12 Eylül faşizmine ülkesini mahkûm edecek zihniyetin ithal mal olduğu konusunda kuşkularım artmıştı. Bir gün içinde kontrol altına alınan, silahların sustuğu yaşamın normale döndüğü ülkede hiçbir iktidar  dış güçlerin desteği olmadan bu başarıyı elde edemezdi. Tersten düşünürsek, dış güçlerle işbirliği yaparak yarattıkları kaosu kaldırmaları karşılığında ülkenin bağımsızlığı bir darbe ile onların eline verilmişte olabilirdi.
Amerika’nın Soğuk Savaş dönemi ve daha sonraki yıllarda kendi dışında olanlara karşı uyguladığı yozlaştırma programlarının bir ürünü de 12 Eylül olamaz mı? Nereden mi çıkardım şimdi bunu? Ben söylemiyorum ki bunları. Bu konuda Amerikan Dilbilimci Noam Chomsky’nin sözlerine kulak verelim:

Sponsor Bağlantılar

“Ancak plancılar, ABD’nin muhalefeti ve halk hareketlerini kontrol altında tutmak için eninde sonunda güce, eğer olanaklıysa, yerel güvenlik güçlerine dayanmak zorunda kalacağını açıkça kabul etmişlerdir. ABD’nin belli başlı vaatleri yalnızca ordu ve devlet terörüne kalıcı bağlılığı değil, aynı zamanda demokrasiye (halkın kamusal işlere katılması anlamında) düşmanlığını da açığa çıkartmaktadır, bu ABD’nin Üçüncü Dünya’daki belli başlı politikalarının çarpıcı bir özelliğidir.”(1)

Kısacası, ordu+Amerika=12 Eylül desek doğru olmaz mı? Peki, Amerika’nın bu işte karı ne? Türkiye’de darbe olursa ne olur? Hele hele ABD’nin istediği Amerikancılar darbe yaparsa ne olur? İstedikleri gibi at koşturamazlar mı ülkemizde? Demokratik bir ülke yerine ipleri sıkı sıkı Amerikan urganıyla bağlanmış ülkeyi hangi kapitalist zihniyet ister ki? Bağımsızlık zihniyetinin uyanışına karşı darbeci bir zihniyeti tabii ki destekleyecektir Amerika.

Eski ABD Genel Başkan Yardımcılarından Hamprey’e kulak verelim:

“Askeri bakımdan, önemi barutun keşfi ile kıyaslanabilecek yeni ve en cüretkar saldırı biçimiyle karşı karşıyayız. Ulusal kurtuluş savaşlarından söz ediyorum. Bu yeni ve karmaşık harp biçimi, güvenliğimiz için belli başlı bir tehlike oluşturmuştur.”(2)

Noam Chomsky: “ABD için daha zayıf düşmanlar sadece tek bir tehdit oluşturuyor. Bu bağımsızlık tehdididir ve asla hoş görülemez. ABD kendisine danışıldığı sürece en kanlı zorbayı destekler. Hizmet işlevlerini terk ettikleri takdirde Üçüncü Dünya demokratlarını saf dışı bırakmaya uğraşır. Bunun belgeleri ve kayıtları ortadadır.(3)

Sonuç olarak sen bağımsızlığını darbelerle kendi elinle Amerika’ya verirsin. O da karşılığında seni kanatlarının altında tutmaya devam eder. Ya istediğini yapmazsan? Dinozor devrinden kalan felsefeye ait olan bağımsızlık fikrini ülkene aşılamaya çalışırsan ne olur? Eğer gücü yetiyorsa seni ekonomik olarak çökertmeye çalışır. Bunu beceremediyse ki ihtimali çok düşük, senin evine televizyonla girer. Yatak odana kendi kültürünü sokar. Kısacası seni yozlaştırır. Baktı bu işte yattı. Ülkeni sinir harbine sokar. (Örnek: tezkereyi kabul etmeyen ülkenin başına geçirilen çuval) Şükürler olsun ki ülkem için böyle bir sorun yok. Nasıl bir sorun mu? Bağımsızlığı elinden gitmiş. İçindeki karmaşalarla kendi kendini yiyen, çözümsüz sorularla varlığını kaybeden koskocaman bir sorun. Sakın korkayım demeyin. Bize hiçbir şey olmaz. Türk ulusu her daim bağımsızdır. Öyle değil mi Sayın Kenan Evren?

1- Noam Chomsky, Medya Gerçeği, Tüm Zamanlar Yayınları, s.107

2- Yön Dergisi 17 Aralık 1965

3-Noam Chomsk, Yeni Dünya Düzeni

Dip Not: Alıntılar Sayın Emin Değer’in “Oltadaki Balık Türkiye” isimli kitabından alınmıştır.