Bir zamanlar yakın geçmişte televizyonlarımızda, “kimim eli kimin cebinde” anlamında “Biri Bizi Gözetliyor-BBG” adlı programı nefeslerimizi tutarak izledik. Biraz tartıştık, biraz eğlendik, biraz kızdık, biraz sinirlendik.

Sponsor Bağlantılar

Programın kime faydası oldu? Hiç kimseye. Sadece anlamsız, beyinlere katkısız vakit geçirdik, boşa zaman öldürdük.

Neyse ki BBG bitti, sıra geldi “MOBESE”ye…

MOBESE; “Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu” demek oluyor, uzunca. Aslında “Görüntü Tespit Cihazı” da denebilir bu sisteme. Kısaca; “GÖTECİ” yani. Ancak birileri; “Bu isim KÖFTECİ gibi oldu” diye itiraz edebilir veya birileri; “Ben GÖTE’ci değilim, ben Hans Müller’ciyim” dese, ne diyebilirsiniz ki! Bu yüzden biz yine dönelim orjinaline. 

Şehirlerimiz, özellikle İstanbul ve Ankara “MOBESE” ile izleniyor. BBG’den tek farkı; bizler seyredemiyor, yorum yapamıyor, dert edemiyor, gülüp geçemiyoruz. Sadece, izleniyor ve gözleniyoruz.

MOBESE’deki amacın; güvenlik olduğu söyleniyor, ben söylemiyorum. Hırsızlık, gasp, kapkaç neredeyse bitmiş İstanbul’da! Trafik de bu sayede denetlenebiliyormuş, kazalar çok çok azalmış! İstanbul’da 2 bin, Ankara’da bin adet kamera varmış, hemen hemen her kavşakta, irili ufaklı her göbekte, her alt ve üst geçitte, hem de birkaç tane. Ben söylemiyorum, İçişleri Bakanı söylüyor.

İnsanın aklına, “madem böyle huzurlu olunacaktı da neden daha önce bu sistemi uygulamadınız?” sorusu geliyor. Trafik, hırsızlık, gasp, kapkaç, son altı ayın yoğun gündemi değil ki, yeni baş göstermedi ki! Üç sene, beş sene evvel değil de neden şimdi!

MOBESE kameralarının konulduğu bazı yerler de oldukça dikkat çekici! Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi güzergâhlarındaki tüm göbekler, Ankara’nın Bakanlıklar semtindeki askeri birliklerin tümünün bulunduğu Genel Kurmay ana göbeği, şehrin tüm giriş-çıkışları MOBESE ile 24 saat izleniyor. Peki siz bu bölgelere; gasp, kapkaç, hırsızlık olaylarının en yoğun yaşandığı, trafik suçlarının en yoğun işlendiği bölgeler diyebilir misiniz? Zaten bu bölgeler, polis ve kurumların kendi güvenlik birimlerince kontrol altında tutulmuyor mu!

Neyse, pek bu konulara girmeyelim, neme lazım, ne de olsa herkes gibi biz de trafiğe çıkıyoruz!

Gelelim günlük ve kişisel özgür yaşama!!!…

Düşünsenize, arabanızla şöyle bir gezintiye çıktınız ve evinize döndünüz. Bir hafta sonra posta kutusunda bir zarf buldunuz; “Falanca gün, falanca saatte, falanca kavşaktan, falanca plakalı aracınızla geçerken burnunuzu karıştırdınız ve yanınızdaki, eşiniz olarak tahmin ettiğimiz bayanla kavga ettiniz; ceza 150 TL. Ertesi gün, bu sefer falanca kavşakta yeşil ışığı beklerken yaya bir bayana laf attınız; ceza 50 TL. Toplam; 200 TL. Lütfen en yakın zamanda, en yakın karakola gelerek ödeyiniz” şeklinde.

“Özel yaşam” diye bir şey kalmadı birader. Bundan böyle, trafikte burnunuzu sakın karıştırmayın. Sakın birilerine laf falan atmayın, biraz çapkınlık yapayım diye asla düşünmeyin. Tebligat geliyor vallahi, ona göre, hem de 200 TL.

Belki de iyi olur be. Karın ile trafikte kavga etmişsin, MOBESE’den izlenmişsin, bir diğer kavşakta trafik polisleri seni durduruyor ve eşinle aranı buluyor, bulamazlarsa diğer kavşaktaki polislere havale ediyorlar işi.

Düşünsenize, arabanızda sıkıştınız, tuvalet ihtiyacınız geldi, kıvranıyorsunuz, bir sonraki, en geç iki sonraki göbekte, halden anlayan polisler, işinizi görmeniz için size “ördek” veriyorlar.

Olur mu olur vallahi, burası Türkiye…

“Ördek” işini şöyle bir ayrı tutun, çünkü çok önemli, ama insan bazen ağız tadıyla karısıyla şöyle bir kavga etmek istiyor yine de, yine de bazen keyfince şöyle bir burnuyla oynamak…

Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com