SPOR SAĞLIĞA ZARARLIDIR

Ülkemiz dünyadaki en genç nüfuslardan birine sahip olsa da bunu savunma alanında veya işgücünde birer avantaj olarak görmekteyiz. Bu gençlerin birer sporcu olabileceği açıkçası pek de aklımıza gelmez. Sanırım bunda babalarımızın ”benim oğlum okuyacak doktor olacak” sözünün büyük payı var. Ya da annelerimizin ”aman çocuğum, ne basketi, otur dersini çalış” nasihatlarının. Bu klişelerin nedeni ise, ülkemizin çok da gelişmiş olmamasından dolayı, ebeveynlerimizin en kısa yoldan meslek sahibi olmamızı istemeleri, çocuklarını futbol sahalarındansa, üniversite sıralarında görmeyi hayal etmeleridir. Ee malum bizler de Afrikalılar gibi doğuştan atlet ya da Amerikalılar, Litvanyalılar gibi doğuştan basketçi, Japonlar gibi de savunma sporcuları olarak doğmayınca da haliyle kaybolup gidiyoruz spor camiasında.
Mesela biz Wimbeldon’da Federerle sevindik, Sharapova’nın bacakları ihtişamlı geldi bize; Şampiyonlar Ligi finalinde hep Barcelonayı tutmak zorunda kaldık belki de, Formula 1’i İstanbul’a getirdik de bizden birini göremedik şampanyalar içinde, Bizler euro ligde final-four’da bir Efes’i izledik o da içki adıymış, Anadolu efes oldu artık. Tiger Woods dünyanın en zenginiymiş de öyle duyduk golfün adını. Millet birbirine kılıç sallarken, 3. dünya savaşı çıktı sandık adı eskrimmiş. Masa tenisini hep Japonlar gibi oynuyoruz sandık ama raket delikmiş. Bir dünya 3.’sü olduk futbolda, herkesin saçlar Ümit Davala; sonra dedik bunun gerisi gelir o da son dünya kupamızdı belki, kim bilir? Ian Thorpe’u izledik yüzerken, düşündük ben koşarak geçermiyim diye? Millet 100 metreyi 10 saniyenin altında koşarken biz de şehir içinde 100’le giden arabanın yarattığı faciayı izledik. Mahallede Mehmet’e sırık dedik Yelena İsimbeyava gitti sırıkla 5.06 atladı; çüş dedik. Biz iyi atarız Seyit onbaşının torunuyuz dedik de atıcılıkta bir madalya getiremedik. Sokaklarda efelendik; karetede, tekvandoda dayağı yedik. Eee biz ne ettik de bu hale geldik?

Sponsor Bağlantılar

Sorunun cevabı çok basit: EMEK OLMAZSA YEMEK OLMAZ!… Nasıl ülkemizde günde 8 saat ders çalışanlar derece yapıyorlarsa, pek tabiki bir sporcuda her gün 8 saat çalışarak dünya şampiyonu olabilir. Yetenek dediğinizi duyuyorum. Ee elbet birimiz yetenekliyizdir öyle değil mi? Mesela ben düşünüyorum, matematik çalıştığım kadar masa tenisi oynasaydım 2012’de Londra’da olamazmıydım diye; sanırım cevabım: olurdum! Yani tüm mesele sporu 1. dereceden göremememizde, spora zevk olarak bakıp; profesyonel düşünemememizde.

Yok mu peki doğuştan sporcularımız? Pek tabiki var. Neredeler onlar? Ahh sönüp giden yıldızlar… Ve onlara yeterli imkanı veremeyen devletimiz; gerekli desteği vermeyen bizler… Eşref Apak; kendisi çekiç atma olimpiyat 3.’müz doğru düzgün antrenman alanı yoktu, İpek Şenoğlu; tenisçi, Wimbeldon seçmelerine göndermek için sponsor krizi yaşandı. O sponsorlar gitti Matias Delgado’ya 5 milyon saydı. Adem Bereket, Hüseyin Özkan, Hamide Tosun, Atagün Yalçınkaya, Taner Sağır, Sedat Artuç, Bahri Tanrıkulu, Mehmet Özal, Aydın Polatçı, Ramazan Şahin, NİHAT DOĞAN, Sibel Özkan… Kimdir bunlar tanırmısınız? Nihat Doğan malumunuz da diğerleri bizim son 3 olimpiyattaki madalyalı sporcularımız… EE işte biz de bu kadarız. Yıldız bayan voleybol takımımız dünya şampiyonu oldu. Oldu da ne oldu? Yağdır altınları… E sonra… Bir dahakine alırsın eski Beşiktaşlı Bobo’yu…

Yukarıdaki tablo böyle ama zannetmeyin hep böyle… Pek tabiki bizim de dünya şampiyonluklarımız, uefa kupamız, engelli sporcularımızın basketbol şampiyonlukları ve daha bir çok başarımız var lakin potansiyelimiz daha da fazla… Artık bu ülkede Wimbeldon elde Türk bayrakları ile izlenmeli, 10 sene de bir değil her daim yüzümüz gülmeli…

SİZ BAKMAYIN BAŞLIĞA; SPOR ÇOK GEREKLİ…