Osmanlı imparatorluğunun tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte, onun mirası üzerinde yerini alan Türkiye Cumhuriyetinin, son dönemlere kadar sınırlı, tek boyutlu ve sadece batıya endeksli olan dış politikası Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığına getirilmesi ile birlikte yeni bir boyut kazanarak –olması gereken– küresel düzeye ulaşmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzyıllar boyunca, üst düzeyde kültürel  sosyal  ve ekonomik ilişkilerinin olduğu Kafkasya Balkanlar ve Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere yerkürenin birçok noktasında, tekrar varlık göstermeye yönelik aktif dış politikası semerelerini vermeye başlamıştır.

Sponsor Bağlantılar

Bütün dünyanın artık sıradan bir ülke olmadığını kabul ettiği Türkiye Cumhuriyeti, coğrafi konumunu ve bu konumdan kaynaklanan avantajlarını, “komşularla sıfır sorun” ekseninde son derece başarılı kullanmaya devam etmektedir. Ayrıca sadece komşu ülkelerle değil Asya’dan Avrupa içlerine, Amerika’dan Afrika’ya kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada “barışçıl” merkezli etkin politika yürütmektedir. Türkiye’nin değişimini analiz edecek olursak:

Türkiye-Ortadoğu ilişkileri:

Türkiye Cumhuriyetinin Ortadoğu bölgesiyle, bu coğrafyanın  kılcal damarlarına nüfuz edecek kadar eski kökleri, sağlam bağları mevcuttur. Dönem dönem  yaşanan sorunlar olsa da unutulmaması gereken bu coğrafya halklarının yüzyıllar boyunca  birbirine yakın değer yargıları üzerinde şekillenen ortak kaderlerinin olduğudur.

Ahmet Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” dedikten sonra, farklılıklardan ziyade ortak geçmişimizi ve kültürümüzü ön plana çıkarıp bunlar üzerinden bir Ortadoğu politikasının yürütülmesi elbette ki menfaatimize olacaktır.

Bugün  yeniden yapılanan Irak’ta akla gelebilecek tüm sektörlerde Türkiye vatandaşlarının  en aktif rolü oynamasından, İran nükleer gücünün gündemde olduğu her haberin ardından Türkiye’nin barışçıl yönünün vurgulanmasına, Filistin-israil meselesinde ki tutumundan, arap kamuoyunda artan özel ilgiye kadar, birçok unsur göstermektedir ki Türkiye artık eskiye nazaran bu bölgede barışçıl, prestijli ve gerçekten güçlü bir devlettir.

Avrupa devletlerinin ve Amerika’nın Ortadoğu coğrafyası ile münasebetleri açısından, halkının çok büyük bir kısmının müslüman olması, ayrıca bunun yanında yüzünü batıya dönmüş olması hasebiyle Türkiye çok önemli bir konumdadır.

Türkiye-Balkanlar-AB ilişkileri:

Türkiye topraklarının bir kısmının Balkan yarımadasında Meriç nehrine kadar uzanmasından dolayı bir Balkan ülkesi kabul edilebilir. Fakat Türkiye’nin Balkanlarla olan münasebetleri bu küçük yüz ölçümle izah edilemeyecek kadar büyüktür.

Beş asır gibi uzunca bir süre bu coğrafyada etkin olarak varlık göstermiş olan Osmanlı devletinin izleri hala devam etmektedir. Dikkat edilirse; mimarisinden sanatına hatta yemek kültürüne kadar bir çok noktada benzerlikler görülür. İşte yeni Türk dış politikası geçmişin izleri bu coğrafyadan silinmeden önce bu bölgede tekrar varlığını göstermeye başlamıştır.

Türkiye Balkanlar da kalıcı barışın ve güvenin tesisi hususunda üzerine düşeni yerine getirirken bu coğrafyanın stratejik ve ekonomik konumunun daha çok farkına varmıştır. Bölgede istikrarın öneminin farkında olan Türkiye barışa hizmet edecek her türlü yaklaşıma üst düzeyde destek vermektedir. Bosna-Hersek ile Sırbistan görüşmelerinde faal rol oynamasını bu bağlamda değerlendirebiliriz.

Türkiye-AB ilişkilerinin değerlendirecek olursak; artık Türkiye tek seçeneği AB olan bir ülke görüntüsünden uzaktır ve ne ilginçtir ki bizlerin bu görüntüyü sergilemesi, AB’nin Türkiye’nin önemi fark etmesi ve daha gerçekçi yorumlar yapmasına neden olmuştur. Türkiye sahip olduğu genç nüfus ve potansiyeli ile artık AB’nin ihtiyaç duyduğu bir ülke konumundadır.

İngiltere eski dışişleri bakanı Jacj Straw’ın “AB’ nin Türkiye’ye daha çok ihtiyacı var” demesi, Günter Verheugen’ in “Biz Türkiye’ye onların bize duyduğundan daha acil ihtiyaç duyuyoruz” yorumu açıkça göstermektedir ki Türkiye’nin AB üyeliği AB’nin de menfaatinedir. İnanıyorum ki çok kısa bir zamanda karşılıklı olarak atılan adımlarla bu süreç tamamlanacaktır.

Türkiye-Kafkasya ilişkileri:

Kalıcı barış ve istikrarın oluşması için ülkemizin etkin olarak çaba sarf ettiği bölgelerden biri olan Kafkasya, kültürel ve tarihsel bağlarıyla Türkiye ye uzak olmayan bir alandır.

Türkiye bu bölgede de aktif olarak bulunmakta kararlı görünmektedir.  Ahmet Davutoğlu’nun “ Kafkasya’daki her ülkenin nabzını tutuyoruz” ifadesi ise bu kararlılığın resmi söylemi olarak algılanabilir.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bölgedeki istikrarsızlığın çözümü ülkelerin ikili ilişkilerinin geliştirilmesi ile mümkün olacaktır. Bu durum aynı zamanda orta ve uzun vade de Türkiye’nin menfaatleri için önem arz etmektedir.

Türkiye bölgede üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekle barış ortamına katkı sunmaktadır. Ermeni meselesinin çözümüne yönelik öneriler Türkiye’nin samimiyeti açısından önemlidir. Fakat artık daha net anlaşılmaktadır ki devletlerarası ilişkilerin normalleşmesinde engel olarak Ermenistan üzerinde lobi baskısı mevcuttur. Ve bu baskı devletin kendi iç potansiyelinden daha büyüktür. Çözüm olduğu takdirde bu durumun kendisini de olumlu etkileyeceğini bilmesine rağmen Ermenistan, devlet olarak bu baskıdan kurtulamamaktadır. Umuyoruz ki ilerleyen dönemlerde aktif dış politikamız neticesinde bu sorunun da çözümünde önemli bir noktaya gelmiş olacağız.

Türkiye Afrika ilişkileri:

Türkiye’nin bulunduğu bölgenin çok ötesinde dahi etkili bir dış politika yürütmek istediğinin ve bu yönde adımlar attığının kanıtlarından bir tanesi olarak kara kıta ile ilgili diplomatik gelişmeleri gösterebiliriz.

Birinci Türkiye-Afrika işbirliği zirvesinin ardından yayınlanan Türkiye-Afrika ortaklığı istanbul deklarasyonunda; hükümetlerarası ilişkilerden ticarete, kırsal kalkınmadan su kaynaklarının yönetimine kadar birçok alanda işbirliği kararının çıkması Türkiye’nin Afrika ile ilgili olan düşüncelerinin büyüklüğünü görmemiz açısından önemlidir.

Türk Dışişleri Afrika’nın öneminin farkındadır.”Gelecek yüzyıla yatırım” diyerek Afrika’ya büyükelçilikler açılması gerekliliğini vurgulayan Ahmet Davutoğlu bu önemin farkındadır.

Bölgede yaşanan çatışmaların durması, istikrarın sağlanması noktasında da Türkiye üzerine düşeni yerine getirmektedir. Darfur’un inşası ve kalkınması amacıyla Mısır’da düzenlenen konferansta, farklı alanları kapsamak üzere 7o milyon dolar yardımda bulunacağını açıklamıştır. Ayrıca Türkiye’de gönüllü yardım derneklerinin Afrika’ya dönük projeleri bulunmaktadır.

Sahip olduğumuz geçmişin
izleri Afrika’ya kadar uzanmaktadır. Gelecek yıllarda önemi artacak olan bu coğrafya ile yakın ilişkiler diplomatik münasebetler arttırılmalı ve bu süreçte geçmişten gelen ortak paydalara vurgu yapılmalıdır.

Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti mevcut alanının ötesinde doğal sınırları çok büyük olan bir devlettir. Bunun ana sebebi sahip olduğu geçmiş ve bu geçmişin getirmiş olduğu avantajlardır. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke, yukarıda saymış olduğumuz alanların tamamında kendi potansiyelinden kaynaklı bu denli yoğun nüfuza sahip olamaz

METİN AYDIN tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…