Anlamaya başlıyorum;
Acının ne demek olduğunu.
Anlıyorum,
Dost olarak neden sadece kitapları seçtiğimi.
Yalnız ve sessiz bir ovada
Benzi solmuş bir Rum’un
Sandalına biniyorum
Ona orada ne işi olduğunu sormuyorum
İlerliyoruz usul usul
Yüzünde yılların cevabı çizilmiş
Ne kadar derin ve manalı
Öfkesini denizden alıyor
Kürek çekişinden belli
Biz ilerledikçe,güneşte yanımızdan geliyor
Rum’â sormak geliyor içimden;
Hayat nedir? diye
Dertli, kederli bakışlarında,
Hayatı çözmüş bir filozofun karşımda oturduğunu hissediyorum
Bu düşünceler içinde
Minik sesler beliriyor dudaklarımdan
Üstad… Hayat nedir?
Kederli gözlerini bana dikiyor
Tatlı ama acıtan bir tebessüm bırakıyor gökyüzüne
Hayat diyor;
Hayat uçurumdur.
Kimisi çıkmak için uğraşır,
Kimisi atlamak için.
Atlayanları anlatayım ben sana
Çünkü hiç en tepeye ulaşamadım
Göçtüm, yıkıldım
Sahtelerle uğraştım ömrüm boyunca
İhaneti tattım hayır yolunda
Çiçekler yolladım her seferinde
Yanıt hep taş oldu
Alnım kanadı,görüyorsun ya!
Hüzün, rakı, keman ve ben
Tek dostlarımdı bunlar benim
Rakımı yudumlarken
Kemandaki hüznü tattım
Yalnızlığı sevdim aslında dostum,
Hırsımı,sulardan aldım
Çok seferler beni yutmasını istedim suların
Delice bir arzuyla ölmek istedim
Nedendir sonra vazgeçtim
Sonsuzluğa adım atmak isterdim
Ruhumun iç çekişmesini durdurmak isterdim
Hemde çok isterdim…