Yazar: tembel

Feride

Büyük kocaman bir aşkı vardı Feride’nin,Küçük odasına sığdırmış. Büyük kocaman umutları vardı Feride’nin,Büyük binaların arasına saklamış. Büyük kocaman yalnızlığı vardı Feride’ninİstanbul’un kirli havasına karışmış. Büyük kocaman yoksulluğu vardı Feride’nin,Dolmuştaki hayatların arasına karışmış. Büyük kocaman korkuları vardı Feride’nin,Babasının bakışlarında gizli. Büyük kocaman bir hayal kırıklığı oldu Feride’nin,Çocukluk aşkının mürüvvetin de gizli. Büyük koskocaman bir boşluğu oldu Feride’nin,Çatıdan düşen kanadı kırık kuşta gizli. Büyük kocaman ve bir daha iyileşmeyecek yaraları oldu Feride’nin,Asfaltta ki kan izlerinde...

Devamını Oku

Benim İçin Üzülme Dizisi

Adı gibi hüzün barındıran bir dizi. Benim şahsi görüşüm içinde bu kadar çok acıtasyon olan bir proje kesin iş yapar. Çünkü milletçe ağlamak için yer aradığımız hassas bir dönemdeyiz.Bu durumu paraya çevirmekte kuşkusuz ki bir çok insanın işine gelir. Dizi sektörü de, film sektörü de benim kanaatime göre halkın içinde bulunduğu durumdan oldukça faydalanır halde. Tıpkı kuş gribi ve benzer olaylar da uyanık bazı iş adamların  durumu para kazanmak için kendi lehine çevirmeleri gibi. Bu kapitalizmin çarklarından biri olsa gerek. Ya da en azından ben öyle düşünüyorum. Tabi ki sadece kötü eleştiri büyük haksızlık olur. Hayat Devam Ediyor dizisinde ki küçük gelin sorunu kuşkusuz ki ülkemizin bazı kesimlerinde hala devam eden bir sorundur. Bu tür çocuk istismarı olan durumlara dikkat çekmek açısından ve bir kızımızın dahi bu dizi sayesinde fayda görebilecek olması düşüncesi böyle projelere sempatiyle bakmamı sağlıyor. Kötü eleştirinin yanı sıra bu yönüyle düşünmek güzel, ayrıca Mahsun Kırmızıgül’ün genel yönetmenlğini yaptığı Benim İçin Üzülme dizisinin hikayesinden çok inanılmaz güzel sahne geçişleri ve Karadeniz bölgesinin muhteşem doğası insanda belgesel izliyormuş gibi bir his uyandırıyor. Projenin yapılış sebebi her ne olursa olsun, eğer insanlara fayda getiriyorsa benden olmuştur onayı alır. İnsanlar da farkındalık yaratmak ve bulunduğun duruma ayna tutulması bizi bize anlatarak kusurlarımızı düzeltmeyi sağlıyorsa kimi ne kadar zengin ettiği beni pek ilgilendirmez. Hiç olmazsa bu şekilde biraz da olsa avunma mı sağlıyor.Ya da belki de sadece kendimi...

Devamını Oku

Sesli Sessizlik

Siz hiç bir şarkıyı yüzlerce kez dinlediniz mi? Bir şarkıyı beğenerek ve severek dinlersiniz normali budur, anormali ise yüzlerce kez hiç bıkıp usanmadan üst üste dinlemektir diye düşünüyorum.Diyelim ki spor yapmaya çalışıyorsunuz, koşarken kendi nefes alışınızı ve ayak seslerinizi duymak sizi çok çabuk yorar. Kulağınızda ki müzik dikkatinizin size yönelmesini yani kendi sesinizi duymanızı engellediğinden ne kadar nefes nefese kalsanız da kolay kolay temponuzu düşürmez. Kulağınızda kulaklıkla bir roman yazmaya çalışmakta çok işe yarıyor en azından ben öyle düşünüyorum. Beyniniz şarkının her notasını ezberliyor. Bu sayede sessiz bir ortam aramak yerine kendi sessizliğinizi yaratıyorsunuz. Ama mutlaka şarkının müziği, şarkıcının muhteşem yorumladığı ve sözlerinin eşsiz olduğu bir parça olmalı ki dikkatiniz dağılmasın. Eğer sıradan bir parça olursa böyle çalışmak pekte işe yaramaz. Benim seçimim Ekrem Düzgünoğlu’nun Berduş parçası. Şarkı çalmaya başlayınca hayal alemi kapılarını açıyor ve kanatları ipekten bir kuş gibi uçurumdan aşağıya kendimi bırakıyorum. Size bir itirafta bulunayım bu yazıyı yazarken de bilgisayarıma kulaklık takılı aynı şarkıyı dinliyorum. Henüz şarkıcının diğer parçalarını dinlemedim çünkü nedense büyü bozulacakmış gibi geliyor. Sessizlik ortamı kolay kolay sağlanamaz ya dışarıdan bir ses gelir, telefon çalar, kapı çalar bir türlü istediğiniz ortam sağlanmazya da ortamı sağlarsınız bu sefer oturmaktan ve sesiz kaldığınızda kendinizi dinlediğinizden vücut hareketlerinizden nem kaparsınız. Beyninizin her sese duyarlı olması hayal gücünüzün araya reklam alması gibi bir şey olur. Ben kendi kolay yolumu buldum size iyi...

Devamını Oku

Nesli Tükenen ve Tükenmekte Olan Hayvanlar

Köylerimizdeki insanlarda son zamanlarda bir korku oluştu. Artık hava karardımı dışarı da pek kimseye rastlayamazsınız. Sebebi kurtların köylere inmeleri, çoğalmaları ve insanlara saldırmaları. Son bir kaç aydır kurt saldırıları oldukça çoğaldı. Eskiden otlatılmaya götürülen koyunlara saldırırlardı. Evlere ve insanlara saldırmaları da nadiren görülürdü. Konya çevresindeki bir çok köyden aldığımız haberler hep bu yönde.Peki ne oldu da bu kadar hırçınlaştılar? diye sorabilirsiniz. Doğruluğunu ispat edemesek de soyu tükenmekte olan dört yüze yakın olduğu tahmin edilen kurtların doğaya salınması olduğu söyleniyor. Peki soylarının tükenmesine engel olabilecek mi doğaya salınmaları! Çünkü eğer öyle bir girişim gerçekten var ise bu kanımca pek doğru bir iş olmaz. Canını ve koyunlarını korumak için tüfeğe sarılan köylüler artık kurt avına çıkmaya başladılar bile. Konya Kulu ilçesine bağlı yazı çayır köyünde yaşlı bir kadını parçalayarak yemeleri artık insanların iyice korkmalarına sebep olmuştur. Yayla ve köylere toplu halde inmeleri de köpeklerin çaresiz kaldığı bir durumdur. Duyduğum bir çok olayda da köpekleri parçalayarak yedikleri sadece omurilik ve kafasını bırakmalıydı. Hayvanların nesillerinin tükenmesi çok üzücü acaba bu tür önlemler kurtların çoğalabilmesi için yeterlimi ya da başka bir deyişle doğaya bırakılan kurtların akıbeti hakkında devletin bir bilgisi var mı, umarım vardır diye düşünüyorum. Anadolu da bir çok hayvanın nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Yasa dışı avlanma, kürklerinin değerli olması ya da sırf zararlı diye öldürülen hayvanların sayısı azımsanmayacak boyutlarda. Anadolu da bir çok hayvan çeşidi bulunmaktaydı. İklim şartlarının değişmesi, barajların yapılması...

Devamını Oku

Aşure Nasıl Yapılır?

Acıktınız mı? Size bir çorba yapmamı ister misiniz? Aşure fena olmazdı diyorsanız, size köy usulü nefis bir acılı aşure nasıl yapılır anlatayım.   Aşure yapımından önce, artık gübre kullanılmayan buğday tarlalarının sayısı yok denecek kadar az olduğundan sözlerime bu konudan duyduğum üzüntüyle başlamakistiyorum. Çevremde yaşayan insanların yüzde sekseninin tarımla uğraştığını söyleyebilirim. Artık eski usullerle ekilen hormonsuz ve gübresiz tarla yok sayılır. Toprağı hormona ve gübreye bağımlı hale getirdikleri bir gerçek. Sırf daha çok ürün elde edebilmek için, doğaya ve insanlara verdikleri zarar göz ardı edilemeyecek kadar çok. Bu üzücü duruma isyan etmenin yanı sıra kendi organik ürünümü kendim yetiştirmeye gayret ediyorum. Yetiştirdiğim sebzeler pazarda kilere göre daha küçük ama sağlıklı. Yetiştirdiğim meyveler ise genelde kurtlu olur, kurt yaşayabildiğine göre sağlıklı olsa gerek dediğim elmaların tadı enfes. Artık gübresiz yetiştirilmiş buğday bulamamanın isyanıyla, yarı organik, acılı aşurenin yapım işlemlerini anlatmaya başlayabilirim. İşe buğday dövmekle başlanır. Buğdayı döveceğimiz günün sıcaklığı çok önem taşıdığından, güneşin bulutlarla saklambaç oynadığı sonbaharın bir öğle vakti tercih edilir. Yaklaşık beş altı kilo buğdayı yıkarım. Evimin elli metre ötesinde yarım asırdan fazladır orada durduğunu tahmin ettiğim içi oyuk yaklaşık olarak yetmiş santimetre eni ve elli santimetre boyu olan bir dibek taşı bulunur, buğdayı onun içine boşaltırım. Buğdayı adına mirkut dediğimiz kalın bir oduna takılı olan çekice benzeyen sopalarla dövmeye başlarım. Buğday dövmek tek başına yapılacak bir iş değildir ama bizde komşular yardıma çağrılmaz, mirkutun sesini duyanlar kendiliğinden...

Devamını Oku