Sevgili Coni, ben vicdani rettin ülkemin demokraside, insan haklarında bir basamak atlayabilmesi için gerekli olduğunu söylüyorum. Ben şu cümleyi söyledikten sonra bir kişi bile düşüncelerimi sonuna kadar dinlemiyor. Hemen ağzıma bir kilit vurmaya çalışıyorlar. “Vatan borcunun retti mi olur. Sen vatan haini misin” diyorlar. Daha sonra “Bak! Karşı komşunun tek oğlu askere gitti. Çok zor durumda kaldılar. Eve bakacak kimse kalmadı. Yine de aile bir kez olsun şikâyet etmedi” diyerek beni susturmaya çalışıyorlar. Susturamadıkları ilk dakika ağzımdaki tüm cümleleri suratlarına boşaltıyorum. Ne mi söylüyorum? “Kardeşim evde yaşanan sefaleti gurur duyacak bir tablo olarak göstermek yerine ne için sefaleti önlemeye çalışmıyorsunuz? Örneğin; askere gelen her bireyin ailesine belli bir miktar para bağlayabilir ve bu sorunu çözebilirsiniz.” diyorum. Ne dedin? Sizin oralarda asker olmak isteyen her bireye maaş mı veriliyor? Devlet tarafından özel statüde tutulan bir kurum mu askerlik? Söylediklerine inanmak benim için çok güç be arkadaşım. Sizin gibi olmak için bir şeyler mi yapalım? Kitleler halinde askerliğin kalitesinin artırılması için yürüyüşler mi düzenleyelim? Ya coniciğim neler söylüyorsun öyle? Senin söylediklerini de sözlerime eklersem vallahi bu ülkeden atıverirler beni. “Yürüyüş” kelimesi duyuldu mu buz tutar bizim insanımız. Yürüyüşe falan inanmaz. Tek inandığı evdeki küçük televizyonudur. Televizyonda beş-altı şehit gördü mü başlar küfür etmeye. İlk önce sana, daha sonra askerliğe karşı olan bana ve daha sonra teröristlere elinden gelen bütün orijinal küfürleri sıralayıverir. Peki, bu çözüm mü? Kesinlikle hayır. Ne yapmalı bu kardeşimiz. Evinde bulabildiği en sessiz odaya geçmeli ve düşünmeye başlamalıdır. Şehit olan çocuğun yüzündeki bakımsızlık emarelerini, ne için şehit olanların sadece belli bir kesim olduğunu düşünmeli ve doğruya varmalıdır. Öyle değil mi Coniciğim? Bizim sizden ne eksiğimiz var ki. “Az gelişmiş ülkelerin böyle sorunları olacaktır. Milliyetçi numaralarla insanları kandırmaktan başka bir çare yok. Bu sayede insanlar vatan borcu sanarak evini, yurdunu bırakıyor ve askere geliyorlar.” diyorsun. Genç kitlenin bir bölümünü askerde kıracak ve ekonomik düzeni dengede tutmaya mı çalışacaklar? Az gelişmiş ülkelerin hepsinden aynı durum mu mevcuttur? Peki, Coniciğim sizin insanınız insan da bizimkisi koyun mu? Bizde insan değil miyiz güzel kardeşim? Sizler maaşlı askerlik yapıyor, askerinize değer veriyor ve toplumda sözde değil özde ayrı statüde tutuyorsunuz da bizimkiler neden böyle yapıyor? Halkı uyandırmak yerine sihirli kelimelerle uyutmak nereye kadar durumu idare edecek? Bir gün kralın çıplak olduğu anlaşılmayacak mı? Peki, o gün durumu idare edecekler.
Neyse coniciğim benim sorularım bitmez. İşin vardır senin. Hadi git de numaradan birkaç terörist yakala. Onları komutanına götür. Akşamda bankamatikten maaşını çekiver. Ben mi ne yapacağım? “Her Türk Asker Doğar” nidaları eşliğinde askerlik ocağına gidecek, hayvan tartmakta kullanılan tartıda tartılacak, sağlıklı olup olmadığımı öğrenecek ve daha sonra da tıpış tıpış askeri birliğime gideceğim.
Vicdani red konusu değişik din mensublarınca talep edilen ve zaman zaman da ordumuzda yasalar çerçevesinde yardımcı olunmaya çalışılan bir konudur. Örneğin deli kanlı askere alınır ve dini inançları gereği de eline silah verilmez, silahsız görevlere sevk edilir. Onlar için daha iyi imkanlar da düşünülebilir. Ya da yapmak istemeyen herkes için… Ama benim peygamberim en ön safta para için savaşan put perestlere karşı Alah rızası için savaşmış. İnşalah Alah, rızası için bizede o elbiseyi giymeyi nasip eder ya da inşalah bizim hizmetimizi öyle kabul eder. Yazınızda çok haklı yerler var. Vatan milet zokası ile oltaya alınmaya çalışılan vatan severler hep olmuştur. Vatan ve din duygularımız Ülkenin çeşitli makamlarını işgal edenlerce kulanıla gelmiştir. Ne yapalım bilinçlenip bütün tersaneler ele geçirilse de kendi vatanımızı savunmak zorundayız. Ayrıca sizin pencerenizden bakarsak, Coni de anasının evladı bir garip. Decal kılıklı bir adam çıkıyor, onları dünyaya özgürlük veya barış getirmek bizim görevimiz deyip, üstelik vahiy bile aldığını idia ederek muharebe alanlarına sürüyor. Yani sizin güzel pencerenizin görüş alanında ölen onbinlerce Iraklının yanında bin küsür tane Coni de aslında garip. Çünkü Amerikan yönetimleri için, şirketlerin kazanmasının esas olduğunu artık sağır sultan bile duydu. Bu sebeple şahsen benim sevmediğim Coni değil Amerikan çıkarları, dünya barışı, serbest piyasa (yani Amerikanın özgürce istediği şartlarda ticaret yapması) gibi bahane ile kendi evlatlarına da Afkanistanda 50 bin kayıp olsa bile karlı oluruz zihniyeti ile kıyan ve dünya ülkelerini sömüren şirketleşmiş beyinlerdi. Ömer kardeşim Ülken için En güzelinin olmasını dilediğine hiç kuşkum yok bu sebeplede seni yazılarınla ve tüm filerinle takdir ediyorum. Ama insanlar bizi nasıl anlayamıyorlarsa bazen sen ve benim gibilerde onları anlayamıyoruz. Düşüncelerimiz doğru olabilir. Ama kırılma hakımız her zaman olmamalı.
Sevgili Daşdan, Dimitri neyse de Coni’den doğru cevaplar alamazsınız. Ha yeri gelmişken söyleyeyim, sizin yazılarınızı okuduğumu, kıymet verdiğimi söylememiş miydim? “Koskocaman ülkede bir kişiye bile derdimi anlatamadım…” diyorsunuz. Bu sözünüze alındım doğrusu. Neyse, “Vicdani Red” ve askerlik mevzuna gelelim şimdi… Coni’nin ülkesi Amerika Birleşik Devletleri, yani isminden de anlaşılacağı üzere Birleşik Devletlerden oluşan bir ülkedir. Orada çok hukukluluk vardır. Coni savaşı teknolojik gücüyle yapar ve profesyoneldir, maş alır. Ama unutmayınız bir zamanlar Muhamed Ali Klay, müslüman olduğunu öne sürüp askerlik yapmak istememişdi de Dünya Ağır Siklet ***s Şampiyonluğu uvanı elinden alınıp hapse atılmıştı… “Vicdani Red” bambaşka bir mevzudur. Bedeli Askerlik yasası çıkarılacağı zaman, işte bir kısım etki ajanları ve psikolojik harp uzmanları tarafından ortaya atılan ve Bedeli Askerliğe karşı halkın tepkisini başka bir yere kanalize etmek için ambalajından çıkarılmış şekerli sakızdır. “Vicdani Red” sakızına kanacağınıza “Profesyonel askerliğe geçiş yapalım” ve “Askere alma muvazaflık (zorunluluk) sisteminden çıkarılıp meslek haline gelsin”i niye savunmuyorsunuz? Kusura bakmayınız ama sizi bu konuda eleştirmek mecburiyetinde kaldım, selamlar.