Eski DEP’li, yeni işkadını Leyla Zana, 91’de, TBMM’den canlı yayınlanan milletvekili yemin töreninde “Kürtçe” olarak yemin etmişti. Zana’nın buradaki amacı belliydi; “Sansasyon yaratarak, konuyu tartışmaya açmak”.

Sponsor Bağlantılar

2004-2005 yıllarında, Doğu ve Güneydoğu’daki bazı illerde “Kürtçe” özel kurslar açıldı. Sonuç; “Çok kısa bir süre sonra müşterisizlikten kapandı”.

Dönem içerisinde, “Kürtçe” kasetler çıkartıldı, ülkenin her tarafında, barlarda, gazinolarda, düğün salonlarında, meydanlarda çalınıp söylendi. Ulusal televizyon kanallarındaki eğlence programlarında, dizilerde de sıklıkla “Kürtçe”ye yer verildi.

1 Ocak 2009’da, TRT ŞEŞ adıyla “Kürtçe” televizyon kurularak yayın hayatına başladı. Şimdilik, halkın yoğun ilgi gösterdiği söyleniyor.

TRT ŞEŞ’den hemen sonra, DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, TRT 3’den canlı yayınlanan TBMM grup toplantısında, konuşmasının son bölümünü Kürtçe yaptı, canlı yayın kesildi.

Ahmet Türk, “Kürtçe” konuşmasının sebebini açıkladı; “Kürtçe üzerindeki baskı ve yasakların sürüyor olduğunu anlatmak istedim. TV yayını kesildi. Anlaşıldı ki Kürtçe’ye tahammül yok. Kürtçe, herkese serbest, AKP’ye serbest, Devlete serbest, ancak Kürtlere yasak. Kürtçe yayın ve açılım maskesi düştü” dedi.

Tam bir demagoji. Söylediğine kendisi de inanmıyordur muhtemelen, ama ne de olsa yılların siyasetçisi. Bazen kıvırmak gerekiyor…

A.Türk’ün söylemleri üzerinden yola çıkarak, nasıl bir demagoji yaptığını ve bunu yaparken de hangi amacı güttüğünü, bütün çıplaklığıyla ortaya koyalım.

Kürtçeye tahammül yok”…

Oysa burada “tahammül” söz konusu dahi değil. Kendisi de biliyor ki; -Zana olayı hatıralardadır- TBMM çatısı altında, resmi dil Türkçe dışında bir başka dil ile siyasi faaliyet gösterilemez. Meclis içtüzüğü ve siyasi partiler yasası açıktır. Bu bir ihlâldir ve yayın, bu nedenle kesilmiştir. Kısaca; “tahammül” değil, “ihlâl” söz konusudur.

Üstelik bu kural, sadece Kürtçe’ye has bir durum da değildir, resmi dil Türkçe dışındaki herhangi bir dil için de aynen geçerlidir.

Bu gerçeği, güya çürütmek için A.Türk, daha sonra şunları söylemiş; “Zamanında, TBMM’nde, Amerikalı ve İsrailliler, İngilizce ve İbranice konuştular. Peki, bu nasıl oluyor?” demiş.

Doğru ya, önce Türk vatandaşı olacaklar, daha sonra TC kimlik numarası alacaklar ve en sonunda Türkçeyi öğrenip gelecekler. Artık bu, demagojiyi de kat be kat aşıyor, komedinin asap bozucusuna giriyor.

Kürtçe, herkese serbest, Kürtlere yasak”…

Asap bozucu komediden, demagojinin babasına geldik.

Bugün Kürtçe, ülkenin her bir tarafında konuşuluyor mu? Konuşuluyor…

Peki, Kürtçeyi konuşanların tamamı Kürt mü? Kürt…

O halde, A.Türk’ün melankolik söylemine göre; ya bugün Kürt vatandaşlarımız tarafından konuşulan dil, ki ancak % 15’i biliyor, Kürtçe değil, ya da Kürtçeyi konuşanların tamamı Kürt değiller!!!

A.Türk’e göre, kendilerinin haricindekiler Kürt değiller!!! Örneğin, AKP’ye oy veren bölge insanının büyük çoğunluğu Kürt değil!!!

Korucular, askere gidenler, gönderenler…

PKK’dan ayrılanlar, kaçanlar, karşı olanlar, eleştirenler, hatta tarafsız olanlar, sessiz duranlar…

Hiçbiri Kürt değiller, bir tek onlar Kürt!!!

O zaman neden, “Bu ülkede 15-20 Milyon Kürt var” diyorsunuz! Yoksa, “Aldığımız 1.7 milyon oy, hepsine bedel” mi sanıyorsunuz!

A.Türk’ün, “Bütün diller masumdur” sözü, ayrıca dikkatimi çekti.

Bravo doğrusu, çok önemli bir tespit yapmış A.Türk!

Dil, pek tabii ki masumdur. Hatta, “Masumdur veya yok değildir” gibi son derece anlamsız böylesine saçma bir konu, bugüne kadar dünya yüzeyinde tartışılmamıştır da. Ancak, bir dilin masum olup olmadığı, kullanıcısına ve nasıl kullanıldığına bağlıdır. Örneğin, papağan bile küfretse, çok da hoşgörü ile bakılmaz, en azından papağanın sahibine “Sen mi öğrettin?” diyerek şöyle bir eleştiriyle bakılır.

Evet, dil masumdur, bu kesin. Ancak, unutulmamalıdır ki, dilin kemiklisinin yanı sıra, “Biji serok”, “Kürdistan”, Doğu ve Güneydoğu için “Kuzey Kürdistan”, Türk askeri için “Düşman güçleri” ve bunun gibi sayılabilecek birçok çatlak ses çıkartan “kemiksizi” de vardır, malumunuz olduğu ve çoğu zaman aleni kullandığınız gibi.

 
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com