Bazı insanlar kendini bildi bileli, dinlemeyi bilmeyen bazılarına derdini anlatmaya çalışır.
Bu insanlar fevridir.
Ve siz de istemeden onlara benzersiniz zamanla.
Hızlı hızlı anlatmaya çalışırsınız ki araya bir şey katmasın.

Sponsor Bağlantılar

Kendi doğru ölçüleriyle, size akıl vermeye çalışıp,
Derdinize dert katmasın.
Ama genel de çalışmakla kalırsınız.
O yine araya sinirli sinirli karışır. Siz de kendinizi anlatmaya çalışırken en sonunda sinirlenir ve defolup gidersiniz yanlarından.
Çocukluktan beri bu böyle olur. Değişmez kuraldır. Ve bu insanlar genelde onlardan kaçamadığınız tipte, en yakınınız olanlardır.
Kendileri duymaz sizi. Sizi kırarlar, bin parçaya ayırırlar. 10 dakika sonra, yine aynı yerden devam etmeye çalışırlar, sizinle o güne.
Farkında olmaları için surat asarsınız. Tavır yaparsınız. Ama NAFİLE.
Siz içiniz de biriktirmişsinizdir, acıları, kırgınlıkları. Kolunuz kanadınız kırıktır. Hep kırıktır. Ama onlar anlamazlar.

Sonra bir zaman gelir…
Sakin bir günde, sohbet ederken,
Bir derdinize kayarken hüznünüz,
Ya da bir olaya yorum yaparken,
En basitinden, bir yemeği eleştirirken kendinizce,
Yine dinlenmediğinizi, onların konuşmaya çalışıp, sizin laflarınızı küçümsediğini farkedersiniz.
Ne gariptir ki, aynı çocukluğunuzda ki gibi olur bu.
Ve ortam alevlenir.
Karşı taraf kendi ses tonunu ayarlayamazken,
”Bana sesini yükseltme, bana cevap verme der.”
Genelde sizden büyüktür bu kişiler.
Siz onların gözünde hep küçüksünüzdür, eşşek kadar olsanızda. Ve saygıyı bir tek onlar hak eder.
Ne acı.
Birden çeneninizi tutamayıverirsiniz.
A’lar dan U’lar dan, yeter demekten başka bir cümle çıkar ağzınızdan ki,
Bu tam yaralara denk gelir.
Sonra, gene, evet gene ve gene,
Siz acı çekersiniz.
Demek istemediğiniz sözleri sarf edersiniz.
Ve nedense o an, herkes dinler sizi.
Hiç dinlemez dedikleriniz bile…
Adınız çenesini tutamayan, sivri dilli insana çıkar sonra.
Oysa ne kadar sessizleştiğinizi,
Ve yazmayı neden bu kadar çok sevdiğinizi anlamaz kimse.

Yazarken, bunu okumaya başlayan herkes, sıkılsa da meraktan bitirir bütün cümlelerinizi.
Siz okuma deseniz bile, okurlar.
Bir süre sonra konuşma yetinizin, ne kadar azaldığını, kem kümlediğinizi ve sizi dinlemeyen insanlar yanında bir iş yaparken,
Ne kadar heyecan yapıp, bocaladığınızı fark edersiniz.
Oysa tekken, dağları bile delebileceğinizi düşünürsünüz.
Ne garip değil mi?
Ben böyleyim işte.
Ne kadar istemesem de, beni dinlemeyenler huylarından vazgeçmedikçe,
Böyle aciz kalacağım.
Bu huyumdan nefret etsem de..

Sanırım bu yüzden, geceler bir başka güzel.