TAHİR EZGİ – NECMETTİN IŞIK
Tire işareti “-“ ile oluşturulan birleşik kelime “ulus-devlet”, güven verici ve sıcak bir duygusal düşünce olan ulusla devletin biraz mesafeli ve soğuk gerçekliğini birleştirir. Bu mayhoş karışım, tarihsel ve dil bilimsel hayal gücünün lezzetlerinden biri olarak görülebilir. (G. BAUMANN 2006, s. 35)
Ulus-devletin en önemli parçası olan “ulus” kavramı üzerindeki kavram kargaşası ulus – devlet tanımı üzerinde farklı anlamlar doğurmaktadır. Başka bir deyişle ulus-devletin tanımı ulusun algılanış biçimine göre farklılık göstermektedir.
Çok kaba olarak, ulus-devlet ; siyasi iktidarın belli bir tarihsel aşamada büründüğü yapısal biçim, ulus ; bu yapılanmanın meşruiyet kaynağı olan kurgu, ulusçuluk; bu meşruiyet kaynağını tek geçerli siyasi değer olarak kabul ettirmeyi hedefleyen bir siyasi akım olarak algılanabilir.1
Bu çalışmada açıklanmaya çalışılan kavram ulus-devlet kavramıdır.
Ozan Erözden’in ulus-devlet tezinde değindiği gibi “ulus-devlet kendisinden önce var olan siyasi yapılanmanın kurumları üzerinde yükselmiş, bu kurumların içeriğinin düşünsel ve yapısal sıçramalarla dönüştürülmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.”
Ulus-devleti tanımlamak için şüphesiz devleti oluşturan ulustan ne anlaşıldığını net bir şekilde ortaya koymak gerekir. Bir birlik kurgusu olan ulusu topoğrafik unsurlara ve etno-kimliğe dayandırmak mümkündür. Siyaset bilimciler nezdinde bu tanımlamalar antogonizmik açıklamalara dönüşmüştür.
Ulus, üyelerinin bir devlete sahip olduğunu düşünen veya bir şekilde düşündürten, yani buna karşı özel bir sorumluluk taşıyan bir ya da birden fazla etnik gruptur.2
Modern ulus, modern devletle birlikte oluşan tarihsel bir kategori ve siyasal toplumsal örgütlenme biçimidir.3
Bir başka tanıma göre ise Adam Smith, ulusu ; bir ülke topraklarında örgütlü herhangi bir siyasal birim olarak tanımlamaktadır.4
Connor’a göre ulus, asıl ortak bir atadan gelme inancına sahip toplumların yaşam alanıdır. Ulusu tek bir ölçüte, ortak atadan gelme ölçütüne bağlayarak, ulus ile etnik grup arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaktadır.5
Aşağdaki İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Rusça gibi Hint-Avrupa dilleriyle Arapça ve Çince dillerinden oluşan 12 dildeki sözlük tanımlarına dayanılarak hazırlanan bu çalışma Connor’u desteklemektedir.
ETNİK GRUP |
ULUS |
Soya dayanır |
Soya dayanır |
Genellikle görünüşten ayırt edilebilir |
Genellikle görünüşten ayırt edilebilir |
Kültürel özellikleri paylaşır (dil, dış görünüm vs.) |
Kültürel özellikleri paylaşır (dil, dış görünüm vs.) |
Doğuştan kazanıldığı söylenir |
Doğuştan kazanıldığı söylenir |
Kader birliği ve bir tür siyasi örgütlenme oluşturur |
Devlet temelinde kader birliği yatar |
Her iki kavramın ne anlama geldiğini göstermek için aynı ölçütler kullanılmıştır.6
Ulusla ilgili yapılan bu tanımlamaların varlığı kadar, ulus/ulusal – devlet kavramlarının çıkış noktasıda çok büyük önem arz etmektedir.
Özellikle 17. yy’ dan itibaren krala ve elitist tekelci aristokrasiye karşı ‘ulusal egemenlik’ adına hareketlenmeler başladı. Bu hareketler Avrupa ve Amerika Devrim’lerine taban hazırladı. Meşruiyet kaynağını gökten yere indiren Makyavel anlayışla beraber baskın olan din, soy, kral vs. kavramlar laiklik, millet, ulus/ulusal-devlet gibi kavramlarla ikame edildi.
Hobbes’in tanımında da gördüğümüz gibi “egemenliğin en üstün iktidar olduğu” teorisinin pratiğe döküldüğü bu dönemde dilsel araştırmaların ışığında diğer AydınlanmaDüşünürlerinin eserlerinde ulus ve vatan (patria)7 kavramları özgürlükle eş anlamlı bir içeriğe sahip olmaya başladı.
Godechot’un da belirttiği üzere ulusal egemenlik adına başlayan hareketlerin oluşturduğu devrimler silsilesine, ulus-devletin çıkış noktası olarak baz alınan Fransız Devrimi’ni son halka olarak görmek yanlış olmaz.
Evrenselci yanı ağır basan, ancak içinde barındırdığı Fransa merkezli uluslar nedeniyle şizofrenik bir özellik taşıyan bu ulus kavrayışı kısa süre içinde geçerliliğini yitirir. Ulus egemenlik tacını donanışından kısa bir süre sonra yoğun bir içerik değiştirerek taşıdığı evrenselci değerleri birer birer terk eder.8 Akabinde bir yanda Avrupa merkezli ulus-devlet oluşumu etnisiteye dayandırılırken, diğer yanda topoğrafya menşeili bir Amerika Ulusal Devleti oluştu. Amerika’nın coğrafya bazlı bir ulusal-devlet olarak ayrı başlık olarak alınmasının sebebi, kıtadaki ulus bilincinin etnik kökene dayandırılamadığından (geç keşfedilmesi, ortak atadan gelmeyen melez halkın var olması vs.) coğrafik değerlerinin ön plana alındığı bir SÜPER ETNİK AMERİKALI üst kimliği ile aynı potada eritilmiş ulus ve Amerika Ulusal Devleti yaratıldı.
Herkesin ataları karışık ise herkesin bugünkü kimliği aynı olur: Süper Etnik Amerikalı9
Yukarıda özellikle farklı birer terim olarak kullanılan ulus-devlet ile ulusal-devlet kavramlarının ayrımlarını net olarak açıklamak gerekir. Günümüzde dahi siyaset bilimi terminolojisinde etnik unsura bakış açısından kaynaklı bu iki terimin karıştırılması veya birbirinin yerine kullanılabilir terimler olarak görüldüğü hatası sıkça yapılmaktadır. Bu yanlış ifadeleri giderebilmek için ulus-devlet ve ulusal-devlet tanımları şu şekilde yapılabilir.
“Ulusal devlet” (national state), egemenliğin ulus’tan/millet’ten kaynaklandığını söyleyen devlet türüdür. Egemenliğinin Tanrı’dan kaynaklandığını söyleyen Kral’ı düşüren Avrupa burjuvazisi tarafından ortaya atılmıştır ve 1789’a tarihlenir. “Üniter devlet” (unitary state) ise, bununla ilgisizdir; kısaca söylersek, federal olmayan devlet türüdür. Ülkenin çeşitli bölgelerine haklar/ademimerkeziyet getirmek gerektiği zaman, bunları başkentten verir veya geri alır. Demokrasiye aykırı değildir. Aykırı olan, “ulus-devlet”tir.10
“Ulus-devlet” (nation-state), 19. Yüzyılın ikinci yarısına tarihlenir. 1789’dan itibaren ulusal devleti kurmuş Avrupa burjuvazisi, artık komşu ulusal burjuvazilerin emperyalist rekabeti karşısında kalmıştır. Mücadele için, bütün halkın bilakaydüşart desteğini hükümetin arkasına alacak biçimde “kılçıksız” bir ulus yaratmak lazımdır. Mesela 1863’te, yani emperyalist yayılmanın arifesinde bile Fransa’da her 5 vatandaştan 1’i tek kelime Fransızca bilmemektedir. Onun için, ulus-devlet sınırlara dikenli tel çeker. Bu telin içinde, feodal dönemden kalma azınlıkları (yani alt kimlikleri) asimile etmeye girişir. Dışta da emperyalizme soyunur. Yani, tanım isterseniz: “Ulus-devlet, kurmak istediği ulus’un tek kimlikli olduğunu iddia eden ve bunu sağlamak için de asimilasyon ve/veya etno-dinsel temizlik yapan devlet türüdür”.11 Ulus-devletin bu aşamada kullandığı sistematik ve planlı siyasi akım ‘uluslaştırma’ ideolojisidir.
Bir başka örnekte ise İtalyan Birliği Hareketi Risorgimento’nun önde gelen liderlerinden Massimo d’Azeglio’nun 1860 yılında “İtalya’yı oluşturduk, şimdide İtalyanları oluşturmalıyız” dediği bilinir.12
Tanımlarda da görüldüğü gibi ulus-devletin ulus perspektifi; mükemmel kusursuzluk çabası güttüğü halk topluluğudur.
Ulus-devlet açısından mükemmel kusursuzluk, türdeşliği ifade eder. Bu türdeşlik düşüncesinin ayrıntılarına inildiğinde, ulusun aynı dili konuşan, aynı soydan gelen, aynı dile mensup, aynı kültür ve tarih mirasını paylaşan, ortak düşmanları bulunan bir insan topluluğu olarak kurgulandığı görülür. Kurgudaki mükemmel ulus-devlet, böylelikle tüm parçaları birbiriyle uyumlu bir birliktelik oluşturan türdeş bir bütün olarak karşımıza çıkar.13 Bu kurgudaki mükemmelliği oluşturabilmek için en çok kullanılan ve kapsayıcı olup aidiyet duygusu yaratan argüman ise dil asimilasyonu sonucu oluşturulmaya çalışılan ‘ortak dil’ projesidir.
Açıklamalardan da anlaşılacağı gibi ulusal egemenliğin varolmaya başladığı dönemden sonraki devlet anlayışı olarak benimsenen siyasal kurumsallaşmış ulusal/ulus – devlet anlayışları arasında çok az fakat baskın nitelikli nüans farklılıkları bulunmaktadır. Aydınlanma sonrası kısa dönem tarihteki ortak amaç Kral-Devlete karşı yapılan ulusal egemenlik mücadelesi olduğu için bu kısa dönemde ulus-devlet ile ulusal-devlet arasında bir fark olmadığı biçimde kullanılması, her ikisi de ‘özgürlük’ tabanlı olduğu için uygun karşılanabilinir. Fakat Baskın Oran’ın da belirttiği gibi ulus-devlet ve ulusal-devlet ayrımı 19. yy’ın ikinci yarısından sonra homojenleştirilmeye, tektipleştirilmeye çalışılan ve artık ortak çıkarın ulusal egemenlik değil, etno-dinsel tabanlı oluşturulan ‘ulusun egemenliği’ nin savaşıdır ki, bu tarihten itibaren bu ayrıma itina ile dikkat edilmesi gerekir.
ULUSAL DEVLET: Belirli sınırlar içerisinde biraraya gelmiş toplumun meşruiyetini ‘ulusal egemenlik’ iradesine dayandıran yurttaşlık sistemi ile çalışan, demokratik öğeleri içselleştirmiş kurumsal siyasi yapıdır.
ULUS DEVLET: Belirli sınırlar içerisinde baskın etno – dini iradenin politikalarıyla bir araya getirilmiş (kapitalist ekonomi ve milliyetçi ideolojinin çakıştığı alanda) ve meşruiyetini yarattığı tektipleştirilmiş ‘ulusun egemenliği’ iradesine dayandıran kurumsallaşmış etno-sentrik baskıcı güç tekelidir.
Oluşturulan bu devlet şekillerinin kapsayıcılığı, kendi içlerinde bir araya gelmesinin mümkünlük dereceleri ve ömürlerini etkileyen faktörlerini göz önüne alarak, kendi iç dinamiklerini iyi analiz ederek bekaları hakkında öngörüde bulunulabilinir. Ulus-devletin hırpalanma nedenlerinin ve oluşum süreçlerinin daha meşakkatli olduğu görüşü siyaset biliminin birçok düşünürü tarafından savunulmaktadır. Bu konuda farklı bir bakış açısı olarak Habermas, tatmin edicibir açıklama sunmaktadır.
Habermas ulus-devletlerin oluşumunun üç farklı şekilde
gerçekleştiğini belirtmektedir. Bunlardan ilki, birbirinden ayrı olarak yaşamakta olan etnik grupların tek tek barışçıl yollarla devletleşmesi ile değil de, etnik grupların komşu bölgelerde yaşayan topluluklara, alt-kültürlere, din ve dil topluluklarına sirayet etmeleriyle gerçekleşmiştir. Bu yöntem tarihsel olarak bir ilk durumundadır. İkinci olarak, yeni kurulan devletlerde asimile edilen, baskı altına alınan ve marjinalleştirilen halk kesimleri pahasına gerçekleşmektedir. Ulus-devletler homojen bir halka dayanmalıdır. Homojen bir toplum olmadığı halde, bu tarzdaki ulus-devletler homojen toplum oluşturmaya çabalarlar. Bu süreç doğal işlememektedir ve devlet anti demokratik yöntemlere başvurabilmektedir. Üçüncü olarak ise, etno-milliyetçi akımlar sayesinde oluşan ulus-devletler ise azınlıkları aşırı baskı altında tutarlar, bunları göçe zorlarlar. Irkçı yaklaşımı benimserler.14
Ulusal-devleti oluşturan etmenlerin daha birleştirici daha hoşgörülü ve demokratik olduğu, ulus-devletin ise bileşenlerinin daha ayrıştırıcı, ötekileştirme faaliyetleri daha yoğun, anti-demokratik mekanizmalarla hareket etmeleri ve bunlardan mütevellit özellikle çok kültürlü mozaik yapı içinde bulunan devletler için büyük bir handikap olmasından dolayı ömrünün daha kısa olduğu tezini savunmak yanlış olmaz.
Egemenliğini monarşik tekel aracılığıyla gökten almadan kurumsallaşmış birer siyasi yapısı olduğundan, modern anlamdaki tüm devletler ‘ulusal devlet’ tir. Fakat tüm bu kurumsallaşmış siyasi yapılar birlikteliklerini, meşruiyet zeminini etno-dinsel tabana oturtmadığından ‘ulus-devlet’ statüsünde kabul edilmesi doğru değildir. Günümüz şartları göze alındığında tüm ulus-devletler, ulusal-devlettir ama tüm ulusal-devletler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.
DİPNOTLAR
1. ERÖZDEN, Ozan : ulus-devlet (1997) s.47
2. BAUMANN, Gerd : a.g.e s.36
3. GELLNER, Ernst : Uluslar ve Ulusçuluk (2008) s.26
4. AKSOY, Numan Durak – Dr. ARSLANTAŞ ,Halis Adnan : Ulus-Ulusçuluk ve Ulus-devlet s.35
5. ERÖZDEN, Ozan: a.g.e s.64
6. BAUMANN, Gerd : Çokkültürlülük Bilmecesi :ulusal,etnik ve dinsel kimlikleri yeniden düşünmek (2006) s.36
7. EZGİ, Tahir – IŞIK ,Necmettin : Apeiron Dergisi- sayı:1, s. 10
8. ERÖZDEN, Ozan: a.g.e s.57
9. BAUMANN, Gerd :a.g.e s.39
10. ORAN, Baskın : http://www.baskinoran.com/gazete/DIZI_1.pdf
11. ORAN, Baskın : http://www.baskinoran.com/gazete/DIZI_1.pdf
12. IŞIKSEREN, Nurhan : Modernleşme/ulus-devlet meselesi. http://www.hudutgazetesi.com/yazar/1082/modernlesmeulus-devlet-meselesi.html
13. ERÖZDEN, Ozan: a.g.e s.123
14. Alıntı. GÜNDOĞAN, Ali Osman: Devlet ve Milliyetçilik (2002) s.185. Aktaran: AKINCI, Abdulvahap, Modern ulus-devletlerin doğuşu s.65 (Dumlupınar Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi-sayı:14 – 2012)
KAYNAKÇA
AKINCI, Abdulvahap, Modern Devletlerin Doğuşu, Dumlupınar Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi, sayı 34, ARALIK/2012
AKSOY, Numan Durak, ARSLANTAŞ, Halis Adnan, Tübar XXVIII-2010-Güz, Ulus, Ulusçuluk ve Ulus-Devlet
AKTOPRAK, Elçin, Ulus Devletin Dönüşümde İspanya Örneği Modeli ve Katalonya Örneği
BAUMANN, Gerd, Çokkültürlülük bilmecesi, Dost yayınevi, ANKARA/2006
ERÖZDEN, Ozan, Ulus-Devlet, Dost yayınevi, ANKARA/1997
EZGİ, Tahir – IŞIK, Necmettin, APEİRON Dergisi, ADANA/2013
GELLNER, Ernst, Hil yayınevi, 2008
GİDDENS, Anthony, Ulus-Devlet ve Şiddet, kalkedon yayınevi 2. baskı
GÜLTİKEN, Nevzat, Ulus,Ulus-Devlet,Uluslaşma kavramlarına ilişkin tartışmalar ve Türkiye, CÜ. İİBF. Dergisi cilt:7 sayı:2 2006
HEYWOOD, Andrew, Siyaset , Liberte yayınevi, ANKARA/2011 5.baskı
SEVİNÇ, Murat, Sİyasal Bİlgİler Fakültesİ Çağdaş Devlet Düzenlerİ dersİ 7 AralIk 2011
ORAN, Baskın, Devlet Devlete Karşı, Bilgi yayınevi, ANKARA – EKİM/1994
ORAN, Baskın, Kürt Sorununda Anlatılan Fransa Masalları. Radikal, 06-11 Eylül 2009
TEKİN, Yusuf, http://haber.stargazete.com/acikgorus/devletin-ideolojik-aygiti-olarak-andimiz/haber-797348#ixzz2hhRxUjpl
www.baskinoran.com/
www.hudutgazetesi.com/
Tahir Ezgi-Necmettin Işık, Çukurova Üni. Uluslararası İlişkiler 3. Sınıfta eğitimine devam eden ve mesleki hayat hedefleri akademisyen ve bu alanda bilime hizmet etmeyi amaç bilmiş objektifliğe çok önem veren ve çalışmayı disiplin haline getiren iki akademisyen adayıyız ve geniş kaynaklı itina ile yaptığımız çalışmalarımızın değer görmesini çok önemsiyoruz.