2– Erbakan sütten çıkmış ak kaşık değil. Eğer asker tankları yürüttüyse bunların sebebini yaratan da Erbakan’dır. “Kanlı mı olacak kansız mı?” sözünü her halde ben söylemedim. Her dakika askeri kışkırtan Erbakan profilini ne için hiç kimse anlatmıyor? Hassas bir dönemde Saddam gibi, olayların dikine giderseniz olacağı budur. Hiç kimse “Tek suçlu, demokrasiye gölge düşüren ordudur” diyemez. Bu ajitasyon yapmak için kullanılan kuyruklu yalanlardan biridir. Erbakan kabadayılık yapmak yerine biraz daha siyasi davransaydı çok daha farklı bir Türkiye ortaya çıkabilirdi.
3– “28 Şubat’ta şu fişlendi bu fişlendi” diyenler bugün fişleme yapıldığını ne için yüksek sesle haykırmıyorlar. Belki de 28 Şubat çığırtkanlarıdır bugün bizleri fişleyenler. Demokrasinin kılıcı onların eline geçtiğine göre istediklerine dağıtmakta özgürler. İstediklerini kadrolu memur, istediklerini kadrolu Silivri mahkumu yapabilirler.
4– En fazla da şu hükümete göre din değiştiren insanlara acıyorum. Acaba George Bush bizim başbakanımız olsa bu acizler Hristiyan olabilirler mi? Kim bilir? Neyse dalgayı bırakalım. Ne diyorduk. Evet şimdi hatırladım. 28 Şubat anma törenleri bu yıl fazlasıyla abartılı oldu. Hadi AKP’yi anlıyoruz, siyaset gereği onların abartıya kaçması normaldir. Peki ya şu eski Necmettin Erbakan düşmanlarına ne oldu. Eee sıkıştılar tabii ki. Denize düşen demokrasiye sarılır.
Sonuç:
Gündemler oluşturur bizim siyasetçilerimiz. Onların belirlediği gündemde sıkışıp kalırız. Değiştirmek istesek ikinci adımda ceplerimizin boş olduğunu hatırlarız ve pes ederiz. Sonunda duruma razı oluruz. 28 Şubat’lar, 12 Eylül’ler, 27 Mayıs’lar siyasi rantlar için kullanılır. Kendini doğru sanan iki cahil askere veryansın eder. İki gün sonra söylenenler unutulur. Gündelik yaşama geri dönülür. Şu an 28 Şubat ve Necmettin Erbakan moda. Herkes bir şeyler söylemek zorunda. Çünkü gündem büyüklerimizin en büyük besin kaynağı.
Peki biz; gerçekler ne olacak?
Bu ülkenin halkı yani gerçeğin ta kendisi ne olacak? Bugün Erbakan’a sarılan zihniyete, yarın Atatürk’e sarılan zihniyete, diğer gün Apo’ya sarılan zihniyete ya destek ya da köstek olacak. Yani biz de bu gündem içinde var olup kendimizi göstermek için çırpınıp duracağız.
Ülkemiz için küçük bir toplama;
28 Şubat + 19 Mayıs + 10 Kasım + 27 Nisan ……………….. =000000
Paraları sıfırdan kurtardık fakat doğrular hala sıfırlarda.
Kaleminize sağlık, bakın Cezayirde zamanında uğradığı zulmün siyaset malzemesi yapılmasına izin vermedi. Türk hükümetine bastı fırçasını geçti. Sen yaraları kaşıma dedi.
Yazınızı tekrar tekrar okudum, “darbeci zihniyete alkış tutuğunuzu”
İma yolu bile olsa “Militarist, despot ve jakoben bir yönetim”i arzu etiğinize dair bir emareye rastlamadım.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, eski öğrencileri siyasi yol ve çizgilerini değiştirdikten sonra “Kayıp 1 trilyon” davası ile ilgili hocalarını ev hapsine almış ve sonra da ilerlemiş yaşını öne sürerek serbest bırakmışlardı, diye hatırlıyorum.
Yeni bir gelişme olarak da, Oğuzhan Asiltürk’ün ortaya atığı “Parti için toplanan ve miktarı net olarak bilinmeyen CİHAT PARALARINI Erbakan’ın çocukları zimetine geçirdi” idiasıyla çalkalanıyor. İdiayı ortaya atan Oğuzhan Asiltürk dün “Bu konu partimiz içinde, kendi aramızda konuştuğumuz bir mevzudur. Böyle konuları aleni konuşmayız, medyanın önünde asla konuşmayız” diyerek de yumuşak bir iniş yapmaya çalıştı.
Bir vakayı ortaya koyup, tespitlerde bulunmak, değerlendirip sonuçlar çıkarmak ne zamandan beri “darbecilere methiye dizmek” oldu? Bu nasıl bir mantık, nasıl bir zihniyetir anlamadım.
Bu yorumu yazıp göndermeden önce bile makalenizi bir daha gözden geçirdim ki, belki dikatimden kaçmış bir husus olabilir diye.
Neyse, kişisel olarak benim neyi övüp neyi övemeyeceğimi bir başkası tayin edemez. Ne söylemem ne yazmam gerektiğini de statüsü, gücü, mensubiyeti ne olursa olsun hiçbir beşer bana dikte etiremez!
Yazınız tamamen gerçekleri yansıtıyor, içtenlikle bir kez daha “Gerçekleri yazan kaleminize, hakı gören yüreğinize sağlık” diyorum.
Merhaba, zat-i alinizde bir seyler söylediginize göre herkesin bir seyler söylemesi normal karsilanmali degilmi? O karanlik günlerde oynanan tiyatro daha 15 yil gecmeden ortaya dökülmüs olmasina ragmen darbeci zihniyete alkis tutmak acaba nasil bir anlayisin eseridir. Benim tercihim Ak parti gibi sivil bir iktidardan ise militarist ve despot, jakoben bir yönetimdir diyorsaniz buna diyecegimiz bir sey olmaz. Gayri medeni de olsa bu da bir tercihdir, netekim!
Yukaridaki yaziya bazi arakadaslarin rafine ve bazilarinin ise gercekler diye iltifat etmesi ise akilara zarar b ir ileri görüscülük olsa gerek. Secilmis insanlari silah zoru ve entrikalarla isbasindan uzaklastirmak nasil bu kadar methiye alabilir, inanilir gibi degil. Ben kendi hesabima fikirleri bana taban tabana zit bile olsa her zaman miletin itibar etiklerini öncelemekten yanayim. 28 subat ile ilgili itiraf ve sorusturmalari, yani üzerindeki tartismalari oy artirmaya matuf bir vaka olarak degerlendirmek söyleyecek baska söz birakmiyor.
Baki Selamlar
Yoğun propaganda ve bilgi kirliliği ortamından sıyrılarak çıkmayı başarmış rafine bir yazı. Tebrikler.
Erbakan’ın eski öğrencileri için ne dediğini konferanslarından izlesin merak edenler…
“Onlar Mili Görüş gömleğini çıkardılar, bakın ne giydiler Yahudi cüpesi!.. Ama da yakışmış!.. (Gülüşmeler) Hele şu göğsündeki madalya var ya, ne anlama geldiğini bilseydiniz ağlardınız, ağlarsınız..”
Siyaset filan bahane, kükreyen hitaplar şahane, yaldızlı sözler-vadler fevkalede… Fakat dediğiniz gibi gerçekler ne alemde? Sonuç sıfır!.. Gerçekleri söyleyen var mı, gerçeğin peşinden koşan varmı ki?
Hocaları şöyle diyordu: “Ey şapkalı Hasan! Ey Sakalı Hüsnü! Size sesleniyorum, uyanın, uyanın!.. Size narkoz veriliyor, sarsıyorum ki uyanasınız. Seni bir hücreye kapatmışlar, çık oradan, kaç!.. Bak şimdi dizine vuruyorsun, bir daha bunları seçersen vuracak dizin de kalmayacak!”
Gerçekleri yazan kaleminize, hakı gören yüreğinize sağlık.