Mainz, 16.04.2012
 
Müjdecim, kurtarιcιm, efendim, Peygamberim,

Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.

Büyük şair üstad Necip Fazιl efendimiz için işte böyle tasavvurda bulunmuştu. Diyanet kurumunun güzel bir sünnet olarak ihdas etmiş bulunduğu “kutlu doğum haftasι” münasebetiyle “Alemlere rahmet” olarak gönderilmiş bulunan efendimiz (s.a.v)ìn hayatι, ilkeleri, düsturlarι ve de en önemlisi insanlιk ufkuna sunmuş olduğu “kurtuluş reçetesi” hakkιnda çok güzel programlar icra edilmekte ve edilecek.
Bu programlar genellikle hissiyata hitap eden tarzda yapιlmakta olsa bile bence oldukça yararlι olmaktadιr. Adιndan da anlaşιlacağι üzere sadece “anma” üzerine değil de “anlama” ile ilgili de bir çaba gösterilirse çok daha iyi olacak. Zira Peygamberi anmak önemlidir ancak anlamak çok daha önemlidir. Anlama probleminin çağιmιza ait olmadιğιnι “siyer” ve tarih okumuş olan hemen herkes bilir. Ancak “sevme” konusu da inanιn en az anlama konusu kadar problemlidir. Ülkemizde daha küçük yaşlardan itibaren Allah ve Peygamber sevgisi aileler tarafιndan verilmeye çalιşιlmaktadιr. Bu elbette ki takdire değer bir davranιştιr. Fakat bu sevme ve sevdirme konusu da yine problemlidir. Özellikle bizim ülkemizde Hz. Muhammed Mustafa`ya karşι muhteşem bir hürmet, sevgi ve muhabbet sözkonusudur. Zira atalarιmιz sadece ve sadece sιradan bir isim gibi anlaşιlmasιn diye çocuklarιna „Muhammed“ ismi yerine küçük Muhammed manasιna gelen „Mehmet“ ismi vermeyi yeğlemişlerdir. Fakat bütün bunlar sadece hissiyat ile sιnιrlι kalιnca „sevmek“ gibi cins bir duygu bile zarar görmüştür.

Sponsor Bağlantılar

Sevgili Efendim!

Yokluğunda neleri özlemedik ki…

Aşkι, sevgiyi, merhameti, şefkati, hürmeti, muhabbeti, meveddeti, sevmeyi, sevilmeyi, sevindirmeyi, sevindirilmeyi, hasreti ve özlemeyi özledik.

Senin sadece insana değil, dağlara, yağmura ve bulutlara göstermiş olduğun hassasiyeti, sana değen rüzgârι, seni gölgeleyen bulutu, çölleri gül kokusuna boğan kokunu özledik.

Ahlâkι, ihsanι, irfanι, şecaati, celâdeti, izzeti, hikmeti, adaleti, feraseti basireti, ikramι, uhuvveti, fütüvveti ve devleti özledik efendim.

Allah seni „üsve-i hasene“, „rol-model“ olarak insanlιğa armağan etmişti. İnsanlιğιn büyük bir kιsmι bu ilahi ikramdan mahrum kaldι. Zira sana karşι koydular. İnsanlιk destanι boyunca Allahιn elçilerine karşι koyanlar hep görülmüştü. Fakat sana inananlar arasιndan sana ihanet edenler çιkmasι esas düşündürücü olan…

Senin getirdiğin kutlu mirasι hovardaca pay-u mar ettik. Seni en çok sevdiğini söyleyenlerden bazιlarι seni „melek“ haline getirerek hayattan dιşladιlar. Diğer bazιlarι da sana saygιsιzca bir „ara kablo“ yahut „postacι“ muamelesi yapmaya kalkιştιlar. Bununla da yetinilmedi. Sufilerimiz senin melek olduğunu ve yerde yürümediğini dolayιsιyla yerde „iz“ bιrakamayacağιnι ileri sürerken, hadisçilerimize göre sen konuşmaktan başka hiçbir şey yapmamιştιn, fιkιhçιlarιmιza göre sadece fιkιh kodifike etmekle iştigal etmiştin. Dahasι birileri sadece senin hιrkana ve sakalιna muhabbet besleyerek en yaman peygamber sevgisinin kendilerinde olduğunu iddia eder duruma geldiler.

Sevgili Efendim!

İsrailoğullarι peygamberlerini katletmişlerdi. Biz de senin hatιranι, emanetini ve „sünnetini“ katlettik. Ana ile yavrusu, etle tιrnak, toprakla tohum ayrιlmaz der dururuz ama seninle Kurànιn arasιnι ayιrdιk. Sana sevgimizi artιrdιkça Kuràn dan uzaklaştιk. Bu ne yaman çelişkidir, evet ama ne yazιk ki böyledir.

Sevgili Efendim!

Modernizmin dağdağasι arasιnda güzel olan bir çok şeye yaptιğιmιz gibi malesef sevgiye de zehir kattιk. Bin küsur yιl öncesinden gökkubeye saldιğιn gül kokularιnι çağιmιza taşιmak yerine başka şeylere daha fazla özen gösterdik. Doğrusu çağιmιzιn en önemli hastalιğι olan ucuzculuğa saptιk. Oysa sevgi Yüce Allahιn var ettiği en cins tohumdu. Ama onu toprakla buluşturmak, sulamak ve okşamak gerekirdi. Ama bunlar da hem zaman hem „emek“ isteyen şeylerdi. Oysa biz hayatιmιzda hep kolaya talip olduk. Sevgimiz bile kuru- kuru kadan alam ben sana kurban olam cinsinden. Oysa en ufak şeylerin bile bir bedeli varken varlιğιn cazibe merkezi olan en cins tohum „sevginin“ bir bedeli olmasιn mιydι?

Bedeli olan sevgiler hiç ölmedi ve hiç de ölmeyecekler. Onlarιn sadece bedenleri ölür sevgileri asla. Hz. Peygamberi Allah sev dediği için seversek ve bu sevginin karşιlιğιnda bir bedel ödemeyi göze alabilirsek ancak o zaman sevginin hakkιnι vermiş oluruz.

Buradamιzdan da iki cihan serverini sevmek ve onu uçağιmιza değil çağιmιza taşιmak mümkündür. Ashabιm yιldιzlar gibidir dememiş miydi alemlerin efendisi sevgili efendimiz o halde bir de o altιn neslin efendimize beslediği muhabbetin kalibre ve kalitesine kιsaca gözatalιm. Efendimiz (s.a.v)in ashabιnιn onunla münasebetlerinde her birine ait çok ilginç yaşanmιşlιklar, muhteşem öyküler mevcut ama biz buraya sadece bir kaç örnek almak istiyoruz:

İranlι Selman, varlιklι bir ailenin çocuğu olarak en derin alimlerden ders aldιktan sonra en son olarak Tarsustaki hocasι kendisine seni daha göndereceğimiz kimse kalmadι, pek yakιnda „iki vadi arasιnda kutlu bir Peygamber gelecek sen en iyisi onu bekle“ deyince Selman da şafak atar ve derin bir aşk ve vecd ile bir ömürlük servetini bir kervana ödeyerek yollara düşer. Ne var ki kervan yolda soyulur ve kendisi bir yahudi tüccara köle olarak satιlιr. Selman için köle olmak „gam“ bile olmamιştιr. Efendisinden zar-zor aldιğι izinle „Kuba“ mevkisinde sevgililer sevgilisini ilk karşιlayanlar arasιnda yer alabilmek ona mutluluk olarak yetmiştir. Sonrasιnda bu ödediği bedelin karşιlιğιnι İranlι olmasιna karşιn efendimizden „Selman benim ehl-i beytimdendir“ müjdesi ile almιştι.

Hicret gecesinde müşriklerin efendimizi katletmek üzere bir suikast timi hazιrladιğιnι bilmeyen yoktur. Ancak Allahιn Arslanι Hz. Ali (r.a) onun hayatιnι kendi canιndan aziz bildiği için tereddütsüz olarak efendimizin yatağιnda gecelemiştir.

Darağιcιna götürülmekte olan Zeyd bin Dessine ye şimdi senin yerinde o olsa sen de ailenin yanιnda olsan istemez miydin diye sorulduğunda sevgisini hazmetmiş o delikanlι sahabi „değil onun asιlmasιna ayağιna bir diken batmasιna bile gönlüm razι olmaz“ diye cevap vermiştir.

Kuràn vahyi ile sabittir ki peygamberlerin hiç birisi risaleti bir ücret karşιlιğι yapmamιşlardιr. Ama bu onlarιn ümmetlerinden sevilmeyi beklemelerine mani değildir. Zira onlar ümmet için hayatlarιnι ortaya koymuşlardιr.

Sevmek ciddi bir iştir. Fiyat değil “değer” le ilgilenenlerin yapabileceği bir iş tir. Sevgi „bedel“ ister. Sevgisinin bedelini ödemeyi göze alanlar sevdiklerinden daha fazla sevilerek karşιlιğιnι cömertçe alacaklardιr. Düşünün bir kere Yusufu için gözlerini feda eden Yakubun Allah tarafιndan ta Mιsιr dan Yusufun
kokusunu alabilecek bir burun ile(yürek) ile ödüllendirilmedi mi?

Bütün bu örnek sevgiler Allah rasulünün fani tarafιna değil ulvi tarafιna aitti. Yani onlar onun „hιrkasιnι değil davasιnι, asasιnι değil yasasιnι, hilyesini değil, mesajιnι sevmişlerdi“ unutmayalιm.

Allah rasülünü hakkιyla sevmek ancak onun bize ulaştιrdιğι mesajι hayatιmιzιn olmazsa olmazι yapmakla mümkündür.

Yüce Allah hepimizi, o kutlu Peygamberi; işinde, aşιnda, duygusunda, düşüncesinde, evinde, okulunda, sokağιnda, köyünde, şehirinde, yazιnda, kιşιnda, baharιnda hulasa bütün eylemlerinde yani hayatιnda hakkιyla yaşatabilenlerden eylesin. Amin.

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya