Yazar: meralçelik

Ferrari’sini Satan Bilge, imiş

“Geleceğe yönelik gerçek cömertlik, şu an mevcut olan her şeyden vazgeçmeyi içerir.” Alber Camu… Yeni bir başlangıçtan mı söz ediyor, yoksa geçmişte yaşananların önemsizliğini mi anlatmaya çalışıyor? Geçmişimiz, daha önce geleceğimiz değil miydi? Beğenmediğimiz bir geleceği geçmiş olarak ardımızda bırakıp yeni bir gelecek sürme vaadini düşündüğümde aklıma ilk gelen “umut fakirin ekmeği oluyor”.Yani bu felsefenin önemli bir vazgeçişle, azılı bir katil ya da bencil bir yobaz da olsanız, hatta mutluluktan uçsanız bile geleceğinizi kurmak adına gerçek cömertliğe ulaşmanın yolu, sahip olduklarınızı bırakın. İşte kurtuluş. Alber Camu’yu tanımamakla birlikte, neden söylendiği anlaşılmamış cümlelerin, sırf kendi çıkarları için en uygun yere konulup insanlara karşı kendilerine destekçi olarak kullanmaları bence çok yanlış. Öyle yanlış ki, mutluluğun sırrı, kendi gerçek özünü bulduğunu söyleyen insanların başka insanların cümlelerine ihtiyaçları olmamalı. Ki cümleyi tekrar incelersek, bu gün gelecek için yaptıklarımız, yarın olduğunda dün de kalmıyor mu? Öyleyse şu an – sözdeki gibi- mevcut olanlardan vazgeçip gelecek için cömertçe geçmişimizden vazgeçmek saçmalık boyutunda hayallerimizin ütopyaya dönüşmesi demek olmuyor mu? Ki bence, Alber Camu – kitapta bahsedildiği üzere- insanı insan yapan şeylerin parasıyla sahip oldukları, olmadığını ve bu sözü söylerken kişinin mal varlığından vazgeçmesi gerektiğini söylediğini hiç sanmıyorum. Para buğdayın yerini almış bir araç sadece. Paranın kölesi olan insanların sayısı bir avuç oldukları belli, onca insan aç yatarken, hatta aç yatabileceği bir yer bulamazken… Kitabın ilk yazılı sayfası oldukça ilginç, önemli kişiliklerin övgü dolu cümleleriyle başlıyor. Ve...

Devamını Oku

Düş'ün

Şimdi bir dağ evinde olmak isterdim. Hani, vardır ya hayallerde; dağın yamacında çam ağaçlarının nefesleri arasında kurulmuş bir de küçük umut akar kenarından.. Tatlıdır umudun suyu, orada balıklar ağlamaz. Çam ağaçlarının nefesinde kuşlar, kanat açarlar gökyüzüne. Çeşit çeşit rengarenk çiçekler vardır, hemen yerde otların arasında, gülümserler gözleriyle.Yağmur yağmışsa toprağın soluğu gelir burnuna, buram buram kokar hayat. Hayat, her yerde. Mevsimlerden baharsa; karıncalar uyanmış, düğün hazırlıklarına başlamışlardır çoktan. Sincaplar yerden fındık fıstık toplarlar, bir ceylan su içer küçük umuttan. Yağmurdan sonra mantarlar da çıkarır başlarını yeryüzüne. Ve doğa canlanır.. Mevsimlerden kışsa eğer, uyur her şey çam ağaçları dışında. Toprağa ve her şeye giydirmiştir gökyüzü beyaz giysisini. Ölümün sessizliği yaşanır canlanmak adına. Kelimeler kısır, anlatmaya yetmez. Korktuğumuz ölüm bile yaşar oralarda. İşte, tam böyle bir manzaraya kurulmuş bir dağ evinde olmak vardı ya! Küçük ama büyük umutlara açılan kapısı, tek odası ve samanlardan yapılmış yer yatağı.. işte, böyle bir dağ evinde olmak! Orada kışsa, ocakta odunlar çıtır çıtır yanarken üstünde kahve suyu hazırlardım kendime. Belki de sıcak bir tarhana çorbası. Dışarıda kar tutam tutam yağarken ben sevinirdim bencilce; “yollar kapanmıştır” der, ruhumla da yaşardım manzaramı. Ocağın başında bir de türkü tuttururdum kendimce. Geceleyin dolunaya haykıran kurtlar bile korkutmazdı beni. Doğanın sessiz çığlıklarıyla ben geceyi yaşardım. Sonra, penceremden sızan güneşe”hırsız” der, kızardım gecemi çaldı diye. Kapardım gözlerimi samandan yatakta rüyalarımda devam ederdim geceyi yaşamaya.. Orada yazsa, bir yağmur isterdim gökyüzünden. Sessiz bir...

Devamını Oku

Seçimler…

Ülkemiz bu gün tehlikede değil, gerçek anlamda “işgal” altındadır. Doğu Anadolu ve bilhassa Güney Doğu Anadolu’da Mehmetçik, terörist PKK’nın soysuz, hain ve zavallı saldırıları karşısında onurlu mücadelesine devam etmektedir. Ya biz!? Bizler, özellikle kendi adıma ben, yıllarca “aptal kutusu” tanımlamalarına kulak vermeden, diziler, sözüm ona halkı aydınlatıyoruz programları, Türkçe lügatı 100 kelimeden öteye gitmeyenlerin yaptığı belli olan kadın programları, AB ve ABD adına havlayanların sunduğu akşam haberleri ve birtakım yarışma programları ile uyutulduğumu acıyla fark ediyor ve kendime öfkeleniyorum.3 yaşındaki çocuk istediğini annesine dayatma cesaretini gösterirken ben bu gün 38 yaşında olan ben, Cumhuriyet döneminin meğer son neferlerinden olan öğretmenlerinden ortaokul ve lise eğitimin alan ben, bu duruma karşı çıkmıyor, bir de karşısına geçip izliyordum. Ben de Cumhuriyet Mitingleri’yle ayağa kalkanlardanım. Bu gün fark ediyorum. Ancak çok şeyi bilmediğimi, anlayamadığımı gördükçe uyumak haram, oku ve öğren diyorum. Her okuduğum kelimede, her okuduğum cümlede ve her öğrendiğim olayda bütün bunların 8 senelik AKEPE hükümeti, süresinde olmadığını hayretler içerisinde anlıyorum. 8 senelik AKEPE hükümeti, “yabancılar” diye tabir ettiğimiz, Avrupa ülkeleri, ABD, İsrail gibi ülkelerin esiri değil hizmetlisi olduklarını, ancak bütün bunların ciddi bir özgeçmişe ve buna bağlı olarak yatırımlara sahip olduklarını öğreniyorum. Bütün fotoğrafa belli bir mesafeden baktığımda anlıyorum İngiliz oyunlarını, Ermenilerin palavralarını, ABD’nin alçaklığını ve İsrail’in tüccarlığını. Bu bağlamda ben Meral Çelik, 12 Haziran 2011 seçimlerinde oy vereceğim partiyi belirlemek için belli kıstaslar koymaya karar verdim. Listeyi, düşüncelerimi ifade etmekteki...

Devamını Oku