Mainz, 20.08.2013

Mısır topraklarından en son çağdaş Firavun tam da sonsuza kadar defedildi derken birden bire „Sisi“ adında bir „pisi“ kadar korkak yepyeni bir „çağdaş Firavun“ ülkeyi kasıp kavurdu. Kısa bir zaman içinde binlerce insanın kanını döken bu cani modern Firavun koltuğa öylesine yapışmış ki adeta antik çağ Firavunlarına rahmet okutacak…

Sponsor Bağlantılar

Antik çağ dönemindeki Firavunlar ile çağdaşımız Firavunlar arasında bir karşılaştırma yapmamız halinde sadece alet ve edevatın değiştiğini geri kalan her şeyin aynı olduğunu görmekteyiz.

– Antik çağ Firavunu, Hz. Musa`yı „itibarsızlaştırmak“ için ülkenin en iyi sihirbaz ve simyacılarını, bilginlerini toplatmış ve halk huzurunda ona meydan okumuştu. Musa (a.s) Allahın yardımıyla onları dize getirince hepsi secdeye kapanıp iman etmişlerdi de bunun üzerine Firavun: „Benden izin almadan Musanın Rabbine iman ettiniz ha!“, O halde ben de size her türlü işkenceyi yapıp sizi öldüreceğim demiş ve tehditlerinden sonra terör faaliyetlerine girişmişti. Modern Firavunlar da şimdilerde Mısır halkına siz misiniz bize sormadan „Muhammed Mursi“yi seçimle işbaşına getirenler o halde biz de sizin kanınızı dökeceğiz demekte ve vahşice kan akıtmaya devam etmektedirler.

– Antik çağ Firavunları kendi iktidarlarının tehlikeye gireceği haber üzerine zulmünü anaların rahimlerine kadar götürmüş ve ülkede doğan bütün erkek bebekleri katledecek kadar canavarlaşmışlardı. Günümüz Firavunları da kendi ikballeri uğruna erkek kadın, yaşlı bebek demeden insanları, savunmasız masum insanları hunharca katletmeye devam etrmektedirler.

Kadim Firavunlar ile çağdaş Firavunlar arasındaki benzerlikler elbette bunlarla sınırlı değildir. Ne ki biz bu kadarının bile yeterli fikri verdiği kanaatindeyiz. Dolayısıyla Firavunlar ölse de „Firavunluk“ devam ediyor. Yanlız çağımız Firavunlarının bir kısmı kendilerini „Müslüman“ olarak tavsif ettikleri için ve en azından Hz. Muhammed Mustafanın (s.a.v) son peygamber olduğu hakikatinden hareketle nasıl olsa bir daha peygamber gelmeyecek diye bazen antik Firavunlardan bile daha zalim olmaya kalkışabiliyorlar. Halbuki bu sosyolojik yasa Allahın kulları için takdir ettiği en önemli yasalardan biridir. Bir yerde Firavunlar varsa onların karşısına er yada geç ama mutlaka „MUSA“ lar çıkar ve çıkacaktır. Zira bu Allahın sünnetidir, yani değişmez yasalarından biridir.

Darbe Gerçeği

Verdiği vergilerle düşmana karşı ordu besleyen halkı müslüman ülke ordularının kendi toprağında bile operasyon için İsrail den izin alıp, halkına karşı gözünü kırpmadan kurşun sıkması belki de en acınılası durumdur. Darbe, zorbalıkla bir iktidar sağlamak olması hasebiyle „murdar“ bir iştir ve her tür darbeci de murdardır. Darbenin yanıbaşında marjinal bazı kesimler olsa bile darbecilik en büyük ahlâksızlıktır. Darbeciler insanlığın yüz karası aşağılık varlıklardır. Darbeciler hakkında daha fazlasını bile saydırmak mümkün ama esas olan darbelere destek durumudur.

Batılıların almakta olduğu tavır nedense beni hiç mi hiç şasırtmadı. Zira batı ikiyüzlü değil „ikiyüz yüzlüdür“. Demokrasi, özgürlük gibi afilli kavramlar ise sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece değerlidir. Eğer sandıktan müslümanlar çıkacaksa ve eğer terör devleti İsrail için yerlere kadar eğilmeyeceklerse olmaz olsun öyle demokrasi. Bu kadar mı, bu kadar bile değil…

Batının bizim içimizden devşirdiği batıdan fazla „batıcılara“ gelince açıkçası onlar daha bir çirkef, daha bir acayip ve daha bir garip. Hâlâ birileri çıkıp gezi ruhu neden Mısır için sokaklara dökülmez diye sorabiliyorsa ben sadece yuh! Diyebilirim. Gezinin ruhu imiş, peh! Peh! Gezi denen şeyde ille de ruh arayacaksanız darbeci bir ruh arayın. O zaman böyle fuzuli sorular sorup da güya demokrasiye tarafım gibi şeytanlıklara tevessül etmeyin. Adam gibi ortaya çıkın „Biz demokrasi ve özgürlük taraftarıyız ancak İslâm ve Müslümanların da düşmanıyız“ deyin ve biz de size „liboş, renksiz, silik, münafık ve zavallı“ yerine „adam“ demeye başlayalım.

Darbeye Direnmek…

Oryantalist bakışla iğfal edilmiş aydın geçinen sözumona entellektüellerimiz bugüne kadar hafızalarımızı Arap karşıtı söylemle kirlettiği için sıradan insanlarımız bile Mısır halkının direnci karşısında şaşkın olduğunu ifade etmekten kaçınmıyor. Arapların pis, uyuşuk, pısırık, itaatkâr ve demokrasiden haberi olmayan zavallı yığınlar olduğu yolunda onca dezenfarmasyondan sonra insanlarımızın bu “şanlı” direniş karşısında şaşkınlık yaşamaları da tabii gözüküyor. Fakat bu sadece sapı bizden olan “baltalar” onun da bir yolunu bulmaya çalışacaklardır. Nitekim “Arap Baharı” olarak şöhret yapan otokratik yönetimlere karşı başlatılmış bulunan “halk hareketlerini” tamamen Amerikan projesine bağlayanlar artık ekranlarda arz-ı endam etmeye başladı bile. Burada batı tarafından bir kontrollü tutum sergilendiği açık ama meseleyi tamamen Amerikan komplosuna havale edenlerin dertleri sadece Araplar hakkındaki aşağılık tezlerini doğrulatmaktan ibaret. Mesele Arap meselesi de değil elbette. Araplar müslüman değil de „budist“ olsaydılar eğer bizim kalın enseli aydınlarımızın günlerce feveran edip gözyaşı dökeceklerini kalıbımı basarım.

Mesele Ne?

Elbette ki „ağaç“ falan değil. „Mısır halkı“ hiç değil. Mesele tamamen İsrail denen terör yuvasının güvenliğini sağlamak ve Müslüman topraklarındaki zenginliğin batılılara aktarılmaya devam edilmesi. Müslümanlardan istenen ise buna rıza göstermeleri. Muhammed Mursi eğer buna razı olacağını ima bile etmiş olsaydı bir kaç seçim daha işbaşında kalabilirdi. Hatta bizim laik, kemalist ve tutucu kesimden övgü de alabilirdi. Ama öyle olmadı birileri çok ama çok yanıldı. Kadim medeniyetlerden bu yana ciddi zulümlere sahne olmuş olan bu toprakların „şahsiyetli“ insanları zulme karşı şanlı bir direniş başlatmışlar ve bu direnişte insaf ve vicdan taşıyan milyonlarca insanın da övgüsüne mazhar oldular.

Bu yazıyı yazarken çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. Bir yandan mazlumlara yardım edememenin burukluğu ve diğer yandan zalimlere karşı öfkemden olsa gerek çok karmaşık duygular içindeyim. Dua ve protesto dan başka elimizden bir şey gelmiyor diye öfkem daha bir kabarıyor. Tek tesellim Yüce Allahın direnenlerin mutlaka kazanacağına dair verdiği garanti. Azgınlıktan kuduran Firavunun sarayına „Musa“ gönderen Allah, kudurmuş çağdaş Firavunlara da elbette „Musa lar“ gönderecek. Firavun Kızıldenizde boğularak can verdi. Modern Firavunlar da evvel-Allah Müslümanların tükürük denizlerinde boğulacaklar.

Hangi gerekçe ile olursa olsun halkı yok sayarak darbe yapan satılık vatan haini bütün darbecilere „lânet“ olsun!

Darbeciler karşısında onur ve şerefleriyle sapasağlam durup direnen Nil havzasının kahraman evlâtlarına „selâm“ olsun!

Baki Selam ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya