Yazar: elbamel

Gelişmek, Değişmek ve İnsanlık

Yaşamda önemli olan gelişmek mi? Değişmek mi? Diye uzun bir süredir düşünüyorum … Yıllarca okuyoruz; ana okulu ile başlıyoruz öğrenmeye ve gelişmeye arkasından ilkokul, ortaokul derken lise ki, en büyük değişimi tam da bu noktada yaşamaya başlıyoruz. Sonra üniversite ve iş hayatı …İşte tam bu noktada insanlar farklılıklar gösterip gelişmeye ve değişmeye devam ediyorlar. Bazı insanlar yaklaşık 20 yılda öğrendikleri ve tecrübeleri ile yaşamaya devam ederken başka bir grup ise sürekli değişen ve gelişen bir süreç sergiliyorlar. İnsanlar değişebilmek ve gelişebilmek için bu çağda o kadar çok imkana sahipler ki, gelişmemek için gerçekten gelişmeyi istememek ve bu konuda dirençli...

Devamını Oku

Yaşamınızla İletişimde Kalın

İlet – İşim gerçektende hayattaki en büyük işimiz iletişim. Kelime olarak parçaladığımızda (ilet) menin (işim)iz olduğunuz anlayabiliyoruz; tabi neyi iletmek işimiz oluyor hayatta derseniz; Bilgi, duygu, düşünce ve deneyimleri biçimlendirmek ve anlaşılır kılabilmek iletişim işimiz… Tanımlama olarak dokuz kelimeden oluşsa da kendi içinde birçok unsur bulundurmaktadır. Ve bu birçok farklı unsuru yaşamlarımızda doğru ya da yanlış bir yerlerde kullanıyoruz. İşte tam bu noktada asıl olan bu unsurları doğru yer – doğru zaman ve doğru olay için kullanmak.İletişim eğitimleri, seminerleri, kitapları … Eminim bunların bir çoğu hakkında okuduk, yazdık, eğitimlere katıldık ve hepsinde de harika farkındalıklar elde ettik, bununla beraber...

Devamını Oku

Hayatı Nasıl Algılıyoruz?

Hayatı nasıl algılıyorsunuz? Hayatı nasıl algılıyoruz? Etkili iletim kurma yönünde eminim yüzlerce yazı, kitap okuduk bununla beraber bir o kadar da seminere, eğitime katıldık. Hatta eminim birçoğumuzun adına düzenlenmiş sertifikalarımız, diplomalarımız var. Peki, dünyayı nasıl algılıyoruz sorusuna cevabımız nedir?Etkili iletişim kurmak isteriz. Etkili iletişim kurarak karşımızdaki kişiyi, kurumu istediğimiz şekilde yönlendirmek isteriz. Kendimizi etkili anlatmanın altında yatan bu neden bizi iletişimin sırrını bulmaya yönlendirir. Etkili iletişimin altın kurallarını uygulamadan önce ilk hedefimiz kişinin bilinçaltı bilgilerine ulaşmak olmalıdır. Amacımız kişiyle iyi bir iletişim sağlamak ise bilinçaltı bilgilerine ulaşarak hedefimizle bağlantılı olarak bizim için yararlı bilgileri elde ederiz. Bilinçaltı bilgilerine ulaştıktan...

Devamını Oku

Kişisel Gelişim ve Yolculuk

Çok Sevgili Dostlar; Son dönemlerde televizyon, internet, radyo derken hayatımızın içine hızla yayılan bilgiler arasında “Kişisel Gelişim” diye bir kavram kulaklarımızda çınlamaya başladı. Bireysel olarak hayatlarımızda bu konuyla ne kadar ilgilenmekteyiz bilemiyor olsam bile kulaktan kulağa yayılan bilgiler, internette gördüğümüz başarılı kişilerin hikâyelerinde o harikulade bütünleşmiş yaşamlar veya çevremizde tanıdığımız bildiğimiz arkadaşlarımızda fark etmeye başladığımız o inanılmaz pozitif hisler ve tüm bunların arkasında okuduklarını öğrendiğimiz kişisel gelişim kitapları…Hayatlarımız her ne kadar iyi olsa bile içimizde insan olmanın getirdiği “daha iyisi neden olmasın” sorusuyla başlayan içe ve kendimize olan yolculuklar bizleri kişisel gelişim içerisine çekmektedir. Peki, insanlık ne olmuştu da böyle bir bakış açısı kazanmıştı derseniz eğer şunu hatırlatmak isterim. İnsan dediğimiz varlık bir saniye öncesiyle bir saniye sonrası aynı olmayan ve her an değişen bir varlık; işte bu nedenle insanın kendi içinde böyle bir süreç yaşaması kadar normal bir şey olmadığını kişisel olarak bu süreci yaşamaya başladığınız zaman fark edebiliyorsunuz… Günümüzde insanlar hangi adımlardan sonra bu içe dönüş sürecine girmeye başlıyor dediğiniz anda işte kendi yolculuğunuza çıkmaya başlamışsınız demektir. Bunun için şuan bu yazıyı okurken arkanıza yaslanıp, tüm kaslarınızı 5’e kadar sayıp sıkıp bırakmanızı ve beklide ilk defa yaşıyorsanız fiziksel olarak rahatlama sürecinden hemen sonra başlayan içe dönüş ve Ruhsal rahatlama sürecinin keyfini çıkartmanızı isterim. Bu yolculuk gerçekten kişinin kendinden keyif alabileceği ve bu keyfi hayatının tüm alanlarına yansıtabileceği bir yolculuk. Yaşadıkça, uyguladıkça ve uygulayabilme özgürlüğüne sahip oldukça çıkacağınız...

Devamını Oku

Biz Ne Zaman Anladık ki!

Biz Ne Zaman Anladık ki; Biz ne zaman anlamaya başladık bilmiyorum Atatürk’ü, tarihi, Osmanlıyı, Türk devletinin kuruluşunu, laikliği, Kürtleri, Lazları, Alevileri veya içimizdeki Hristiyanları veya hep olmaya çalıştığımız demokrasiyi ne zaman anlamaya başlar olduk bir de üstüne demeçler verir olduk bilmiyorum…Bugün uzun bir aradan sonra bir video sitesi üzerinden videolara bakarken sadece 2-3 video yeterli oldu anlamadığımızı görebilmek için. Açıkçası videoların hangi siyasi partilere ait oldukları çok önemli değildi. İktidarmış, muhalefetmiş fark etmez önemli olan iktidarıyla muhalefetiyle anlamamış olmamızdı hiçbir kavramı. En acısı anlamadığımızı bile hala anlayacak kadar farkında olmayışımızdı. Hep özendiğimiz daha doğrusu eskiden batıya özenirdik işte o zamanlarda bile özendiğimiz batının anladığı şeyleri anlamaya hiç özenmemiş olmamızdı. Şimdi günümüzde özenmeye başladığımız anti laik şeraitçi toplum düzenini de anlamaya çalışmıyoruz. Anlamaya çalışmadan kabul ediyoruz. Kabul ederken de sormuyoruz “neyi” kabul ediyoruz diye. İşte bu yüzden her an sormalıyız kendimize “Biz Ne Zaman Anladık ki” diye. İlkokul sıralarında başlıyoruz anlama çabalarımıza ve bu süreç o kadar da kısa sürmüyor. İlkokul, ortaokul, lise ve devamında gelen yüksek öğrenim toplamda baktığınızda üniversiteye gelene kadar sekiz yıl boyunca anlamaya çalışıyoruz. Ömrümüzün tam 2920 gününü neyi anlamaya çalıştığımızı anlarken geçiriyoruz. Sonucuna baktığımızda ise koca koca amcalarımız, avukatlarımız, belediye başkanlarımız, doktorlarımız, öğretim görevlililerimiz, kurumlarımız neyi anlamaya çalıştığını bile fark etmeyen büyüklerle doluyor biz bunu bile anlamıyoruz. İşte bu yüzden her an sormalıyız kendimize “Biz Ne Zaman Anladık ki” diye. Her Türk vatandaşı Atatürk hakkında...

Devamını Oku

İki Yüzük…

Bir çok şehirde nikah dairelerinin kapısında vardır iki yüzük simgesi en azından bir İzmirli olarak Karşıyaka nikah dairesinin önünden geçmemiş veya bir yakını o yüzüklerin içinden geçmemiş kimse yoktur eminim.Ve herkes mutludur, hepimiz sevinmişizdir bu iki yüzük görüntüsüne her daim. Güzeldir aslında iki yüzük, beyaz bir gelinlik ve her genç kızın hayalidir. Bu iki yüzüğün içinde “bir aşk hikayesi” yazılı olmalıdır aslında ama biraz bu mutluluğun dışına çıkıp iki yüzüğe bakmaya ne dersiniz ?? “Evlilik belediye tarafından onaylanmış bir birlikteliktir.” Robert Louis Stevenson böyle demiş. Aslında günümüz bakış açısında evliliğin geldiği son nokta olarak görebiliriz de bu cümleyi. Aslında...

Devamını Oku

Neye Göre Yaşıyoruz?

En önemli sorudur insan hayatında neye göre yaşadığı ve tarih içinde en zor hatta zorluktan da öte cevap bulmamış bir sorudur neye göre yaşadığı insanın…İnsan ya çok yalnız kaldığı zamanlarda, ya çok büyük kalabalıklar içinde yalnız kaldığı zamanlarda veya mutsuz olduğu zamanlarda düşünür hep “Neye Göre Yaşıyorum” sorusunu. Öyle sıradan bir günde düşünürsek neler çıkar diye merak ettim doğrusu ve aslında hiçbir özelliği olmayan bugün düşünmeye karar verdim. Hayata ilk gözlerini açtığında büyümek ve hayatta kalabilmek için yaşar insan ve temel insanı gereksinimlere göre yaşar; yavaş yavaş büyür gelişir ve hayatta kalmayı başarır işte bundan sonra düşünceleri şekil vermeye başlar ve bu süreç o kadar değişkendir ki, insan kendi bile hızından korkabilir ne kadar kararsız bir insanım diye. Fakat insanlık kendi gelişimini bu değişimlerle gerçekleştirmektedir. Değişimler ardı ardına devam eder bu arada insan büyür büyüdükçe ihtiyaçlar değişir. Okul hayatı ile birlikte eğitimi için yaşar. Sınavlar için günlerce uykusuz kalıp, kahve tiryakisi olmayı göze alır çünkü eğitimi için yaşar. Tabii eğitim uzun bir süreçtir. Bu arada duygularda gelişmiştir. Bu sefer ilişkiler başlar ve bazen arkadaşları bazen sevgilisi için yaşamaya başlar. Bireyin arkadaşları veya sevgilisi için yaşamaya başlaması bir süre sonra kendinden vazgeçmeyi getirir beraberinde. Ve sonuç olarak insan büyür. Büyümekle beraber tek bir şey odaklı yaşama dönemi de kapanmaya başlar. Böyle olmak zorundadır. İş, eş, çocuk, arkadaşlar, aile bağları ve kendi evet hemen hemen sıralamada yeri hiç değişmeyen maddemizse “kendimiz”...

Devamını Oku

Açılsak mı, Açılmasak mı?

Bir ülke varmış zamanın birinde bir yerlerde, üç tarafı denizlerle çevriliymiş. Önemli köprüleri, doğa harikaları ve tarihi eserler varmış. İnsanlar isimlendirmişler bir ucu doğu olsun bir ucu batı olsun demişler. Bu ülke doğusuyla batısını oldukça eski zamanlarda birleştirmiş aslında insanlar birlikte yaşarmış doğusunda da batısında da peki bu ülkeye ne olmuş? Diye soranlar yazıyı okumaya devam edebilirler ama bu eski ülkenin hayalinde kalıp uyumak isteyenler için üzgünüm çünkü uyandık sabah oldu. Güzel ama bir o kadar zorlu bir hikâye ile başladı bu ülke ve bir o kadar zor mücadeleler sonucu elde edildi bu topraklar. Büyük savaşlar da yapıldı masalarda...

Devamını Oku

Aldatılmak Her Yerde

Günümüzde birçok alanda karşımıza çıkıyor aldatılmak. Evde, aile içinde, eşler arasında, arkadaşlıklarda, annelerde, babalarda, okullarda, işyerlerinde, alışverişte, insanların canlarından çok sevdikleri çocuklarında ve ölümüne âşık çiftlerde… Ve hep güvendiğimiz dağlara karlar yağıyor son zamanlarda; Belki de tek sorunumuz güvendiğimiz dağlara karlar yağması değildir. Bu karları yağdıranların yaşattığı aldatmalardır. İşte tüm bu sorunlar günümüzde insanların beyinlerini devamlı kemirip duruyor. Ve insanlar devamlı düşünüyorlar karşımdaki bana gerçekleri söylüyor mudur? Diye. Tam da bu noktada insan beyni çok gelişmiş ve yapıcı yönleriyle o süslü güzel kelimelere inanıyor. ’’seni seviyorum’’ işte tüm alışkanlıklar, tüm vazgeçememeler zamanında vazgeçilmiş tüm vazgeçilmişlikler bu iki kelimenin arkasına sığındırılarak unutuluyor ya da çok güçlü bir şekilde geri belleğe alma mekanizması ile beynin gerilerine atılıyor. Oysaki söylemesi hecesel olarak oldukça kolay olan bu iki sözcük bazen bir satranç oyunun hedefine ulaşırken harcanan piyonlar gibi basit bir şekilde gözden çıkartılabiliyor. Beynimiz çok güzel oyunlara sahip, günümüzde düşüncelerimizi ve davranışlarımızı açıklayan sayısızca yayın varken aldatılmanın daha zor olduğunu düşünüyor insan. Ama bu konuda da aldanıyoruz. Son yıllarda yapılan araştırmalarda Dünyada insanların birbirlerini daha çok aldattığını hatta erkek kadın aldatmalarında yüksek bir artış olduğu istatistiklerle ortaya çıkartıldı. Bu araştırmaların sonuçlarına internet üzerinden ulaşmak oldukça kolay; Tüm aldatılma istatistiklerini okudukça ilk aklıma gelen şey demek ki affetme oranları da artıyor. Tabi herkesin affettiğini düşünmesem de aldatılmanın bu kadar arttığını görünce karşı taraftan affetmenin de artması gerekiyor. Ve işte bu noktada düşünmek gerekiyor, bizler...

Devamını Oku