Mainz, 02.10.2014
Aslı var mı bilmem ancak bir darb-ı mesel olarak anlatılır. Güya Kastamonu da bir küçük yerleşim biriminin girişine vatandaşlar; „Dikkat daş düşebilür, ayu çıkabilür“ diye bir levha asmışlar. Son günlerde dört bir yanımız yöremiz ateş çemberinde olmasına rağmen ve ülkemiz bütün enerjisini bu ateşten etkilenmeden çıkabilmek ve bu ateşte yanmakta olan insanlardan nasıl yapar da bir cana daha hami olur kol kanat gererim diye gece-gündüz çabalarken nice zamandır pek sesleri çıkmayan kendisini ülkenin kahyası sanan „iyi saatte olsunlar“ takımı yine basmışlar vaveylayı: „İrtica“ geliyor, başörtüsünü ilkokul çağında çocuklara taktırmak da ne demek oluyor. Atatürkümüzün kemikleri sızlıyor. Birileri devrimlerin canına okuyor. Efendim ikide bir de CHP denen partiye çağrılar yapılıyor. Neredesin ey CHP, görmüyormusun ki irtica almış başını yürüyor.
Toprağı bol olsun Din düşmanı olan Türkan Saylan bir zamanlar şöyle demişti: „Bize namaz kılan değil bale yapan kız çocukları lazım“.
Şimdilerde Hüseyin Aygün denen „densiz-dinsiz ve de edepsiz„ insanımıza ve onun değerlerine utanmadan hayasızca hakaret ediyor.
Gezi zekalıların gezi kalkışması esnasında mahalle baskısına rağmen duruşunu bozmayan devekuşu görünümlü „minik serçe“ nam-ı diğer Sezen Aksu denen şarkıcı bozması da sanki çok merak eden varmış gibi bu konuda görüş beyan edip hakaretler savurmuş ve kendisini kapatmaya kimsenin gücünün yertmeyeceği mealinde bazı zırvalarda bulunmuş. Dahası kendisini „eski müftü“ diye tanıtan İhsan Özkes namında bir CHP li vekil televizyon ekranında hiç utanmadan sıkılmadan karşısındaki hanımefendiye; „Siz müslümanlığınızı CHP`ye borçlusunuz“ diyebiliyordu.
İrtaca niye hortladı?
Efendim hortlayan, pörtleyen bir şey yok ortada. Birileri kendilerini millete anlatmak ve proje hazırlayıp beğendirmek yerine yine çamura yatmanın peşine düşmüş. İyi de bu metodların artık hepsi eski Türkiyede kaldı. Bu usuller yani usulsüzlükler artık Rus parası ile beş para etmiyor. Kimse bu arkadaşlara bunları anlatmıyor mu? Bunlar gerçekten bu ülkede mi yaşıyor. Yoksa “paralelcilerle” haşır-neşir olmaktan mütevellit paralel bir evrene göç ettiler de bizim mi haberimiz yok.
Bunca zırvalamanın tek sebebi var. O da şu: Geçtiğimiz günlerde resmi gazetenin mükerrer sayısında yayımlanan bir yönetmelikteki bir kelime değişikliği. Evet bunca saçma açıklamaların sebebi bu işte. Dünyanın hiç bir ülkesinde olması mümkün olmayan (Pardon belki eski Burgiba dinazorunun Tunusunda olabilir) bir garabeti bakanlar kurulu düzeltiverdi. Zira orada mevcutlu bulunan yönetmelik maddesinde “baş-açık” ifadesi bulunuyordu. Bakanlar kurulu da bu ifadeyi kaldırdı. Yapılanın hepsi bu. Evet hepsi bu.
İyi güzel de bu zaten olması gereken değil mi? Sen devlet olarak benim evlâdımın nasıl giyinip nasıl giyinmeyeceğine ne karışıyorsun? Bu çocuk benimse yani ebeveyni ben isem ve nafakasını ben temin ediyorsam nasıl giyineceğinden sana ne?
Vay efendim bunlar daha „sabi – sübyan“ çocuklarmış, 10 yaşında çocuğa başörtüsü mü takılırmış, yarın ana okuluna da çocuklar başlarını örterek gelirlerse ne olacak mış da mış da mış…
Ne olmuş herkes evladını dilediği gibi giyindirir. Çocuk reşit olduktan sonra ister başını örter, isterse de açar. Bir zamanların „ulus devlet“ uydurması bütün bu hakların sahibi olarak kendini konumlandırmıştı. Fakat o „faşist“ anlayışlar artık çok eskilerde kaldı. Bu zamanın ebeveynleri artık evlatlarını „eti senin kemiği benim“ diyerek teslim etmiyorlar tam tersine her aşamada hesap soruyorlar. Gerçi bazen kantarın topuzu kaçıyor ama şimdi mevzumuz bu değil.
Hüseyin Aygün denen bu „adüvvüllah“ konusunda fazlaca bir şey söylemek gereksiz. Zira adam vazifesini hakkıyla ifa ediyor.
Ancak son zamanlarda CHP`yi „dindarlaştırmakla“ görevlendirilmiş bulunan müftü eskisi (müfti özellikle demiyorum) beyefendi ya „zır cahil“ yahutta profesyonel bir „yalancı“. CHP`nin bütün tarihi İslâm düşmanlığı ile geçmiş olmasına rağmen bu adam ne zırvalıyor. 18 yıl boyunca bu ülkenin müslümanları „ezanlarını“ bile huşu içinde dinleyemedi. Camilerin satılanları dışında ahır yapılanlar ve hatta sırf intikam olsun diye meyhane ve kerhaneye bile çevrilenler varken; Kuràn öğrenmek için elif cüzlerini ahır ve damlarda jandarmadan saklayan insanlar hâlâ hayatta iken bu adam ne saçmalıyor. Böyle bizim zekamızla alay etmeye kalkışan bu adam eski müftü oldum diye kendini ne sanıyor acaba? Allah müftülere ayrı muamele yapmayacak. Tam, tersine Allah ile aldatanları en ağır bir şekilde cezalandıracak. Ekran ekran gezip Din düşmanlığı ile malum bir partide görevli olması yetmiyormuş gibi bir de CHP`yi dindar diye pazarlamanın adı olsa olsa hem „kel hem fodul“ deyimidir. Ben bu adama son olarak şunu söyliyeceğim. Ağir ol! Müftü efendi seni adam sansınlar. Siyasi simge-mimge lafları da artı çok bayatladı. Bir yönetmelikteki bir garabet düzeltilmiştir. Memleketimize hayırlı olsun. Aslına bakacak olursak daha düzeltilmesi gereken binlerce yönetmelik var. Zaman içinde elbette ki hepsi de düzeltilecek. Chp`nin müftü vekili sözümona partiyi dindarlaştırmakla görevli ama aklı sıra „dindarlaşmak“ yerine „dini darlaştırmanın“ yollarını arıyor. Bu vekil marifetiyle CHP üzerinde bulunan din düşmanı algısı yahutta etiketini temizlemek kimin fikri idiyse tam bir fiyasko. Zamanında Yaşar Nuri gibi hakikaten ciddi bir alim bilgisine sahip olan bir adam bile bu partiye din adına bir katkı yapamadı da sen mi yapacaksın. Hiç olacak iş mi? Deniz Baykala peygamber övgüleri dizen Yaşar Nuri bir zaman sonra CHP ve Din konusunu anlatırken şöyle diyecektir: „Ne zaman içinde Allah geçen bir cümle kursam CHP grubu üzerime çullanmaya başlıyordu“. Bilmem anlatabildim mi? Müftü Efendi!
Baki Selam ve Saygılarımla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya