnanmadım” Haberi: Ankara Kızılay’da 3 kişinin ölümüne 3 kişinin yaralanmasına yol açan bombalı saldırıyı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üstlendi. Günün Kapitalist Sözü: George Soros, EURO Bölgesi’nde iflasların yaşanabileceğini söyledi. Günün Garip Haberi: Hayvan Hakları Örgütü (PETA), mesajlarını daha etkili verebilmek için bir po*** sitesi kuruyor. Günün Spor Haberi: Yazıyı kaleme aldığım zaman itibariyle Bursaspor, Beşiktaş karşısında yedinci dakikada attığı golle 1-0 önde. Dakika 79’da Quaresma çift sarıdan kırmızı kart gördü. Günüm “Al Sana Özelleştirme Sonucu” Haberi: Bilgi Teknoloji Kurumu ülkenin özelleşmeyen ender kurumlarından olan PTT’nin özel kargo şirketleriyle baş edemediğini, sektörde yaşadığı dramı gözler önüne serdi. Günün Köşe Yazıları: Yalçın Doğan: “PKK yerine BDP ile konuşmak” Ahmet Hakan: “Şehirlerde Bombalar Patlarken Ne Yapmalı?” Yılmaz Özdil: “Waldorf Astoria Filan” Günün Sözde Aydın Özeti: Yaklaşık bir aydır hemen hemen her gün şehit veriyoruz. Geçmişte bunun terör saldırısı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdik. Şimdi ise bunu söylemek söz konusu değil. Çünkü, geçmişteki gibi sorunlu bir süreç söz konusu değil. PKK ya da BDP bu süreci sekteye uğratmak istemez. Bu sürecin aksamasını hükümet de istemez. Halk da istemez. Peki öyleyse bu kaosu kim ister.  12...

Devamını Oku

Bir Üniversite Kayıt Hikayesi

Sabah olduğunda öğrenciler en az bir adım önden bankaya girebilmek için birbirleriyle yarışıyordular. Üniversite harçlarını ödeyecekler ve yeni bir döneme merhaba diyeceklerdi. Sırada geçmiş yıllardan farklı bir görünüm vardı. Öğrenciler arasında yeni eklenen bir madde ile getirilen ekstra para külfeti huzursuzluk yaratmıştı. Alenen bu durum ortadaydı. İnsanlar huzursuzluk içinde sıralarını beklemekteydiler.Sırada kimler mi vardı? Ülkemin üç yıl sonraki aydını, hâkimi, doktoru, adalet bakanı falan filan. Bu insanlardı geleceğin ülke kurtarıcıları, bu adamlardı Atatürk’ün torunları. Neyse bu adamlar fazla ilgimi çekmedi. Benim en çok ilgimi çeken uzaktaki sarışın, yeşil gözlü bayandı. Hemen arkadaşlarıma kim olduğunu sordum. “Bu kızı mı beğeniyorsun. Bunun işi bitmiş oğlum. Çömlekçide kendini satarak okul harçlığını çıkarmaya çalışan bir öğrenci” dediler. Ben sustum, kız sustu. Dünya bu ahlaksızlığa sustu. Bölümünü sordum. “Öğretmenlik” dediler. Şerefini sordum. Arkadaşlar gülmeye başladı. Sustum. Suskunluğumda gelecekle bir temasa vardım. Çömlekçide kendini satan kız, öğretmen oluyormuş. Geçmişine sünger çekiyormuş. Mutlu bir yaşama merhaba diyormuş. Buraya kadar her şey güzel. Sonrası mı? Rüyanın en iç acıtan kısmında kendi halkımı görüyorum. Etik değerlerini bir kenara bırakmış. Okumak için, gelecek için bedenini satan ve sattıran ülkem geleceğini görüyorum. Yaklaşık bir milyon üniversiteliyi devlet genel evlerinde üniversite harcı öderken...

Devamını Oku

Adını Sen Koy-2

Bugün başlayan harç ödemelerinde yapılan …’yı anlatmaya kelimelerim yetmeyecek. “Harçlara zam yapılmayacak” diyerek öğrencileri uyutan ve oylarını cebine koyan hükümet bombayı patlattı. Yaklaşık yarıdan fazlası ayın sonunu getirmek için çabalayan bir halka reva görülen bu durum halkın doğruyu anlaması için bir fırsat değil midir? İki yüz kırk milyon kredi verilerek gövde gösterisi yapıldı. İnsanlar mutlu mesut okullara kayıtlarını yaptırdılar. Daha sonra ise bakanlar kurulu ile alttan alınan dersler için ekstra ücret harçlara yansıtıldı.Örneğin; alttan üç kez aynı dersi almak zorunda olan ikinci öğretim okuyan arkadaşım iki kredilik bir ders için yaklaşık bir milyar fazla ödeyecek. Özetle şöyle belirtiyim ki; aldığı sekiz ders için yaklaşık üç buçuk milyar harç ödemesi yapacak. Üç buçuk milyarın ne demek olduğunu biliyorsunuz değil mi? Ayda sekiz yüz milyon alan bir aileye üç buçuk milyarlık bir külfet demek. Dört ay yemeden, içmeden para biriktirmek demek. İnsanlar, üniversite sayısı artırıldı diye sevinirken üniversitede okumanın bu kadar külfetli yapılacağını hiç düşünmediler. Her üniversite için ayrı ayrı oy kitleleri yaratıldı. Sonuçta AKP iktidar oldu. Şimdi sorarım sizlere. Bu adamlara verilen oy neye mal oldu. Kaç bin öğrenci okulu bırakacak? Kaç bin öğrenci boşluğa düşecek? Kaç bin öğrenci “ben fakirim” diyerek toplumdan kendini soyutlayacak. Allah aşkına söylesinler bana amaçlarını. Amaçları, zaten yanlış olan eğitim sisteminde bir yanlış daha yaparak halkını uyutmak ve istedikleri yöne çekmek midir? Amaçları, suskun halkı ateşlemek midir? Amaçları, okuyup belli mevkilere gelmek isteyen insanları sınıflara...

Devamını Oku

Adını Sen Koy

Üniversite kayıt döneminin başlamasıyla beraber asgari yaşayan insanları harç ödeme telaşı aldı. Üniversite harçlarını zaten zar zor ödeyen halkımız bu dönem bu konuda çok büyük güçlük çekecek gibi gözüküyor. Alınması yanlış olan harçlara bu dönemde alttan alınan derslerin ek ücreti getirilecek. Bunun adıını koymakta çok büyük zorluk çekiyorum.Haksızlığa karşı sivri dilimi kullanarak eğer başlığını ben atarsam eminim ki yayımlanmayacak. O yüzden adını sen koy. Sana, kardeşine, çocuğuna yapılan bu zulmün gerekçelerini bilmek senin en doğal hakkındır. Parasız olması gereken eğitim sistemine yük olan harçlara yeni bir kurnazlıkla ek maliyet getiren zihniyeti bil ve asla unutma. Okumanın zor olduğu değerli ülkemizde yeni bir zorluk daha getiren devlet zihniyetine karşı ne söyleneceğini ben bilmiyorum. Sen, evet sen bunun adını...

Devamını Oku

Günün Özeti (19.09.2011)

Günün Türkiye Rutinleri: 1- Bingöl’ün Genç İlçesi’nde çıkan çatışmada 21 yaşındaki Muhammet Aygör şehit oldu. 2- İstanbul Taksim’de Öcalan’a tecridi protesto eden gruba polis müdahale etti.3- Kahramanmaraş’ta Ayhan Kemeç isimli kişi kardeşini ruhsatsız tabancasıyla vurdu. 4- Çorum’un Konaklı Beldesi’nde yapılan bir düğünde Şevket Yaşar isimli şahıs ruhsatsız tabancasıyla havaya ateş etmeye başladı. Kurşunlardan birisi yakın arkadaşı Hasan K’nın başına isabet etti. Ağır yaralanan şahıs hastaneye kaldırıldı. Günün Türkiye Gerçekleri: 1- Cezaevi arabasında yanan beş kişinin ardından yapılan araştırmaya göre çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. 19 Ağustos’ta Adalet, İçişleri, Sağlık bakanlıkları arasında imzalanan cezaevlerinin yönetimi, mahkumların tedavi, sevk ve nakilleri konusundaki üçlü protokolde, mahkumların acil durumlarda nasıl kurtarılacağına dair bir hüküm yer almıyor. Protokolde buna karşılık cezaevi arabalarının yetersizliği nedeniyle tasarruflar için, aracın en yüksek doluluk oranıyla hareket etmesi gerektiği belirtiliyor. 2- İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nın “Türkiye Vergi Profili” araştırmasına göre Türkiye’de on ücretli bir şirketten daha fazla vergi ödüyor. Sayıları beş milyonu bulan asgari ücretliler, Türkiye’nin en büyük doksan firması kadar vergi öderken, altı milyon yedi yüz elli bin civarındaki tüm ücretlilerin ödediği vergi altı yüz elli bin şirketin ödediği vergiyi geçti. Günün Samimiyetsiz Sözü: Abdullah Gül, tutuklu gazeteci Doğan Yurdakul’un kabristanda eşinin mezarına kürekle toprak atarken hemen arkasında cezaevi aracı bulunan fotoğrafıyla ilgili: “Bunlar çok kötü uygulamalar… Üzüldüm doğrusu. Bunların tedbirleri alınabilir ama. İnanıyorum ki herkesi üzmüştür bu…” Günün Güzel Haberleri: 1- Danirmaka’da seçimi kazanan...

Devamını Oku

Torpilizm

Adı: H …Soyadı: T…Yer: ***Saat: 09:00-10:00 arası“Annem rahatsızlanmıştı. Durumu bayağı kötüydü. Yoğun bakıma alınması gerekiyordu. Birçok hastane dolaştık fakat hiçbirinde yoğun bakım ünitesi yoktu. Son olarak ***’ye geldik. *** de yoğun bakım ünitesi bulunmaktaydı fakat burada da yer yoktu. Daha doğrusu bize böyle söylenmişti. Günler geçtikçe annem daha da kötüleşiyordu. Doktorlar başka hastaneye transfer için çabaladıklarını belirttiler. Tabii ki doktorlara güvenimiz tartışılmayacak kadar fazlaydı. Bizim Sürmene de bir profesörün arkadaşının akrabası rahatsızlanmış. Durumu fenaymış. Benim annemi yoğun bakıma yaklaştırmayan doktorlar adamı iki günde yoğun bakıma almadılar. Bunu duyduktan sonra ne güven kaldı ne de umut. Abi tek isteğim annemin ölümünü geciktirebilmek. Gecikmiyorsa bile acısını hafifletmek istiyorum. Vicdanım acıyor kardeşim. Annem mezarından çıkıp “sen nasıl evlatsın” derse ben ne yapacağım. “ Not: Anlatılan kişiler ve kurumlar kesinlikle doğrudur. Ortada hayal ürünü olacak hiçbir şey bulunmamaktadır. Bir hayal ürünü ararsanız o da şu demokrasi getirdiğini söyleyen zihniyetin yarattığı kapitalin ürünü zengin soytarısı yaşamlardır. İlgililere...

Devamını Oku

Günün Özeti (13.09.2011)

Günün Bombası: Mit ve PKK arasındaki görüşmeler internete sızdı. Ses kaydının, PKK-İmralı-Mit pazarlığına dair olduğu iddia ediliyor. Günün  “Yapsan Ne Kazanacaksın” Haberi: İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin: “Sınır ötesi operasyon havadan olduğu gibi kara harekatı da sınır komşusu ile yapılan görüşmelere bağlı olarak her an yapılabilir.”Günün İtirafı: Susurluk Hükümlüsü Ve Eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın Yıldız Teknik Üniversitessi öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun işkenceyle öldürüldüğünü, cesedi ise kendisinin taşıdığını yazdı. Günün Çelişkisi: İsrail’e horozlanan hükümetin Beşiktaş-Maccabi maçına Filistin bayrağını sokmama kararı Günün “İşte Kapitalizm” Haberi: BUGÜN gibi radikal bir gazetede “Cinsel Arzuyu Artıran Sırlar” adlı bir yazının bulunması Günün “İşine Geldiği Gibi Hukuk” Haberi: Toplumsal hukuki başvurularda oyalanmak için yer arayan hukuk devletimiz Başbakan’ın Müjdat Gezen hakkında açtığı davayı bir çırpıda çözüverdi. Günün “Kaza” Haberi: Arjantin’in başkenti Bouenos Airis’te iki trenin çarpışması sonucu dokuz kişi hayatını kaybetti. Günün “İlgilisine Duyurulur” Haberi: Ergenekon Soruşturması kapsamında Odatv’de yapılan aramalarla ilişkin davanın görülmesine 22 Haziran’da başlanacak. Günün “Vefa” Haberi: Türk futbolunun taçsız kralı Metin Oktay’ın 20. Yıldönümü Günün “İşte Türkiye” Haberi: Tunceli’nin Çeşmigezek İlçe Kaymakamlığı sitesinde ataması yapılan elli köy korucusunun ismi tek tek açıklandı. Günün Skandalı: Google’ın dünyadaki şehirleri yerden çektiği 360 derecelik fotoğraflarıyla gösteren Google Shreat Wıev uygulamasında fotoğrafı çekilen çıplak bir kadının sansürlenmeden siteye koyulduğu ortaya çıktı. Günün Köşe Yazarları: Ahmet Hakan: “Otur, sıfır” Fatih Çekirge: “Arap Baharı mı, Şemdinli Cehennemi mi?” Yalçın Bayer: “Ayılar Bile İsyanda” Günün Sözleri: “Kesinlikle evlenin,...

Devamını Oku

Yazarlık Üstüne-3 (Bunalım Halleri)

Bir ailenin evlatları ne kadar aile için önemliyse, yazar için de yazıları o derecede önemlidir. Binlerce defa yazdıklarını okur, düzeltmeler yapar ve sonuç olarak çocuklarını paylaşıma açar. Paylaşım için yayınladıktan sonra onları asla terk etmez. “Ne kadar okunmuş, ne kadar yorum almış?” sorularını her gün cevaplamak için çocuklarını açar. Onların güzelliklerine doyasıya bakarken adeta sevişmek ister çocuklarıyla. Yazılarını bin bir gayretle yazdıktan sonra, insanların ilgisiz tavırlarıyla karşılaşınca ölmekten beter olur bizim yazar.Bunalıma girer, kendini kaybeder. Bu arada “bunalım” demişken normal insanlar gibi anlaşılmasın yazarın bunalım dönemi. İnsanlar ve yazarlar arasında bu konuda büyük ayrımlar vardır. İnsanlar, bunalıma girmek için kendi hayatlarına duyulan ilgisizliği öne sürerken yazarlar başka insanların acılarını öne sürerler. İnsanlar, bunalımdan çıkmak için kendi hayatlarının düzelmesini koşul sayarken, yazarlar bütün dünyanın düzelmesini koşul olarak öne sürerler. İnsanlar, madde için bunalıma girerken, yazarlar yazdıkları metinler yani çocukları için bunalıma girerler. Özellikle yazılar konusunda hassasiyet bütün yazarlar için eşdeğerdir. Başlangıçta da söylediğimiz gibi, yazıların ilgisiz bir tutumla misafir edilmesi yazarın bedeninde büyük bir acı uyandırır. Örneğin; Nedim Şener, Hanefi Avcı gibi siyasi yazarlar tüm çabalarına rağmen ilgisiz bir toplumla karşılaşmışlardır. Bunlara Soner Yalçını da ekleyebiliriz. Neyse bu kişilerden bahsederek makalemi siyasi bir boyuta çevirmeyi düşünmüyorum. Onların haklı uğraşlarını daha sonra başka makalelerde belirtiriz. Bir Karl Marx vardır. Komünizmin babalarında Karl Marx, yazdıklarıyla baş başa kalınca metelik bile kazanamamıştır yazarlıktan. Toplum onu anlayamamış yüz yıllardır olduğu gibi anlaşılmayanı çözmek yerine...

Devamını Oku

Günün Özeti (11.09.2011)

Günün Üzücü Haberi: 12 Dev Adam Dünya Şampiyonası’nda çeyrek finalde elediği Sırbistan’a yenildi ve şampiyonadan elendi.Günün “Kendim Ettim Kendim Buldum” Haberi: Afganistan’ın doğusundaki Amerikan üssüne dün gece geç saatlerde düzenlenen intihar saldırısında 77 Amerikalı askerin yaralandığı bildirildi. Günün Haykırışı: Soner Yalçın: “Ey savcılar, hakimler, siyasal iktidar, adalet bakanı Doğan Yurdakul’un eşi Güngör Hanım ölüyor. Bir kez, bir kez gözlerinin içine bakarak veda etmek için izin istiyor Doğan ağabey. Merhamet edin!” Günün Rezaleti: Ata’nın Yalova’daki köşkünde fuhuş yapıldığı ortaya çıktı. Günün “Dikkat!” Haberi: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akas kokulu kırtasiye malzemelerinin çocuklarda madde bağımlılığına yol açtığını belirterek “Bu sebeple anne ve babalar çocuklarına kesinlikle kokulu kalem, silgi, ve defter almamalı ve kullandırmamalıdır. Günün Uyanıklığı: Müze yapılması için 49 yıllığına kiralanan araziye Fatih Belediyesi tarafından kebapçı açılmıştı. Kebapçı bugün kepenkleri indirdi. Günün Güzel Haberi: Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi, onaylanarak yürürlüğe girdi. Çocuğa buluşma teklifi bile suç sayılacak. Günün Fantazik Hristiyanı: Parti kızlarına rahibe kıyafetleri giydirerek kucak dansı yaptıran Berlusconi. Günün Aptalları: Türkiye’ye karşı PKK’ya destek ve Ermeni lobisiyle işbirliği yapacaklarını söyleyen Lieberman ve donanmasıyla gözdağı vermeye çalışan Netenyahu Günün “Bunu da Gördük” Haberi: Tarım ülkesi Türkiye sonundaekmekte ithal etmeye başlıyor. Hırvatistan’dan getirilecek ithal ekmeklerde sıfır gümrük vergisi uygulanacak. Günün Köşe Yazısı: Rauf Tamer: “Bu Adam”, Günün Sözleri: “En büyük cezaevi, cahil bir insanın kafasının içidir.”                                                       Montaigne...

Devamını Oku

Günün Özeti (09.09.2011)

Günün Türkiye Rutinleri: 1- “Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri” davası kapsamında hakkında yakalama emri çıkartılan Korgeneral Mehmet Eröz tutuklandı.2- Rize’nin Çayeli İlçesi’nde bir kişi eşi ile yaşadığı sorunlar yüzünden baba evine dönen 8 aylık hamile ablasını tabanca ile vurarak öldürdü. 3- Mersin’in Silifke İlçesi’nde bir kadın, eşyalarını almak üzere geldiği evde ayrılmak istediği eşi tarafından başına taşla vurularak öldürüldü. 4- Mersin’in Silifke İlçesi’nde bir kişi üç yıl önce boşandığı eşinin kocasını bıçaklayarak öldürdü. 5- Ankara’da 2009 yılında bir barda yaşanan Kürtçe şarkı kavgasında öldürülen Emrah Gezer cinayetinde mahkeme kararını verdi. Polis memuru Serkan Akbulut tahrik indiriminden yararlandı, 19 yıl 5 aya mahkum edildi. 6- Balyoz soruşturması kapsamında muvazzaf Tuğamiral Nadir Hakan Eraydın tutuklandı. Günün Bomba Haberi: İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi “Ergenekon” soruşturması kapsamında Odatv’de bulunan aramalara ilişkin eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ile gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın’ın da aralarında bulunduğu 12’si tutuklu 14 şüpheli hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti. Günün Güzel haberleri: 1- Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik kadının iş hayatındaki yerini güçlendirecek  “İstihdam Stratejisi 2023 Vizyonu” devreye sokacağını belirtti. 2- Sanayi üretim endeksi 2011 yılı Temmuz ayı içinde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.9 arttı. Günün Arka Sokaklar Haberi: İstanbul’da düzenlenen bir uyuşturucu operasyonunda oyuncu İlker İnanoğlu’nun da aralarında bulunduğu on bir kişi gözaltına alındı. Günün Siyasi Sözleri: Bülent Arınç: “Hiçbir gazeteci gazetecilik yaptığı için tutuklanmadı” Kılıçdaroğlu: “İsrail’in avukatlığını yaptığı yönündeki...

Devamını Oku

Bir Ölünün Arkasından

Gece yarısı bir haber geldi. Haberin içeriğinde umut yoktu. Tatile giden bir arkadaşımın acele vedalarından biri de değildi. İçinde yeşeren güzel çiçekler, umut bahçeleri de yoktu. Haber çok karmaşıkta değildi. Uzatmadan söyleyeyim. İki gün önce bayramını kutladığım bir abimin ölüm haberiydi. Haberden sonra mı ne oldu? Dinleyin de anlatayım.Saat dört suları ben bekçilik yaptığım oto kurtarmada uykuya dalmıştım. Sabahın aydınlığına doğru yaklaştıkça gözlerin açık kalması çok zor oluyor. Neyse konumuz bu değil. “Uykuya daldım dalacağım” derken bizim oto kurtarmada çalışan bir abi geldi. “Ne oldu Samet abi? Hayırdır” dedim. Cevap veremedi. Gözleri dolmuştu. Ağladığı ağlayacak. “Ne oldu abi” diyerek ısrar ettim. Birkaç damla gözyaşı dökülünce  başladı anlatmaya. “Evlat Z.. abini vurmuşlar” dedi. O söyledi, ben dinledim. Başlangıçta inanmadım. Daha sonra yine inanmadım. İnanmadığım halde gözlerim yaşla doldu. Kazandığım profesyonellik kavramını kaybetmiştim.  Duygularıma yenik düşmüştüm. Biraz daha ağladım. Sonunda en sevdiğim arkadaşımı aradım. Telefonu açtığında “nasılsın” dedim. Dudaklarım yapışıktı sanki. Konuşurken ağzımı açamıyor, güç bela konuşuyordum. “İyiyim” dedi. Burnu havada ben, doğruyu tek bilen ben sokakta yağmurdan sırılsıklam olmuş bir it gibi titremeye başladım. Bir şok değildi bu. Şok geçirmiş olsam olanları hatırlamazdım. Neyse titreyerek ısıtıcının yanına yaklaştım. Olayın etkisiyle iki saat uymuşum. Uyandığımda altı sularıydı. Olayın izi gözlerimi yakan sıcak su tanelerinden anlaşılıyordu. Gözyaşı emareleri beni güçsüz gösteriyordu. Ağlamaktan nefret ediyordum. Olayın etkisinden biraz olsun kurtulabilmek için temizlik yapmaya başladım. Temizliği bitirdiğimde işçilerden biri kapıdan girdi. Ona olayları anlattım....

Devamını Oku

Günün Özeti (08.09.2011)

Günün Türkiye Rutinleri: 1- Deniz Feneri e.v. Derneği’ne yönelik soruşturmayı yürüten savcıları soruşturmakla görevli müfettişlerin söz konusu dosyayı mahkeme kararı olmadan aldığı ortaya çıktı. 2- Yayıncı İlhan Erdost’u darbe döneminde işkenceden öldüren askerlerin fotoğrafları ilk kez “Utanç Müzesi” nde gün yüzüne çıktı.3- Bütün ülkede Gülen Cemaati tarafından yönlendirilen elemanlar terminal kapılarında av peşinde 4- Şırnak’ın Cudi Dağı Derebaşı mevkiinde teröristlerin tespit edildiği blge havadan ve karadan bombalanıyor. 5- “Gitme” isimli parçasıyla internette dinlenme rekorları kıran Grup Nara’nın 28 yaşındaki solisti Denizlili Halil Erten, patronunun otomobilini yıkarken elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. Günün Siyasi Sözü-1: Tayyip Erdoğan  İsrail’in Türkiye’den özür dilemedikçe ilişkilerin düzelmeyeceğini söyledi. Günün Siyasi Sözü-2: Tarım Ve Hayvancılık Bakanı Mehdi eker: “Tarım alanında devletin kendisinin, İsrail’le yaptığı herhangi bir ticaret söz konusu değildir. Ancak Türkiye’deki çiftçiler, ithalatçılarda, tohumcularda İsrail’in bu şımarık tutumunu dikkate alacaklar ve o şımarık tutumun gerektirdiği cevabı ortaya koyacaklardır.” Günün Yararlı Bilgisi: Üniversitelerde eğitim gören öğrencilerin 2011-2012 eğitim-öğretim yılında ödemesi gereken katkı paylarına ilişkin karara göre, katkı kredisi almak için müracaat ettiğini belgeleyen ve 2011-2012 eğitim-öğretim yılında yükseköğretim kurumlarına ilk defa kayıt yaptıran öğrencilerden kayıt sırasında ilk taksit alınmayacak. Günün “Oh Olsun” Haberi: Milyon dolarlık isimler şike skandalı çerçevesinde içeri alındı. Şimdi ise halk gibi yaşamayı öğreniyorlar. Az parayla geçinmeyi öğreniyor domates-peynirle kahvaltı yapıyorlar. Günün Doğru Sözü: Eğitim İş Genel Başkanı Veli Demir TÜBİTAK Ve Türkiye Bilimler Akademisi’nin en üst düzey bilimsel kurumlar olduğunu ifade...

Devamını Oku

Günün Özeti (07.09.2011)

Günün Bombası: Alternatif Cuma namazlarını yöneten din adamı Ubeydullah Özmen Bodrum’da sevgilisiyle görüntülendi.Günün Yalanı: İsrail Başbakanı Bünyamin Netenyahu, “Türkiye ile ilişkilerde bugün gelinen nokta, bizim seçimimiz değil” dedi. İki ülke ilişkilerinin düzelmesi gerektiğini söyledi. Günün Faciası: Rusya’da havalanırken düşen uçakta 36 kişi hayatını kaybetti. Günün Beğendiğim Sözü: Newyork Tımes Yazarı Roger Cohen: “Özür doğru ve akıllı bir karardır” Günün “Ne yaparsan yap yine de satılır” haberi: Sağlık bakanlığı sigarada kara paket dönemini başlattı. Ambalajdaki markalar ve logolar kalkacak. Tiryaki, tütünü numarayla isteyecek. Günün Vicdan Sözü: İnternet Andıcı Davası’ndan tutuklanan Kıbrıs Gazisi ve Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Korgeneral Pekin, cezaevine girerken yakınlarına “Kıbrıs yarası bu kadar acıtmadı” dedi. Günün Şoku: ABD’nin  ülkede bulunan İsrail Büyükelçiliği’ni dinlediği ortaya çıktı. Günün En Saçma Haberi: Rusya’da 2012 seçimleri öncesinde İnternet ortamında “My Duck’s Vısıon” olarak kendini tanıtan yapımcı şirketin yöneticisi Yura Dektyarov  çektiği son klipte Putin adına 1000 genç kızın göğsünü okşadı. Günün Güzel Haberi: Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Siyasi İşler Komisyonu, Filistin Ulusal Konseyi’ne “demokratik ortaklık statüsü”  verilmesine yeşil ışık yaktı. Günün Kötü Haberi: BDDK bir yılda en fazla üç kez dönem borcunun yarısından daha az ödeme yapan tüketicilere nakit para çekme yasağı getirdi. 17 Eylül’den itibaren geçerli olan yasağa yüzde kırk asgari ödeme zorunluluğu da eklendi. Günün “Türkiye Ne Hale Geldi” Haberi: Antalya’nın Alanya İlçesi’nde bir genç, annesini av tüfeğiyle öldürdü. Günün Garip Haberi: 2.Ordu Karargahı’nda yapılan terör zirvesi sırasında kimliği...

Devamını Oku

Günün Özeti (06.09.2011)

Günün Türkiye Rutinleri:1-İzmir Alsancak’ta otopark, market ve büfe işletmeciliği yapan ik grup arasında çatışma çıktı. Çatışmada bir kişi yaralandı.2-Mardin’in Midyat İlçesi’nde otomobilin yol çalışması yapan işçilere çarpması sonucu dört kişi öldü, üç kişi yaralandı.3-Eskişehir’de Arifiye Mahallesi’nde yürüyen genç aralarında husumet olduğu bilinen dört kişiyle tartıştı Tartışma sonucu on altı yaşında olduğu bilinen Can Gazi Karyemez öldürüldü.4-Kendi vatandaşını yoksulluğa mahkum eden Türkiye zihniyeti, boğazdaki yalıları körfez zenginlerine sunuyor. Ne adalet be kardeşim.5-Sinop’un Gerze İlçesi’nde yapılması planlanan Termik Santralı’na karşı çadır nöbeti tutan köylülere polis müdahale etti.6-Bitlis’in AdilCevaz İlçesi’nde zorla evlendirildiği amcasının oğlu Metin Toprak’a boşanma davası açması üzerine ölümle tehdit edilen ve iki çocuğu elinden alınan yirmi yedi yaşındaki Demet Topark’tan çocukları mahkeme kararıyla alabilmek için açılan davanın ilk duruşmasında Demet Topark linç edilmek istendi. Günü Güzel Haberleri:1-Şanlıurfa’da iki ayrı narkotik operasyonda “Jane” isimli köpek 89 kilo 975 gram eroin buldu.2-Dokuz günlük bayram tatilinde oteller tıka basa doldu. Uzun tatille birlikte esnaf satışı, AVM’ler de ziyaretçi sayılarını ikiye katladı.3-Türkiye Bankalar Birliği  esnafın banka borçlarını yapılandırma süresini 27 Eylül’e kadar uzattı.4-Antalya’da geçimini çobanlık yaparak sağlayan Hüseyin Kara kendi imkanlarıyla kaynak suyundan elektrik üretti. Günün Guınnes Rekoru:Adıyamanlı Battal Gazi ÖzKürkçü 138 mermeri on iki saniyede kırmayı başararak Guinnes Rekorlar Kitabı’na girmeye aday oldu. Günün Fotoğrafı:Teröristbaşı Öcalan’ın Suriye’deki villasının havuzunda yüzerken çekilmiş fotoğrafları. Günün Vicdan Sözü: TBB Başkanı Vedat Hasen Coşar soruşturmalarda tutuklama sürelerinin uzunluğunu eleştirerek hakimlerin tutuklama konusunda son derece duyarlı davranmalarını,...

Devamını Oku

Türkiye Rezaleti (Üniversite Kayıtları)

İyi okumak lazım bu yazıyı. Bu yazıda yorum yok. Bu yazıda yazarlık tasası yok. Bu yazının tek derdi yıllardır yapılan bir rezilliği anlatmak. İyi dinleyin beni.Üniversiteler dün kayıt işlemlerine başladı. Bazıları aileleriyle üniversiteye geliyor ve kayıtlarını yaptırıyorlar. Bazıları var ki onların ailelerinin gelme imkânı yok. Onların maddi gücü çok düşük. İşte onları avlıyor bu zihniyet. İlk önce öğrencinin geldiği ilden bir abi ayarlanıyor. Babasıyla irtibat kurularak baba kafalanıyor. Nasıl kafalanmasın ki be kardeşim? Diyorlar ki ucuz yurt, ucuz yemek, ucuz yaşam var. “Ucuzluk” deyince bizim varoş abi hemen kabulleniyor. Daha sonra sıra çocuğu yönlendirmeye geliyor.  Onun da kolayı var. Babaya yapıyorlar baskıyı ve daha sonra çocuk mecburi kabulleniyor durumu. Nitekim zorunlu mürit yetiştirilmiş oluyor. Daha sonrasında terminalde çocuğu karşılamak için gelen eski zorunlu müritler çocuğu alıyorlar ve kayıt işlemi için üniversiteye getiriyorlar. Bu arada devlet mi bu durum karşısında ne yapıyor? Tabii ki hiçbir şey. Çocuklar, tipleri belli ablalar ve abilerle üniversite kapılarında kayıt için bekliyorlar. İçeri alınmayacaklarını bildikleri için dışarıda direktifleri veriyorlar ve bir süre sonra çocukları öğrenci işlerine gönderiyorlar. Kayıt işlemleri her yıl bu şekilde devam ediyor. Bu duruma hükümetler sessiz kalıyor. Çocuklar her yıl bu insanların elinde zorunlu mürit olarak okullara başlıyor. Müslümancıklar yardım ettikleri çocuklardan karşılığında kendi grupları dışında kalanlarla fazla muhatap olmamalarını istiyor. Yani kendi örgütlenmelerini üniversitede kuruyorlar. Kurdukları örgütlenmelerle öğrencilerine yeni kolaylıklar sağlıyorlar. Sağladıkları kolaylıklar karşılığında öğrencilerden köle olmalarını istiyorlar. Sonuçta bu yüz...

Devamını Oku

Fırsat Eşitliği

Fırsat eşitliği; insanların özellikle alt sınıfların ısrarla istediği bir kavramdır. Toplum olarak start çizgisinden hep beraber başlamayı, bir grubun torpil yaparak starttan önce finişi görmemesini sağlamayı fakirliğin zenginlikle baş edemediği bizim gibi devletler de halk çok ister. Halkın bu isteğine karşı veremeyen “zengini daha zengin ve fakiri de daha fakir yapmayı” prensip edinmiş devlet politikacıları bu isteği soğutmak ya da tümüyle ortadan kaldırmak için topluma demagoji yapma yoluna giderler.Soyut kavramlarla yani tinsel güçlerle halkı belli bir düzende tutmaya çalışır ve bu düzenin bir metre ilerisine gitmeye çalışanlara çok büyük cezalar verirler. Örneğin; lise yıllarımda saflığın ve cahilliğin etkisiyle yanlışlıkla sınıfa komünist bir bildiri sokmuştum. Keza bu durum başıma çok büyük bir dert açmıştı. Beden eğitimi hocamızın sözü hala kulaklarımda. Bana “Sen sigara içsen, içki içsen sorun değil. Bu yaptığın en büyük kötülüktür” demişti. O gün anladım ki yanlışlıkla bile bu ülkede bir şeyleri savunmak, dışlanmak için yeterliydi. Bir metre öteye gitmenin karşılığı kesinlikle toplumdan tecrit edilme ve insanların yanlış cümlelerine kurban gitmedir. Bu baskıyı yapabilmek için toplumun bireyleri üzerinde müthiş bir medya etkisi oluşturulmaya çalışılmıştır. Devlet yanlısı kanallar işine geldiği kadar doğruları göstermiş, arka plana hiç girmemiştir. Özeller ise korkularından bir adım öteye gitmeye çalışmamışlardır. Nitekim, devlet  tarafından yapılan bu baskı devletine aşık olan Türkiye’de halkı doğrulara saldırmaya itmiş, seksenlerde çocuklar idam sehpasına yollanmıştır. Seksenler aslında fırsat eşitliği için büyük bir şanstı. Dünyada olup bitenleri düşünen, bunlara kayıtsız kalmayan...

Devamını Oku

Yazarlık Üstüne-2 (Özeleştiri)

Yazarlık üstüne birinci yazımda toplumda popüler olan gazetelerde yazarlık yapmak için iyi yazmanın dışında güzel arkadaşlıklara da ihtiyaç olduğunu belirtmiştim. Bu sefer yazarlıkta insanların bir türlü kabullenemediği kırmızı çizgileri kendi açımdan devireceğim. Kısacası yazarlık sürecinin bir özeleştirisini yapmak boynumuzun borcudur. Kısaca geçmişten günümüze bir Sözde Aydın:Başlangıç: Çocukluk dönemi en cesur dönemim olarak geçebilir kayıtlara. Bu dönemde dehşet yazılar yazardım. Fetullah Gülen ile ilgili bir yazımda önsöz olarak “Siz bunları düşünemeyebilirsiniz fakat ben sizin yerinize düşündüm” gibi bir terim kullandım. O kitabımın basılmaması çok üzmüştü beni. Bu dönemde korku zerre kadar yojtu kelimelerimde. Fakirlikten geldiğim için aşırı solcu, babam Müslüman olduğu için dini bir karışımdım ben. Hani hem beyaz hem siyah derler. İşte o cinsten bir insandım. Düşünceler arası bunalım dönemiydi. Başlangıç dönemi ya da aptallık dönemi diyebileceğimiz bu dönemi atlatmak için farklı düşüncelerle, farklı insanlarla karşılaşmam yeterli oldu. Kürt’le karşılaştım ve sonra ırkçılıktan vazgeçtim. CHP ile tanıştım ve sonra solculuktan vazgeçtim. Daha sonra odur budur derken orta döneme geçiş yaptım. Orta Dönem: Bu dönemde ailemde cereyan eden bazı olaylar yazarlık serüvenimi müthiş etkiledi. Eve Kürt gelin geliyordu. Bizim eş dost takımı sayıp sövüyordu küçük abime. Nasıl bir Kürt’le evlenebilirdi? Neyse sonunda evlilik gerçekleşti. Hala dargınlıklar devam ediyor. Kürt eve girdikten sonra evin havası değişti. Değişen hava beni de çok değiştirdi. Irkçılıktan milliyetçiliğe geçmişken, oradan da bütün insanları eşit sayan komünizme geçtim Hem camiye gidip hem de komünist olan tek...

Devamını Oku

Günün Özeti (03.09.2011)

Günün Türkiye Rutinleri:1-) Devrimcilerin asıldığı darağacını çalınma korrkusuyla saklayan belediye demir kafesli önlem aldı. Birileri 12 Eylül döneminin bittiğini mi savunuyordu?2-) Bayram Bilançosu: 139 ölü ve 184 yaralı.3-) Tunceli’de çatışma:Bir uzman çavuş ve bir üsteğmen şehit oldu.4-) Karabük Demir Çelik Fabrikası’da vinç operatörü olarak çalışan Serdar Kaya’nın başına vinç kancası düştü. Ağır yaralı olarak yedi gün yaşam savaşı veren Serdar Kaya hayatını kaybetti. 5-) Sakarya’nın Taraklı İlçesi’nde 1989 yılında temeli atılan ve 2001 yılında tamamlanan elli yataklı devlet hastanesi çürümeye terkedldi. Hastanenin içindeki tıbbi malzemeler, eşyalar ve araç gereçler kimliği meçhul kişiler tarafından çalındı. Bugünkü fiyatı on milyonu bulan hastane lise olarak kullanılması için MEB’e devredildi. Günün Güzel Haberleri:1-)Karadeniz hız tutkunları tarafından Ardeşen2de düzenlenen Formulaz2-)Cem Uzan tarafından açılan davanın Türkiye lehine sonuçlanması3-)İsrail Büyükelçisi’nin Gaby Levy’nin Türkiye’den ayrılması Günün “İşte BM Adaleti” Haberiİsrail’e bir türlü dokunamayan BM yayımlandığı raporuyla utanmasa Mavi Marmara baskınından Türkiye’yi suçlu tutacak.BM yayınladığı raporuyla hangi zihniyeti temsil ettiğini  bir kez daha göstermiş oldu. Günün Maşa Türkiye Haberi:Füze savunma sisteminin erken radar sistemi Türkiye’ye kurulacak. Bakalım maşalık sonucunda Türkiye’ye İran’ın yaptırımları ne olacak? Günün Siyasi Hamlesi:Ülkesi için çalışmak yerine AKP aleyhtarı anarşist bir düzeni arzuladığını anladığım Kılıçdaroğlu mail skandalından sonra şimdi de “Deniz Feneri köstebeği Erdoğan’a yakın birisi” diyerek kafaları karıştırmaya çalışıyor. Günün Dünyanın Geldiği Yer Haberi:ABD’nin Ohio eyaletinde yaşayan on yaşındaki Jack kendini kız hissettiğini belirterek “Jackie” ismini aldı. Günün Türkiye Siyasi Rutini:12 Haziran seçimleri öncesinde...

Devamını Oku

Günün Özeti (01.09.2011)

Günün Türkiye Rutinleri 1-) Adapazarı’nda Nihat Ayyıldız tartıştığı eşini çocuklarının gözleri önünde bıçakladı. 2-) Antalya’da Hortum operasyonu ardından tutuklanan akaryakıt kaçakçısı yakalandı. Oktay G.’nin bu yolla servet elde ettiği ortaya çıktı.3-) Konya’da sevgilisi tarafından öldürülüp baygın halde otobüs durağına terk edilen Meral Tahta kırk iki gün sonra tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Günün Ahlaksız Haberi: Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin uluslararası koalisyon olmadan acil müdahale etmesinin sırrı ortaya çıktı. Sarkozy’nin operasyon öncesi Libya’nın petrolünün yüzde otuz beşinin Fransa’ya verilmesi için anlaştığı ortaya çıktı. Günün Güzel Haberleri: 1-) Diyarbakır’da sokaktan çöp toplayan, mendil satan Servet’in hayatı keman dersi almasıyla değişti. Gençlik merkezinde notaları öğrenen genç şimdi konservatuara hazırlanıyor. 2-) Komada bulunan Rauf Denktaş’ın durumu iyiye gidiyor. 3-) Diyarbakır’da AB destekli proje kapsamında 120 kadın B ve E ehliyeti alarak şöför olacak. Kadın şoförler  otobüs, servis, ve makam araçlarında görev yapacak. Günün Güzel Ama İnandırıcı Olmayan Siyasi Sözü: Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz: “Türkiye iki yıl içinde kendi savaş uçağını yapacak.” Günün demagogu: Bülent Arınç “Şehit yakınlarını trafikte aşağılayan şoförleri atın” Günün Şerefli Mağlubiyeti: Işık Koşaner hakkında soruşturma açılması için suç duyurusunda bulunan Kent gazetesi köşe yazarı Necmettin İnce işinden oldu. Günün Alkışlanacak Sözü: BBP Genel Başkanı Mustafa Destici: “Terörden en çok prim yapan MHP’dir. Terör belası biterse MHP’nin siyaset arenasındaki yeri biter. Günün Sözü: Libya’dan Türkiye’ye getirilen yaralı muhalif: “Bizde Türkiye gibi demokratik Müslüman bir hukuk devleti olmak istiyoruz.” Günün İş İlanı:...

Devamını Oku

Ant İçmek

12 Eylül’de tüm hapishanelerde tutuklular beş vakit ezan okur gibi, ant içip İstiklal Marşı okuyordu. Diyarbakır Cezaevi’nde bu iş daha da abartılmıştı. Tutukluların çoğu Kürt olduğu için Jandarmalar ne kadar dayak atsa da dilleri dönmüyordu.Dayakla, bok çukuruyla bu işin olmayacağını anlayan cezaevi yönetimi yeni bir yöntem uygulamaya karar verdi. Gardiyanlar, tüm tutukluları avluda toplayıp bir yarışma yapılacağını açıkladı. Türküm, doğruyum, andını en iyi okuyan kişiye her hafta görüş olanağı sağlanacak ve tuvalet temizleme gibi işler yaptırılmayacaktı. Yarışma günü geldi. Komutanlar bir masaya dizildi. Tutuklular teker teker “Türküm” dese bile “doğruyumu”, “dogriem” diye okuyordu. Komutanların yüzü asılmaya başladı. Sinirleri gerildi. Belli ki yarışmadan sonra ufukta yeni bir dayak vardı. Tam o sırada, bir mahkum, bir tiyatrocu edasıyla, kelimeleri tek tek tonlayarak gür ve net bir sesle “Türküm, doğruyum, çalışkanım. Varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedi. Komutanlar bu güzel ant içme karşısında yerlerinden fırladı. Ayakta alkışlıyorlardı tutukluyu. Sonuçta onu birinci ilan ettiler. Komutan birinciyi tebrik edip, diğer tutuklulara döndü. “işte Türküm, çalışkanım, böyle yürekten söylenir. Kürt, Mürt yoktur. Sadece Türk vardır. Herkes bu arkadaş gibi okuyacak. Göğsünü gere gere “Türküm” diyecek. Sıraya dizilmiş tutuklular kaçamak bakışlarla birbirlerine bakıyor ve kendilerini tutamayıp kıs kıs gülüyordu. Birinci seçilen tutuklu gözlerini kocaman kocaman açmış yanında duran komutanın ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Çünkü o uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle tutuklanmış bir Alman vatandaşıydı. Kaynak: Zordur Zorda GülmekYazar: Oğuz...

Devamını Oku

Günün Özeti (31.08.2011)

Günün Türkiye Rutinleri: 1-) Çocuk yaşta amca oğluyla evlendirildi. Şiddete dayanamayıp boşanma davası açtı. Dava sürerken kocası kazada öldü. İki çocuğu eşinin ailesi tarafından zorla elinden alındı. Şimdi “kocan öldü ve şimdi sen de öleceksin” telefonları geliyor.2-) İki çocuk annesi kadın; nikahsız yaşadığı adamın babası ve kardeşi tarafından bayram temizliği yapmadığı gerekçesiyle dövüldü. Kanlar içindeki kadın polislere “Beni onlara teslim etmeyin” diyerek yalvardı. 2-) Samsun’da Avni Uludoğan pide yaptırmak için anlaşmazlığa düştüğü kişiye korkutma maksatlı tetiğe bastı. Kurşun sırada bekleyen Murat Sipan’a geldi. Sipan’ın hayati tehlikesi devam ediyor. 3-Bayram her yıl olduğu gibi bu yılda kanlı geldi. Üçgünde seksen dört ölü ve üç yüzden fazla yaralı var. 4-) Antalya’da oturan Perihan A. Boşanmayı kabul etmeyince kocası tarafından bıçaklandı. Günün Amerikan Rutini: ABD başkanı Obama’nın kurduğu komisyon kırklı yıllarda Guatemalala’da bulunan seksen dört yetim ve tutuklunun tıbbi deneylerde kobay olarak kullanıldığı ve öldüğünü açıkladı. Asrın Fotoğrafı: Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in  törenin ev sahibi Gül’ü selamlaması Günün “konuşurken bir kez daha düşünün” haberi: Survivor Türkiye-Yunanistan yarışmasında birinci olan Derya Büyükuncu trafik kazasında hayatını kaybetti. Deryalar karışınca nette olanlar oldu. Bir kişi yanlış haberin düzeltilmesine “Oh şükürler olsun o değil başkasıymış” diyerek yorum yapması büyük tepki topladı. Günün Tuhaf Haberi: Aşıklı Höyük de bulunan onbin beş yüz yıllık çocuk iskeleti. Günün Kapitalist Uşağı: Zenginlere ek vergi getirerek ekonomide ki sıkıntıları aşma konusunu gündemden çıkaran Berlusconi Günün En Güzel Köşe Yazısı: Şükrü Kızılot-İngiltere’de...

Devamını Oku

Günün Özeti (29.08.2011)

Günün Kaybedenleri: TFF: Bir türlü şike soruşturmasında cesur adım atamayan TFF “ligleri ertelemiyoruz”, “iddianameler elimize geçinceye kadar bir karar vermeyeceğiz” ve etik kurulun incelemesinden sonra “yeterince ikna olamadık” tavrı Türk futboluna bir belirsizlik daha kazandırdı.Dünya: Norveç’te düzenlenen terör saldırısında çok sayıda kişiyi öldüren Andres Behring Breivik’e dünyanın dört bir yanından aşk mektupları geldiği ortaya çıktı. Günün Kazananları: Karadeniz Bölgesi: Hidrojen enerjileri üzerine ar-ge çalışmaları yapan Mükerrem Şahin ve ekibi Karadeniz’de dip sularında yoğun olarak bulunan hidrojen-sülfürlü suyu geliştirdiği bir katalizör sistemi üzerinden geçirerek ekonomik koşullarda hidrojen gazı elde etmeyi başardı. Kadınlar: Bir türlü Türkiye de hak ettiği yeri bulamayan kadınlar sonunda Yalova’dan ikinci valisini de çıkarmış oldu. Yalova’ya atanan Esengül Civelek görevine başladı. Demokrasi: 27 Nisan e-muhtırası tsk’nın sitesinden kaldırıldı Günün Kraldan Çok Kralcıları: Abdullah Gül: “EsadA olan güvenimiz kaybolmuş vaziyette” Tansel Çölaşan: Işık Koşaner’in “basın anasını bile satar” sözüne hak vermekten geri duramadı. Günün Yılmaz Savaşçısı: FBBir türlü uslanmayan FB bu sefer de CAS’a gitmeye karar verdi. Günün Mazlumu: FB taraftarıFB’ye destek  mitinglerine katılan 6 FB taraftarı gözaltına alındı Günün İtirafı: Eski ABD başkan yardımcısı Dick Cheeney: “2007′ de Suriye bobalayalım dedim fakat dinletemedim” dedi. Günün Yıllık Gerçekleşen Rutini:TSK, Irak’ın kuzeyi ve Kandil Dağı bölgesinde gerçekleştirilen operasyonlarda 140-160 arası teröristin öldürüldüğünü, yaralı sayısının 100 olduğunu açıkladı. Günün Can Yakan Sözü: Hakkarili anne Cevahir Kaçar: “Yeter artık bu kan dursun. Bir oğlum asker bir oğlum dağda.” diyerek haykırdı. Günün...

Devamını Oku

Günün Özeti (28.8.2011)

Günün Kaybedenleri Usai Bolt: En hızlı adam Güney Kore’de hatalı çıkıştan diskalifiye oldu Hilal Cebeci: İç çamaşırı kadrosunu halkla bütünleştiren Cebeci’ye olan ilgi kısa sürdü. Temmuz’da ilgi üç bin iki yüz birken, Ağustos ayında altı yüz doksan dört oldu.Deniz Feneri: Davadan kurtulmak için bütün kayıtları (savcılar da dahil silen) Deniz Feneri bir kaydı silmeyi unutunca olanlar oldu. Atlas adlı şirketteki kayıtlar silinmeyince yakayı ele verdi. Günün Kazananları Deniz Feneri Eski Savcısı Mehmet Tamöz: “Mesleğimi kimseye yaranmak için yapmıyorum. Limon satmayı tercih ederim” CHP Milletvekili Turgut Dibek: 27 Nisan 2011’de okulda zorla gebelik testi yapılmaya çalışılan kızı meclise taşıdı ve beş yıl hapis istemiyle dava açılmasını sağladı. Çeşmeli Çevreciler: “Başka Ilıca Plajı Yok” sloganıyla harekete geçti ve yüzlerce kişi plajı temizledi.. Günün Akıllısı: Gsm şirketleriSomali’ye kısa mesaj gönderenlerden yardımlara ek olarak ücret alındığı ortaya çıktı. Günün İtirafı: İsrailli Büyükelçi Ron Prosor. Filistin Devleti’nin Eylül Ayında BM Genelkurulu tarafından tanınmasını önleme konusunda İsrail’in hiç şansı olmadığını açıkladı. Günün Safı: FBTFF Binası önünde temizlik malzemeleri dökerek fıçalarla sembolik süpüren FB taraftarı “Kirli olan sizsiniz, Fenerbahçe değil” diye mesaj gönderdi. Günün Polyannası: Abdullah Gül“Fenerbahçe sıkıntılı günleri geride bırakacak” Günün Felsefesi: Nihatdoğanizm Günün Rutini: Hakkari Şemdinli İlçesi Övenç Bölgesi’nde askeri konvoyun geçişi sırasında mayın patladı: 3 asker şehit, 3 asker yaralı Günün Reformu: Beşar Esad yeni bir reforma imza atarak gazetecilerin hapse atılmasını yasaklayacağını...

Devamını Oku

Büyükler ve Sözleri

“Globalleşme devletin iktidarsızlığı anlamına gelmiyor. Devlet hakim güçlerin lehine olacak şekilde sosyal fonksiyonlarından sıyrılıyor ve demokratik hakları tırpanlıyor”   Rus Ekonomist Ve Muhalif: Barış Kagarlitsy “Bana göre itiraf etmem gerekirse, ülkeler, dünya hakimiyetine yönelik büyük bir oyunun oynandığı satranç tahtasının üzerindeki piyonlardan başka bir şey değildir.”   Hindistan Genel Valisi: Lord Curzon   “Dünya zenginliğinin yüzde ellisi elimizde olmasına rağmen dünya nüfusunun sadece yüzde 6.3 ünü oluşturuyoruz. Bu durumda önümüzdeki dönemde asil görevimiz bu eşitsizlik tablosunun devamını sağlamak olacaktır. Bunu yapmak için duygusallıktan tamamen feragat etmeliyiz. İnsan hakları, yaşam standartları ve demokratikleşmenin genişletilmesi gibi konulara kafa yormayı bırakmalıyız.” George Kennan (Amerika Strateji Uzmanı)   “Mcdonalds F-15 savaş uçaklarını üreten Mcdonnel Dougles olmadan bu kadar ilerleyemez”   Kaynak: Dünyanın Yeni Efendileri   “Tanrı adına yağmalayarak, katlederek iki yüz yıl Kutsal Topraklarda kaldılar. Müslüman Dünya’nın kalbine Batı’nın bu barbar istilası uzun bir yozlaşmışlık ve cehalet döneminin başlangıcıdır.   Amin Maalouf   Cezayir’deki “Strateji Ve Güvenlik Araştırmalar Merkezi’nde” düzenlenen konferasta bir general: “Magrip bu gün eski sömürgeci güçlerin halklarını özgürleştirmek bahanesiyle bölgeye dönüşlerine sahne oluyor. Bir zamanlar batı bizi medenileştirmek için işgal ettiğini söylüyordu. Bugün ise diktatörlerden kurtarmak bahanesiyle mahvediyorlar. Batılılar bize yani Araplara karşı tuhaf bir mantık yürütüyor. Sizi yeniden inşa etmek için yıkıyoruz. Bir Amerikalı subay gazetelerin önünde itiraf etti: 2001 yılında İslam Coğrafyasıyla planlar hazırladık. Bu plan yedi ülkenin yeniden yapılandırılmasıdır, ABD’nin koruması altına girmesini hedefliyor. Bu ülkeler Lübnan,...

Devamını Oku

Ramazan Halleri (Trabzon)

19.17 Akşam ezanı okunuyor. Sokakta ne in var ne de cin. İnsanlar evlerde iftar keyfini yaşıyor. Daha sonra sokağa çıkıyor. Arkadaşlarına bir selam çakıyor. Hep beraber bir kahveye gidiyorlar. Kahveye gitmeden önce de karılarından izni koparıyorlar. “Boş duranı Allah sevmez”  öğretisine uygun davranıyorlar.Hemencecik bir masaya oturuyor ve okey malzemelerini  kahveciden istiyorlar. Yanında da en demlisinden dört çay. Beyler masanın üstünde sanki dünyayı kurtarıyorlar. Birbirlerine küfürler sallıyor şiddetli bir biçimde masaya vuruyorlar. Masanın tadı kaçtığı anlarda ise caddeden geçen kadınları süzüyor erkeksi şakalarla eğleniyorlar. Okey mesaisine bazen küçük bir ara veriyor, Fenerbahçe’den bahsediyor onun haklarını tartışıyorlar. 20.00 Teravi namazı geliyor, hoca ezanı okuyor fakat kimsenin masadan kalkmaya niyeti yok. Ezan yüksek sesle okunurken bizimkiler Fenerbahçe’den daha fazla bahsetmeye başlıyorlar, sanki ezanın sesini susturmak istermişçesine. İçlerinden teraviye gitmek isteyen olursa kandırmak için her türlü baskıyı yapıyorlar. O da çok niyetli olmadığı için hemencecik çöküyor sandalyesine. 21.00 İkinci çaylar geldiğinde muhabbet koyulaşmış oluyor. Saatler hızla ilerliyor. “Sahura daha çok var” diyen Ahmet zamanı geçirmek için daha fazla ne yapmaları gerektiğini düşünüyor. Diğer okeyci Mustafa biraz önce yanından geçen kadının güzelliğini düşünüyor. Şükrü ise hepsinden bihaber, kendini oyuna vermiş gırla şansına küfür ediyor. Ali (camiye gitmek isteyen): “Keşke camiye gitseydim. Ne için gitmedim ki sanki? Şimdi kalksam yetişirim fakat bizimkiler gülecekler bana. Dalgaya alacaklar. Oyunbozanlıkla suçlayacaklar. En iyisi kazaya bırakmak”  diyerek sessizce vicdanıyla hesaplaşmaya çalışıyor. 22.00 Mustafa karısı arayınca kalkmak istiyor, diğerleri dalga...

Devamını Oku

Kürtler-4 (Hikayeler-3 *** Yedirme Olayı)

Yıl: 14-15 Ocak 1989 Yer: Yeşilyurt Köyü Müşteki: Kamil Müştak, Abdullah Gündoğan, Abdurrahman Müştak, Bahattin Müştak Sanıklar: 14-15 Ocak 1989 günü Yeşilyurt köyüne gelen güvenlik kuvvetleri Suç: Efrada suimuamele, işkenceOlay: 1- 14-15 Ocak 1989 gecesi saat 02:02’de Cizre’ye bağlı Yeşilyurt köyümüz, jandarma, komando, özel tim ve diğer güvenlik güçlerince sarılmıştır. Sabaha doğru köy yakınında bir eşek ve iki sıpa karaltı olarak görülmüştür. Açılan ateş üzerine eşek yaralanmıştır. 2- Köye giren güvenlik kuvvetleri ise köyden üç kişinin kaçtığını söyleyerek,tüm köylüleri kadın-erkek yüzükoyun yere yatırılmıştır. Burada sürekli olarak ‘siz PKK’yı besliyorsunuz, düşmansınız, bu köyü yakacağız’ diyerek her türlü küfür edilmiştir. Yeşilyurt köyü merkez olup, Kömürlü, Üzümlü, Fıstıklı, Yukarıçeşme ve Aşağıçeşme mezraları vardır. Bu mezralardaki göçebelerin iki gün içinde terk edilmesini muhtara emir vermiştir. Köy muhtarına, sen devletin değil PKK’nın muhtarısın denilmiş, yere yatırılan köylünün sırtında, karda kışta saatlerce güvenlik güçleri gezmiş, kabadayak atılmıştır. 3- Muhtar Abdurrahman Müştak, amcası Kamil Müştak, Abdullah Gündoğan ve Bahattin Müştak soruşturmaya alınmış saatlerce dayak atılarak yaralanmışlardır. 4- Çevreden insan pisliği toplatılarak Muhtar’ın amcası Kamil Müştak’a zorla,tek tek yaşlı-genç demeden pislik ağızlarına verilmiştir. Daha sonra bu insan pisliğini Kamil Müştak’ın oğlu Bahattin Müştak’ın zorla babasının ağzına vermesi sağlanmıştır. Yaşlı olan Kamil Müştak, Abdurrahman Müştak ve Abdullah Gündoğan yaralanmıştır. 5- 15 Ocak günü köylü bırakılmamış, şikayet etmeleri önlenmiş, Kamil Müştak ve Ahmet Kaya yalınayak karda yedi km ötedeki Cizre ilçesine götürülmüştür. 6- Köyde hiçbir suç unsuru bulunmadığı halde,her...

Devamını Oku

Zaman'e Saçmalıkları

Yüz terörist öldürülmüş. Seksen tane de yaralı kaçmış. Bir hesaplama yapamlım bakalım bu duruma göre terör ne zaman biter. Bu adamlar çok çiftleşmiyorlar mı? Dağda ne yapacak garibim, malum iş dışında. Her birinin altışar tane çocuğu olsa. Eee by adamlar çocuklarını da erken evledirdiğine göre, onların da tahmini altışar çocuğu olsun. Altı çocuk çarpı yüz altı yüz etti mi? Bu çocukların çocuklarının çocukları da var. Bak şimdi ben karıştırdım hesabı. Siz, buna göre hesaplayın bakalım terör kaç göstermelik operasyonla bitirilir?Işık Koşaner biraz şımarınca, ses kayıtları hemencecik video sitesinde çıkıvermiş. Allah allah. Bizim istihbarat çok kuvvetli o yüzden bu ses kayıtları hemencecik ortaya çıkıyor. Neyse bu söylediğime ben de inanmadım. Işık Koşaner terör konusunda ki zaafiyetlerden yakınıyormuş. Bir nevi terörü askerin çözemeyeceğini itiraf ediyormuş. Eee bizim ışıkçılar rahat durur mu? Hemen atlamışlar haberi üstüne. Zaman’e gazetesi özellikle çok ilgi göstermiş. Şimdi bunlar askeri çok seviyor ya, ondan olsa gerek. Terör ne zaman biter. Teröri bitirmek için ilk önce teröre karşı canını ortaya koyan şehitlerin hakkını vermek lazım. İlk önce “şehit cenazesi bulundu” dendi. Sonra “yanlış tespit” dendi. Daha sonra “şehide ceset” dendi. Sonunda İçişleri Bakanı düzeltme yaptı. “Evet bu ceset uzuvları doğru kişinin” dedi. Kendi şehidinin cenazesini bulmaktan aciz bir hükümet, sizce terör sorununu ne zaman bitirir ya da şöyle söyleyelim: “Terörün yarattığı kaosta halkını sindirmeyi başaran bir devlet sorunu çözmek ister...

Devamını Oku

Kürtler-4 (Hikayeler-2)

Tarih: Aralık 1986Yer: Mardin’in İdil İlçesi Pınarbaşı Köyü “Abdurrahman Motor Türk-Irak petrol boruhattına yönelik sabotaj girişimine karışmış, aranıyor. Babası Ramazan Motor, yetmiş yaşlarında. Sabotaja adı karışan oğlunu başlangıçta kendi eliyle Jandarma’ya teslim etmiş. Ama on üç gün sonra hapisten kaçmış oğlu. Abdurrahman aranmakta.Babası Ramazan’a jandarma baskısı: ya oğlunu bulup yeniden teslim edersin ya da yirmi bir kişilik aile efradınla birlikte köyden atılır gidersin. Ya kaçak bulunacaktı ya da Motor ailesi bir sabah vakti kamyona doldurulup Pınarbaşı köyünden sürgün edilecekti. Yetmişlik Ramazan Motor tedirgindi. Küçük oğlunun bebeleri, sekiz yaşında Beytullah ve Medine’yi kucağına çekmiş anlatıyordu: Abdurrahman kaçtığında Medine daha bir kaç aylıktı. Kimsemiz yok. Hayvanımız buğdayımız var. Kışta kıyamette nereye gideriz. Devlet bana bir yer versin, ben giderim. Şimdi bizi yirmi bir nüfus orta yerde bırakmak istiyorlar. Abdurrahman bizi terkettiyse ailenin suçu ne? Aradan bir kaç gün geçti. Pınarbaşı köyünde kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Korku vardı. Herkes sinmişti. Köye varıldığında Ramazan Motor’un yeri sorulduğunda kimse cevap vermek istememişti. Yetmiş yaşındaki Ramazan Motor iki gün önce beş köylüyle birlikte gözleri bağlanarak götürülmüştür.” Yazar: Hasan CemalKaynak: KürtlerSay: 85 Kürtler-1Kürtler-2Kürtler-3Kürtler-4 (Hikayeler)Kürtler-4...

Devamını Oku

Kandil Bombalanınca Ne Olacak (Cevaplar)

“Kandil bombalanırsa koltuklar sağlama alınacak” “Kandil bombalanırsa çingene usulü yeni bir döneme başlanacak” “Kandil bombalanırsa şehitler huzur bulmayacak… Çünkü kanın kanla temizlenmesi huzur değil yeni savaş tam tamlarını ortaya çıkarır.”“Kandil bombalanınca bombalar bitecek. Biten bombaların yerine yenileri alınacak. Alınan bombalar için yeni vergiler konacak. Yani yine olan halka olacak” “Kandil bombalanınca toplumsal günlük huzur gelecek. Sorun bombaların gölgesinde çözülecek. Sonrasında ise yeni isyanlar ortaya çıkacak” “Amerika ile anlaşarak Suriye’ye ultimatom veren devlet PKK’ ya yerel seçimler öncesi göstermelik kabadayılıklar yapmış olacak.” “Kandil bombalanırsa yeni kandiller çıkacak. Önemli olan zaten Kandil değil ki. Sorun kesinlikle dışarıda da değil. Sorun içeride. İstanbul’un merkezi yeni Kandil olacak.” “Güneydoğu sözde savunucuları bunu fırsat bilerek yeni sloganlar üretecek. Ürettikleriyle, yeni militanlar yaratacak. Halkını halkına kırdıracak” “Paranoyak savaşcıklar savaşlara, demokrasi uzaklara ve bizim çocuklar kara topraklara gidecek” “Umut yarınlara ve yarınlar çok uzaklara gidecek” “PKK  kozunu kullanan hükümet  yeni yaptırımlarla halkını düşman ilan edecek.” “Belki; yeni iskan politikaları veya işkencehaneler ortaya çıkarılacak” “Türk faşizmi ve Kürt faşizmi sokaklarda cirit atacak. Attıkları ciritler ülkeyi karanlığa götürecek” “Şimdi destek verdiklerimiz, bunları görünce de bizim barbarlığımızdan bahsedecek ve Libya, Suriye ve Mısır usulü bizleri bizlerle yok edecek” “Kürt ve Türk çocukları görünmez Berlin Duvarı’yla ayrı dünyalarda yetiştirilecek. Nitekim, yeni düşmanlıklar ortaya çıkacak” “Unutulmaması gereken demokrasi zihniyeti yerini kin ve nefretle beslenen zihniyetlere bırakacak” Sonuç: En büyük sorunumuz nedir bilir misiniz? Bizler Kürt sorununu çözmek istemiyoruz. İstediğimiz tek şey...

Devamını Oku

The Stonning Of Soraya (Bir Taşlama Hikayesi)

Süreyya İran’da bağnaz bir sistem de hayatını idame ettirmeye çalışan kadınlardan sadece birisidir. Bir gün, Ali (kocası) onu boşamak ister. Ali başka bir kadını sevmektedir. Daha doğrusu kadının paralarını sevmektedir. Bakar ki Süreyya çetin ceviz çıktı, İran sisteminin kör noktalarından yararlanmak için Molla ile anlaşma yapar. Kadını zinadan suçlamaya karar verirler. İran yasalarına göre; eğer iki Müslüman kadının zina yaptığına şahitlik ederse kadın taşlanarak öldürülecektir. Birinci kişi, tabii ki Süreyya’nın kocası olur. İkinci  tanığı bulmak için çok çabalarlar.Sonun da Süreyya’ya iftira atmak için adını kullandıkları Hasan’ı şahit olarak seçerler. Hasan, başlangıçta böyle bir şeyi kabul etmeyi reddeder, fakat çocuğunun önünde tehdit edilince mecburi kabul etmek zorunda kalır. Hasan’ın ve Ali’nin şahitliği ve bir avuç Sözde Müslüman’ın kışkırtmalarıyla Süreyya recme edilir. Süreyya’nın taşlanmasına tanık olan halası bunun sır olarak kalmayacağına  yemin eder. Bütün dünyaya anlatmaktır amacı. Günlerden bir gün köye İran asıllı Fransız gazeteci-yazar  Freidoune gelir. Yazar, arabasını tamirciye götürür ve bu arada da kısa bir mola vermek için kahveye gider. Mahalle ahalisi bu adamdan rahatsız olmuştur. Gazetecinin olayı öğrenmesinden çok korkarlar. Gazeteciyi sıkı bir izlemeye alırlar. Alırlar almasına da Zehra aklına koymuştur bir kez dünyaya bu pisliği anlatmayı. Gazeteciye gizlice evinin  krokisini gönderir Freidoune, krokiyi alır almaz gazetecilik merakıyla harekete geçer. Neyse konuyu uzatmayalım. Adam eve gelir ve Zehra ona olayı tüm şeffaflığıyla anlatır. Freidoune de anlattıklarını kaydeder. Şimdi en büyük sorun köyden bu bilgileri nasıl çıkaracaklarıdır. Zehra bunu...

Devamını Oku

Ne İçin?

“Ne için halka bunu yaptınız?”“Ne için bunalımın içinde yeşeren insanlar yarattınız?”“Ne için eğitim sisteminin kirli çarklarında binlerce zeki öğrenci aptallaştırdınız?”“Ne için eğitimi paraya endeksleyipkız çocuklarını fuhuş bahçelerine sürüklediniz?”“Ne için işinize gelmeyen insanları terörist,işinize gelenleri aydın ilan ettiniz?”“Ne için Kürtleri cahil, düşman olarak gösterip beni onlara karşı kışkırttınız?”“Ne için bu sistemin yok olması gerektiğini söyleyenleri idam sehpasına çıkardınız?”“Ne için şekille ideoloji belirleyip ona göre arkadaş seçmeyi bana öğrettiniz?”“Ne için beni bana düşman ettiniz?”“Ne için Türkiye de PKK sorunu olmadığını, sorunu karanlık zihniyet sorunu olduğunu bana öğretmediniz?”“Ne için cemaatmiş,dernekmiş,solculukmuş falan filanlabeni kandırıp parçalara ayırdınız?”“Ne için kutsal değerlerin arkasına sığınan yalaka zihniyetler yaratarak halkınızı iç savaşa sürüklediniz?”“Ne için sorunu sadece dış güçler olarak gösterip bizleri kandırdınız”“Ne için sorunları çözmek isteyenleri öldürüp,sorunları büyütmek isteyenleri tahtalara oturttunuz?”“Ne için Müslüman ülke yaftasını halka yapıştırıp gözlerini bağladınız ve zengini daha zengin,fakiri daha fakir yaptınız?”“Ne için tuvaletleri bile paralı olan Sözde Müslümanlar yarattınız?”“Ne için hakkını arayanı komünist, namaz kılanı cemaatçi ve ülkesini seveni ırkçı olarak fişlediniz?”“Ne için doğrunun değil kralcıların zenginleşmesine fırsat tanıdınız?”“Ne için halkınızıasker olarak yetiştirmek yerine aydın olarak yetiştirmeyi tercih etmediniz?”“Ne için sosyal adalet yerine plütokrasi sistemini uygulamayı tercih ettiniz?”“Ne için dini, bayrağı ve Atatürk’ü koltukta biraz daha fazla kalabilmek için kullandınız” Not: Paranoyak bir sistem de paranoyak bir yaşama mahkum edilmek ağrıma gidiyor. Halkına kin ve nefret aşılayan bu sistemi kabul edemiyorum. Bir grubu Kürtçü,diğer grubu Türkçü ya da birini x, diğerini y olarak...

Devamını Oku

Kürtler-4 (Hikayeler)

Yıl: 1987Yer: Mazıdağı “Mardin’in Ömerli İlçesine bağlı Pınarcık mezrasındaki vahşetin tablosu; 16’sı çocuk, 8’i kadın Türkiye vatandaşı otuz Kürt’ün bir gece baskınıyla öldürülmesi, yani PKK’nın insanlığa karşı işlediği suçlardan biri” Başbakan Özal: “Yaraları saracağız. Devletten güçlü olamaz kimse. Burası örnek köy yapılacak. Yollar  asfaltlanacak. Evler yeniden yapılacak. Telsiz telefon konacak. Yetimlere devlet elini  uzatacak. Üç buçuk eşkiyadan kimsenin korkusu olmasın.” Orta yaşlı bir köylü bir Kürt yanıma yaklaşır: “Zordur Beyim” diye söze başlıyor. “Ne zaman nereden gelecekleri belli değil ki. Gece vakti hangi köye, hangi mezraya nasıl gelirler bilemeyiz ki.” Tarih: 1986Yer: Tunceli-Pülümür Necla Yücel, lokantacılık yapan kayınpederinin yanına sığınmış yaşıyor. Kocası iki yıldır  kaçak. PKK üyeliğinden va bazı bölücü eylemlerden dolayı aranıyor. Necla Yücel sürekli  gözaltında. Kocasıyla gizliden gizliye buluştuğuna dair dedikodular var. Evine güvenlik güçleri tarafından sık sık baskın düzenleniyor. Genç kadın bir gün Jandarma  tarafından gözaltına alınıyor. İlk durak: Pülümür Sağlık Ocağı. Güvenlik güçlerinin  yanıtını aradıkları soru: acaba Necla Yücel son günlerde cinsel temasta bulundu mu? Eğer bulunursa genç kadının kaçak kocasıyla gizliden buluştuğunun, kocasına yataklık ettiğinin bir kanıtı ele geçirilmiş olabilir. Sağlık ocağı genç kadını cinsel temas muayenesinden geçirir. Önce “cinsel temas var” diye verir raporunu. Sonra kuşkuya düşer. Elindeki olanakla kontrol sonucundan emin  olamayacağını söyler. Artık Pülümür de yapacak bir şey yoktur. Ama güvenlik güçleri iz sürmekte karalıdır. PKK’lı kocayla cinsel temas oldu mu olmadı mı? Necla Yücel bu sefer Tunceli Devlet Hastanesi’ne sevk edilir. Muayene...

Devamını Oku

Sağ El-Sol El Muhabbeti

“Sağ Elin Verdiğini Sol El Görmesin”“Somali İçin Gösteriş Vakti” Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı: 500 bin Müge Anlı: 20 bin Koç Holding: 2 MilyonSabancı Holding: 1 Milyon Sinpaş Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çelik: 1 Milyon Ali Ağaoğlu: 2.5 Milyon Sırma Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Davut Dişli: 80 Bin Acun Ilıcalı: 50 bin Avrupa Konutları İcra Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya: 1 Milyon Atasay Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Kamer: 500 BinSur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Altan Elmas: 500 BinÖzdilek Yönetim Kurulu  Başkanı: Hüseyin Özdilek: 500 BinVs….. “Sağ elin verdiğini sol el...

Devamını Oku

Kandil Bombalanınca Ne Olacak

Kandil bombalanınca ne olacak? “Türkiye dış borcunu mu kapatacak?”“Kürt Sorunu mu bitecek?”“PKK siahını mı bırakacak”“Şehitlerin ruhu mu rahatlayacak?”“Ülkenin doğu ve batısı arasında ki demir perde mi kalkacak?”“Ağlayan analar mı susacak”“Kandırılan çocuklar mı akıllanacak?”“Silah tüccarları mı kazanacak?”“Koltuk rantçıları mı mutlu olacak?”“Şehitler için timsah gözyaşı döken büyük başlar mı murada erecek?”“Elitini tahta varoşunu doğuya gönderen bu sistem mi yok olacak”“Ağaoğlu’na yat ama halkını sat ilkesine uygun davranan cahiller mi sürgüne yollanacak”“Yirmi yaşında çocuğunu gözünü kırpmadan öldürten devlet mi tasfiye edilecek”“Doğu’nun psikolojik tahribatı mı düzeltilecek”“Babasını  tanımadan  büyüyecek bebeklere yeni babalar mı bulunacak”“Askerine kelle diyen akıl yoksunları mı akıllandırılacak”“Yeni oyunlar mı tezgahlanacak”“Savunma manileri yeni vergiler mi getirecek”“Vatan sağ olsun dalgasına yatıp cukkayı götürenler mi koltuklara yapışacak”“Sevdası bayrak olan masum gençler mi yeni dağlara sürülecek”“Toplumunu tanımadan şiddetle tanışan minik yavrular mı yetiştirilecek”“Üç çocuk yapın ikisi şehit olsun ne de olsa biri kalır mantığı mı gelişecek”“Devleti için canını feda etmeye hazır halkın zaafları kullanılarak  yeni bir soykırım mı yapılacak”“Mardin de kendi halkına  dışkı yediren zihniyet mi uyandırılacak” Allah aşkına biri söylesin. Hangisi...

Devamını Oku

Aynı Sözler Ve Biz-2 Gazeteler

AKŞAM: “Pusuya Siber Hareket” “Şehidim Aslanım” “F16’lar Hedefleri Vuruyor” “Kandile İkinci Sorti” BİRGÜN: “Kandil Yine Bombalanıyor” BUGÜN: “PKK’nın Belini Kıracak Proje” “f16’ların Vurduğu Kandilden İlk Görüntüler” “228 PKK İni Yerle Bir Oldu” Cumhuriyet: “Kandile İkinci Harekat” “PKK Yine Saldırdı” Evrensel: “Kandil Yine Bombalanıyor” Güneş: “Kandili Böyle Vurdu” Milli Gazete: “Terör kampları yoğun ateş altında” Hürriyet: “Sahur Sortisi” Ortadoğu: “Kanndil’e Hava Hrekatı” Posta: “Kandil ikinci kez bombalanıyor” Star: “Kandil’e ikinci kez bomba yağıyor” “Hüznümüz  Dağlar Kadar” “Mücadele Kararlılıkla Sürecek” Takvim: “Kahramanlar” Taraf: “Ve Barış Öldü.” Türkiye: “Erdoğan Şehit Ailesini Ziyaret Etti” Vatan: “Parola: Yavuzlar Ölmez” Yeni Akit: “Bitene Kadar Devam” “Türkiye Kenetlendi” Yeni Asya: “Kışkırtmaya Kapılnmayın” YeniÇağ: “Bedelini ödeteceğiz” “Sadece karadab harekat yetmez. Kara harekatı da lazım” Yeni Mesaj: “Söz Bitti, Jetler konuştu” Aynı Sözler ve Biz Aynı Sözler ve Biz – 2...

Devamını Oku

Türkiye Yalanları

“Emellerine ulaşamayacaklar”“Her Türk Asker Doğar”“Ne mutlu Türküm Diyene”“Vatan sana canım feda”“Şehitler Ölmez. Vatan bölünmez.”“Teröristle pazarlık yapılmaz”“Askerlik ocağı peygamber ocağı.”“Misliyle karşılık verilecek”“Üç buçuk eşkiyadan mı korkacağız.”“Her şey vatan için”“PKK  yaptıklarının karşılığını ödeyecek”“Asacaksınız Apo’yu. Teröristin canı alınacak”“Kürt ayrı PKK ayrı”“Hepimiz kardeşiz. Ne gerek var kavgaya.”“Aynı sudan içiyoruz. Savaşmayalım sevişelim” SONUÇ: TOPLUMU KANDIRMAYA HİÇ GEREK YOK. GERÇEKLERİ HEP BERABER KONUŞALIM. YANLIŞ YAPTIK.BİZ TÜRKLER OLARAK YANLIŞ...

Devamını Oku

Aynı Sözler ve Biz

SİYASETÇİLER Kılıçdaroğlu: “Şehit oğluna söz verdim. Ne gerekiyorsa yapılacak”Başbakan: “Ramazan sabrı bitti. Arık konuşma zamanı değil”Bahçeli:”Yakın çabuk kandili”BDP: “Acınıza ortağız”Gül: “Ramazan’ı beklemeyeceğiz”YAZARLAR Ahmet Hakan: “Doksanlara dönmeyelim”Yılmaz Özdil: “Milli Savunma Bakanı işsizlik rakamlarını açıklarken şehit aileleri çocuklarının isimlerini öğrenmeye çalışıyordu.”Yonca Tokbaş: “Ben bölünmek istemiyorum”Orhan Karataş: “Bıçak kemiğe dayandı”Fikri Atılbaz: “Ramazan hürmetine…”İsmail Küçükkaya:”Terör nasıl ve neden tırmanıyor”Can Dündar: “Ne değişti?”Mehmet Tezkan: PKK’nın arkasında Suriye olmasın”Banu Avar: “Türkiye’ye kanlı tuzak”Ertuğrul Özkök: “Büyük taarruzdan önce son çıkış” ÜNLÜLER Şahan Gökbakar: “Sekiz ilk defa bu kadar kötü duyuluyor. Üzgünüm”Itır  Esen: Vurulduk ey halkım. Uyuttunuz bizi. Geniş çaplı operasyon başlamış? Bıktık bu cümleden. Karşımıza bunlarla çıkmayın. Deprem  bile sizin kadar zarar vermedi.Çiçek Dilligil: Bir yumru boğazıma geldi oturdu. 8 şehit dedirtmiyor. 3’e karşı 5, 5’e karşı 10… Sonra? Daha? Ben anlamıyorum! Bana çözüm  gerek! Bu ülke vatandaşı olarak, erkek çocuk annesi olarak, sönen ocakların acısını hisseden birisi olarak! çözümGülben  Ergen: Lafta kalıyor her kahrolsun demeler, acılar haykırışlar değiştirilemedi bu kin! Değiştirilemedi yıllardır akan kanlar! Lanet olsun lanet!Hilal  Cebeci: Şehit kardeşlerimizin Allah ailelerine sabır versin. Huzur içinde yatsınlar. Kötü insanların kalbine iyilik gelsin. Biz güçlü bir ülkeyiz.Sonuç:Kandil bombalanıyor. Zap bombalanıyor. Şehit vermeye devam ediyoruz. Yıllar geçiyor. Kandil bombalanıyor. Zap bombalanıyor. Aynı Sözler ve BizAynı Sözler ve Biz – 2...

Devamını Oku

Kürtler-3

Bizim Kürtlerle aramızdaki kavga, kızıyla babası arasındaki kavgaya benzer. Baba, kızının her zaman dizinin dibinde oturmasını ve hiçbir zaman sözünden çıkmamasını ister. Eee çocukta köle değil ya kardeşim. Her söyleneni yapmak zorunda değil. Neyse efendime söyleyeyim, kız çocuğu zamanla değişmeye başlar. Dış baskıların etkisiyle bir özgürlük hareketine kapılır gider. Baba çok kızar bu duruma. Köpürür ve sert bir şekilde uyarır kızını.Uyarılara aldırmazsa kız, dayak cennetten çıkar yanı başına gelir. Dayağın etkisiyle kızın korkuları ortaya çıkar. Bir süre daha babasını sözünü, dinler fakat babasını sevdiği için değil.Sözünü dinlemesinin tek sebebi korkularıdır. “Dışarı atarsa ne yaparım”  korkusudur. “Dayak yemekten güzelliğim bozulacak” korkusudur. Bu kadar korkunun sonu kinin birikmesine sebep olur. Kin birikince ne olur. Kız çocuğu sonunda korkularını yener ve evden kaçar. Kötü yola düşer. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Şimdi aynı sorun Kürtlerle devlet arasında ve dolaylı olarak Türkler arasında yaşanıyor. 2011 geldi fakat hala yaşanıyor. Korkutmaya,bezdirmeye ve sonuç olarak onları yıldırmaya çalışıyoruz. Medyanın geçmişte yaptığı cahil , hırsız Kürt propagandaları ve doğudan batıya gelen Kürtlerin yaşadıkları psikolojik harekat buna örnek gösterilebilir. Neyse ne anlatıyorduk. “Kızlar korkuya kapıldıkları zaman ne yapacaklarını bilmezler” demiştik. “Hatalarını farkına varmazlar” demiştik.Sonuçta kaçarlar evden ve kötü yola düşerler. Kötü yola düşünce de onlara baba  da bulunur ana da. Kaybeden kim olur? Hem aile hem de kız çocuğu hayatın umutsuz yönüne geçiş yapar. Yıllar, acı içinde kıvranmalara sebep olur. Kendi evladını kaybetmek istemiyorsan ona hakkını vereceksin. Öyle dayakla...

Devamını Oku

Kürtler-2

1978 yılında kurulan PKK,  Suriye’nin ilgisini çekebilmek için Türkiye’ye karşı eylemler düzenlemeye başlamıştı. Türkiye’nin otoritesine zarar verecek ve bu  sayede Suriye’den destek görebilecektir. PKK’nın amacı  ve ideolojisi çok sertti. Bu ideoloji karşısında devlet antitez üretemedi. PKK’yı “üç buçuk eşkıya” olarak tanımlayanlar, örgütün analizini yapmakta çaresiz kaldılar. Bu analiz hatasının sebebi; askeri vesayetin gücünü kaybetme korkusundan başka ne olabilirdi ki? Asker, yeni bir örgütle karşılaşmış ve bu örgütü çözememişti. Bunun çaresizliğini dile getirmemek için sivil iktidar üzerinde büyük bir askeri diktatörlük kurulmuştu.Asker istemedikten sonra reformların yapılması imkansız hale gelmişti.  “Bu ülkede askerin kucaklamadığı  bir şeyi yapmak zordur”                                                                         Süleyman Demirel                                                                         Tarih:07.03.1991                                                                          Yer:Diyarbakır Zaman ilerliyor,yıllar geçiyor fakat tahlil edilemeyen örgüt baskınlarla onlarca şehit vermemize sebep oluyordu. Bir canavar olarak görülen örgüt karşısında devletin iki...

Devamını Oku

Kürtler-1

Ben doğduğum gün öcü olarak tanımıştım kürtleri. Kimliğini gizlemeden konuşan Kürtte yoktu bizim zamanımızda. Toplumsal sancının en ıstıraplı dönemiydi yani bizim dönemimiz. Çevremizde çok arkadaşımız vardı. Hepsi de başka şehirlerden gelen insanlardı. Bu kadar farklılığa rağmen hiç kimse Kürt olduğunu söyleyemiyordu. Arada bir istisna çıkarsa biz de onları aşağılıyor aramıza almıyorduk.Çocukluk işte ne olacak. Çocukluk dönemimizin cahilliği devletle iş birliği yaparak kürtlere  savaş açmıştı. İzmit’te yaşarken yan komşumuz kürttü. Bir ara baktım bizim yaşlılar toplanmış bir yere gidiyor. Çocukluk merakıyla peşlerine takıldım. Adamlar ve kadınlar  doğulu bir ailenin  evini taşlıyordular.  Analar çocuklarını kapmış ellerine birer taş vermiş hedefi gösteriyordular. İşte böyle bir süreçti bizim kürtlerle yaşadığımız. Daha sonra İstanbula geldik. “Burası büyük şehir. Basit etnik çatışmalar olmaz” dedim. Mahallemizdeki zenci-beyaz ilişkisine benzeyen gruplaşmaları görünce yerin dibine girdim. İstanbul görmüş abim üniversiteye gitti. “Üniversite ve İstanbul görmüş abim bu işlere bulaşmaz” dedim. “Saf Türkle evlendim” diyerek caka satan abim beni ters köşeye yatırdı. Zaman geçti. Günler ardı ardına ilerledi. Benim eğitimi yarıda bırakan aşırı milliyetçi abim  yengeyi Muştan seçti. Olaylar ondan sonra patlak verdi. Büyük abim küçük abime resti çekti. Küçük abim ateşkes ilan etti fakat büyük  kürt gelin alanla pazarlık yapılmaz diyerek bu teklifi reddetti. Neyse işin şakasını bırakalım. Anlamayanlar için birinci bölümü biraz daha açalım. Kardeşim  “kürt sorunu” konusunda devlet nasıl tahlil yanlışı yaptıysa aynısını biz de halk olarak yaptık. Aileler olarak kürtlere karşı bir ön yargı sahibi...

Devamını Oku

Çömlekçi de Bir Üniversiteli

(Çömlekçi: Trabzon’un merkezinde yer alan, fuhuşun  mübah sayıldığı nadide  mahallerimizden biridir.) Bekçilik yapıyorum bir firmada. Akşamları yemek için en yakın lokantaya gidiyor yemeği yiyorum. Bir, iki derken samimiyeti kurduk elemanlarla. Özellikle Y. ile samimiyetim çok ilerledi. O da üniversite de çalışıyormuş. Yaz aylarında lokanta da amcasına yardım ediyormuş. Neyse uzatmayalım. Samimiyet ilerleyince muhabbette gırla gidiyor kardeşim. Bakın bana neler anlattı sevgili kardeşim:“Ömer ben üniversitede neler yaşadım neler. Her ortama girdim birader.  Şerefsizini de tanıdım en namuslusunu da. “Şimdiye kadar yaşadıklarının arasında seni en çok etkileyen ne” diye sorarsan… Nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum. Bir kız vardı. Adı hatırlanacak tiplerden değil. İlk yıl çok fakirlik çekti. Arkadaşlar anlatırdı durumunu.Yurt parasını veremiyormuş. Kitap falan alamıyormuş. Harcı da yatıramıyormuş. Neyse gel zaman git zaman, yıllar geçtikçe kız da değişti. İlk önce baş örtüsünü attı. Sonra gece hayatına çıkmaya başladı. Lükse arabalar yurdun önünden ayrılmaz oldu.  Herkes kızın peşinde. “Allah allah ne oldu da bu kız moda oldu” dedim kendi kendime. En yakın arkadaşını çektim kenarı. ” …(isim yok) sen bilirsin. Anlat bakayım ne oldu bu kıza?” dedim. …’nın gözler fıldır fıldır. “Abicim kendini kaybetti bu kız. Ne yaptığını bilmiyor.  Parasızlık onu derbeder edince o da yanlış kişilere takılmaya başladı. Öyle olmaz böyle olur dediler ve kızı felakete sürüklediler. Şimdi her şeyi var fakat hayatının en değerli değerini kaybetti. Artık namusu yok. Bir sevgilisi olmayacak. Gelin olma hayali yok.” dedi. Kızı kandırmışlar. Filmlerdeki gibi...

Devamını Oku

Yaşasın Türkiye

Kendi ülkesinde yaşadıKendi ülkesinde öldüBir gün hatırlandı diğer gün krozete tıkıldıAmy öldüAmy için ağladılarAmy için yas tuttularAmy Win Win diyerek slogan attılarŞalit kayboldu. Türkiye teyakkuza geçti. Kendi çocuklarını öldürten devlet bir Şalit için neler yaptı nelerDtp milletvekili ofsayta düştüHergün Dtp demokrasisi ekranlara düştüAdamlar göstere göstere teröriste destek verirken benim çocuğum eğitim parasız olsun dedi diye içeri alındıBir asker kaçırıldı peşine diğeri. Zaman geçti. İntikam zırıldanmaları başladı. “Hepimiz askeriz” nutukları çekildi.Peşininden askerler mapusa düştü. Biz de gidelim diyemeden bizi susturdular. Ne diyorduk abicim. Askerler gitti. Tamamdır dedik. Peşinden polis geldi.Birkaç gündür polis avı başladı.Ne diyelim hayırlısıZoruma da gidyor ama kardeş ne yapacaksınBurası TürkiyeBura da kafalar geç çalışıyorSaygılarımlaİp ucu: Birinci sıradaki ölünün karakter analizini yapabilmeniz için küçük bir yardım. Adı lazım değil ama baş harfi...

Devamını Oku

Somali Li Lii Liii

– Hoş geldin yar. Yüreğime hoş geldin. Hadi hadi hadi… Somali’nin çocukları bizim diskotekte eğlenirler. Hobaa… Kop kop kop. Gelin bize ramazan da. Din dersleri her zaman da. Diğer günler l ili li yar yar yar… Hadi… herkes havaya. Kopma zamanı beyler. İlk önce bir sonra iki değiş değiş değiş. Bir Somali iki afrik, üç türkiş hadi beyler kopiş kopiş kopiş. Kopsanıza ulan.– Abi bu gün ramzan. Kopmak yasak. Yoksa dağıtırlar masaları. – Lan eşşek. Burada Somali’ye yardım için kopuyoruz. Onlara yardım için oynaşıyoruz. Ramazanı mı var lan bunun. Hadi Necmi o kadar para verdik halkı kopar diye. Sahnede soytarı mı var lan hadi kopar milleti bakayım. – Abicim halk galeyan da. Ramazan da olmaz diyorlar. Otuz gün sonra devam ederlermiş. Biz konseri otuz gün sonraya erteleyelim. Bizim sanatçı sinirlenir. Halka hitaben: “Beyler bayanlar. Merdivenden azıcıkta olsun kucakta kayanlar. Sarhoş olmadan bayılanlar. Mini etekli çağdaş ablalar. Bugün kutsaldır ben de bilirim fakat Somali içindir her şey kopmanızı isterim. Cukka Afrika’ya gidecek. Çocuklar ölmekten biraz olsun kurtulacak. Hadi bakalım hep beraber” Aydın: “Sen para kapmadın mı sanatçı bozuntusu. Bugün burada Somali için değil kendin için dansözlük yapıyorsun.Haksız mıyım halkım.” Toplum: “Yuhhhhhh. Yuhhhhhhh. Çık sahneden dansöz. “ Aydın genel yayın yönetmenine: “Nasıl ama galeyancıyım değil mi? Becerebiliyor muyum bu işi? Kaptım mı köşeyi?” Genel yayıncı: “Kaptın köşeyi Aydın. Hadi hayırlısı. Senden kışkırtıcı yazılar istiyorum. Bir de…” Sanatçı sözünü keser: “Ben soytarıyım...

Devamını Oku