Cumhuriyet tarihinin en geniş tahliye çalışmasıyla Libya’dan vatandaşlarımızın sağ salim getirilmesi…

Ordu içinde hücre şeklinde örgütlenen bir çetenin TÜBİTAK’a sızarak sınır güvenliği projelerini engellemeye çalıştığı ve 5 bin kişiyi fişlediği; bazı subayların yazışma ve konuşmalarında “sınır güvenliğinin” sağlanmasının “dağ kadrolarını” rahatsız etmesini dile getirdikleri gibi iddialar içeren 56 sanıklı “askeri casusluk ve şantaj” iddianamesinin İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesi…
Gündemde öne çıkan bu başlıklar ve kafamdaki “Kim bu dağ kadroları? Ordunun “dağ kadroları” mı yoksa bu subaylar “dağ kadroları” derken PKK’dan mı bahsediyorlar?” soruları arasında geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeydim. Bazı milletvekilleri, danışmanları ve sekreterleriyle konuştum. İşte izlenimlerim…

Sponsor Bağlantılar

Milletvekilleri yoğun çalışıyorlar. Bazı milletvekilleri seçim bölgelerinde bazıları ise Meclistelerdi… Ne de olsa seçimlere 3,5 ay gibi kısa bir süre kaldı.

Soruyorum milletvekillerine: “Nasılsınız? Çalışmalarınız nasıl gidiyor?”

“İyiyiz… Çalışıyoruz… İşler yoğun…”

Milletvekili danışmanına soruyorum: “Siz nasılsınız? İşleriniz yoğun mu?”

“Seçimlere yaklaştıkça işlerimiz yoğunlaşıyor. Meclis hareketli. Milletvekilleri heyecanlılar.”

Anlıyorum ki yeniden aday gösterilip gösterilmeme heyecanı bu.

Daha sonra bazı milletvekillerinin sekreterleriyle konuşuyorum ve diyorlar ki: “Valla akşama kadar telefon trafiği… Misafirler… Bazen oluyor ki konuşmaktan çenelerimiz ağrıyor. Yorucu bir iş…”

Bu arada milletvekillerine ziyarete gelenlerin arasında işe girmek için vekilden yardım isteyenler ve bunun için de CV’lerini vekillere getirenler dikkatimi çekiyor. Öğreniyorum ki bu CV’lerin birçoğuna bakılmıyormuş bile.

Meclis’te birkaç saatin izlenimi kısaca işte böyle…

Erden ÖZKANT