Benim de öğrencisi olma onurunu, gururunu yaşadığım ve 4 Aralık’ta kuruluşunun 152. yılını kutlayan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) öğrencisi Ozan Gündoğdu, emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun Hopa’da ölümünün ardından, Ankara’da yapılan eylemde 4 arkadaşıyla birlikte gözaltına alındı 31 Mayıs 2011 günü. Ve 3 Haziran’da da tutuklandılar arkadaşı Çağdaş Ersoy ile birlikte.Çok sevdikleri uzun saçları kesildi ikisinin de. Bunun üzerine, dışarıdan arkadaşları da onlara moral vermek için saçlarını kestirip bir fotoğraf çektirdiler ve bu fotoğrafı da, onlara gönderdiler. Aylar sonra hazırlanan iddianamede, Ozan ve Çağdaş’a moral vermek için saçlarını kestiren ve 31 Mayıs’taki eyleme katılan bu öğrencilerin, Çağrı Yılmaz, Hikmet Tanıl ve Can Kaya’nın, tanınmamak için saçlarını kestirdikleri yazıyordu!
84 sayfalık iddianamedeki deliller de garipti.
Zira öğrencilerin bağlantılandırıldıkları örgüt, bugün hayatta olmayan THKP- C idi. Ayrıca öğrencilerin evlerine yapılan baskınlarda ele geçirilen örgüt üyeliği delilleri de ‘Komünist Manifesto’ gibi kitap ve sol dergilerdi…
…
Ozan Gündoğdu, AKP’li Burhan Kuzu’ya geçtiğimiz yıl Mülkiye’de yumurta atanlardan olduğu için ayrıca yargılanıyor.
Henüz 20’sindeki bu gençler yargılanıyorlar.
Dava, 9 Aralık’ta, yarın, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Mülkiyeliler, bugün 13: 30’da Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü önünde yarın da Ankara Adliyesi önünde olacaklar öğretim elemanları ve tutuklu öğrencilerin aileleriyle birlikte.
Ayrıca öğretim elemanları ve Mülkiyeli öğrenciler, yargılanan arkadaşlarına destek için saçlarını kestiriyorlar.
…
Geçen gün bir arkadaşımla konuşurken bu olaydan bahsetti.
Umutsuzluğunu dile getirdi.
“Bu ülke nereye gidiyor” diye sordu.
Arkadaşım, Ergenekon gibi davaları sonuna kadar destekleyen ama hakkaniyeti de elden bırakmayan birisi.
Doğal olarak bu gençlere de üzülüyordu.
…
Gençlik…
İnsanın bu yaşlarda kanı kaynar, hata da yapar.
Özellikle Mülkiye gibi bir okulun öğrencilerinin kanları daha da hızlı ve heyecanlı akabilir.
Zira onlar, bir şeyleri değiştirmek için tüm çabalarını sarfederler.
Kimisi eylemlerle…
Kimisi şiddetle, anarşiyle…
Kimisi kalemle…
Kimisi çalışıp daha iyi yerlere gelmek düşüncesiyle…
Ama bu gençlerin ortak özellikleri, bu ülkedeki bazı şeylerden rahatsız olmak ve bu rahatsızlıklarını da bir şekilde ortaya koyarak sorunların çözülmesini sağlamaya çalışmaktır.
Fakat buna karşın bir tedbir olarak uygulanması gereken tutukluluk, sürekli olarak birçok kişiye uzun süreli uygulanmaktadır.
Saç kestirmek…
Bugün, davası görülecek olan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün, PKK’lı denilerek 22 aydır içerde tutulmasına neden olan puşiler…
Flamalar…
Suç delili olarak gösteriliyor.
Slogan atan öğrenciler, terör örgütü üyeliğinden yargılanıyorlar.
Biliyoruz ki bu ülkede, “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açtıkları için 2 üniversite öğrencisi aylarca içerde yattılar.
Şimdi Mülkiyeli öğrenciler için de aynısı olmasın.
Bırakın gençler eylemlerini yapsınlar, isteklerini ve görüşlerini dile getirsinler, pankartlarını açsınlar.
Kendi gençliğinden korkan ve bu gençlerin özgürlüklerini ellerinden alan bir ülke de iktidar da olamaz çünkü.
Tabii bu arada elbette kimi öğrenciler, çeşitli terör örgütleriyle dirsek teması halinde olabilir, birileri tarafından yönlendiriliyor da olabilir.
Ancak bu öğrencilerden dolayı slogan atan, eylemlere katılan, görüşlerini ifade eden her öğrenci için terör örgütü üyesi, Ergenekoncu ve provokatör muamelesi yapılması yanlıştır.
Zira bu aynı zamanda, kendi fikirleriyle hareket eden ve bazı şeylere başkaldıran öğrencilerin zekalarına ve cesaretlerine de hakarettir.
Görmüş olduğunuz davetiye, yargılanan gençlerin ailelerinin hazırlamış oldukları bir davetiye. Düğün davetiyesi değil…
Yorumlarınız için teşekürler…
Ayrıca blog sitesini ben de gördüm.Ben hazırlamadım ancak kim hazırlamışsa güzel hazırlamış, emek harcamış. Emeği geçenlere teşekürler…
Sayın Erden bey erdenozkant.blogcu.com/ siteniz güzel olmuş. derli toplu yayınlarınız var. Ayrıca derin düşünce sitesinde de yazılarınız takip ediyorum. süper derin yazılar. mütefekir insanımızın azaldığını düşünürken sizin varlığınız bana ümit oldu. teşekür ederim
Hayvanlar âleminde bile mutlak hüriyetin bulunduğunu söylemek zordur. Dikatle bakılırsa, onların hayatlarında da sevk-i ilahî ile bir takım kuralara riâyetin olduğu görülür. Başkalarına zarar vermeden insan sınırsız hür olmalı; zarar varsa hüriyet biter.
Evet, insan var olduğu günden bu yana hep hüriyet arayışı içinde olmuştur Sayın Erden Bey, Bu arayış yer yer onun kendi iradesini sezişi ve onu tam gerçekleştirmeye çalışması, zaman zaman da dinle, devletle, hatâ örf, âdet ve ahlâkla savaşması şeklinde cereyan etmiştir. Bizden evel dünyanın değişik yörelerinde, bilhasa Batı’da bir çeşit serâzadlar hüriyeti yaşanmış; ama bu aşırı ve çılgın hüriyet anlayışının bir kısım insanî değerleri tahrip etiği ve kendi aleyhinde işlediği görülmüştür. Bu itibarla, umumi manada Batı’nın da öyle bir özgürlük anlayışından memnun olduğu söylenemez. Ne var ki, bizim de aralarında sayılabileceğimiz taklitçi toplumlar, iradelerinin hakını verememeleri sebebiyle, o yanlış özgürlük arayışına tutulmuş ve başkalarının tezgâhlayıp sahneye sürdüğü meşgalelerle ömür tüketmeye mecbur olmuşlardır. Şu anda hüriyet diye bize yuturulan kavram sınırlı ve bir tezgahın sonucudur. Gerçek hüriyet “insanın Alah’tan gayri hiçbir şey ve hiçbir kimsenin boyunduruğu altına girmemesi, hiçbir şey karşısında baş eğmemesi” dir.