İnsanlar bu zorlukları aşmak için yeni teknikler geliştirmişler, bu teknikleri uygulayarak diğer insanlara da yön vermişlerdir.
Milenyum çağının en büyük sorunlarından biriside insanların günlük hayatın stresinde boğularak kaybolmasıdır. İnsanlar toplumda daha iyi bir yer edinebilmek için kendilerini geliştirmek zorunda kalmışlardır. Bunun için insanlar kişisel gelişim sağlayan kurslara psikologlara ve çok fazla kişi tarafından yazılan kişisel gelişim kitaplarına yönelmişlerdir.
Çok fazla sayıda diyorum çünkü piyasada o kadar fazla kişisel gelişim kitabı var ki sanki her eline kağıt kalem alan bu kitaplardan yazıyor. Bu kitaplar birbirinin aynısı olabiliyor veya çok farklı görüşler içerebiliyorlar. Kitaplar tamamen yazarın dünyaya olan bakış açısını yansıttığı için kişinin üzerinde ki etkisi birkaç gün içerisinde kayboluyor veya kalıcı psikolojik rahatsızlıklara bile sebep verebiliyor. Bir kitapta, başarı için insanların üzerine basılması gerektiği yazılırken diğer kitapta sevgi ve hoşgörü bir başka kitapta ise kendine güven gibi terimler yer almaktadır.
Peki bu kitapları yazan yazarlar bu işin eğitimini almışlarsa bu farklılıklar niye? İki kere iki dört etmez mi?
Şöyle bir yaklaşım sergileyebilirsiniz ‘kişilerin sorunları farklılıklar gösterdiği için bu kitaplarda farklı’. Öyleyse bu kitapları okuyanlar için, bir kullanma talimatı olmalı veya yazarla irtibatı ( okura, yazar okuyabilirsin diye birebir izin verecek ) sağlanmalıdır.
Günümüz insanları kişisel gelişim kitaplarından fazla bu işin ehli olan psikologlara veya bunun eğitimi verilen kurslara giderlerse kitaplardan daha fazla faydalı olduklarını göreceklerdir. Bu kitaplar insanlara, kendi ütopyaları içerisinde yaşamaktan başka bir yarar sağlamayacaktır. Başlangıç filminde ki gibi rüyalar güzeldir ama uyanmak lazım…
Benzer bir makale yazmışım bilmeden. Aynen katılıyorum.
adam haklı beyler
güzel bir yazı olmuş