Cennette son hazırlıklar yapılıyordu. Çok uzun yıllar önce ahirete göçmüş Bay Adaletçi tekrar dünyaya gönderilecekti. Bu ilk kez oluyordu ancak görevi çok mühimdi.
Bay Adaletçi ünlü sözünün sonuna bir kelime ekleyip hemen dönecekti. Bu söz özellikle bir ülkede çok kullanılırdı ancak sözün gereği yapılmazdı. Bay Adaletçi’ye bu görevi için gizli güçler ve emrine de bir melek verildi. Beraber indiler o ülkeye. Doğruca bir mahkemeye gittiler. Girişte kocaman ‘Adalet mülkün temelidir’ yazıyordu. Acı acı gülümsedi Adaletçi… Dışarı çıktılar. Ülkede çokça olan bir kahvehaneye yolları düştü. Oturup çay istediler. Çayları yudumlarken yan masada oyun oynayanlara kulak misafiri oldular.
‘Adalet yok bu ülkede’ diyordu biri. ’Gücü olanın borusu öter. Gücü ele geçiren adaleti unutur. Hasmıyla adil olarak mücadele etmez. Zayıfken adalet ister, güçlüyken zalim olur.’. ‘Çok doğru.’ dedi diğer kişi. ‘Görmüyor musunuz olanları. Yıllarca hak hukuk diyenler yönetime gelince nasıl da unuttular eski iddialarını. Bazı şeylerle mücadele edeceğiz diye nasıl da hak yediler, zulüm yaptılar.’.
Yardımcı melek dayanamadı ve ‘Peki hiç itiraz edip doğru yolu gösteren yok mu?’ diye sordu. ‘Genel olarak’ dedi üçüncü oyuncu, ‘Herkes belli bir hedef için her şeyi mübah görüyor. Yani adalet, dürüstlük ileri bir tarihe erteleniyor. Gelecekte o hedef gerçekleşince dürüst olacaklar herhalde. Belki…’. İlginç dedi Bay Adaletçi, bu ülke gerçekten benim sözümü hak etmiyor. Dışarı çıktılar ‘Hemen bu gece bu işi bitirelim.’ dedi Adaletçi.
Gece yarısı işlem bitti. Bay Adaletçi ve melek cennete döndüler. Ertesi sabah o ülkede Adalet mülkün temelidir sözüne fakat kelimesi eklenmişti. Adalet mülkün temelidir fakat…