Yazar: iclal

Solucan

İçimde, midemde, kıvrım kıvrım kıvrılan solucanlar var gibiydi. Bir süre sonra, boğazıma yerleşip, sinsice dans etmeye başladılar. Boğazıma verdikleri ağırlık ve tiksintiyle yutkundum. Yutkununca gidecekler sandım. Giderlerse bu lanet histen kurtulurum sandım. Ağlamam sandım. Onların soylarını kurutursam içimde, gözlerimde ayaklanan yeniçerilerde, sakinleşirler sandım. Sanmakla yetindim. İçime yerleşen solucanların yemini temizlemedikçe, gitmeyeceklerdi biliyordum. Adı ‘Acı’ olan bu yemler, bitmek bilmiyordu. Sessizliğimi bozan hıçkırıklar, dinmiyordu. Tavır alıyordum bahara. Herkese mutluluk verirken ”benim hakkım nerede?” diye bağırasım geliyordu. Susuyordum. Zaten başımıza ne geldiyse susmaktan gelmiyor muydu? En gereken yerde susuyorduk. Kelimeleri yemekten, ciğerlerimiz bir süre havasız kalmıyor muydu? Sinirlenince bundan mı ağlıyordu bazılarımız acaba? Havasız kalan ciğerlerimiz, canımımızı mı yakıyordu biz ne olduğunu anlamadan? Sorularımın cevabını alamadan, yeni sorunlara yer açan kalbim, kalbimiz, nasıl bir girdabın içindeydi? Nelere muhtaçtık böyle? İnkar etsekte, gocunsakta bunlardan, sevgiye açtık. Sohbet etmeye birileriyle… Yeniçerilerimiz ayaklandığında, solucanlar bize kafa tuttuğunda, yanımızda bize değer veren birinin olmasına ihtiyacımız vardı. Keşke olmasıydı. Ama olmuyordu işte. Bir süre sonra, yalnızlık hükmedince ruhumuza, duvar dibine çöküyorduk öylece. Kendi başımıza kalıyorduk. Yaslanacak omuz arıyorduk, bulamayınca, dizlerimizi karnımıza çekip, onlara yaslanıyorduk, sarılıyorduk. İhtiyacımız olan bir kaç kelimeyken, biz küçücük solucanlara zamansız yeniliyorduk. Bu zamansız zamanlarda, kendimizle baş başa kalıyorduk. Ve kendimizi teselli etmeye alışıyorduk. Çünkü kimse, en ihtiyacımız olan zamanda yanımızda olmuyordu....

Devamını Oku

Yalnızlık

Yalnızlığın altından tahtına oturmuş, suratsızca seyrediyorum etrafımı. Soytarı kılığına girmiş kahkahalar dolanıyor etrafımda, bense duymazdan geliyorum her birini. Metrelerce sofra kuruluyor, hüznümün baş köşesinde, onlarca insan gelip geçiyor soframdan, kimse içimde ki yarayı göremiyor ben göstermeden. Hoş! Göstersem de, hayırlısı deyip, sus pus oluyorlar bencillik kokan ülkelerinde. İçimde ki yarayı bilerek göstermedim hiç oysa. Kendi hayatlarını düzene sokamayıp, başkalarının acılarından rahatlamaya çalışan o başı bozuklar sıktılar boğazımı. Benim acım ne kadar çoksa, oh beterin de beteri vardır deyip, kalplerine anlık huzur salmaktı dertleri. Kimse gözlerimde ki acıyı görüp, gel paşam otur karşıma, sus pus olurum, çare olamasam da, sen yeter ki anlat! demedi. Ya öyle insan çıkmadı karşıma yada yalnızlıktan yosun tutan tahtımı, kimse sarsmak istemedi. Olur da anlatmaklar, yetmezse diye satırlara… Olur da çözülen dilim susmazsa diye, kimse sarsmadı benliğimi. Kelimelerimi kimse merak etmedi. Sadece iyilik beklediler. Karşılık beklediler bana az da olsa katlandıkları için. Bu insanı çileden çıkaran soğuk tavırlarıma… Bazı insanlar, yalnız kalmak isterler. Yalnızlık derler, en iyisi! Oysa onların aradığı, kalabalıklaşan hayatlarında, az da olsa bazen nefes alabilmek… Salıncakta sıra bekleyen çocuklar gibi. Heyecanla yalnız kalmayı beklerler, kimseye sırasını kaptırmak istemeden. Sıra onlara gelince havalara uçarlar. Uçururlar kendilerini, hayallerinin yettiği en uzaklara. Sonra başını uzatır tanıdık bir ses, onca yabancı sesin arasından. Hadi gidiyoruz! der. Bu insanların yalnızlığı buraya kadardır. Daha fazla, daha daha fazla sallanmak isteseler ve sallansalar, o tanıdık sesi duyamayınca yüreklerine bir...

Devamını Oku

Sevmek

İnsanların birbirini anlaması, her şeyin düzeleceğine ve iyi olacağına işaret değil midir?Anlamak, güvenmek, sevmek..Aşk diye gereksiz bir kelime icat etmişler.Aşk neydi ki? Eğer tanımlarının üzerine, böyle bir şey varsa gerçekten,Geçiciydi..Oysa sevgi… İnsan bu duyguyu hep hissetmek istiyor.Sevdiğim insanları deli gibi özlerken, onları görünce sımsıkı sarılırım.Bir daha sanki hiç göremeyecek gibi..Çünkü, bir daha görememe duygusu, çok fazla acı. Birilerini seviyoruz bu hayatta.Yanımızda durmalarına, kalplerimize dokunmalarına izin veriyoruz.Bir gün, gideceklerini bilmemize rağmen.Ölümün, bizleri ayıracağını bilmemize rağmen,Öylece seviyoruz işte.Özlüyoruz.Ve bir gün bu özlem, hiç bitmiyor.Bir lanet gibi sanki. Tarifsiz bir kalp sızısı.İç yarası. Sevmek…Hayalimizde,Kelebeklerin ordan oraya uçması.Papatya tarlasında, beyaz bir elbiseyle, koşmak delicesine..Sevdiklerinizin, sizi izlemesi öylece. Gülümseyerek.Dur dersem, incinir düşüncesiyle,Sadece yorulmamızı beklemeleri ve belki size eşlik etmeleri… Bir garip.Ölene dek sevmek. Öldükten sonra da sevmek. Her daim dualar da bulundurmak… Sevmek..Hayattaki en güzel kelime. Sevmek..Türlü türlü acılara katlanabilme ilacı. Ve sevmek,Allah’ın bize bahşettiği, en insansı duygu. Ve sevmek,En sevilesi...

Devamını Oku

Bense, Sadece…

Küçük çırpınışlarla, başkalarına saçma gelebilecek tüm çabalarla ayakta kalmaya çabalayan tüm insanlar da, bir gün mutlu olabilmenin umudu var aslında. İnsan, hayatının her anında bu mutluluk dediğimiz minik kelebekleri, midesinde hissedebilir miydi? Sanmıyorum. Kimi kandırıyoruz ki? Çocuklar gibi saf kalmadı kimse. Hep akıllarının bir köşesinde istese de istemese de yaptığı bazı hatalar vardı. İnsan başkalarını affetmede büyük çabalar sarfediyor. Ama kendini bir türlü affedemiyor.Çabalamıyor bile, çabaladığı milyon şeyin aksine. Nasıl bir psikoloji bilmiyorum ama bu hep böyle. Kendine acı çektirmeyi sever gibi. Çoğu şeyler sineye çekmesinin sebebi de bu insanoğlunun. Haketti çünkü kendince. Oysa, mutluluk böyle gelmezdi. Mutluluk bir şeyleri değiştirme devrimi. Kendini değiştirme… Evet anlık bir duygu. Ama ne kadar sık gerçekleşirse, o kadar iyi belki de. Huzur dostudur mutluluğun. Kendini mutlu hissettiğin anlarda, huzurun yoksa, çok kısa sürer bu duygu. Nedendir bilmem, hayaller de bile bazen ağlatırız kendimizi. Sanki olacak şeylere kendimizi alıştırmak için… Oysa kötü düşünmesek belki de her şey pamuk şekeri gibi olurdu. Mutluluk anlarımızı arttırıp en azından zamanı gelince, eskiyi hatırlarken, kendimize acımak yerine, mutlu olduğumuz anlar ağır basardı. Ve kendimizden asla vazgeçmezdik böylelikle. Daha az beklentimiz olurdu hayattan. Daha az hayal kırıklığı. Bazen çok can sıkıcı konuştuğumu biliyorum. Hatta yazılarımın çoğu can sıkıcı. Çünkü mutluyken yazasım gelmiyor. Sanki hatırlamak istemez gibi. Ama aslında öyle değil. Hatırımda bir çok anı var mutlu olduğum hatta belki haketmediğim kadar güzel. Ama yazıpta, azaltmayacağım bana hissettirdiklerini. Acıları,...

Devamını Oku

Dinlemeyenler Durağı…

Bazı insanlar kendini bildi bileli, dinlemeyi bilmeyen bazılarına derdini anlatmaya çalışır.Bu insanlar fevridir.Ve siz de istemeden onlara benzersiniz zamanla.Hızlı hızlı anlatmaya çalışırsınız ki araya bir şey katmasın. Kendi doğru ölçüleriyle, size akıl vermeye çalışıp,Derdinize dert katmasın.Ama genel de çalışmakla kalırsınız.O yine araya sinirli sinirli karışır. Siz de kendinizi anlatmaya çalışırken en sonunda sinirlenir ve defolup gidersiniz yanlarından.Çocukluktan beri bu böyle olur. Değişmez kuraldır. Ve bu insanlar genelde onlardan kaçamadığınız tipte, en yakınınız olanlardır.Kendileri duymaz sizi. Sizi kırarlar, bin parçaya ayırırlar. 10 dakika sonra, yine aynı yerden devam etmeye çalışırlar, sizinle o güne.Farkında olmaları için surat asarsınız. Tavır yaparsınız. Ama NAFİLE.Siz içiniz de biriktirmişsinizdir, acıları, kırgınlıkları. Kolunuz kanadınız kırıktır. Hep kırıktır. Ama onlar anlamazlar. Sonra bir zaman gelir…Sakin bir günde, sohbet ederken,Bir derdinize kayarken hüznünüz,Ya da bir olaya yorum yaparken,En basitinden, bir yemeği eleştirirken kendinizce,Yine dinlenmediğinizi, onların konuşmaya çalışıp, sizin laflarınızı küçümsediğini farkedersiniz.Ne gariptir ki, aynı çocukluğunuzda ki gibi olur bu.Ve ortam alevlenir.Karşı taraf kendi ses tonunu ayarlayamazken,”Bana sesini yükseltme, bana cevap verme der.”Genelde sizden büyüktür bu kişiler.Siz onların gözünde hep küçüksünüzdür, eşşek kadar olsanızda. Ve saygıyı bir tek onlar hak eder.Ne acı.Birden çeneninizi tutamayıverirsiniz.A’lar dan U’lar dan, yeter demekten başka bir cümle çıkar ağzınızdan ki,Bu tam yaralara denk gelir.Sonra, gene, evet gene ve gene,Siz acı çekersiniz.Demek istemediğiniz sözleri sarf edersiniz.Ve nedense o an, herkes dinler sizi.Hiç dinlemez dedikleriniz bile…Adınız çenesini tutamayan, sivri dilli insana çıkar sonra.Oysa ne kadar sessizleştiğinizi,Ve...

Devamını Oku

Yaşlanmak…

”Ellerin, ne çok kırışmış.” dedi bana…Baktım,Buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme,Gerçekten de çok kırışmıştı.Belli belirsiz lekeler de cabasıydı üstelik.Bende farkındaydım ama başkasından duymak kalbimi daha çok sızlatmıştı. Yaşlanmayı kim isterdi ki?İstemsizce yaşlanıyordum. Gençliğimin kırıntısı bile kalmamıştı bedenimde.Ben yaşlıydım, orta yaşlı kızlarım vardı.Torunlarım vardı, gençliğimden izler taşıyan.Biliyordum, gençken insanın aklına ölüm gelmiyordu.Oysa şimdi biliyordum, her an nefesim de hissediyordum ölümü.Yavaş yavaş eriyordum. ”Gülüşün ne güzel.” dedi bana,Hep güzeldi, gençken de. Peki gözlerim?Gözlerim de gülerken güzel miydi?Yoksa sadece ağlarken mi güzelleşiyorlardı?Bilmiyordum.Ama çok ağlamıştım bu hayatta.İnsan nedense güldüğü zamanları çok çabuk unutuyor.Oysa ağlamak,Öyle kolay silinmiyor hafızalardan.Çok ölümler geçmişti gözlerimden,Çok acılar… Evet yaşlanmıştım. Yaşlanmanın en acı yanı buydu işte.Sevdiğin çok insanı, toprağa gömüyorsun bir bir…Bazı zamanlar ahh ben ölseydim de bu tazecik ölmeseydi dediğim zamanlar oluyordu.Genç anne babalar ölüyordu,Dostlarım, Çocuklar…Ben hepsini içime, öle öle gömüyordum,Gömdükçe daha çok yaşlanıyordum.Hücrelerim bile katlanamıyordu bu acılara,Onlar da ölüyordu.Sonra kırış kırış kalıyordum işte. Kendimle savaşmaktan çok yorulmuştum.”Hayat çok yordu beni.” lafı ne kadar lüzumsuz geliyordu gençken.Oysa şimdi, hak veriyordum bunu diyenlere.Hayat beni çok yormuştu.Bin kereler ruhum paramparça olmuştu.Bin kereler kırılmıştım,Kırmamak için, kırılmaya o kadar alışmıştım kiYaşlanmak bile değiştirmemişti huyumu. İstemeden tek kalıyorsun bu hayatta.Çocuklarına yük olmak istemiyorsun,Ev de tek kalıyorsun,Tek başına yemek yiyorsun.Tek başına çay içiyorsun..Ve en acısı da ne biliyor musunuz?Tek başına yaşıyorsun acılarınla,Ne paylaşacak eşin kalıyor, ne dostun.Gençleri de sıkmak istemiyorsun işte.Sonra böyle giderken,Tek başına düşüyorsun,Kaldıranın olmuyor.Ve öylece ölüveriyorsun.Arkandan kalpten gitti diyorlar.Zaten çok yaşlıydı deyip, azıcık üzülüp...

Devamını Oku

Gülümse

La Edri ”Riske girmeyen ilerleyemez. Kaplumbağa bile ilerlemek için boynunu dışarı çıkarmak zorundadır.” demiş. Ne güzel demişsin ya La Edri! İyi demişsin hoş demişsin de, kaçımız risk alabiliyoruz bu hayatta söylesene? Demesi kolay tabi. Kaybetmek öyle ürkütücü geliyor ki benliğimize, değil boynunu çıkarmak, burnumuzu bile çıkaramıyoruz dışarı. Öyle garantici yetiştirilmişiz ki. Öyle sıradan isteklerle büyütülmüşüz ki. En azından bazılarımız. O bazılarımıza bir dahil de sevgili kendim. O kadar sevgili bir ben ki, yavaş yavaş dikleniyor hayata. Ben bu değilim diyor. Ben bu meslekle mutlu olamam. Başka bir şeyler yapmam lazım. Başka şarkılar söylemem lazım bu hayatta. Siz nasılsınız peki? Siz de benim gibi misiniz? Yoksa kafamda yanlış genellemeler mi yapıyorum? Öyle akıp geçiyor ki zaman, ben neredeyim, ne yapıyorum diyemeden, soluksuz bırakıyor umarsızca. Herkes büyüyor etrafımda. Ben bile büyümüşüm anlamadan. Hayatın karmaşasına kapılmışım bile. Her gün yeni bir hayale dalıyor uykum. Her gün yeni bir umuda. Ben ve etrafım büyürken, yeni soluklar katılıyor aramıza. Hala ne yapacağımı bilemez halde, önüme düşen görevleri yapma telaşındayken, yeni bir hayata nasıl yelken açarım diye, aranıyorum. Kim aranmıyor ki?  Sahi, kim memnun hayatından? Kim her sabah boyun ağrısı yerine, filmler de ki gibi, müzikle dans ederek başlıyor güne?  Çok sıkıcı oldum değil mi? 🙂 Siz beni boşverin emi? Mutlu olmaya bakın… Sahilde öylece dolaşın yalın ayak. Fotoğraflar çekin. Çiçeklerden taç yapın kendinize, sevgilinize. Komik bir şey olmasa da gülün siz. Sadece komik bir...

Devamını Oku

Ya Miniklerimiz Nasıldır!

Sallandı her yanımDünyam sallandıEllerimi cebimde tutamadımDengem sallandı… Ne olduğunu anlamadan olan olduAklımda binlerce soru.Annem, babam, kardeşlerim, sevdiklerimMal mülk değildi sorularYaşamdı… Ellerimin üşüdüğünü hissettim birdenBaşımda ağır bir yük ve kan kokusuSren sesleri, çığlıklarBirden buz kesti her yanımDeprem dedikleri bu muydu? Henüz yaşım 11 benimKurtarılmayı bekleyenlerdenimEnkaz değilde beni yıkan nede olsa çıkarırlar; yaşıyorumBu yaralar nasıl sarılacak?Bu soğukta insanlar ne olacak?Korkuyorum! Kürt dediler bizeEzdiler…Bu yüzden acaba yardıma gelmez mi insanlarda? Korkuyorum!Biri çekiyor beni yukarıGerçek mi rüya mı anlayamadığım.Anneciğimde nerede hani?Nolur nolur ezmeyin bizi! Benimde öldü abilerimBen daha kötülük kimseye etmedimKimsenin kalemini bile izinsiz almadım benLütfen… Yardım edin… Sizinde başınıza gelse benimde ciğerim yanardıAnnemin de yanardı babamında yanardı…Nolur YARDIM EDİN! Bizler aynı toprakların insanıyız. Aynı ataların. Aynı yaradanın kuluyuz… Aynı havayı soluyoruz! Zihniyetleri geride bırakmayın! Her Kürtü Pkk’lı diyip yargılamayın ve bu zor deprem günlerinde arkalarından ne yardım edicez Kürt işte demeyelim lütfen! Bizi bölmelerine izin vermeyelim! Her soluk insandır. Zulm edenler cezasını bulacaktır! Dua edelim hiç yılmayalım!NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! İclal...

Devamını Oku

Dost Renk

Hangi diyarda doğmuşum,Hangi diyarda ölmüşüm kime ne?Kimin pençesinde kalmışım,Kimin damarında atmışım kime ne?Gözler arar ufku, gece gündüzSen arama demişsin kime ne?Ömre bir kere gelmişimBenim dalımda ötmek ne haddine? Bacasında duman tüten evler içinAh dersin ne mutlu yuva,Bazı dumanlar zift gibidirSen ne dersen tantana. Gökyüzü kapkaranlıkYağmur mu yağacak ne?Sen dersin ah gene mi çamur olacak,Ben derim yeryüzü bereketle canlanacak! Herkesin derdi, dünyası farklı manzaraO manzarayı seyret ki, şükürlerin uçussun havadaSen kendine en bedbahtsında,Senden bedbaht yok mu acaba? Rüzgardır düşmanın; uçuşturduğu için saçları,Tenine serinlik verende kim peki?Senin gözlüklerin bana pek yabancı,Ah pembe renk, dost renk,Herkesin gönlüne uçuşta...

Devamını Oku

Anneme…

Ellerin…Öyle derinki çatlak izlerin…Annem…Öyle yaralı ki gönlün,O gönlünde merhem olmaktı niyetim..Ama ellerini alabildim ancak avucuma.. Gönlün o kadar genişti ki ,Küçücük ellerime sığamadı..Ellerindeki izleri yok etmek ,Sandım ki gönlünede iyi gelecek,Ama madem ki geçmiyor çatlakların,İzin ver ruhunda var olayım… Ruhunda var olmak ne ümitli şeyİçinde şarkı söylemek ne coşkulu…Seni sende yaşamak ne garip,Seni anlamak?En acı yanıda buymuş,Ruhunda değilken seni anlayamamak… Sevmek buysa,Seni candan öte severim…Ölmek buysa ,Bırak senden sonra öleyim…Sen dayanamazsın evlat acısına…Bırakta senin yerine kat be kat ben ,Sadece ben acı çekeyim… İCLAL...

Devamını Oku

Her Son

Her başlangıcın sonunda var olan sonlara takıldımÖyle bi takıldım ki,Sanki o kancaydı bende kancada var olan esir.. Susuzdum..Kelimelerim susuzdumKalemim susuzdum..YanardımKül olurdum..Ama her şeyi unuttum.. Hani tek kalemde silmek derler yaEvet evet aynen bu işteSildim tek kalemdeElimde kalan silmediklerimleYeni bir başlangıçtaYeniden var oldum.. Sonları sevmezdimSonradan öğrendimKüçüktüm bilemedim..Her son bir başlangıçmış yeni idrak ettim… Kalbime vurdular acıyı..Kim demiş yıkılacağımı..Umudum var benim yarınlarabilirim ki ben..Umuttur insanı yaşatanve ölen umutlara gebedir yaşam… İCLAL...

Devamını Oku

Kızıllık

Tek nefeste soluklamak istediğim“Son” baharımsın sen şimdi…Bakma “son” dediğimeKızıllığında hüznünAnca böyle kaybolabilirim, bir “son” ile … Nereye gitti diye sorma kuşlaraOnlar uçtu gitti ”ilk” baharaGecenin siyahını içmeye gittimGüneş ile bindim kızıl bir ata… Yandım yandım da ses çıkarmadı dilimBen kızıl rengini pek severimYanıp yanıp kül olmak isterimSavrulduğum rüzgara adını haykırmaktı niyetim… Gündüzleri oyalanacak bir şey,Bulunur elbet,Geceleri soyundu mu gündüzeUyku mu? ona ne hacet? Geceler siyah olmasaydıhüzün ile korkuyu sararmıydı bedene,Ağaçlar yolu kaplamasaydıBelki varabilirdim cennetime… Kaldırımlar ağlamasaydı benimleBelki o zaman daha çok severdim gezmeyiRuhumun derinliklerine hapsettiğim seniYağmurla boğabilirdim belki… Bakma sözlerime senBen sevmesemde yazarım yalandanÇocuklara aldanma senSaftırlar, kanarlar bir kızıl şekere deseviyorum derler… Öyleyse aman boşverseneKızıllığında güneşin kaybolayım ben… İclal...

Devamını Oku

Bildiğini Öğretmek

Kimseye güven olmadığını öğretenler,Acaba yaşatarak mı öğretmeliydiler?Kalbi kırmayı çok iyi bilenlerBildikleri tek şeyiYaşatarak mı göstermeliydiler? Güneş dalarken uykuyaBaharda öterken kuşlar doya doyaGönüllere kışı getirmeyi bilenlerYaşatarak mı dillendirmeliydiler?Gönüller uçmak isterken muhabbetleSevdiği gönüllereBiz o gönlü kanatırız demeyiKanatarak mı göstermeliydiler?Bugün varız, yarın yokuz demeyiGiderek mi göstermeliydiler?Acıyı hak yol biliriz demeyiBildikleri bu kahpe şeyiDamarlara sokarak mı göstermeliydiler?Vatan vatan olalıGörmedi bu derece bağrından vuranıBiz kendi toprağımızı da vurmayı biliriz demeyiİnsanlarımıza kıyarak mı göstermeliydiler?Şereflilere kelepçe vururuz demeyiMAVİ MARMARAM’DAEllere kelepçe vurarak mı göstermeliydiler?Gözlere bakarak ta kan dökmeyi biliriz dedilerdeKarşısındakilerinin Türk olduklarınıMüslüman olduklarınıVatanları için ölmeye hazır olduklarınıNamuslu bi şekilde dövüşüpGözler haktaGönüller haktaAkıl çolukta, çocuktaKanlarının son damlasını bile topraktan esirgemeyecekleriniBunlara sebebiyet vererek,öldürerek,yaralayarak,Kendilerinin ne halt olduklarını,Yaşatarak mı göstermeliydiler?İnsanlar ne kadar duygusuz olduklarınıHak hukuk tanımadıklarınıKarşısındakini düşünmedikleriniBencillikleriniGöstererek mi ölmeliydiler?Hesabı burada değilde orada alacağımızısuskunluğumuzun asaletten kaynaklandığınıYaşayarak başarımızı gözlerine sokacağımızıİlla kendi dillerinden mi göstermeliyiz?Kendi dillerine saygımız yoktaCan yakanlarınCanları cehenneme demeyiİlla haykırarak mı söylemeliyiz?Baktıkları gözlerden anlaşılmaz mı bu büyük nefret! İclal...

Devamını Oku

Umut Şiiri

Umudu olmazsa insan,İnsan olur mu?Yaşam umutlara gebe,Bunu bilmeden mutluluk bulunur mu? Umut kordon bağı hayata,Yemeğin hayallerin,Gerçek olmaz deme bağırma hayata,Bir tarihe bak en basitinden bu noktada… Fatih hayal etmeseydi,Öncümüz hayal etmeseydi,Halkımız hayal etmeseydiAl bayrağının altında yaşarmıydın? Bir sorsana… Bir nakış başladım ben hayatta,Yarım bırakamam…Sonu güzel olacaksa bi ihtimal,Bu ihtimali yok sayamam… Asillik kanda,Cesaret atanda,Kudret Mevla’da…Hayatta bu aciz kullara verilmedi mi? Yeryüzünde en soylu yaratığa,Semada meleklerden üstün tutulanaAkıl verilip hayvanlardan ayrılanaİnsan denmedi mi? Ben insanım arkadaş!Umudum yarınım,Yarınım kaderimdir…Zaten yarın geldiğinde de o bugünün değil midir?!İnsanın hayatına kendinden başka,Kim çomak sokup zehir akıtabilir? Ömür dediğin 3 gündür,Dün geçmiş,yarın ise meçhuldür..O halde ömür dediğin bir gündür!O da BUGÜNDÜR! İclal...

Devamını Oku

Durun!

Sımsıcak yanan bedende,Buz gibi bakışlar var hakedene..Elinde silah,Yüzünde boya,Soykırımlar soyar bedenleri,Masumluğu içip kana kana… Hayallere kelepçe vurmuşlar,Ama umurlarında değil,Zaten katil doğmuşlar,Eli kaleme doymayan yavruları,Okul diye mezara koymuşlar… Çıldırmış insanlar,Çıldırmış devletler,Lanetli ülkeler,Suçu olmayan siviller.. Hangi yürek dayanır?Hangi yürek?!Türk müsün? Kürt müsün?Ne fark eder?.. Toprak kimin zaten?Ses kimin?Sessizlik kimin?Umutları yok eden kim?Yakan kim , yıkan kim?Dünyaya sığmayan insanlıktan çıkmışlar kim??? Bırakın ölmesin insanlar!Bırakın ölmesin,Yavrular,mağsumlar…Dur diyememek ne acı!Ne acı haksızlığa dur diyememek!Türk doğmuşum !Ne acı bunu gösterememek! Arasam kapanır mı telefonlar yüzüme?Bağırsam duyarlar mı sesimi..?Ağlasam ? Yalvarsam !Beni de vururlar mı SUS diye?!Akıtırlar mı kanı mı TÜRK diye?!Söylesenize!?Biri cevap versin !Yazmaktan başka ne edeyim ?! Yüreğim büyükse bedenimden ,Acı reva mı ruhuma..Ya da ruhlara…Durun eyy insanlıktan çıkmış KATİLLER.!Bir can almak ,Ne haddine başka canın !Silaha doymayan hayvanlar,Kurşuna doymadı mı sizce masumlar!! Ellerim yakanızda iz olsun !Yüreğim sizi en derinlerde boğsun !Suçu olmayanların kanı ,Susuz kalmış toprağa zemzem olsun ! Haksızlığa boyun eğenlere de,Bu kanlara sebep olanlara da YAZIKLAR OLSUN !!… İclal...

Devamını Oku