Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın raporunda 2012 yılında Güneşte meydana gelmesi beklenen büyük bir fırtınadan söz ediyor. Bu fırtınanın etkilerine ise bilim adamları “Manyetik Kıyamet” diye nitelendiriyorlar.
Konuyla ilgili araştırmalarım sonucunda farklı kaynaklardan çeşitli bilgileri bir araya getirdim. Okumaya başlamadan önce herkesin şunu bilmesini istiyorum. Bahsedeceğimiz olaylarla dinen bilinen “kıyamet”in hiçbir bağlantısı yoktur. Biz kıyamet kopacak demiyoruz. Araştırmalarımız sonucunda 2012’de dünyada değişimler meydana gelebilir diyoruz. Bunu destekleyende çok fazla araştırma var. İşte o araştırmalardan kesitler:
Güneş yüzeyinde meydana gelebilecek olan böyle bir fırtınana ile ortaya çıkabilecek plazma topları Dünya’daki enerji şebekelerini çökerterek insanlığı mutlak bir çöküşe sürükleyebileceği uyarısı yapılıyor.
NASA’nın Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’yle ortaklaşa hazırladığı raporda, Güneşte daha önce meydana gelen enerji patlamalarının bugüne kadar Dünya’daki enerji ve iletişim hatlarında görece kısa süreli ve küçük çaplı hasarlara yol açtığı, ancak büyük çaplı bir enerji patlamasının dünyanın manyetik alanına muazzam bir zarar verebileceği belirtildi.
Bahsi geçen patlamalardan bugüne kadar kayıtlara geçen tek örneğin 1859’da yaşanan “Carrington Olayı” olduğunu belirten uzmanlar, benzer bir patlamanın Avrupa, Çin, Kuzey Amerika ve İskandinavya’da on yıllarca onarılamayacak tahribata yol açabileceğini söylüyorlar.
Güneş yüzeyindeki olası bir büyük patlamanın, Dünya’da saatler içerisinde tüm enerji hatlarını eriterek kullanılamaz hale getirebileceği, bunun sonucunda da altyapının çökeceği ve insanlığın Taş Devri’ne dönüş yapabileceği öngörülüyor. NASA’nın raporunda böyle bir felaket için olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012…
Güneşte meydana gelebilecek büyük çaplı değişimler mutlaka Dünya’yı da etkileyecektir. Bunun aksi düşünülemez. Rusya’da bir grup bilim adamının sözcüsü Dr. Dmitriev Güneş Sistemi’nin ve Güneş’in bugüne kadar görülmemiş şekillerde dönüşmekte olduğunu belirtmektedir. California’daki Rutherford Appleton Ulusal Laboratuvarları’ndan Dr. Mike Lockwood’un yaptığı bir çalışma var. Dr. Lockwood, Güneş’le ilgili yaptığı araştırmalar sonucunda 1930 yılından beri Güneş’in toplam manyetik alanının %230 oranında güçlendiğini bildiriyor.
Rusya Sibirya’daki Rusya Ulusal Bilim Akademisi’nden verilen bilgilere göre; uzayda değişik ve çok daha yüksek enerji seviyesine ve titreşimlerine sahip bir manyetik alana girdik (Foton Kuşağı). Eskiden bilinen ve kabul edilenle, şimdiki durum karşılaştırıldığında en az yüzde binlik bir artış görülüyor. Rusların dediğine göre Güneş’teki bu değişim gezegenlerin işleyiş biçimini ve destekleyebilecekleri yaşamın türünü de değiştiriyor. Hatta DNA sarmalının da değişim geçirmekte olduğunu söylüyorlar. Güneş’in kendisinden enerji saçarken yaydığı temel harmonik dalga boylarında ani bir genişleme olacağını ve yayılan enerjideki bu artışın Güneş Sistemi’ndeki maddelerin tümünün temel doğasını değiştireceğini düşünüyorlar.
Ruslar Uranüs, Jüpiter ve Neptün’ün manyetik alanlarında büyük artış olduğu bilgisini verdiler. Aynı zamanda Dünya içinde son dönemlerde büyük değişimler sözkonusu:
– 1980’den beri sismik faaliyet yüzde dört yüz oranında artış gösterdi.
– Dr. Dmitriev’in bildirdiğine göre 1973’ten 2003’e kadar geçen yıllarda genel olarak doğal afetlerin – fırtınalar, tayfunlar, toprak kaymaları, tsunami dalgaları vs.- gerçekleşme sıklığı yüzde yedi yüz oranında arttı.
– Yeryüzü’nün manyetik alanı küçülüyor ve küçülme sürati 5-10 yıl önce aniden artmaya başladı. Aşağı yukarı son on beş yıl içinde de manyetik alan değişken ve düzensiz hale geldi.
– Geçen yılın sonlarında Kuzey Kutbu’nun tam üzerinde bulunan buz kütlesi, bilinen tarihte ilk defa olmak üzere, tamamen eridi. Green Peace’in bildirdiğine göre, bildiğimiz kadarıyla, buzun on fitten daha ince olduğu bir zaman hiç olmamıştı.
Rus ve Avrupalı fizikçiler, gözlemlerine dayanarak çok yakında dünyada dev bir manyetik değişim beklendiğini açıkladılar. Dünyanın manyetik alanı müthiş bir sıçramayla yer değiştirecek güney, kuzey, kuzey de güney olacak. Rusya’da yayınlanan İzvestiya gazetesi internet sitesindeki haberine göre ‘Manyetik takla’ adı verilen olay ortalama 500 bin yılda bir meydana geliyor. Rus Bilimler Akademisi’nin ölçümlerine göre kuzey ve güney kutupları bölgesinde manyetik delikler hızla genişliyor ve günün birinde, 3-5 yılla ölçülebilecek zaman süreci içerisinde kutupların ani bir sıçramayla yer değiştireceği söyleniyor.
Dünyanın titreşim oranının bir ölçümü de dünyanın kalp atışı olarak da bilinen Schumann Rezonansıdır (Bu yeryüzü boşluğuna ait rezonant özellikleri ilk olarak Alman fizikçi W. O. Schumann tarafından ilk kez 1954 te keşfedildi). Schumann Rezonansı dramatik olarak artıyor. Dünya Foton Kuşağı’ndan geçmekte ve Dünyanın dönüşü yavaşlamakta. Dünyanın dönüşü durduğunda ve rezonans frekansı 13 devire ulaştığında, biz sıfır noktası manyetik alanında olacağız. Dünyanın dönüşü duracak ve 2 ya da 3 gün içinde ters yönde tekrar dönmeye başlayacak. Bu, dünyanın etrafındaki manyetik alanlarda bir terslik meydana getirecek.
Dünyanın Zayıflayan Manyetik Alanı: Dünyanın “kalp atış” hızı artarken, manyetik alanındaki güç zayıflıyor. New Mexico Üniv. Prof. Bannerjee’ye göre, manyetik alan son 4000 yıldaki yoğunluğunun yarısını kaybetti. Ve manyetik kutup tersliğinin bir delili bu alan güçlülüğü olduğu için, Prof. Bannerjee bir manyetik kutup değişiminin gelmek üzere olduğuna inanıyor.
Bu inanışa sahip pek çok bilim adamı var şu an dünya yüzünde ve sayıları gün geçtikçe artıyor. Discovery kanalda da bu konuyla ilgili bir belgesel yayınlandığını ilgilenenler bilir.
NASA
İndigodergisi.com
Ajanslar
Erkanatigan.blogspot.com
KIYAMET (2012!)
Halit Özdüzen
Araştırmacı- Yazar
Kıyamet, Arapça ayağa kalkma, ayakta dik durma, diriliş, bir şeye kalkışma , baş kaldırma ve isyan manalarında olan “Kıyam” sözcüğünden türetilmiş olup, çeşitli mecazi anlamları olmakla beraber, İslam inancında genel tanımıyla, dünya yaşamının son bulup, Ahiret yaşamının başlayacağı büyük olay olarak anlaşılmaktadır.
Kıyamete inanmak, Hz. Adem’le başlayan İslam inanç sisteminin altı inanç ilkesinden biridir. Kur’ân-ı Kerîm’de ,‘’Kıyamet kopma zamanı’’ anlamında sâat kelimesi kırk yerde geçmekte, vuku ve sonuçları ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Aynı şekilde Tevrat ve İncil’de de belirtilen Ahiret hayatı, Hz. Muhamed’in Hadislerinde de geniş yer bulmaktadır. İnsanın vefatıyla kendisi için kıyamet yaşamı başlamış olduğundan, buna küçük kıyamet anlamında “Kıyamet-i Suğra” denilmektedir.
Yazının ilerleyen pasajlarında İslam’ın kıyamet inanç ve anlayışına değineceğiz ve öncelikle -son yılarda üzerinde büyük spekülasyonlar yaratılarak insanların kafası karıştırılmak istenen- Maya takvimi ve ona atfedilen “Kıyamet 2012” kehanetleri üzerinde durmaya çalışacağız !
MAYALAR
Güney Amerika kıtası halklarından olan Mayaların köklerini tarihçiler M.Ö. 2000 li yılara kadar ***ürmektedir.Kaynaklar Maya kültürünün ( M.S. 250-950) yıları arasındaki dönemini onların altın çağı olarak gösterir. Siyasal ve sosyal kültürlerini 16. y. kadar sürdüren Mayalar, İspanyol istilasından sonra Amerika Kıtasını diğer yerlilerinin yaşadığı gibi soykırım, zorla Hıristiyanlaştırma, toprak ve servetlerinin yağmalanması gibi, karşılaştıkları barbarlıklar sonucu, azınlığa düşerek çeşitli kavimlerin arasında erimişlerdir. Günümüzde Maya halklarından kalanların sayısının 300.000 civarında olduğu sanılmakta, yoğunluklu olarak Güney Meksika ve Guatemala çevresinde yaşamakta, genelikle tarım ve dokumacılıkla uğraşmaktadırlar. Mayalardan o günün şehirleri Uxmal, Copan, Petel ve başkent Tikal’den günümüze önemli kalıntılar intikal etmiş olup, saray ve piramit şeklindeki mabetleri ve arkeolojik kazılarda çıkan buluntular , yaşadıkları çağda komşularına kıyasla kültür ve sanata ne kadar ilerde olduklarını göstermektedir.
Maya uzmanı bilim adamları, “Mayaların kulandıkları Hiyeroglif yazının Orta Amerika bölgesinin en gelişmiş yazısı “ olduğunu belirtmektedirler. Bu gün için Mayalara ait olduğu belirtilen takvim, Maya öncesi Orta Amerika halklarının kulandığı ortak takvimdir. Maya Hiyeroglifleri ile günümüze ulaştığından “Maya Takvimi” olarak bilinmektedir.
Kaynaklara göre : Yerel lisanla “Hab” adını taşıyan takvim, bazı farklılıklarla bugün kulandığımız güneş takvimine benzemektedir. Bir yıl 20 şer günlük 18 ay ve 5 ek günü kapsayan 365 gün olarak belirlenmiştir. Takvim başlangıcı Miladi Takvimde M.Ö. 21 Aralık 3113 yılına denk gelmektedir. “Uinal” olarak adlandırılan bu 20 günlük ayların toplamı 360 gün tutmakta, Maya zaman ölçümünde buna “tun” adı verilmektedir.Takvim 5000 yılık periyodu kapsayacak şekilde 144.000 (bak)”tun” olarak düzenlendiğinden süreç 2012 Aralık ayının 21’inde son bulmaktadır.
Mayaların da gök bilimi ve yıldızları takip konusunda Sümerler gibi gelişmiş bir milet oldukları bilinmektedir. Rahiplerinin sihir,büyü ve Astroloji bilgisi yanında gizli bilgiler olarak nitelenen ezoterik bilgilerle uğraştıkları,o kavmin devamı olan toplumlarca – günümüz-de yasaklanmış olmasına rağmen- hala yaygın olarak kulanılmasından anlaşılmaktadır.
Mayalar hiçbir zaman 21 Aralık 2012’nin kıyamet tarihi olduğunu belirtmedikleri gibi, tarihin sonu olduğunu da söylememişlerdir. Ayrıca gerek o ırktan gelen araştırmacılar ve gerekse de Maya uzmanlarının çoğunluğu da böyle bir idiada bulunmamaktadır. Öyleyse popüler kültürün ürünü olan bu sav nereden çıkmıştır ? Meksika Tabasco bölgesinde Maya yerleşim alanında bulunan klasik döneme ait tabletlerden bazıları günümüzde 2012 kıyamet teorisinin en önemli kanıtı olarak tanımlanarak, çıkar amaçlı kulanılmıştır! Altıncı Tortu-guero Anıtı’nda Maya zaman dilimine göre takvimin son bölümü olan 13. “tün”ün sonu yukarıda da belirtildiği gibi bu günkü Gregoryen takviminde 2012 yılına karşılık gelmektedir. Maya uzmanı Mark Van Stone yazıtın üzerinde “13’üncü (bak)“tun” sona erecek…” yazısından sonra “siyah… kaplayacak. gökten gelecek…” yazdığını söylemiş, ancak yazıların hasarlı ve silik olması yüzünden net bir açıklama yapılamayacağını belirtmiştir. Buradan yola çıkan bazı açıkgözlerin, yazdıkları bilim-kurgu kitaplarının liste başı olduğunu gören Holywod yapımcıları, olayı sinemaya aktarmış ve bolca reklam pompala***** yeşil dolarları ceplerine indirmişlerdir! Bütün ülkelerde eşzamanlı olarak vizyona giren filmin Türkiye sinemalarında üç haftada bir milyon seyirciye ulaştığını söylersek, yapıtın ne kadar sanatsal ve bilimsel (!) ve ne kadar dolarsal değerde olduğu anlaşılacaktır(!)
Hiç kuşkunuz olmasın yakında bu ve benzer konular daha cafcaflı tavalarda ısıtılıp – yeni mönüymüş gibi -önümüze servis yapılacaktır!…
Bu gelişmeler olurken, Astroloji ve ezoterik (gizli bilgi idiası) şarlatanları “kıyamet 2012” telalı kesilerek basında baş köşelerde yer alırken, bilim adamlarının karşıt düşünce ve görüşleri, ya yer bulamamış ya da televizyonların gece kuşaklarıyla yazılı basının iç sayfalarında verilmiştir. Tartışmalar alevlenip yetişme çağındaki çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz etkiler oluşmaya başlayınca, ABD Ulusal ve Havacılık Dairesi (NASA) bilim adamlarından David Morison “Kıyamet 2012” filme yönelik tartışmalardan sonra bazı sorulara tatmin edici yanıtlar vererek, ortamın şimdilik kısmen de olsa sakinleşmesini sağlamıştır. Şimdilik diyoruz çünkü: Yayınevleri bu tarz kitaplarını satacak okur buldukça, yazılı ve görsel basın tiraj ve reyting hesaplarıyla şarlatanlara yer verdiği sürece , “reklam verenler” de medya mahalesindeki değirmene su taşımaya devam edeceklerdir.
İDİALARA CEVAPLAR
NASA uzmanı David Marison’a sorulan sorular ve verdiği cevapları -orijinalinden tercüme ederek- aktaran kaynaklardan şöyle özetlenebilir:
1. Soru: 2012 yılında Kıyametin olacağı nereden çıktı ve mardukla bağlantısı nedir? Cevap Marduk ve kıyamet söylentilerinin kökeni Sümerlilere dayanmaktadır. Sümerliler bugeze- genden Anunaki isimli uzaylıların dünyayı ziyaret etiğine inanmaktaydılar.
2. S.Sümerliler astronomide gelişmiş bir uygarlıktı.Bu öngörüleri doğru çıkamaz mı?C. Uranüs , Neptün ve Plüton”u keşfeden Sümerliler, Dünya”nın güneş etrafında döndüğünü dahi keşfedemediler. 3- S. Marduk”un 1983 Yılında “Gezegen X” olarak keşfedildiği ve kayıtlara geçtiği doğru mu dur ? C. 1983 yılında IRAS uydusu tanımlanamayan bir şey görüntüledi; daha sonra bunun bir galaksi olduğu anlaşıldı. Fakat basın bunu yeni bir gezegen olarak ilan eti. 4- S. İnternete yayınlanan birçok Marduk fotoğrafı var, bunlar gerçek mi dir? C. Bu fotoğrafların çoğu güneşin arkasına saklanmış olduğunu göstermek ve bu görüşü desteklemek için güneşle yakın gösterilmiş, ancak bu fotoğrafların tamamı fotoshop ürünüdür. 5- S. Marduk bir aldatmacaysa NASA neden bununla ilgilenmekte ve ABD hükümeti neden bir açıklama yapmamaktadır? C. Malesef idiaları NASA ile ilişkilendirilmeye çalışıyorlar ve internete de buna engeleyebileceğimiz herhangi bir yasa bulunmamaktadır .6- S. Marduk görüntülerini ve kordinatlarını Gogle Sky ve Microsoft Telescope gibi uyduların karartığı idia ediliyor, bu doğru mu? C.Dünya sürekli hareket halindedir, bu yüzden bir gezegen sürekli aynı noktada görünemez. Ayrıca Microsoft ve Gogle eksik veri yüzünden o bölgeleri boyadığını açıklamıştır. 7- S. Maya Takvimi neden 2012 de son bulmaktadır? C.Mayalar çok zeki bir kavimdi, karmaşık bir takvim geliştirdiler ve dünyanın bu zamana kadar yaşayacağını öngöremedikleri için 2012 de sonlandırdılar. 8- S. 2012′te tüm gezegenler aynı hizaya gelecek. Dünya da Samanyolu”nun tam ortasında yer alacak. Bu dünyanın çekim kuvetini tersine döndürür mü? C. Gezegenlerin aynı doğrultuya gelmesi özel bir çekim alanı oluşturmaz. Dünya zaten Samanyolu’nun merkezinden 30 bin ışık yılı uzakta bulunmaktadır . 9- S. 2012 yılında çok güçlü düzeydeki güneş fırtınalarının dünyanın manyetik alanını mahvedeceği tahminlerini doğru mu dur? C.Güneş fırtınaları yaklaşık olarak her 11 yılda bir gerçekleşmektedir. Bundan önceki güneş fırtınaları 2001 yılında meydana gelmiştir ve bir sonrakinin ise yaklaşık 11 yıl sonra yani 2012 civarında meydana gelmesi öngörülmektedir.Bu tip fırtınalar ve patlamalar insan veya Dünya üzerindeki herhangi bir canlı için tehlike oluşturmamaktadır. Dünya”nın magnetosfer tabakası uzaydan veya güneşten gelen herhangi bir tehlikeyi tutmakta veya saptırmaktadır bu nedenle manyetik kutupların savrulması, ters dönmesi gibi bir durum beklemek bugün için yersizdir. Böyle bir manyetik dönüşüm sadece 400.000 yılda bir bir olmaktadır. 10- S. 2012 yılında Dünya”ya meteor çarpacak mı dır ? C. Dünya kuyruklu yıldız ve gök taşı çarpmalarına her zaman maruz kalmaktadır bununla birlikte çarpmaların büyük çaplı zararları çok nadirdir. Son büyük çarpışma 65 milyon yıl kadar önce olmuş ve bu dinozorların yok olmasına sebep olmuştur. Henüz bu boyuta bir tehlike belirlenmemiştir.
Gaybi Yüce Alah’tan başkasının bilmesi mümkün değildir. Bu nedenle Kıyamet satinin ne zaman gerçekleşeceğini ne Sümerlerin, ne de Mayaların bilemeyeceği gibi, teknik ve teknolojinin bunca gelişerek uzayın kapılarının aralanmasına rağmen Big-Beng teorisini test eden çağın alimleri de belirleyemeyecektir . Bir çok alametin gerçekleşmiş olduğu kesin olmakla beraber, Hz Peygamberin Hadislerinden anlaşıldığı kadarıyla, yeryüzündeki salih kuların miktarının yüksek olduğu bir dönemde kıyamet kopmayacaktır !
Yaşanlar görecektir ki 2012 tarihi geldiğinde takvim hatası olduğu belirtilip, 2014 ‘e ertelenecek, o tarihte de vuku bulmayınca yeni bir teori ve yeni kehanetlerde bulunulacaktır. Nitekim bazı felaket telaları, daha önce Dünya’ya bir gezegenin çarpacağı tarihi 2003 olarak belirlemişlerdi; gerçekleşmeyince 2012’ye ertelediler. Bir ata sözümüz vardır “ Bir delinin kuyuya atığı taşı, bin akılı çıkaramamış”! Fakat bir gerçek var ki, insanoğlu çevreyi tahrip edip, ekolojik dengeyi bozarak, ozon tabakasının yırtılmasını sağlayıp, küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sebeplerle, kıyameten önce kendi sonunu hazırlamaktadır!…
KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK ?
Yüce Alah (C.C.) Kur’an-ı Kerim’deki Casiye Suresinde , “ Kıyamet kopunca, işte o gün Batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır”( 45/27) buyurduktan sonra, Ahirete sor-guya çekildikleri zamanki şaşkınlıklarını da şöyle haber vermektedir; “Gerçekten Alah’ın vadi haktır, kıyamet -satinde hiçbir kuşku yoktur.” denildiği zaman siz: “kıyamet-sati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zanda (ve tahminde) bulunup zanediyoruz; biz kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz.” demiştiniz. (45/ 32) Bir başka ayete ise mealen : “Sana ne zaman gelip çatacak diye kıyamet satini soruyorlar.Deki ona ilişkin bilgi Rabimin katındadır.”(Araf 7/187)
Bir kere daha altını çizerek belirtmek gerekirse, gerek Kur’an’da, gerekse de hadislerde kıyametin kopuş zamanı konusunda bilgi verilmemiş, ancak o zamanın öncesinde ve gerçekleşme sürecinde ne tür olayların olacağı konusunda bazı bilgiler aktarılmıştır. Bulardan en önemlileri : Dâbetü’l-arzın çıkışı (en-Neml 27/82), Gökten insanları saracak bir duman (duhân) yayılması (ed-Duhân 44/11-12) ve Ayın yarılacağı (el-Kamer 54/1) Ayetlerde geçmektedir. Ayetlerin yorumundan “Duman ve Ayın yarılması” Kıyametin kopuşundan itibaren vuku bulacak olaylar olduğu anlaşılmakta olup, Ahmet Bin Hambel ve Müslüm’de yer verilen bir Hadis-i Şerifte, Dabe bu olaylardan önce vuku bulup, bazı temel gerçeklerin kesin olarak anlaşılmasını sağlayacağı belirtilmektedir. Dabe konusunu Alimler Müteşabihat olarak ele alıp, ona çeşitli anlamlar yüklenmiş fakat mahiyeti hakında, görüş birliği sağlayamamışlardır . Elmalı Hamdi Yazır dabe sözcünün üzerinde durarak, “ Bu ayete geçen ‘ dabe’ nekre (belirsiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dabelerden başka bir dabe olması akla gelir.” diyerek, konuya yeni bir anlayış ve yorum getirmiştir. Buradan yola çıkan bazı sözlük düzenleyicileri, “ Kelime olarak ‘dabe’nin hareket eden teknik alet ve nesneleri de kapsadığını” belirtmişlerdir. Bu nedenle yeni araştırmacı ve yorumcular “dabe”nin radyo, televizyon, bilgisayar ve internet olabileceği savunmuşlardır.
Dabetü’l Arz’dan Kur’an-ı Kerimde şöyle bahsedilmektedir: “ O söz başlarına geldiği zaman onlara yerden bir Dabe(canlı) çıkarırız, o da insanların ayetlerimize kesin bir dile inanmadıklarını söyleyecektir.” (Neml 27/82) Ayete varlığın canlı olduğu belirtilmiş, ancak hayvan olduğuna dair herhangi bir ibare konmamış olmasına rağmen, tefsir âlimlerinden bir çoğu ayete geçen Dabe’nin hayvan olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu güne kadar üzerinde görüş birliği sağlanamamasının önemli sebeplerinden biri de, ilk dönem araştırmacı ve alimlerinin “canlı varlığı” mitolojik hikayeler ve Yuhana’nın Vahy kitabında (bap 13-14.) geçen ve İsrailiyat kaynaklarında olağanüstü bir varlığa benzetmelerinden kaynaklanmıştır. Bazı kitaplarda o yaratık anlatılırken gerçekmiş gibi resimlerle de süslenmesi, akıları iyice karıştırmıştır. Çağımız tefsir âlimleri ve araştırmacıları Dabeyi : “Kıyamete doğru insanların bazı gerçekleri anlamasını sağlayacak, o güne kadar bilinenlerin dışında bir canlı varlık” olarak tanımlanmaktadırlar.
Bu konuda üzerinde durulması gereken görüşlerden birisi de daha önceki “ Kıyamet Satinde Deb-betü’l Arz , Mehdi ve Hz. İsa” isimli makalede yer verdiğim Adıyamanlı mütevefa alim, Kazım Yardımcı’nın yorumudur. “Tanrının Dab-betü’l Arz buyruğu, yerin özeliği anl*****dır. Yerin özeliği atomdur. Dinimizin işaret etiği Dâbetü’l Ard (z) atomun bölünüşüyle zuhur etmiştir. Atom bölünmüş, yerin özeliği ortaya çıkmıştır. Dâbetü’l Arz olan atomun bölünüşü, en küçük parçanın yok olmayıp tersine sonsuzlaşması, ağırlık ve boyutlarından çıkıp ışığa dönüşmesi ve her şeyin aslının bir tek nur olduğunun anlaşılması, bunun apaçık işaretidir. Artık anlaşılmıştır ki: İki şey yoktur; her şeyin aslı bir tek nurdur ve bu nur kenarsız ve sonsuzdur. Atomun bölünüşü, “Âlemin yokluktan var olduğu”(düşüncesindeki ) “Akılcı İslam Feylesoflarının” görüşünü yok etmiştir. Onlar (atom için), “Cüz’i la yeteceza“ yani parçalanması mümkün olmayan, parçalanınca da yok olacak olan parçayı nazari olarak kabul etmişlerdi. Atomun bölünüp yok olmadığı, aslının ışık – nur- olduğu ve sonsuzluğa karıştığı kesinlikle anlaşılınca, bu gün artık klasik teoriler iflas etmiştir.” ( Varlık s.52,53)
Atomun parçalanmasından sonra insanlık şimdi de en küçük zerecik olarak nitelenen evren
birimini aramaktadır; o birimin nur olduğu ve koca evrenin o zerede gizli olduğu anlaşıldığı gün, İlahi iradeyle varlıkta var olunduğunu ve ölümle yok olunmayacağı anlaşılacaktır…
KIYAMETE GERÇEKLEŞECEK OLAYLAR
Kur’an’ın haber verdiğine göre : Kıyamet sati gelip çatığında, onun gerçekleşmesi için 4 büyük Melekten biri (Hz. İsrafil) tarafından iki kere Sura üflenecektir. Tefsir alimleri Surun boru şeklinde bir alet olduğunu belirtmektediler. Melek ilahi bir varlık olduğundan üfleyeceği alete mutlaka ilahi özelikler taşıyan bir alet veya vasıta olacaktır. Nitekim surun üflenmesi sonrasında çıkacak ses yeryüzünün her yanına ulaşacağı gibi cinler, melekler ve ruhlar aleminde de duyulacaktır. Bu birinci üfleme kıyamet satinin başladığının ilanıdır. “Sura üflenildiğinde; Alah’ın dilediği kimseler dışında göklerde ve yerde ne varsa çarpılıp yere yıkılır.”(Zümer 39/68) İsrafil (A.S.)’in çıkardığı melekuti sesin şidetinden gökteki bazı varlıklar baygın, yerdeki varlıklar ölü konumuna gelecektir.
Surun üflenmesiyle kıyamet başlamış olmaktadır. Kıyamet müminler için o kadar korku-lacak bir son değildir; üflenen sur mutakiler için, Hz. Mevlana’nın bahsetiği Şeb-i arus’un başlangıcıdır. Birinci surun üflenmesinin arkasından Dünya, ay ve güneş sistemi ve yıldızlar alemi, madi yaradılışın tersi olan çözülme evresine girecektir. Kâinata hüküm süren kozmolojik düzenin bozulması, ayın yarılması ve güneşin batıdan doğması gibi bir takım kozmik olaylar başlayacaktır. “ (o) Gün olur göğü yazı tomarlarını dürer gibi düreriz. İlk yaratılışta başladığımız gibi onu baştan yaparız.”(Enbiya 31/104) Kur’an’da olacaklar sayılırken : “Dağların yerlerinden sökülüp dünyayla çarpışacağı”(69/14, 73/14), “ Dağların toz duman olacağı”(56/6), “Yerin sarsılarak yarılıp ağırlıklarını dışarıya çıkaracağı”(99/1-5), “ Denizlerin kaynayacağı”(81/6, 82/3); “ Göğün yarılıp erimiş yağ gibi ve kıpkızıl bir gül rengini olacağı”(55/37), “ Yıldızlar kararıp döküleceği”( 81/2) vb. bildirilmektedir .
Bu olaylar yaşanırken Yeryüzü sarsıntı ve depremlerde çözülerek mağmaın dışarı çıkmasından sonra, denizleri kayna***** buharlaşması, patlamalarla dünyanın kızıl bir ateş yığınına dönerek uzaya savrulması kaçınılmaz olacaktır. Aynı şekilde dünyanın çekim kuvetinden kurtulan ayın da dünyayla çarpışarak yok olması veya dünya gibi çözülerek uzaya saçılması doğaldır. Güneş sistemindeki düzenin bozulmasıyla beraber güneş ve yıl-dızların birbirleriyle çarpışarak gökyüzü ve uzayın erimiş kızıl alev kitlesine dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Rebü’l aleminin mağfiretinden, insanlar ve canlılar ölmüş oldukları için, hiçbir canlı o korkunç olayı kurgu roman ve filmlerde olduğu gibi seyrederek yaşama-yacaktır !
Bu felaketler sonrasında gerçekleşecek zincirleme reaksiyonlarla yeniden oluşacak büyük patlama ile madi alem yaratış öncesinde olduğu gibi, evren birimiyle kaplı sonsuz nur denizine dönüşecektir…
SURUN İKİNCİ ÜFLENMESİ
Sura üflenme sonrasında Güneş Sistemi yok olup, “ Yer başka bir yer,göklerde başka gökler haline getirileceği”(14/48) için, bu oluş evresinde ne kadar zaman geçeceğini bilmek oldukça güçtür; aslında zaman yerini zamansızlığa terk edeceğinden zamandan bahsetmekte yanlıştır. Yüce Rabin iradesiyle başlayan süreçte yeni alemin, eski alemle hiçbir ilgi ve benzerliği kalmayacaktır. “Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmaya kadir değil mi? Elbete (öyledir); O yaratandı ve her şeyi bilendir. O bir şeyi istediğinde onun buyruğu “Ol” demektir.O da hemen oluverir.”( Yasin 36/81,82)
Bu oluşum sonrasında yeni bir teceli gerçekleşerek İsrafil ikinci sefer sura üfleyecektir . Bu üfleyiş yeniden dirilişin müjdesidir. “… Sura bir daha üflenmiştir onlar ayağı kalkmış( dirilmiş) durumda çevreye bakınıyorlar”( Zümer 39/68)
Yeniden dirilen kavimler bölük, bölük kendileriyle görevli meleğin çağırdığı yerde toplanınca, sıra Yüce Divanın kurulmasına gelecektir. Herkes toplandıktan sonra Melekler sıra, sıra dizilecektir. Her şey hazır olunca Yüce Divanın Hakimi Alah( C.C.), Divanı yönetmek için İlahi tecelisiyle teşrif ederek, divanı şereflendirecektir. Onun gelişi güzeliğinin nuruyla her yer binlerce kat daha parlayıp ,aydınlanacaktır…Derken yüce Divan açılıp; kitap ortaya getirilerek; herkesin yaptığı işlerin kayıtları açılacaktır. Yargı sırasında sadece kayıtlarla yetinilmeyip yargılanan şahsın ve ümetin bağlı olduğu peygamberler ve şahitler( Peygamberlerin varisi olan takva sahibi alimler)’de o celsede hazır bulunacaktır. Yargı sırasında herkese sonsuz savunma hakı verilecektir.( Yaptığımız işler ayrıntılı olarak ortaya konulduğunda kimin savunmaya takati kalabilecek ki !) Yüce Alah’ın Adil, Rahman ve Rahim ismi teceli ederek , yapılacak yargılama sonrasında insanlar arasına tam bir adaletle hüküm verileceği va’dedilmiştir. Hüküm verilmeden önce “ Alah’ın izin verdikleri” Şefat haklarını kulanacaklardır. (İslam geleneğinde dayanağını Bakara Suresi 255. ayeten alan görüşe göre , başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, Peygamber ve veli kuların Alah’ın izniyle Şefat yetkisi olduğu, çoğunluk tarafından kabul edilmektedir.) Herkes yaptığının karşılığını tam bulup bazı yüzler sevinçten gülerken, bazı yüzleri korku ve hüzün kaplayacaktır. (Ayrıntılı bilgi için Bkz: Zümer 39/ 67-75)
Divan ve yargının bitiminde yüzü gülenleri sevinçli ve mutlu bir yaşam beklerken, hüzünlüleri de kasvetli ve elemli bir yaşam beklemektedir. Yüce Divanın sonunda Melekler Rabimizin Arş’ını çevreleyerek O’nu tesbih etmeye başlayıp, yeri göğü inleten tezahürata bulunacaklartır. “Aralarında Hak ile hüküm verilmiştir. Ve: ‘Alemlerin Rabine Hamdolsun’ denilmiştir.” (Zümer 39/75)
Yüce Alah o günümüzde yardımcımız olsun. O ne güzel Mevla, ne güzel yardımcıdır…
*
eh 12 eylulde gecti. tamamen asparagas yaziyi okuyunca gulumsemeden edemedim. bilmeyen insanlari etkilemek icin yazilan yuz binlerce yazidan biri… plazma topu diye uydurulmus sey ne acaba… gunes patlamasinda radyoaktif parcaciklar ulasir dunyaya. foton ne bikere biliyomusunuz da kusagindan bahsediyosunuz. bildiginiz isik parcacigi. gunesten her gun geliyor yuziunuze gozunuze. sacma bi takim bilgileri birlestirip uydurmayin boyle seyler. bizat nasa yalanladi bunlarin. hepsi zirva diye…
birçok güvenilir haber kaynağı benzer haberleri yapınca bizde sitemizde yer vermek istedik ancak dediğiniz gibi yanlış bir haber olduğu ortaya çıktı sanırım.
Dünyanın dönmemesi yani durması manyetik alanının yok olması anl***** geliyor manyetik alan yok olursa güneşten gelen radyasyon ve enerji dalgaları dünyaya direkt olarak gelicek bunun anlamı şu:DÜNYDAKİ İNSANLARIN YARISI SICAKTAN YARISIDA SOĞUKTAN ÖLECEK
“Güneş yüzeyindeki olası bir büyük patlamanın, Dünya’da satler içerisinde tüm enerji hatlarını eriterek kulanılamaz hale getirebileceği, bunun sonucunda da altyapının çökeceği ve insanlığın Taş Devri’ne dönüş yapabileceği öngörülüyor. NASA’nın raporunda böyle bir felaket için olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012…”
Bu yazıya yorum yazmaya düşünmeye yetişilemiyor. Yukarıdaki cümle için Hayatı idame şartlarını şimdiden öğrenmek lazım. Türkiye gibi bir ülkede otların içinde açlıktan ölmek tuhaf olur.
“Dünya Foton Kuşağı’ndan geçmekte ve Dünyanın dönüşü yavaşlamakta. Dünyanın dönüşü durduğunda ve rezonans frekansı 13 devire ulaştığında, biz sıfır noktası manyetik alanında olacağız. Dünyanın dönüşü duracak ve 2 ya da 3 gün içinde ters yönde tekrar dönmeye başlayacak. Bu, dünyanın etrafındaki manyetik alanlarda bir terslik meydana getirecek.”
Bu paragraf da ister istemez insana “Güneş batıdan doğacak” hadisi şerifini hatırlatıyor.
Bazen halkımız neden okumaktan çok sohbet etmeyi sever insan anlıyor. Karşılıklı yazı üzerinde neler var, neler konuş konuş bitmez.
Emeğinize sağlık
Yazıyla bir bağıntı oluşturduğum için “Neden Mevlana Son Olsun?”dan bir alıntıyı buraya eklemek istedim.
…Evet, malesef bilimden yararlanmanın dışında, bilimi neredeyse tapılacak kutsal bir inek haline getiren insanlık, yeni bir güne, bilimin ışığı devam etiği için, huzurla başlayacak. Küçük veya büyük benzeri durumlarla sıklıkla karşılaşmaktayız. Bir öncekini çürüten veya bozan yeni yeni bulgular yağmur gibi gelmektedir.
Meğer Boyle Maryot kanunu öyle değilmiş, derlerse, neden? Cıva mı değişti? Diye soramıyoruz. Sorsanızda “böyle” diyecekler. Bundan sonra Boyle. Artık kutsal inek yeni çıkan kuraldır. Oysa küre olduğunu idia etiğimiz güneş bile buradan, uzaktan öyle gözükmektedir. Belki de dikenli kirpi gibi bir yamuk gürze daha çok benzemektedir. Eğer ekseni sekizgen değilse!
Bu arada arkeologların bulduğu daha sağlam ve kati delilerde, yeni ve daha kesin karbon testleri, ya da en son teknik lazer testleri sonucunda, güvenilirliğinden kaybetmiş olacaktır. Ama biz elde edebildiğimiz ilimin banko olduğunu umalım ve farz edelim ki öyle. Bu konuda dünyanın en ünlü bilim adamlarından oluşan heyet, öyle deliler sunuyorlar ki bir dönem hastaneler de, yığınla tedavi gören hastalara vesile olmuşlardı.
Sözde deliler yığınla, ret etme ihtimali bırakmamışlar. Çünkü en ince matematik hesapları, Kâbe’nin nasıl bir fırlatma rampası ya da uzaydan zaman zaman ziyarete devam etmekte olan uzay araçlarına mihenk taşı olduğunu ispat ediyor. Doğal olarak milyonlarca insan, başka çamurlu kaynakların da desteği eşliğinde 2012 yılında, Marduk’dan gelecek olan Nefilimlerin, bizleri yani hâşâ yaratıklarını kontrole veya her ne haltaysa gelecekler, diye bekliyorlar.
Nihayet, hâşâ Alah’ın olmadığını ispat etiler. Bu filim adamlar eminiz ileride Nefilimler’in tarihinde ki taşlara çizilen mesaj paketlerini, mantukut tayr (Kuşdili) içine alınmış ve diğer şifrelerle şifrelenerek kavram değişikliğine karşı koruma altına alınılmaya çalışılmış haberleri veya belki de hikâyeleri eğip, bükecekler. Böylece mevcut olduğuna bizi inandırmaya çalıştıkları Nefilimleri de Alah’ın yaratmadığını hâşâ ispat ederek, bir secdeden daha kurtulacaklardır. Kaçış nereye kadar, en sonunda Âdemin kabrine gelirler ama secde edemeden ölmezlerse!…
Tabiki yazıda Kıyamet yada Marduklular gibi konulara değinilmemiş.Eldeki mevcut verilerle neler olabileceği tahmin ediliyor.Ama yinede kadim Maya’ların ve aslında bazı başka kavimlerinde paketleyip bize gönderdikleri mesajları açarken 2012 ile karşılaşmak, insanlığı heyecanlandırıyor.
Aslında yine tarihi bir sorudur, kıyamet. Kıyamet, bütün toplumlarca mütemadiyen koptu kopacak halinde hep beklenile gelmiştir. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz mantığıyla bakılınca, tüm zaman ve mekânlarda anlatıla gelmesi aslına haberdir bizim için. Kim bilir belki de müjdedir. Kimileri çok sevdiği dünya hayatının noktalanması olarak bakarken, kimileri de bıktığı bu dünya hayatından kurtuluş, kaçış ve Cenete girerek selamete eriş olarak görmüşlerdir, görmektedirler. Ama en son gelen kutsal kitap, Kuran-ı Kerim; İndirildiği ümetin, son ümet olduğunu en açık haliyle beyan etmiştir. Yani artık eskiye görece daha belirgin bir randevu tarihi verilmiştir. Hata günümüzde bazı toplum fertlerinin, kıyametin yaklaştığını düşündükleri için ahrete hazırlık çalışmalarına başladıkları söylenceleri, medya bombardımanı arasında bazen seçilebilmektedir. Sanki kıyamete kadar yaşayacakları garanti edilmiş gibi, neden daha önce ahrete hazırlanmayı düşünmemişler acaba? Sanırım kıyametle ilgili konuların karışıklıklara duçar olması bu ve benzeri düşüncelerden kaynaklanıyor. Yani benim kıyametim mi? Kâinatın kıyameti mi?
kıyametin kopacağını alahtan başka hiçkimse bilemez sal** sal** konuşmayın….
peygamber efendimiz(s.a.s) mehdinin geliş alametlerinde bildirmiştir elektronik tüm cihazların çökeceğini ve aynı hadis-i şerifte mehdinin çıktıktan sonra 40 yıl yaşıycağınıda söylemiştir..
bence bu haberi yapmasaydınız daha iyi olurdu çünkü bu haberi gören kişi paniğe kapılır ve o kişiye birşey olabilir.
bence böyle bir şey olabilir çünkü dünya çok deyişti ve 2012 de kıyamet kopa bilir ama yinede kimse bilemez alahın işi bu ama kork muyo deyilim yani
I tok my first credit loans when I was a tenager and that suported me very much. Nevertheles, I require the bank loan also.
yalandır bu ya. olurmu hiç öyle şey. hangi devirde yaşıyoruz di mi ama?
bu haber yapılalı cok oldu onceden bılgım var ama biçok insan bunu bilmiyor.bole bı makale ıcın tes.ler madem elektrık hatları cokecek dınamolu ureteclerden evde bulundurmak gerekı sorun olmasın.