Mainz, 04.03.2010

Cumhuriyet Halk Partisi kendisini Devlet partisi olarak tanımlamasa bile bundan hiç bir zaman rahatsızlık da duymuyor. Dahası, çoğu zaman Devleti kuran parti olarak amiyane tabirle hava bile atıyor. CHP’nin iflah olmaz bir devlet partisi olduğu yolunda kuvvetli karineler aramak abes ile iştigaldir. Zira bugün için eksik olan belki de sadece CHP flamasında „Resmi Hizmete Mahsustur“ yazısının olmayışıdır.

Sponsor Bağlantılar

Ülkenin „saygın“ insanları suç işlemez yahutta işlese bile „yargılanamaz“ derekesindeki bir zihniyetin kokuşmuş bir „ittihatçı“ geleneğin devamı olduğundan hangi akl-ı selim sahibi kuşku duyabilir? İsmi dışında hiç bir yerde halka yer vermeyen bir parti için demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biridir diye bir tanımlama yapılabilir mi?

Bugün için Cumhuriyet Halk Partisi muhalefetttir, (Bu kafa ile sonsuza kadar muhalefette kalması mukadderdir) dolayısıyla iktidarın tasarruflarına karşı çıkması normaldir denilebilir.CHP, iktidarın tasarruflarına karşı çıksa buna ancak saygı duyulur. Ancak yapılan bu değildir. CHP, seçmenin tercihi ile iktidar olamayınca hırçınlaşmış ve neye, niye itiraz ettiğini bilemez bir durumdadır. Hemen her demeçlerinde „Yargı“ ya özel vurgular yapan parti yetkilileri ülkenin savcı ve hakimleri tarafından yürütülmekte olan bir soruşturmada hemen davanın avukatlığına soyunacak kadar bir aymazlığın içine girebilmişlerdir.

Mevcut iktidarın  „demokratikleşme“ yolunda atmak istediği adımlarda CHP, adeta „Deli Dumrul“ gibi yol kesmeyi tercih etmektedir. Bir muhalefet partisi ülkeyi yöneten Başbakan ile bütün iyi niyetli çağrılara rağmen görüşmüyor. Randevulara cevap vermiyor. Bu memleketin daha özgür, daha demokratik olmak neyine der gibi…

Arkasını  Askere ve Anayasa mahkemesine dayamış, statükonun muhafazası için can havliyle çalışan bir muhalefet partisi. AYM, kendilerinin de bulunduğu meclisin yetkilerini gaspediyor ve CHP bunu ayakta alkışlıyor. Kendi varlığına kastedenlerle böylesine muazzam ilişkileri, „ırzına geçen zorbaya aşık olan aptal kız“ vecizesi bile yeterince ifade etmekten aciz kalıyor.

Hükumet bir yasa değiştirmek istiyor CHP soluğu AYM`nin kapısında alıyor, tabi ki sonuç belli. En son örneğinin Asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanabilmesine dair yasa teklifinde görmüştük. 2007 seçimleri sonrasında Ak Parti tarafından kamuoyunda tartışılmak üzere ülkenin en seçkin hukukçuları tarafından hazırlatılan Anayasa taslağı daha metni bile göremeden boğuldu. Devleti topyekun harekete geçiren Devletin Partisi sivil bir Anayasa umutlarını akamete uğrattı.

Son zamanlarda yaşanan skandal niteliğindeki olaylar „Referandum“a sıcak bakmayan Ak Parti yöneticilerini adeta bu seçeneğe zorladı diyebiliriz. HSYK adlı kurumun mahkeme kararlarına bile aldırış etmeyen keyfi davranışları ve bu keyfiliğin Danıştay ve Yargıtay tarafından en üst düzeyde destek bulması referandumu kaçınılmaz hale getirdi. Peki, referandum süreci bu kadar kolay bir süreç midir? Hayır! Bu süreç de çok sancılı geçecek. Kastımız tabi ki meclis tüzüğü safahatı ile halkın oyuna sunulması safahatı değildir. Esasen ne 330 milletvekili oyunun bulunmasında ve ne de %51 rakamının bulunmasında en ufak bir kuşku yoktur. Halkoyuna sunulacak olan değişiklik „mini bir paket“ ten ibaret bile olsa milletimiz tarafından çok büyük bir ekseriyetle taltif edilecektir. Esas zorluk sözkonusu paketin vatandaşın önüne sandık olarak getirilebilmesidir. Zira devletin partisi CHP yedeğindeki devlet kurumları ile birlikte daha şimdiden „tezgah“ arayışına girmiştir bile. Siz bakmayın Baykal Hazretlerinin!, Biz de millete gider Ak Partinin kendi yargısını oluşturmasına izin vermeyin, ülkenin  saygın insanlarını hapsetmesine izin vermeyin deriz ve bunu memeleketin her yerinde anlatırız ve bu referandumun Ak partinin sonu olmasını sağlarız dediğine. Aynı Baykal 2007 seçimleri öncesinde „Rodos“a kadar yüzeceğini söylemiş ama seçimlerden ancak 18 gün sonra kameraların önüne çıkabilmişti.

Peki Baykalı  bu kadar güvenceli kılan ne dir? Çok basit, elbetteki üstünlerin hukuku teorisi. Hukukun üstünlüğünün hakim olmadığı bir ülkede üstünlerin hukuku hakimdir. CHP daha paketi görmeden arayışlara başlamıştır. Mutlaka ilgili paketi AYM`ne götürecektir. Şimdi bazı itirazlar olabilir, olur mu öyle şey, iç tüzüğün amir hükümleri var falan filan…

Yahu bu devletin partisi mahkeme kararlarına aldırış etmiyor adamlar iç tüzüğü mü takarlar… Efendim 330 ile 367 arasında oy alan bir değişiklik otomatik olarak referanduma gider. Ama CHP istemezse gitmez. Gitmez diyorsak gitmez kardeşim! Bir an için gittiğini kabul edelim o zaman da onaylanmış referandumu iptal ettirmek için yine devleti harekete geçirir. Şimdilik biraz fantazi gibi kaçabilir belki ama CHP eğer pabucun pahalı olduğu kanaatine varırsa değişikliğe pekala mecliste „evet“ diyerek paketin geçmesini sağlar ve bilahare mahkemeden „resmi hizmete mahsus“ taptaze bir iptal kararı çıkartabilir. En son yasada oy verdikleri halde karargahtan gelen askerlerin brifinginden sonra „o ara vekillerimiz uyku mahmuruydular“ dediklerini unutmayalım. 367 skandalının üzerinden daha ne kadar zaman geçti ki?

Bu durumda elimiz kolumuz bağlı olarak milletin talepleri yerine devlet partisi CHP`nin izin verdiği kadarıyla bir yönetime razı mı  olacağız? Elbette ki hayır! Bütün bu olumsuzluklara rağmen mevcut iktidar meseleyi milletimizin engin sağduyusuna havale etmelidir. Milletimiz kendi taleplerine karşı çıkan bütün ayrık otlarını temizleyecek ve kendi değerleri ile savaşanları kesinlikle tasfiye edecektir.

Baki Selam ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya