Derim kuruyor öyle sanıyorum. Yıllardan hatıra yetmişliği yetişmişliğidir bu gözüme batan olmadık olmamalı manzara. Çöküş artık birşeyi simgelemiyor illa, illa bişeyi simgeleyecek olucaksa oda ben olucak başkası değil. Çöküşü yaşıyorum çünki artık. Yıllardır anlata anlata bitiremediğim olgunun kahramanlarının tecrübelerini…
Zaman, hayatsız acı ve daha çokları. Demek herkeslerde böyle oluyor, demek herkesler ben gibi. Heyhat! Bak işte tecrübe zamanı bize gelmiş, çaresiz diyor. Ne pöften ne önemsiz sanılırdı adım atmayalı. Davulun sesimi geliyor uzakdan bizler mi sandırıyoruz en uzaktan, uzaktan. Kanmaya mı mahsar kıldık kendimizi. Ya deliller onları napıcaz? Semaya her kaldırışımızda yaşla ıslanmıcaklar mı? Her bakışda yeni bir anlayışla yeni bir fırtınalar bölüğü çakmıcak mı, çatışıklığı gitmiş dünden eski yarından yeni düşsel kalıntıların evine. Ya da sormıcaklar mı bedeli sebebi nedir diye, illede ele gelmeli o halde. İllede boşa zıt gitmeli. ‘Bensem dünyanın dönüş nedeni, bana benden daha helali yoksa şu dünyada’, çaresizliğim bizlik görülüyorsa kanuniden kalma çokca beytin gömüğünde; sıvanmalı işe bitti adının yamacından. Öyle ya yapılacak kazanılacak çok iş var elimizde, içimizde, derinlerimizde…
Yoksulluk olmıcak adı hiçbir halin, olmadık lahzalar oldurtulucak belki ve hiç unutulmayan yaratıcı gene unutulmıcak. Berabercenek başlanılıcak işe berabercenek çıkılıcak içinden. Kalmadıysa elden gelen, sonunu sıhhatlice unutulmayana bırakmak gerekicek.