İşte böyle ikilem yaşarsın. Ne yapacağını bilmez, çaresiz bir hal içine girersin. Aklına onca fikir gelir aslında;yapman gereken şeyleri bir bir düşünürsün ama sonunda büyük ihtimalle yapacağın şey başını beklediğin kişinin değilde bir başkasının omzuna koymak olur. Yanlış olduğunu bile bile yaparsın bunu. Sıyrılmak istersin çünkü ondan. Belkide unutmaya çalışmak. Gerçi ben unutmak siye bir şeyin olduğuna inanmıyorum. Bence sadece yokluğuna alışmak diye bir şey var. Sen bunları kafanda tasarlarken acaba o ne yapıyor diye düşünme. Senin yaptığından farklı bir şey yaptığı beklenemez çünkü. Onunda başını yasladığı biri var ve bu kişi ister dünyanın en çirkin,en kötü,en bencil insanı olsun sonuçta ona sarılıyor, onun elini tutuyor. Bunu bilmek acı veriyor belki ama aynı şeyi sende ona yaptın unutma.
Sen o omzuna yaslandığın kişiyle beraber gezersin, birlikte bir şeyler paylaşırsınız ama dışarı çıkıpta o kadar insan gördüğünde içinden geçen tek şey “Keşke bu kadar insan göreceğime bir tek onu görseydim ” olur. Beklediğin adamı geri geldiğinde kabul etmemek ne kadar doğru bilemezsin çünkü.
Ayrıca sen o yokken herkese “Kimseyle bir ilişkim olsun istemiyorum” derdin ve bunun asıl anlamı senin için “Onun gelmesini bekliyorum”du. İşte tam da bu noktada ipler kopuyor ve kafan bulanıklaşıyor. Ve sen yine başını başka birinin omzuna yaslıyorsun.
O beklediğin adamı tanıdığından beri kendini tanıyamaz hale geliyorsun. Normalde sen bunları yapacak biri değilsin çünkü ama bu sefer olaylar senden bağımsız gerçekleşiyor. Onun adının geçmesi bile bir mutluluk senin için ama eğer ki başını yasladığın kişinin yanındaysan duygularını açığa vuramıyorsun. Gizliyorsun içinde derinde bir yerlere…
Açı gerçekler var bir de. Ona “Herşeyim” derken ne kadar ciddi olduğunu onu kaybedince anlıyorsun mesela. Onsuz kalmak çok yakıyor canını. Onun gittiği gece en uzun gece,en çok acı çektiğin,en çok ağladığın, ondan en çok ve ilk kez bu kadar çok nefret ettiğin gece oluyor.
Ve sen tüm bunları farkında olup hala gece yatarken gizli gizli ağlasanda o gurur denen lanet duygu yüzünden hala başını omzuna yasladığın kişiyle birliktesin…
Sanırım oyunun kuralını buldum. “O gider sen beklersin, o gelir sen gidersin” Evet işte bu. Çünkü beklediğine değeceğini bilirsin ama geldiğinde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağınıda bilirsin bir yandan.
İşte böyle ikilem yaşarsın. Ne yapacağını bilmez, çaresiz bir hal içine girersin. Aklına onca fikir gelir aslında;yapman gereken şeyleri bir bir düşünürsün ama sonunda büyük ihtimalle yapacağın şey başını beklediğin kişinin değilde bir başkasının omzuna koymak olur. Yanlış olduğunu bile bile yaparsın bunu. Sıyrılmak istersin çünkü ondan. Belkide unutmaya çalışmak. Gerçi ben unutmak siye bir şeyin olduğuna inanmıyorum. Bence sadece yokluğuna alışmak diye bir şey var. Sen bunları kafanda tasarlarken acaba o ne yapıyor diye düşünme. Senin yaptığından farklı bir şey yaptığı beklenemez çünkü. Onunda başını yasladığı biri var ve bu kişi ister dünyanın en çirkin,en kötü,en bencil insanı olsun sonuçta ona sarılıyor, onun elini tutuyor. Bunu bilmek acı veriyor belki ama aynı şeyi sende ona yaptın unutma.
Sen o omzuna yaslandığın kişiyle beraber gezersin, birlikte bir şeyler paylaşırsınız ama dışarı çıkıpta o kadar insan gördüğünde içinden geçen tek şey “Keşke bu kadar insan göreceğime bir tek onu görseydim ” olur. Beklediğin adamı geri geldiğinde kabul etmemek ne kadar doğru bilemezsin çünkü.
Ayrıca sen o yokken herkese “Kimseyle bir ilişkim olsun istemiyorum” derdin ve bunun asıl anlamı senin için “Onun gelmesini bekliyorum”du. İşte tam da bu noktada ipler kopuyor ve kafan bulanıklaşıyor. Ve sen yine başını başka birinin omzuna yaslıyorsun.
O beklediğin adamı tanıdığından beri kendini tanıyamaz hale geliyorsun. Normalde sen bunları yapacak biri değilsin çünkü ama bu sefer olaylar senden bağımsız gerçekleşiyor. Onun adının geçmesi bile bir mutluluk senin için ama eğer ki başını yasladığın kişinin yanındaysan duygularını açığa vuramıyorsun. Gizliyorsun içinde derinde bir yerlere…
Açı gerçekler var bir de. Ona “Herşeyim” derken ne kadar ciddi olduğunu onu kaybedince anlıyorsun mesela. Onsuz kalmak çok yakıyor canını. Onun gittiği gece en uzun gece,en çok acı çektiğin,en çok ağladığın, ondan en çok ve ilk kez bu kadar çok nefret ettiğin gece oluyor.
Ve sen tüm bunları farkında olup hala gece yatarken gizli gizli ağlasanda o gurur denen lanet duygu yüzünden hala başını omzuna yasladığın kişiyle birliktesin…