En genel haliyle, özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden(etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Buna paralel başka bir gündelik tanımı, insanın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirleyebilmesi ve kendi seçimlerini kendi iradesi ile yapabilmesi olarak belirir. Burada özgürlük bir irade özgürlüğüdür.

Sponsor Bağlantılar

Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük’de özgürlük sözcüğünü şöyle tanımlamaktadır:

1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.

2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet. Olarak tanımlanmaktadır.

Bana göre özgürlük: Bir insanın kendi hür iradesini gelenek ve göreneklere, yasalara ve vicdani iradeye dayandırarak, kimsenin hakkına girmeden tüm özgürlükleri kullanma yetisidir. Genel çerçeveye bakıldığında, özgürlük insanın hür iradesiyle yaptığı bir haldir. Kavramsal tanımı ile pratikteki uygulama şekli arasında uçurum var. “Özgürlükte sınır tanınmaz”, “Özgür kız”, “ Özgürlüğüm için savaşırım”… Gibi birçok söz vardır. Okumuşundan okumamışına kadar özgürlük üzerine söylenen birçok deyiş vardır. Doğru ya da değil, desteklersiniz veya desteklemezsiniz özgürlük, ayağa düşmüş bir kavramdır. İnsanlığın var oluşundan bu yana, bu kavram varlığını sürdürmektedir. Neyi nasıl kullanacağını bilmeyen biz insanlar, sürekli istemeye odaklanmış durumdayız. İstiyoruz; ama ne istediğimizi bilinçli olarak bilmiyoruz. Dolayısıyla, toplumda sürekli bir kargaşa ortamı doğmaktadır. En basitinden, alışverişe giden iki çift üzerinden örnekleme yaparsak; biri kırmızı rengi seviyor olsun, diğeri mavi rengi. Çiftlerden biri diğerine ben hür irademi kullanarak mavi rengi tercih ediyorum dese ve diğerine hak tanımasa ne olur? Bir taraf özgürlüğünü kullanmış olur, diğeri ise, teorikte var olan özgürlüğü belli bir güce karşı kullanmamış olur ve iki taraftan birinin gönlü kırılmış olur. Bunun yerine, iki taraf saygı ve sevgi çerçevesinde ortak bir tercihte bulunmaları, aralarında muhtemel çıkacak kırgınlığın önlenmesine katkı sağlayacaktır. “Hiç kimsenin benim haklarım ve özgürlüklerim üzerinde; benim de başkalarının özgürlükleri üzerinde hakkım yoktur.” (RİCHARD OVERTON) diyen Overton, aslında meselenin özünü özetlemiş görünüyor. Evet, hiç kimse başka bir kişinin hakkını yeme yetisine sahip değil, olmamalı.

Toplumsal özgürlükler, Siyasi özgürlükler, Dini özgürlükler, Ekonomik özgürlükler, Bireysel özgürlükler vb. birçok özgürlük türü vardır. Bunların hepsini kendi hür irademizle kullanmaya çalışırsak, kaos ortamının doğmasına neden oluruz. Aşırı özgürlük, gerek devlette ve gerekse bireylerde köleliğe dönüşür.( EFLATUN) Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin ve her kuruluşun anası özgürlüktür. (ATATÜRK) evet, özgürlüğü kullanacağız; ama belli kurallar çerçevesinde kullanmamız gerektiğini de unutmamak lazım. Bir ülkede adalet varsa, (Adalet mülkün temelidir, Hz. Ömer), sağlam temeller üzerine kurulmuş bir yapı var demektir.  Adalet, her milletin ve her bireyin en sadık dostudur. Hakkıyla ifa edilen yargı, özgürlüğün de icrası noktasında noksanlıkları gideren bir çözümleyicidir. Belli dönemlerde ki, adaletiyle nam salmış, geçmişten günümüze ismi adaletle anılmış biri olarak gelen Hz. Ömer’i bu noktada örnek almamamız gerektiğine inanıyorum.

Özgürlük ve adalet kavramsal olarak her ne kadar farklı olsalar da uygulama aşamasında biri diğerinin dostudur. Adalet: özgürlüğün sınırlarını belirleyen bir mekanizmadır. Yani, insanın sınırsız isteklerini kurallara dayandırması açısından önemli bir odak noktasıdır. İnsan, yaratılış olarak istemeye meyilli bir yapıya sahiptir. Ve bunu özgürlük olarak tanımlamaktadır. “Bu, benim en doğal hakkım”, “ Ben de oynamak istiyorum”,  “Ben de okuma hakkına sahibim.” vb. birçok söz dizimini çoğaltmak mümkün. Her insan ister; ama istemenin de kuralları vardır. Bir hocamın dediği gibi, “ En basit bir oyunun bile kuralları vardır.” Oyunun kuralı varsa, özgürlüklerin kullanılmasının neden kuralları olmasın? Elbette ki var. Sanılanın aksine, özgürlük; sınırsız değildir. Sınırı belirlenmiş adalet sahası içinde uygulanma alanı sağlanmıştır. Ancak bazıları bunu kendi çıkarları doğrultusunda, diğer bir ifadeyle “ ÖZGÜRLÜK” adı altında kullanmaktadırlar. Sırf çıkarları zedelenmesin diye, adaleti de kendi lehlerine bir araç olarak maalesef kullanmaktadırlar. “Özgürlük için adaleti uyguluyoruz.” lafı da bu çıkarcı anlayışın ürünü olsa gerek. Özgürlük çok önemli bir kavram; ama özgürlüğü hukuk bünyesinde uygularsak doğruyu yapmış oluruz. CİCERO: Özgürlük için hepimiz hukukun kölesiyiz. Demiş. Çok doğru bir söz söylemiş. Özgürlük adilane bir tavır takınırsa özgürlük olur.

Özgürlük, sahası kurallar çerçevesinde belirlenmiş bir yetidir. Özgürlüğü kendi menfi duyguları için kullananlar, bilsinler ki, uyguladıkları şey; temsili özgürlüktür. Bana uyuyorsa, en doğal hakkımı kullanıyorum demek, diğer haklıların, haklarını gasp etmiş olunur ve adalet ezik bir hale bürünmüş olur. Maksadını aşan özgürlük, maksatlı yapılan bir hatadır. Dolayısıyla, adalet yok sayılır. Böyle bir ortamda, gayrı meşru olayların olması doğal bir sonuçtur. Geleceğimizi tayin etme özgürlüğüne sahip olmayız. Ancak bunu kullanırken, var olan kuralları göz ardı etmemek gerekir. Adalet doğrultusunda uygulanan özgürlük, geleceği aydınlatır. Aksi yönde vuku bulan özgürlük, karartıcı özelliğe bürünür. Yazımı CiCERO’nun o güzel sözüyle nihayete erdirmek istiyorum “Özgürlük için hepimiz hukukun kölesiyiz.”

Vesselam,

Hamza KILIÇASLAN