Zor durumlarda yazı yazmak istersiniz. Kimseye anlatamadıklarınızı yazarak anlatmak. İçinizi dökmek belki. Ama bazen yalnızlığa öyle yenik düşersiniz ki deftere dökülen sözcükler derman olmaz derdinize. Tek dostunuz kalem düşman olmuştur artık size. İşte o zaman tamamen yalnız kalırsınız.Çaresiz, tıpkı yorgun bir savaşçı gibi. Katlanamazsınız. Aklınızdan geçenler bir ok gibi saplanır kalbinize. İçten içe haykırırsınız ama sesinizi siz bile duyamazsınız. Sizin için zaman önce bir sigara gibidir zaman. Unuttum dersiniz. Ben mutluyum artık. Oysa bilmezsiniz zamanın sizi süründürüp ölüme kadar götürebileceğini. Önce sigara gibi olan bu zaman artık kanserdir sizin için. Çırpınırsınız önce. Küçük bir çocuk gibi çırpınırsınız. Ama nafile. Çaresi yoktur bu illetin. Varsa bile siz de bulamazsınız herkes gibi. Her şeyin ilacıdır denilen zaman sizin celladınız olur. En sonunda anlarsınız. Dilinizden şu sözcükler dökülür. Artık bitti!.. Sonra yapmadığınız şeyleri , söylemediğiniz sözleri düşünürsünüz birden. Hepsi çarpar yüzünüze. Yapayım gitsin, bu saatten sonra söylesem ne olacak ki dersiniz. Yaşayamadığınız şeyleri yaşar, söyleyemediğiniz sözleri söylersiniz. Ve asıl gerçek o zaman ortaya çıkar. Yazı derman olmaz derdinize çünkü yazı yazarken yine kendinizle konuşursunuz. En son yaptıklarınızı en başta yapsaydınız eğer bu illete hiç düşmeyecektiniz belki. Ama suş sizin değildir. Nereden bilebilirsiniz ki çaresizliğin çaresini. Bundan sonra iki yol vardır. Ya geç kaldım dersiniz ya da her şeye baştan başlayacağım. Eğer ikinci yolu seçerseniz bir şeye ihtiyacınız var. O da aslında en büyük hayatı ondan vazgeçerek yaptığınız umut.
Selam. “Yazı yazarken yine kendinizle konuşursunuz.” demişsiniz ki, bu sözü çok anlamlı buldum.
Bence bu, anlatımınızın biricik “sihirli cümle”si olmuş Sayın Asena.