Ayşe Özyılmazel… 32 yaşında şarkıcı, yazar… Yaz aylarında çok dinlenmesi beklenen Arabesk ve Tatlım gibi şarkıları söyleyen şarkıcı…

Sabah gazetesi yazarı… Köşesi Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman’ın köşesi gibi (Medyanın iki Ayşe’si!)… Ne yedi, ne içti, nereleri gezdi, gezdiği yerlerdeki erkekler nasıldı, oralarda sevgilisiyle neler yaptı, en çok nereleri beğendi, gezdiği yerlerden neleri ve nereleri tavsiye eder falan filan… İşte Özyılmazel’in köşesinde okurları bunları okuyor aynı Arman’ın köşesinde okudukları şeyler gibi…Yani köşesi ‘özel hayatı ifşa’ köşesi… Ama okunuyor yazdıkları… Arman’ın yazdıkları da okunuyor… Çünkü insanlar merak ediyorlar… “Acaba bugün Ayşeler köşelerinde neler yazdılar?” “Acaba dün sevgilisiyle Özyılmazel neler yaptı, nereleri gezdi?” (En son Beyrutlu sevgilisinden bahsediyordu. Sahi 2 günde gitti adamcağız!) “Acaba Arman dün kocasıyla ne tür aktiviteler yaptı?” “Acaba Arman, bu hafta yaptığı röportajda nasıl pozlar verdi? Bir dahaki hafta nasıl verecek?” Merak işte…

Sponsor Bağlantılar

Ali Taran… Özyılmazel’in yaşının neredeyse 2 katı yaşında… Özyılmazel’in babası, Neco (Kurtlar Vadisi’nin “Demedim mi İbrahim”i), yaşında bir reklâmcı (Yok yok gerçekten reklâmcı!)… 59 yaşında… Acun Ilıcalı’nın “Yetenek Sizsiniz” yarışmasında Hülya Avşar ile ‘jüri üyesiydi’… Doğrusu Avşar gibi Taran da halk tarafından sevilmişti. Bir keresinde yayında A………m şeklinde küfür etmişti. Eee ne de olsa halkın içinden geliyordu demi? (Allah Allah aklıma birden Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Niye acaba?) Ayrıca Türkçe Olimpiyatlarının reklâmlarında da emeği vardı Taran’ın. Doğrusu güzel reklâmlardı… Ne de olsa işin içinde Taran vardı!

Neyse… Bunlardan ziyade ben asıl başka bir konuya dikkat çekecektim.

Ali Taran ile kanser hastası 21 yıllık eski eşi Selma Taran bundan birkaç ay önce gazetelere “Mutluyuz. Birbirimizi seviyoruz.” diyerek röportajlar veriyorlardı. Ama ne olduysa oldu… Taran, önce “Yetenek Sizsiniz”de ‘jüri üyesi’ oldu, ardından 14 Haziran’da ‘kanserli eşinden’ boşandı. Ayşe Özyılmazel ile tanıştıktan 20 gün sonra evlenmeye karar verdiler ve Bodrum’da ‘yıldırım nikâhı’ ile evlendiler… Hatta Özyılmazel çok komik! bir espri yaptı nikâhın ardından: “Çok hızlı oldu. Bir daha mı yapsak” (Çok komik gülün haydi!)

Peki ya Taran’ın eski eşi Selma Taran’ın açıklamalarını okudunuz mu gazetelerden? Bakın ne diyor Selma Taran: “Ali’ye de Ayşe’ye de elbette mutluluklar diliyorum. Bu duruma oğlumuz Kuzey biraz üzgün, biraz kırgın. Gelin hanıma bir tavsiyem var; sakın hasta olmasın. Benim geçirdiğim hastalığı geçirmesin.

Bu arada 4 Temmuz günü bazı gazetelerde yer alan haberlerden birini hatırlatayım. Muhteşem üçlüden (Ilıcalı, Avşar, Taran) birisiyle ilgili: “Acun Ilıcalı, sevgilisi Şeyma Subaşı ile önceki gece İtalyan restoranı Cipriani’de yemek yedi. Subaşı’nın doğum günü nedeniyle yenen yemek çıkışı gazetecileri karşısında gören Ilıcalı’nın morali bozuldu.

Öte yandan Özyılmazel’in 5 Temmuz Salı günü Sabah gazetesinin Günaydın ekinde “Bana Müsaade” başlıklı duygusal yazısından da bahsedelim. Zira yazımın tarafı konumunda bulunan Özyılmazel’in hakkındaki iddialara verdiği cevaba yer vermek gazeteci- yazarlığın esaslarından… Bakın Özyılmazel neler yazmış: “ ‘Bana kanser ol da geber inşallah’ diyebilen insanların adına üzüntüden ölebilirim. Arkadaş dediklerimin oramı buramı çekiştirip suyumu sıkmasının üzüntüsünden ölebilirim. Hayatta kocamdan ve üç beş canımdan başka kimsem yok. Kararlar arifesindeyim. Ben bu dünyada yaşarken her gün ölecek miyim? Gitmeli miyim? Sevgilimin, kocamın, aşkımın nefesinden başka nefes istemiyorum artık. Onunkinden başka söz duymak istemiyorum artık. Köşeler, sahneler, alkışlar, şöhret hiçbiri umrumda değil. Ben sadece Ali’mle yalnız kalmak istiyorum artık. Beni rahat bırakın. Bizi bizle bırakın. Hesaplar öbür dünyada kapanır, Allah’a emanet olun. Onun her şeyi bilmesi tek tesellimizdir zaten.”  

Yazıyı, Bugün gazetesi yazarı Ali Atıf Bir’in konuyla ilgili 1 Temmuz Cuma günü yazdığı “Aşk Pazarlamacıları” başlıklı yazısından bir alıntıyla bitirelim: “On gün önce köşesinde Beyrutlu bir gence övgüler düzüyordu. Aşkını anlata anlata bitiremiyordu. Fotoğraflar, öyküler gırla gidiyordu. Özyılmazel’in okurları da kalplerinin suyu aka aka bu öykülere bakıp kafalarında beyaz atlı prens öyküleri kuruyorlardı. Sonra birden öğrendik ki Ayşe Özyılmazel başka biriyle evleniyormuş! Ohaaaa… Abi ne oldu Lübnanlı’ya ya? Yalan mıydı anlatılan vıcık vıcık aşk ve sevgi öyküleri? On günde nasıl gönül boşaldı da evlenecek kadar birine kapıldı? Bu kadın köşe yazarları okurlarını aldatıyor mu? Yaptıkları sadece yalan aşk ve sevgi pazarlaması mı? Hadi onları anladığımızı düşünelim. Böyle bir özenilen, ideal aşk ve sevgi talebi var. Onlar da isteneni veriyorlar. İyi de böylesi tutarsızlıklar karşısında hala bu köşelerin aşk ve sevgi öykülerine inanmak salaklık değil de nedir?

Erden ÖZKANT