Ali henüz 7. Sınıfta derslerinde başarılı, zeki, alevi kültürüne yakın bir ailenin güzide bir çocuğu. 2011 senesi kasım ayının son demleri. Ali ve babası Hüseyin Bey arasında geçen tarihe ait Dersim Olayları ile ilgili konuşmalarına kulak misafiri olmak istedim. Hayali olan bu konuşmanın hakikatlerini paylaşmak istedim. Herkes kendi hakikatini bulmak istese de hakikat tektir. Bu tek hakikatte buluşabilmek ümidiyle Ali ile babasına kulak verelim.
Ali televizyon açıkken haberlerde Tunceli’nin tarihine dair bir haberin olduğunu farkedince dikkat kesilmiştir. Evet dersim adı sık geçmektedir. Ali bu ismi çok duymuştur. Ancak bu isimden ailesinden pek bahsetmek isteyen yoktur. Ali de bu konuyu merak etmekte ama kimseye soramamaktadır. Çünkü bundan bahsedilince çehreler değişmektedir. Aslında dedelerinden ya da şöyle söyleyelim daha eskilerden bu konularda bazı acı şeyler işitmiştir ama işin aslını bilmemektedir. Babası ise nedense bu konudan hiç bahsetmemiştir. Bu dinlediği haberin sıcaklığı, Ali’nin merakını, ilgisini arttırmış bunun üzerine babasına sormaya karar vermiştir.

Sponsor Bağlantılar

Ali: Baba Dersim’den hani şu dedem yaşındakilerin ağlayarak bahsettiği ama senin hiç konuşmadığın yerden bahsediyorlar haberlerde. Kötü olaylar mı yaşanmış baba orada. Niye bu şekilde bahsediyorlar.

Hüseyin Bey: Oğlum bunları söyleyenlere inanma. Onlar siyasetin yani senin anlayacağın çıkarın, faydanın peşindeler. İnsanları kandırmaktalar. Sen bil ki: Dersim, devletin yaşadığımız yerlere uyguladığı, o zamanın şartlarının gerektirdiği şekilde devletin iyiliği adına yapılan operasyonları içeriyor. Hem o zamanlar başımızda devletin bağımsızlığını ve milletin özgürlüğünü isteyen devletimizin kurucuları da vardır.

Ali: Pekala baba, haberlerde dediler ki;  tarihte ve arşivlerde geçen şekliyle orada yani Dersim’de birçok insanın öldürülmesinden bahsediyorlar. Hatta öyle bir cümle işittim ki baba o olaylarda görevli olan bir pilotmuş. Adı Sabiha Gökçen’miş. Aldığı emri günlüklerine kaydetmiş. “Canlı ne görürsek ateş etme emri almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi öldürüyorduk” Baba bu söylenenler beni çok korkuttu. Baba bu insanlara özgürlük müdür? Hani sen özgürlük isteyen devlet adamaları diyordun ya baba ben özgürlüğü yanlış biliyorum galiba, bana özgürlüğü anlatır mısın baba?

Hüseyin Bey: Oğlum, senin yaşın küçük, sen anlatsam da anlayamazsın. Sen başkalarının söylediklerine değil benim söylediklerime inan.

Ali: Baba, tabi ki senin söylediklerine inanıyorum. Ama biz herkesin oylarını kullanarak yöneticilerini seçtiği bir ülkede yaşıyoruz ve başbakanımız da bu konuda özür dilemiş. Demek ki o dönemde bazı kötü olaylar yaşanmış ki başbakan özür diliyor. Ama ben bu konuyu araştıracağım baba. Aydınlanacağım ve aydınlatacağım bu konuda bilinmeyenleri ve bilinmesi gerekenleri.

Baba: Oğlum araştırmana gerek yok. Boşuna kafanı karıştırma.

Ali: Araştırmanın nesi kafamı karıştıracak ki baba. İşin aslını öğrenmek istiyorum.

Baba: Sana ben ne diyorum, sen ne diyorsun.

Ali: Tamam baba, sustum.

Evet, Ali ile babası arasında geçen konuşmadan bazı bölümler. Çocuktu bu, ne yapsındı ki. Babası oğlunu bu kadar araştırmayı istediği bir konuda engelliyordu. Çocuk sadece araştırmayı istemiş buna bile müsaade edilmemişti. Tarihin gerçekleriyle yüzleşmeyi isteyen Dersimli Ali’nin Dersimli babası Dersim’den kendine ait bir ders çıkaramamıştı. Olan olmuştu. Elbette canlar geri gelmeyecek. Ancak olması gereken “olan olmuş” demekten ibaret olmamalıydı. En azından gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmeliydi.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin daha yüzleşmesi gereken ve hala yüzleşmekten korktuğu o kadar çok şey var ki. Bunlarla ne kadar çabuk yüzleşirsek o kadar çabuk üzerimizdeki yükleri atmış oluruz. Sorunları çözmek adına adımlarımızı geniş atmış ve hızlı bir ilerleme sergilemiş oluruz.

Dersim’in (Seyit Rıza’nın torunlarından) Ali’si, Bursa’nın Veli’si, Hakkari’nin Hasip’i, Konya’nın Mevlüt’ü, Antalya’nın Alaattin’i, Afyon’un Yunus’u, Rize’nin Bekir’i, Adana’nın Yusuf’u, Van’ın Kenan’ı, İstanbul’un Fatih’i ve daha yazmakla bitiremeyeceğimiz yeni nesillerin müjdecisi olmaya namzet çocuklarımız bu mevzuları hakkıyla bilsin ve geçmişimize ve geleceğimize hakkıyla muamele etsin. Tarihiyle gurur duyacağı yeri de bilsin tarihiyle yüzleşeceği yeri de bilsin. Ta ki korkularından uzak ümitlerine yakın olsun…