….
“Eğer bir mektup yazmaya karar verseydim, bunu bir kişiye yazmazdım.
İçine sancılarımı şikâyetlerimi yazacağım serzenişim olurdu, yalanı, riyayı, hırsı, sevgisizliği hayatına yerleştirmiş tüm insanlara”
Derdim ki;
Hani böyle kasırga misali esip geçerken yıktıklarınız var ya, hani ben ben diyerek böbürlenen o nefsiniz, hani ruhunuzu bile hapsettiğiniz o gururunuz, hepsini bir kenara koyarak okuyun…
Sadece ne kadar zaman yaşadığınızı hesaplayarak ne kadar daha yaşayacağınızı bilemezsiniz, ama yaşadıklarınızdan öğrendiklerinizi toplayabilirseniz, o bilgileri gerçekten doğruya hedeflerseniz, belki de bu kadar hoyratça harcanacak zamanınızın olmadığını fark edeceksiniz…
Her birinizin diline pelesenk ettiği “yalan dünya geldi gidiyor” gibi kendinizin bile inanmadığı sadece söyleyerek hafifletici sebepler yarattığınız aldatmaca içinde yuvarlanmanız, ne dünyayı yalan ediyor ne sizi doğruya götürüyor.
Madem bu dünya yalan madem her şey boş neden bu kıran kırana benlik savaşı?
Ben daha iyi konuşurum ben daha iyi giyinirim ben daha çok bilirim, hep ben hep ben…
Ve ben çok üzgünüm…
Bunları herkesin fark etmesi için böyle bir mektup değil de keşke çok daha tesirli çok daha çabuk intikal edebilecek bir yöntemim olsaydı, ama yok…
Hep güzel şeyler yazıyorsunuz güzel şeyler söylüyorsunuz, neden güzel yaşamıyorsunuz?
Nedendir bu itişme? Kime sorsak doğrudan yana kime sorsak barış diyor peki kimler yalancı kimler savaşıyor?
Çünkü riyakârsınız, çünkü sevginiz az, çünkü doğruya gücünüz yok, çünkü yalancısınız sözlerinizle tavırlarınız aynı yerde değil…
Kimi zaman yanlışlara isyan eden bir ses çıkıyor kendince “gür”…
Belki içinizden takdir ediyorsunuz, ama asla doğrusun demiyorsunuz, “o” yalan çukurunda doğruyu savunmaya çalışan biridir, onca çarpıklığın arasında düz çizgi…
Çok zaman barındırmazsınız aranızda, onda içinizdeki doğruyu görmekten rahatsız olursunuz, o sizin yapamadığınızı yapan yürektir ya, yaralar sizi, istemezsiniz…
Yaşadığınız hayatı kirleten sizsiniz bu oyunu oynayan sonrada içinde kaybolan siz, vazgeçemediğiniz çıkarlarınız uğruna feda ettiğiniz değerleriniz.
Ne kadar yazık…
Sizlerin bu hayat felsefeniz beni belki enterese etmeyecek ama beraber yaşadığımız dünyayı paylaşıyoruz ya ve ne yazık ki sizler çoğalıyorsunuz ya, bu yüzden de güzel insanların canı acıyor yaralanıyor ya, onadır hayıflanmam…
Yoksa “her koyun kendi bacağından asılır”der çekerdim ipi görmezdim sizleri.
Satırlarıma son vermeden önce diliyorum ki;
Bir sabah uyandığınız da hayatın bu kadar ucuz değerlere feda edilmeyeceğini anlarsınız, diliyorum ki o güzel sözleri sadece söylemez de yaşarsınız.
“eğer yazmaya karar verseydim bunları yazardım…”
KÜFRÜM…
Fikrimin şühedasıydı gerçekler
Ne kadar büyüktü oysa savaşım
Şimdi…yalan ordusuyla kalışım..
Aslına mugayir “insanlar”
“insan” demeye utandıklarım…
Güncesiz hayatımda tek gerçeğim
____çözülmeyen riyakârlıklar…
Her zalim bir mazluma musallat
Sebepsiz değil isyanım
Bütün silahların karşısındaydım
______vuruldum…
Siyaha boyandı düş kırıntılarım
Ah ediyor ruhum, derin çığlıklarım
Hani erdemdi dürüstlük?
___________kaç paraya satıldı bu “insancıklar”?