Birincisi; hayvanlar doğanın en kusursuz varlıklarıdır ve beslenme, üreme, savunma, barınma içgüdülerine sahiptirler. İnsan da temel de bu dürtülerle yaşama bağladır; ancak modern, kültürel ve etiksel toplum anlayışının içinde kaybolmuştur. Bu kayboluşta tecavüze, hırsızlığa, maddiyatsal hırslara yönelmiş garip bir topluluk oluşturmuştur. Bu topluluk tüm bu garipliğiyle bir de hayvanları koruma görevi edinmiş ve kedi, köpek gibi türleri de garipleştirmeye; doğanın bir parçası olan bu türleri; evine hapsedip, kendi öngördüğü besinlerle besleyip kutsal tüylerini hiçe sayıp saçma insansı kıyafetler giydirmeye, hayvancağızları kısırlaştırıp (aksi durumda kendince mastürbasyon yöntemleri geliştirmeye) eşyalara zarar vermesin diye tırnaklarını keserek,türde mutasyon yaratmaya çalışmıştır. Yalnızca evinde de değil bunu yetebildiği sokaktaki tüm kedi, köpekler için de yapmaya çalışma çabasındadır.
Bu kısma kadar çok normal gibi duruyor. Ancak bu tür vakalar; insanlık ajitastonu, sevgisizlik, güvensizlik ve bencillik içeren duygusal toplumsal yoksunluğun telafi edilme biçimidir. Doğal seleksiyon adında işleyen evrimsel mekanizmayı da yok etmektedirler.
Vicdani inayete sahip insanlar; sokaktaki tüm kedi ve köpekleri beslerseniz ne olur? Yemek bulmaya çalışmazlar ve evrim kanunlarını yok ederek tembelleşir, insan gibi doğaya zarar vermeye başlarlar, seleksiyon bozulmuş olur. Bu davranış biçimi ile yılların deneyi olan ‘Şartlı refleks’ tersine çevrilmiştir. Kediler burada Pavlov ile özdeşleştirilebilir.
Tepki duyuyorum çünkü hayvanlar doğada pavlov olmuş, onlara yemek verme arzusunda olan insanlarsa tersi… (kedi miyavlaması, çan sesi reaksiyonu) bırakın hayvancıklar uyum içindeki varlıklarını sürdürsünler. En başta tartışılması gereken mevzu, onların varlıklarını koruyacak bir doğa bırakmamış olmamız ki o hayvancağızlar caddede dolaşıp eziliyor, yiyecek besin bulamayıp aç kalıyorlar.
Bu nokta da değinmek istediğim asıl mevzu; ‘İki milyon ağaç için iki milyon İstanbullu’ buluşmasına neden katılmadınız? Ortaköy de 20, Beşiktaş’ta 15 kişiydik. Peki ama en ufacık hayvanları koruma eyleminde nasıl oluyor da yüzleri buluyorsunuz? Peki ama hani siz duyarlı sanatçılar, insanlar değil misiniz? Koruma arzunuz yalnızca size ihtiyacı olmayan ama egonuzu tatmin etmek için esir ettiğiniz kedi ve köpekten mi ibaret? İki milyon ağaç olmazsa ne kadar canlı yok olur, İstanbul için ne büyük bir kayıp olur farkında mısınız? Pardon ama siz kendinizi duyarlı mı sanmıştınız? Bu kadar önemli bir husus gündemdeyken tüm sanatçı dostlarımız sesini çıkarmazken, medya bu olayı haber etmezken, sevgili sanatçılarımız neredeydi acaba? Muhteşem güzelliğe sahip;
Allianoi; sular altında gömülürken, ne yapıyorlardı acaba? Kedi, köpek mi besliyorlardı? Neden Başbakanımızla bir görüşme talep edilmedi acaba? Bu surette gelişen toplumsal nevrotik durumu kaile almadıkları için mi, yoksa rağbet gören popüler toplum sorunu olmadıkları için mi?
Diğer merak duyduğum mevzu; konu yalnızca ‘hayvan hakları’ mıdır? Değildir. Konu; kedi ve köpek haklarıdır. Yoksa sizce savunmasız olan canlılar mı olmalıydı ki bence o olmalı. Konumuzun bu olmadığını da şu noktalardan anlayabiliniriz pekala;
1. “Arılar yeryüzünden kaybolursa insanoğlunun 4 yıl ömrü kalır” argümanını geçtim, besin maddesi için bu kadar önemli olan bir canlıyı evine girdiği ya da size dokunduğu ilk durumda ‘pat’ diye yok ediyorsunuz.
2. İnek gibi harika ve mükemmel bir varlığı; sütü için hayatı boyunca sömürüp, kesilince de afiyetle yiyorsunuz.
3. Hamamböceği gibi; insandan daha dayanıklı olan, muhteşem bir hıza ve üreme sistemine sahip olan muhteşem varlıkları, gördüğünüz anda çığlıklar atıp, topluca ilaçlatarak katletme arzusuna sahipsiniz.
4. keyif için avlanan ve her lüks yemeğin mihenk taşını oluşturan balıkları düşünün. En aciz ve gariban olanından…
Saydığım unsurlar, modern hayatıma en yakın canlı türlerinin örnekleridir.
PEKİ YA İNSANOĞLU? Yeni doğmuş bir kedi ve insan yavrusunu doğada tek başına bıraktığınızı düşünün; ikisinin de gelişim evrelerini, hızlarını ve hayatta kalma olasılıklarını; aynı zamanda bir kedinin yılda iki kez, ortalama 4 yavru ile ürediğini; insanın yılda bir kez ve ortalama bir yavru ile ürediğini biliyoruz ve insanın tüm canlılar içinde en dayanıksız ve aciz olduğunu… bir kedi ot yiyerek yavrusunu besleyebilir, insan işsiz ve yoksulsa bebeğini besleyemez. Tüm türler içinde doğada en yetersiz varlık insan olmuştur. Dünya da ölen bebek popülâsyonuna bakın. Kendi ırkına önem vermeyen, nefret eden bir türüz ve başka türleri koruma egosu doğrultusunda varlığımızı aşağılayan da bir türüz.
Bahçe de beslediğin kedi çişlerinin tarif edilemez derecede kötü olan kokusunu önemsemez, dengesi toplum tarafından bozulmuş ve akıl sağlığı yerinde olmayan bir kadını çok kötü kokuyor diye kış günü otobüsten attırırsınız. Burada insanlığın komik tragedyasını anlatamayacak kadar derin bir ironi yatmaktadır. Ama bildiğim bir şey varsa; sokak kedileri onlara mama vermediğiniz için size küsmez ve toplumsal bir zarar vermez; sen onun için önemli değilsin, sen yırtınsan da o mutlu bir varlıktır. Ama sokak çocuğuna bir simit dahi almayı çok görürsen, aşağılarsan, sana küser; topluma, hayvanlara, insanlara nefret besleyerek toplumsal kargaşaya yol açar.
Benim gariban, ne istediğini bilmeyen Türk halkım; minicik çocuklarımız, kadınlarımız işkence görüp, kadın polis tarafından dahi dayağa tabii tutuluyorsa; düzen elden gidiyor, herkes uyuyorsa, bir kediden daha korkak bir nesil oluşuyorsa;
Senin de tek derdin kedi doyurmaksa, sen hangi gezegen de yaşıyorsun? Kedi mutlu, esas mevzu sen mutlu musun? Üç kedi doydu diye, toplumsal özgürlüğün elinden alındığında da mutlu musun? O zaman sorarım sen hangi türsün?
SERAP COŞKUN tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…
Nerden rastladim rastlamaz olaydim. Mal seni
Zeynep bi sus :)))) bukadar yazıyı ne serap okur nede başkaları. :))) kısa ve yalın ol arkadaşım… :)))
Şimdiye kadar okuduğum en saçma makale.. Yorumlarda denildiği gibi çorba olmuş. Beceriksiz bu yazar. oturmuş düşünmüş kime sarsam ne yasam diye. Bence yazı yazmasın gitsin paparazici olsun. :)))
senelerce hayvan bakmadım ve hayvan sevgisi bilmedim,oysa nekadar boş geçmiş hayatım birgün arkadaşımın biri bana bir sokak kedi yavrusu verdi eli yüzü yaralı ben bunu tedavisini yaptırdım çok iyi bir kedi oldu,arkadaım bu kediyi tekrar benden çalmış ve ben sanki evladı kaybetmiş gibi agladım vebunu yılarsonra ögrendım.bana bir hayvan sevdirdi ondan sonra kedi köpekleri ,izledim ve onlardan çok sey ögrendim,herzaman sokak hayvanlarına yemek korum sabah 7.5 aksam 6 ama onlar yamur yağçaksa akşam 3,de toplanırlar ben düşünürüm herhalde açıkmışlar sonra kaybolurlar,belki yarım sat geçmeden yamur yagmış bu kadar alah vergisi hangi insandavar unlarsızbir toplum düşünmüyorum onları seviyorum sokak çocuklarıyla ,hayvan sevgişini karıştırmasınlar insan değerli,insanca yasarsa ,yanlış egitim alırsa kurtan daha,yırtıcı düşünelim
Hiçbir şeyin öyle başbakanımız gibi sayı vermekle olmadığı da ayrı bir gerçektir. Bu nedenle herkes bakabileceği, gerçek bir yaşam sağlayabileceği ya da sağlamasına yardımcı olabileceği kadar çocuk sahibi olmalıdır. Bu hayvanlar için de geçerlidir. Türü tüketmeden ama doğanın ekolojik dengesine karşı gelen ve daima yaşatmaya yönelik yaklaşımlarımızı dengeleyerek (kısırlaştırma da bir dengeleme unsurudur; bir sokak kedisi 6 ayda 1 doğum yaptığında hem kendi ömrü kısalarak kalitesizleşmekte, sağlığını kaybetmekte, hem de doğurmuş olduğu ortalama 5-6 yavrudan yalnızca 1 veya 2si hayata kalabilmektedir- keza köpekler için de geçerli bir durumdur bu) onları gerçek anlamda yaşatmaya çalışır. Bu nedenle de hele de köydeyken aynı kaptan yiyip aynı kaba pisletirken şehirleşip sonradan “modern, kültürel ve etiksel toplum anlayışı” diyebilecek kadar işi boş bir sözüm ona sosyaleşmenin sonucu olarak onlara birden bire mındar demeye başlamak, “onların doğal yaşam alanları, doğaları” deyip yüzyılar önce yanlarımıza alarak evcileştirmiş olduğumuz ‘bu canları ormanlarda yaşamaya mahkum edip orada açlıktan birbirlerine zarar verip eziyet çektiklerini zevkle seyredebilmek’ ancak İNSANA YAKIŞABİLİR VE UYABİLECEK BİR ZULÜMDÜR!
Bu arada bahçede beslenen kedilerin *****leri kokmaz Serap Hanım, kesin orada kanalizasyon borularında bir kaçak vardır, o apartmanın sakinlerinin üretikleri kokuyordur. Doğa kendi içinde o kedi çişlerini toprağın içine alıp yağmurla da yıkamayı kendi başına o kadar güzel haletmektedir ki, siz bile şaşarsınız! Ama insanın ter kokusunun ne demek olduğunu ben çok iyi bilirim. Metrobüs ilk hizmete girdiği zamanlarda her sabah ve her akşam kulanmak zorunda kalmış birisi olarak insanın ter kokmasının nasıl bir şey olduğunu bilirim. Buna karşın genciyle yaşlısıyla, çoluğuyla çocuğuyla böylesi temizlikten nasibini almamış leş gibi kokan insanlardan hiç birinin ben ne otobüsten, ne minibüsten, ne trenden ne de metrobüsten indirildiğini görmedim. Diyelim ki siz gördünüz; eğer bu gerçekten gerçekleştiyse, o kadının nasıl koktuğunu hayal bile edemiyorum. Hani yardım diyorduk, o kadıncağıza da siz yardım eli uzatıverseydiniz de evinize ***ürüp bir banyo yaptırıverseydiniz.
Serap Hanım, derin ironi, komik tragedya gibi kelimeleri kulanmakla ne yazınızı daha değerli kılabilirsiniz ne de anlatıklarınıza gerçek bir anlam katabilirsiniz. Ve hayvansever diye gördüğünüzün kaç sokak çocuğuna ne zaman simit ne zaman ekmek aldığını, koluna ne zaman hangi altın bileziği taktığını bilemez, bu konuda ahkam kesemezsiniz. Ama emin olun ki bu sayı sizinkinden fazladır.
Ayrıca tecavüze uğrayan, dövülen kadınlara sizin hiç ah etme hakınız olduğunu düşünmüyorum çünkü yukarıda saygıyla okuduğum bir iki arkadaşın da demiş olduğu gibi onlara bu şideti gösterenler çocuk yaşlarda sevgisiz, hoşgörüsüz ve bencil bir kültür içinde yetişip hayvanlara eziyet etmiş kişilerdir. Ve simit almadığın bir çocuk sana küsmez, senden nefret eder ve hele de biraz büyükse sana ilk zarar veren o olur. Simit aldığın çocuk farklı olur derseniz, o da senden üçüncü simiten sonra ayakabı, sonra bisiklet, sonra araba ister; imkanların elvermeyip alamazsan elinde ne varsa ona sahip olmak için o da seni sırtından bıçaklar. Ve ne büyük çelişki değil mi; hiçbir hayvan, (doğasına tamamıyla aykırı olan koşular hariç) kendisine sevgiyle uzanan eli ısırmıyor! Hayvanlar ya da hayvan sevgisi siz hiç merak etmeyin, toplumda hiçbir kargaşaya yol açmaz ama sevginin anlamını ve yaşadığı dünyanın şartlarını farkında olmadan konuşanlar en temel kargaşa kaynağıdır.
Şimdi Serap Hanım, öncelikle hep inandığım bazı atasözlerimizin doğruluğunu bir kez daha ispatladığınız için teşekür ederim ki bu atasözleri şunlar;
– Hiçbir köpek yemek yediği kabı pisletmez.
– İnsanın insandan daha büyük düşmanı yoktur.
– İyilik yapma, bedelini bir gün mutlaka ödersin.
– Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.
– Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyen adama bakarım adam mı diye!
İNSANIN DÜŞMANI yine İNSANDIR! Ve insan, var oluşuyla kendisi ve tüm diğer türler için ÇOK CİDİ BİR TEHDİTİR.
Şimdi işin bir diğer boyutuna parmak basmak gerekirse, evet kardeşim, ben siz ve sizin gibilerin aklı, hayali ve mantığı kaldıramayacak kadar çok insana vakt-i zamanında yardım etim. Ama artık etmem. Bir öykü vardır, bir mahalenin ileri gelenine bir mahale sakini kendisi hakında ileri geri konuşan bir kişiyi söylediğinde ileri gelen mahale sakininin yanıtı şu olmuştur; “Hayret, ben ona hiç iyilik etmemiştim ki!” Bu günlere geldiğimde aynı düşünceyi paylaşıyorum. Kime iyilik etiysem bana en büyük kötülüğü yapanlar onlar olmuştur. İnsanlar kendilerine yardım etme vatleri ile anayasal olarak bu görevi üstlenmesi gereken kişileri oylarıyla seçmişlerdir. Yardım beklenmesi gereken kişi/kurumları kendi oyuyla seçmiş olanlar, gidip oylarıyla koltuklara oturtukları, baş tacı etikleri ve gerekli veya gereksiz yalakalık yapmaya devam ederek medet umdukları kişilerden yardım umabilirler, onlardan bu beklentilerini dile getirebilirler. BEN YARDIMA İHTİYACI OLSA DA BUNU DİLE GETİREBİLMEKTEN ACİZ VE SADECE DOĞANIN ONA SAĞLAMIŞ OLDUĞU İMKANLARLA HAYATA KALMAYA ÇALIŞAN VE İNSANIN TÜM ZULMÜNE RAĞMEN ANLAŞILAMAZ BİR BİÇİMDE HALA İNSANLARI SEVEBİLEN, TÜRLERİNİ YOK ETMEYE KARARLI OLSAK DA HALA BU DÜNYAYA TUTUNMAYA ÇALIŞAN CANLILARA YARDIM ETMEYİ TERCİH EDİYORUM. ÇÜNKÜ ONLAR OY KULANAMIYOR. HİÇ KİMSE OY KAZANABİLMEK İÇİN ONLARA İYİ DAVRANIP ONLARA VAATLERDE BULUNUP SEÇİLDİKTEN SONRA DA VERMİŞ OLDUĞU SÖZLERİ HATIRLAMIYOR. Ama kendi bilinçleri ve/veya güdüleri ile oy verenler, oylarıyla seçip kendilerine asıl yardım etmesi gereken kişi ve kurumlardan gidip yardım isteyebilirler.
Şimdi eleştirilere gelelim; yiğidi vursak da hakını vermek gerek. Doğru, TIRNAKLARI EŞYALARIMA ZARAR VERİYOR diye herhangi bir hayvanın tırnaklarını söktürmenin hiçbir mazereti yoktur ama gerçekle sahteyi ayırmak gerek. Gerçek hayvansever, hayvanı var olduğu şekliyle sever.
Üzerine soytarı gibi kılık kıyafet giydirmeye gelince, bu kıyafetlerin soytarıLaştırma amaçlı olanlarına şahsen karşı olmakla birlikte her hayvanın ırkına göre adapte olabileceği iklim şartları vardır ki, kimi hayvana sokağa çıktığı zamanlarda eğer hava koşuları yeterince soğuk ise, uygun ve ona göre olan bir koruyucu özel elbise, anorak, kazak ya da her neyse giydirmek onları gerçekten korumak için gereklidir. Ev koşularına alışmış bir köpeği karlı havada öylece dolaşmaya çıkarmak hayvana direkt mikrobu enjekte etmekle eşdeğerdedir. Şunu da ayrıca belirtmekte yarar var ki, Türkiye gibi ılıman iklimli bir ülkede, soğuk iklim hayvanları olan Saint Bernard, Sibirian Husky, Alaskan Malamute gibi hayvanları alıp sıcacık evlere tıkmak aslında pek hayvanseverlik değildir. Bu tür ırklar Türkiye gümrük kapısından girdikleri anda ömürlerinden zaten 2 yıl civarında bir süre feda edilmektedir. Bu iki yılı telafi edebilecek koşuları sağlayabilen varsa ona lafım yoktur, aksine saygı duyarım.
Kısırlaştırma konusuna gelince, bir hayvan kaç kez doğurur, doğurduklarının kaçı hayata kalabilir? Doğanın ekolojik dengesi içinde hayvanların doğurdukları yavruların hepsi yaşamamaktadır. Ama gerçek hayvanseverler hepsini yaşatmaya çalışır. Çünkü her canlının (buna insan da dahildir) bu dünyaya gelmişse yaşamaya hakı olduğu ana prensiptir. Ama gerçekten YAŞAMAK! Sağlıkla, mutlulukla, severek ve sevilerek! Hiçbir şeyin öyle başbakanımız gibi sayı vermekle olmadığı da ayrı bir gerçektir. Bu nedenle herkes bakabileceği, gerçek bir yaşam sağlayabileceği ya da sağlamasına yardımcı olabileceği kadar çocuk sahibi olmalıdır. Bu hayvanlar için de geçerlidir. Türü tüketmeden ama doğanın ekolojik dengesine karşı gelen ve daima yaşatmaya yönelik yaklaşımlarımızı dengeleyerek (kısırlaştırma da bir dengeleme unsurudur; bir sokak kedisi 6 ayda 1 doğum yaptığında hem kendi ömrü kısalarak kalitesizleşmekte, sağlığını kaybetmekte, hem de doğurmuş olduğu ortalama 5-6 yavrudan yalnızca 1 veya 2si hayata kalabilmektedir- keza köpekler için de geçerli bir durumdur bu) onları gerçek anlamda yaşatmaya çalışır. Bu nedenle de hele de köydeyken aynı kaptan yiyip aynı kaba pisletirken şehirleşip sonradan “modern, kültürel ve etiksel toplum anlayışı” diyebilecek kadar işi boş bir sözüm ona sosyaleşmenin sonucu olarak onlara birden bire mındar demeye başlamak, “onların doğal yaşam alanları, doğaları” deyip yüzyılar önce yanlarımıza alarak evcileştirmiş olduğumuz ‘bu canları ormanlarda yaşamaya mahkum edip orada açlıktan birbirlerine zarar verip eziyet çektiklerini zevkle seyredebilmek’ ancak İNSANA YAKIŞABİLİR VE UYABİLECEK BİR ZULÜMDÜR!
Hani tembel ögrencıler okuması gereken metni çoğu cümleyi atla***** göz ucuyla okurya o şekilde okudum. Ancak boşa zaman kaybetmişim. Verilecek çok cevap yok buna psikolojik bir destek almalısınız.hım bu arada size evinizde dolaşan böceklerle,örümceklerle mutluluklar. Aman ha arada başlarını okşayın sevinsin garipler:D
Hayvanları severim insanlar da severim ağaçları çiçekleri dünya üzerinde olan her güzel şeyi severim. Fikirleri benim için önemli değil bunu yazanın. Ama yazı falan yazmasın bu kişi. Başarısız. Ne dediği ne zaman dediği nasıl dediği ay her şeyi birbirine karıştırmış. Beynim şişti okurken. BAŞARISIZ BİR YAZAR. KİTAP FALAN ÇIKARTIRSA ALMAM. GİDERİM AĞAÇ DİKERİM ONA VERECEĞİM PARAYLA :))) işe yararım o zaman değil mi? sevgili yazarcık… Aklımda tutmam lazım ismini. Gerçi bunun kitabını çıkartacak yayın evi bulması zor olur ama. genede hafızaya aldım ismi…
Not: Yaşı kaç acep 🙂
Not: ne günlere kaldık ama ben hep diyorum sanata sanatçıya daha çok eğtim vermeli bu ülke.
Not: Her önüne gelen pc almasın yazı yazmasın.
Not: Halen okuduğun karmaşanın etkisi altındayım.
dikat çekilmesi gereken şudur ki İNSANIN DÜŞMANI yine İNSANDIR! Ve insan, var oluşuyla kendisi ve tüm diğer türler için ÇOK CİDİ BİR TEHDİTİR.
Şimdi işin bir diğer boyutuna parmak basmak gerekirse, evet kardeşim, ben siz ve sizin gibilerin aklı, hayali ve mantığı kaldıramayacak kadar çok insana vakt-i zamanında yardım etim. Ama artık etmem. Bir öykü vardır, bir mahalenin ileri gelenine bir mahale sakini kendisi hakında ileri geri konuşan bir kişiyi söylediğinde ileri gelen mahale sakininin yanıtı şu olmuştur; “Hayret, ben ona hiç iyilik etmemiştim ki!” Bu günlere geldiğimde aynı düşünceyi paylaşıyorum. Kime iyilik etiysem bana en büyük kötülüğü yapanlar onlar olmuştur. İnsanlar kendilerine yardım etme vatleri ile anayasal olarak bu görevi üstlenmesi gereken kişileri oylarıyla seçmişlerdir. Yardım beklenmesi gereken kişi/kurumları kendi oyuyla seçmiş olanlar, gidip oylarıyla koltuklara oturtukları, baş tacı etikleri ve gerekli veya gereksiz yalakalık yapmaya devam ederek medet umdukları kişilerden yardım umabilirler, onlardan bu beklentilerini dile getirebilirler. BEN YARDIMA İHTİYACI OLSA DA BUNU DİLE GETİREBİLMEKTEN ACİZ VE SADECE DOĞANIN ONA SAĞLAMIŞ OLDUĞU İMKANLARLA HAYATA KALMAYA ÇALIŞAN VE İNSANIN TÜM ZULMÜNE RAĞMEN ANLAŞILAMAZ BİR BİÇİMDE HALA İNSANLARI SEVEBİLEN, TÜRLERİNİ YOK ETMEYE KARARLI OLSAK DA HALA BU DÜNYAYA TUTUNMAYA ÇALIŞAN CANLILARA YARDIM ETMEYİ TERCİH EDİYORUM. ÇÜNKÜ ONLAR OY KULANAMIYOR. HİÇ KİMSE OY KAZANABİLMEK İÇİN ONLARA İYİ DAVRANIP ONLARA VAATLERDE BULUNUP SEÇİLDİKTEN SONRA DA VERMİŞ OLDUĞU SÖZLERİ HATIRLAMIYOR. Ama kendi bilinçleri ve/veya güdüleri ile oy verenler, oylarıyla seçip kendilerine asıl yardım etmesi gereken kişi ve kurumlardan gidip yardım isteyebilirler.
Şimdi eleştirilere gelelim; yiğidi vursak da hakını vermek gerek. Doğru, TIRNAKLARI EŞYALARIMA ZARAR VERİYOR diye herhangi bir hayvanın tırnaklarını söktürmenin hiçbir mazereti yoktur ama gerçekle sahteyi ayırmak gerek. Gerçek hayvansever, hayvanı var olduğu şekliyle sever.
Üzerine soytarı gibi kılık kıyafet giydirmeye gelince, bu kıyafetlerin soytarıLaştırma amaçlı olanlarına şahsen karşı olmakla birlikte her hayvanın ırkına göre adapte olabileceği iklim şartları vardır ki, kimi hayvana sokağa çıktığı zamanlarda eğer hava koşuları yeterince soğuk ise, uygun ve ona göre olan bir koruyucu özel elbise, anorak, kazak ya da her neyse giydirmek onları gerçekten korumak için gereklidir. Ev koşularına alışmış bir köpeği karlı havada öylece dolaşmaya çıkarmak hayvana direkt mikrobu enjekte etmekle eşdeğerdedir. Şunu da ayrıca belirtmekte yarar var ki, Türkiye gibi ılıman iklimli bir ülkede, soğuk iklim hayvanları olan Saint Bernard, Sibirian Husky, Alaskan Malamute gibi hayvanları alıp sıcacık evlere tıkmak aslında pek hayvanseverlik değildir. Bu tür ırklar Türkiye gümrük kapısından girdikleri anda ömürlerinden zaten 2 yıl civarında bir süre feda edilmektedir. Bu iki yılı telafi edebilecek koşuları sağlayabilen varsa ona lafım yoktur, aksine saygı duyarım.
Kısırlaştırma konusuna gelince, bir hayvan kaç kez doğurur, doğurduklarının kaçı hayata kalabilir? Doğanın ekolojik dengesi içinde hayvanların doğurdukları yavruların hepsi yaşamamaktadır. Ama gerçek hayvanseverler hepsini yaşatmaya çalışır. Çünkü her canlının (buna insan da dahildir) bu dünyaya gelmişse yaşamaya hakı olduğu ana prensiptir. Ama gerçekten YAŞAMAK! Sağlıkla, mutlulukla, severek ve sevilerek! Hiçbir şeyin öyle başbakanımız gibi sayı vermekle olmadığı da ayrı bir gerçektir. Bu nedenle herkes bakabileceği, gerçek bir yaşam sağlayabileceği ya da sağlamasına yardımcı olabileceği kadar çocuk sahibi olmalıdır. Bu hayvanlar için de geçerlidir. Türü tüketmeden ama doğanın ekolojik dengesine karşı gelen ve daima yaşatmaya yönelik yaklaşımlarımızı dengeleyerek (kısırlaştırma da bir dengeleme unsurudur; bir sokak kedisi 6 ayda 1 doğum yaptığında hem kendi ömrü kısalarak kalitesizleşmekte, sağlığını kaybetmekte, hem de doğurmuş olduğu ortalama 5-6 yavrudan yalnızca 1 veya 2si hayata kalabilmektedir- keza köpekler için de geçerli bir durumdur bu) onları gerçek anlamda yaşatmaya çalışır. Bu nedenle de hele de köydeyken aynı kaptan yiyip aynı kaba pisletirken şehirleşip sonradan “modern, kültürel ve etiksel toplum anlayışı” diyebilecek kadar işi boş bir sözüm ona sosyaleşmenin sonucu olarak onlara birden bire mındar demeye başlamak, “onların doğal yaşam alanları, doğaları” deyip yüzyılar önce yanlarımıza alarak evcileştirmiş olduğumuz ‘bu canları ormanlarda yaşamaya mahkum edip orada açlıktan birbirlerine zarar verip eziyet çektiklerini zevkle seyredebilmek’ ancak İNSANA YAKIŞABİLİR VE UYABİLECEK BİR ZULÜMDÜR!
Bu arada bahçede beslenen kedilerin *****leri kokmaz Serap Hanım, kesin orada kanalizasyon borularında bir kaçak vardır, o apartmanın sakinlerinin üretikleri kokuyordur. Doğa kendi içinde o kedi çişlerini toprağın içine alıp yağmurla da yıkamayı kendi başına o kadar güzel haletmektedir ki, siz bile şaşarsınız! Ama insanın ter kokusunun ne demek olduğunu ben çok iyi bilirim. Metrobüs ilk hizmete girdiği zamanlarda her sabah ve her akşam kulanmak zorunda kalmış birisi olarak insanın ter kokmasının nasıl bir şey olduğunu bilirim. Buna karşın genciyle yaşlısıyla, çoluğuyla çocuğuyla böylesi temizlikten nasibini almamış leş gibi kokan insanlardan hiç birinin ben ne otobüsten, ne minibüsten, ne trenden ne de metrobüsten indirildiğini görmedim. Diyelim ki siz gördünüz; eğer bu gerçekten gerçekleştiyse, o kadının nasıl koktuğunu hayal bile edemiyorum. Hani yardım diyorduk, o kadıncağıza da siz yardım eli uzatıverseydiniz de evinize ***ürüp bir banyo yaptırıverseydiniz.
Serap Hanım, derin ironi, komik tragedya gibi kelimeleri kulanmakla ne yazınızı daha değerli kılabilirsiniz ne de anlatıklarınıza gerçek bir anlam katabilirsiniz. Ve hayvansever diye gördüğünüzün kaç sokak çocuğuna ne zaman simit ne zaman ekmek aldığını, koluna ne zaman hangi altın bileziği taktığını bilemez, bu konuda ahkam kesemezsiniz. Ama emin olun ki bu sayı sizinkinden fazladır.
Ayrıca tecavüze uğrayan, dövülen kadınlara sizin hiç ah etme hakınız olduğunu düşünmüyorum çünkü yukarıda saygıyla okuduğum bir iki arkadaşın da demiş olduğu gibi onlara bu şideti gösterenler çocuk yaşlarda sevgisiz, hoşgörüsüz ve bencil bir kültür içinde yetişip hayvanlara eziyet etmiş kişilerdir. Ve simit almadığın bir çocuk sana küsmez, senden nefret eder ve hele de biraz büyükse sana ilk zarar veren o olur. Simit aldığın çocuk farklı olur derseniz, o da senden üçüncü simiten sonra ayakabı, sonra bisiklet, sonra araba ister; imkanların elvermeyip alamazsan elinde ne varsa ona sahip olmak için o da seni sırtından bıçaklar. Ve ne büyük çelişki değil mi; hiçbir hayvan, (doğasına tamamıyla aykırı olan koşular hariç) kendisine sevgiyle uzanan eli ısırmıyor! Hayvanlar ya da hayvan sevgisi siz hiç merak etmeyin, toplumda hiçbir kargaşaya yol açmaz ama sevginin anlamını ve yaşadığı dünyanın şartlarını farkında olmadan konuşanlar en temel kargaşa kaynağıdır.
Şimdi Serap Hanım, öncelikle hep inandığım bazı atasözlerimizin doğruluğunu bir kez daha ispatladığınız için teşekür ederim ki bu atasözleri şunlar;
– Hiçbir köpek yemek yediği kabı pisletmez.
– İnsanın insandan daha büyük düşmanı yoktur.
– İyilik yapma, bedelini bir gün mutlaka ödersin.
– Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.
– Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyen adama bakarım adam mı diye!
Ben niye mi bu kadar uzun yazdım; dayanamadım. Şimdiye kadar süslü kelimelerle ve hep insanla karşılaştırarak hayvan sevgisine tepki gösterenlere cevabımı bu fırsatı kulanarak vermek istedim.
Ve Serap Hanım, başka gezegenden gelmiş olan sanırım sizsiniz ki bu dünyanın ne gerçeklerinden haberiniz var, ne sahip olduğunuzu ispatlamaya çalıştığınız kültüre sahipsiniz, ne de kaleme almıaya çalıştığınız konu ile ilgili herhangi bir bilimsel kaynağı incelemiş değilsiniz.
Size tavsiyem daha alakalı olduğunuz konularda makale yazmaya girişin; mesela Kösem Sultan Hürem Sultan’a ne söyledi, Kemal Kaptanın eşi ne zaman onu afedecek?”
Bu arada imla hatalarınız üzerinde de biraz çalışmanız iyi olur. Yemin ederim bukadar çok imla hatası olunca her hatayı gördüğümde bir elektrik çarpıyor ki adam gibi yazıyı kesintisiz okuyabilmem mümkün olmuyor!
Son tavsiyem de başlık ile yazdığınız makalenin bir alakası olsun. Ben burada hayvan nefreti göremiyorum. Aslında eleştiriniz siz farkında olmasanız da sizin gibi düşünmeyen insanlara, insanların sizin gibi düşünmemesine. Bu da sizin saygı ile ilgili bazı sorunlarınız olduğunu gösterir ki, gerçek insan farklı tercihlere saygı gösterebilecek olgunluğu gösterendir. Sanırım bu konularda biraz olgunlaştıktan sonra makale yazmaya girişmek sizin için en hayırlısı olacak.
Bu arada yazınız bana hayvanları sevmekle ne kadar doğru bi iş yapıyor olduğumu kanıtladı; bu açıdan teşekür etmek de benim insanlık görevimdir!
Önce; HAYVANSEVERLER YÜZÜNDEN HAYVAN SEVMEZ oldum diyebilen birisinin zaten kendisi ile ilgili bilinç düzeyini sorgulamak gerekir ki yazdığı yazıyı dikate alabilelim! Sevgi karşılık beklenmeyen ve koşulara bağlı olmayan bir durumdur. Her ne kadar sizin tanımınızla modern, kültürel ve etiksel değerler içinde anlamını sizin gibi bilemeyen, ne olduğunu, nereden geldiğini, geçmişini unutmuş bir çok bireye rağmen, SEVİYORSAN SEVERSİN, O YÜZDEN BU YÜZDEN DEĞİL, KOŞULSUZCA SEVERSİN, GERÇEK SEVGİDEN DE KOLAY KOLAY VAZGEÇMEZSİN, Ama sevgin sahte bir ambalajsa eğer, ambalajı değiştirmek kolaydır tabi!
Sadece kazaen dikate alabileceklerin zihinlerinde yanlış bir olgunun yer etmesini engeleyebilmek adına bu yazıyı kaleme alacağım, lütfen Serap Hanım siz üzerinize alınmayın.
Modern ve etiksel tanımlamaları, kültürün sıfatlarıdır; kültürü etiksel ve modern kavramları ile aynı kefeye koymaksa ne dediğini bile farkında olamayıştır.
Kedi ve köpeklerin tarihsel ve evrimsel gelişimini incelemeden kimseyi onları eve tıkmakla suçlamak yine içine düşülmüş olan büyük bir hatadır ki, bu makale denemesinde (özür dilerim makale olabilmesi için biraz daha ayakları yere basmalı ama 40tan fazla fırının ekmeği gerekiyor daha, inşalah bir 5-10 yıl sonra makale diyebileceğimiz kadar gelişmiş olur kaleminiz, fikirleriniz ve dolayısıyla siz!) bu hata bariz görülmektedir. Tarih boyunca insanlar hayvanlardan farklı şekilerde yararlanabilmek adına onları evcileştirerek kendileri ile birlikte yaşamak zorunda olan canlılar haline gelmesi yönünde bir evrim geçirmelerine neden olmuştur ve özelikle kendi iç güdüleri ile hayata kalabilmek için beslenme olanaklarını, modernleşme adına insanlar tüketmiştir ve bu da hayvanları insanlara daha bağımlı ve muhtaç hale getirmiştir. Yani hayvanlar artık evrimsel aşamaların bir sonucu olarak da insandan çok ama çok daha aciz hale gelmiştir. Yine de hayret vericidir ki onlar etiksel değerlere sahip çıkabilmeyi becermişlerdir, nedeninin ne ve nasıl olduğu tam anlaşılamamış olsa da. İnsanlar can almayı, insanı veya hayvanı rahatlıkla zevk, hırs veya töre gibi temeli mantığa dayanmayan nedenlerle öldürebilse de bir hayvanın başka bir canlıya zarar verebilmesi için (çok ender ve çok sınırlı sayıdaki birkaç tür dışında) VAROLMA dışında hiçbir nedenin aranabilmesi mümkün değildir. Ama doğanın varoluşunda red edilemeyecek olan AV kavramı, öldürmeyi haklı bir zevk olarak lanse edilebilmek için SPOR eki ile anılmaya başlanmıştır ki AV spor değildir. Ama insan bunu bile kendine yontarak, vahşetini şirin ambalajla***** zekasının tehlikeli boyutlarını fazlasıyla ispatlamaktadır. İnsan ve soyu aciz değildir; bugün dünyada soyu tükenen türler arasında hiç İNSAN türünü duymamış olmamıza karşın insanoğlu dünyanın ekolojik dengesini bozmayı bile becerebilecek kadar üstün ve zarara yönelik bir zekaya sahiptir. Hiçbirimizin bir keçinin, bir kedinin ya da köpeğin orman yakmayı, bir ülkeyi atom bombası ile bombalayıp doğmamış çocukları bile sakat bıraktığını duyabilmiş olduğunu zanetmiyorum çünkü böyle bir durum söz konusu hiç olmamış ve olamayacaktır. İnsanın var olmak ya da soyunu sürdürebilmek için kimseden aslında yardım almasına gerek yoktur. Onu yardıma muhtaç hale getiren yine insanın tehlikeli zekasıdır ve bireyselik kavramı malesef çok yanlış şekilendirilerek beyinlerine kazınmış olduğu için aslında hiç ETİK ve MODERN olmayan bir KÜLTÜREL GELİŞİMle bu hale getirilmiştir. Burada dikat çekilmesi gereken şudur ki İNSANIN DÜŞMANI yine İNSANDIR! Ve insan, var oluşuyla kendisi ve tüm diğer türler için ÇOK CİDİ BİR TEHDİTİR.
Şimdi işin bir diğer boyutuna parmak basmak gerekirse, evet kardeşim, ben siz ve sizin gibilerin aklı, hayali ve mantığı kaldıramayacak kadar çok insana vakt-i zamanında yardım etim. Ama artık etmem. Bir öykü vardır, bir mahalenin ileri gelenine bir mahale sakini kendisi hakında ileri geri konuşan bir kişiyi söylediğinde ileri gelen mahale sakininin yanıtı şu olmuştur; “Hayret, ben ona hiç iyilik etmemiştim ki!” Bu günlere geldiğimde aynı düşünceyi paylaşıyorum. Kime iyilik etiysem bana en büyük kötülüğü yapanlar onlar olmuştur. İnsanlar kendilerine yardım etme vatleri ile anayasal olarak bu görevi üstlenmesi gereken kişileri oylarıyla seçmişlerdir. Yardım beklenmesi gereken kişi/kurumları kendi oyuyla seçmiş olanlar, gidip oylarıyla koltuklara oturtukları, baş tacı etikleri ve gerekli veya gereksiz yalakalık yapmaya devam ederek medet umdukları kişilerden yardım umabilirler, onlardan bu beklentilerini dile getirebilirler. BEN YARDIMA İHTİYACI OLSA DA BUNU DİLE GETİREBİLMEKTEN ACİZ VE SADECE DOĞANIN ONA SAĞLAMIŞ OLDUĞU İMKANLARLA HAYATA KALMAYA ÇALIŞAN VE İNSANIN TÜM ZULMÜNE RAĞMEN ANLAŞILAMAZ BİR BİÇİMDE HALA İNSANLARI SEVEBİLEN, TÜRLERİNİ YOK ETMEYE KARARLI OLSAK DA HALA BU DÜNYAYA TUTUNMAYA ÇALIŞAN CANLILARA YARDIM ETMEYİ TERCİH EDİYORUM. ÇÜNKÜ ONLAR OY KULANAMIYOR. HİÇ KİMSE OY KAZANABİLMEK İÇİN ONLARA İYİ DAVRANIP ONLARA VAATLERDE BULUNUP SEÇİLDİKTEN SONRA DA VERMİŞ OLDUĞU SÖZLERİ HATIRLAMIYOR. Ama kendi bilinçleri ve/veya güdüleri ile oy verenler, oylarıyla seçip kendilerine asıl yardım etmesi gereken kişi ve kurumlardan gidip yardım isteyebilirler.
Şimdi eleştirilere gelelim; yiğidi vursak da hakını vermek gerek. Doğru, TIRNAKLARI EŞYALARIMA ZARAR VERİYOR diye herhangi bir hayvanın tırnaklarını söktürmenin hiçbir mazereti yoktur ama gerçekle sahteyi ayırmak gerek. Gerçek hayvansever, hayvanı var olduğu şekliyle sever.
Üzerine soytarı gibi kılık kıyafet giydirmeye gelince, bu kıyafetlerin soytarıLaştırma amaçlı olanlarına şahsen karşı olmakla birlikte her hayvanın ırkına göre adapte olabileceği iklim şartları vardır ki, kimi hayvana sokağa çıktığı zamanlarda eğer hava koşuları yeterince soğuk ise, uygun ve ona göre olan bir koruyucu özel elbise, anorak, kazak ya da her neyse giydirmek onları gerçekten korumak için gereklidir. Ev koşularına alışmış bir köpeği karlı havada öylece dolaşmaya çıkarmak hayvana direkt mikrobu enjekte etmekle eşdeğerdedir. Şunu da ayrıca belirtmekte yarar var ki, Türkiye gibi ılıman iklimli bir ülkede, soğuk iklim hayvanları olan Saint Bernard, Sibirian Husky, Alaskan Malamute gibi hayvanları alıp sıcacık evlere tıkmak aslında pek hayvanseverlik değildir. Bu tür ırklar Türkiye gümrük kapısından girdikleri anda ömürlerinden zaten 2 yıl civarında bir süre feda edilmektedir. Bu iki yılı telafi edebilecek koşuları sağlayabilen varsa ona lafım yoktur, aksine saygı duyarım.
Kısırlaştırma konusuna gelince, bir hayvan kaç kez doğurur, doğurduklarının kaçı hayata kalabilir? Doğanın ekolojik dengesi içinde hayvanların doğurdukları yavruların hepsi yaşamamaktadır. Ama gerçek hayvanseverler hepsini yaşatmaya çalışır. Çünkü her canlının (buna insan da dahildir) bu dünyaya gelmişse yaşamaya hakı olduğu ana prensiptir. Ama gerçekten YAŞAMAK! Sağlıkla, mutlulukla, severek ve sevilerek! Hiçbir şeyin öyle başbakanımız gibi sayı vermekle olmadığı da ayrı bir gerçektir. Bu nedenle herkes bakabileceği, gerçek bir yaşam sağlayabileceği ya da sağlamasına yardımcı olabileceği kadar çocuk sahibi olmalıdır. Bu hayvanlar için de geçerlidir. Türü tüketmeden ama doğanın ekolojik dengesine karşı gelen ve daima yaşatmaya yönelik yaklaşımlarımızı dengeleyerek (kısırlaştırma da bir dengeleme unsurudur; bir sokak kedisi 6 ayda 1 doğum yaptığında hem kendi ömrü kısalarak kalitesizleşmekte, sağlığını kaybetmekte, hem de doğurmuş olduğu ortalama 5-6 yavrudan yalnızca 1 veya 2si hayata kalabilmektedir- keza köpekler için de geçerli bir durumdur bu) onları gerçek anlamda yaşatmaya çalışır. Bu nedenle de hele de köydeyken aynı kaptan yiyip aynı kaba pisletirken şehirleşip sonradan “modern, kültürel ve etiksel toplum anlayışı” diyebilecek kadar işi boş bir sözüm ona sosyaleşmenin sonucu olarak onlara birden bire mındar demeye başlamak, “onların doğal yaşam alanları, doğaları” deyip yüzyılar önce yanlarımıza alarak evcileştirmiş olduğumuz ‘bu canları ormanlarda yaşamaya mahkum edip orada açlıktan birbirlerine zarar verip eziyet çektiklerini zevkle seyredebilmek’ ancak İNSANA YAKIŞABİLİR VE UYABİLECEK BİR ZULÜMDÜR!
Bu arada bahçede beslenen kedilerin *****leri kokmaz Serap Hanım, kesin orada kanalizasyon borularında bir kaçak vardır, o apartmanın sakinlerinin üretikleri kokuyordur. Doğa kendi içinde o kedi çişlerini toprağın içine alıp yağmurla da yıkamayı kendi başına o kadar güzel haletmektedir ki, siz bile şaşarsınız! Ama insanın ter kokusunun ne demek olduğunu ben çok iyi bilirim. Metrobüs ilk hizmete girdiği zamanlarda her sabah ve her akşam kulanmak zorunda kalmış birisi olarak insanın ter kokmasının nasıl bir şey olduğunu bilirim. Buna karşın genciyle yaşlısıyla, çoluğuyla çocuğuyla böylesi temizlikten nasibini almamış leş gibi kokan insanlardan hiç birinin ben ne otobüsten, ne minibüsten, ne trenden ne de metrobüsten indirildiğini görmedim. Diyelim ki siz gördünüz; eğer bu gerçekten gerçekleştiyse, o kadının nasıl koktuğunu hayal bile edemiyorum. Hani yardım diyorduk, o kadıncağıza da siz yardım eli uzatıverseydiniz de evinize ***ürüp bir banyo yaptırıverseydiniz.
Serap Hanım, derin ironi, komik tragedya gibi kelimeleri kulanmakla ne yazınızı daha değerli kılabilirsiniz ne de anlatıklarınıza gerçek bir anlam katabilirsiniz. Ve hayvansever diye gördüğünüzün kaç sokak çocuğuna ne zaman simit ne zaman ekmek aldığını, koluna ne zaman hangi altın bileziği taktığını bilemez, bu konuda ahkam kesemezsiniz. Ama emin olun ki bu sayı sizinkinden fazladır.
Ayrıca tecavüze uğrayan, dövülen kadınlara sizin hiç ah etme hakınız olduğunu düşünmüyorum çünkü yukarıda saygıyla okuduğum bir iki arkadaşın da demiş olduğu gibi onlara bu şideti gösterenler çocuk yaşlarda sevgisiz, hoşgörüsüz ve bencil bir kültür içinde yetişip hayvanlara eziyet etmiş kişilerdir. Ve simit almadığın bir çocuk sana küsmez, senden nefret eder ve hele de biraz büyükse sana ilk zarar veren o olur. Simit aldığın çocuk farklı olur derseniz, o da senden üçüncü simiten sonra ayakabı, sonra bisiklet, sonra araba ister; imkanların elvermeyip alamazsan elinde ne varsa ona sahip olmak için o da seni sırtından bıçaklar. Ve ne büyük çelişki değil mi; hiçbir hayvan, (doğasına tamamıyla aykırı olan koşular hariç) kendisine sevgiyle uzanan eli ısırmıyor! Hayvanlar ya da hayvan sevgisi siz hiç merak etmeyin, toplumda hiçbir kargaşaya yol açmaz ama sevginin anlamını ve yaşadığı dünyanın şartlarını farkında olmadan konuşanlar en temel kargaşa kaynağıdır.
Şimdi Serap Hanım, öncelikle hep inandığım bazı atasözlerimizin doğruluğunu bir kez daha ispatladığınız için teşekür ederim ki bu atasözleri şunlar;
– Hiçbir köpek yemek yediği kabı pisletmez.
– İnsanın insandan daha büyük düşmanı yoktur.
– İyilik yapma, bedelini bir gün mutlaka ödersin.
– Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.
– Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyen adama bakarım adam mı diye!
Ben niye mi bu kadar uzun yazdım; dayanamadım. Şimdiye kadar süslü kelimelerle ve hep insanla karşılaştırarak hayvan sevgisine tepki gösterenlere cevabımı bu fırsatı kulanarak vermek istedim.
Ve Serap Hanım, başka gezegenden gelmiş olan sanırım sizsiniz ki bu dünyanın ne gerçeklerinden haberiniz var, ne sahip olduğunuzu ispatlamaya çalıştığınız kültüre sahipsiniz, ne de kaleme almıaya çalıştığınız konu ile ilgili herhangi bir bilimsel kaynağı incelemiş değilsiniz.
Size tavsiyem daha alakalı olduğunuz konularda makale yazmaya girişin; mesela Kösem Sultan Hürem Sultan’a ne söyledi, Kemal Kaptanın eşi ne zaman onu afedecek?”
Bu arada imla hatalarınız üzerinde de biraz çalışmanız iyi olur. Yemin ederim bukadar çok imla hatası olunca her hatayı gördüğümde bir elektrik çarpıyor ki adam gibi yazıyı kesintisiz okuyabilmem mümkün olmuyor!
Son tavsiyem de başlık ile yazdığınız makalenin bir alakası olsun. Ben burada hayvan nefreti göremiyorum. Aslında eleştiriniz siz farkında olmasanız da sizin gibi düşünmeyen insanlara, insanların sizin gibi düşünmemesine. Bu da sizin saygı ile ilgili bazı sorunlarınız olduğunu gösterir ki, gerçek insan farklı tercihlere saygı gösterebilecek olgunluğu gösterendir. Sanırım bu konularda biraz olgunlaştıktan sonra makale yazmaya girişmek sizin için en hayırlısı olacak.
Bu arada yazınız bana hayvanları sevmekle ne kadar doğru bi iş yapıyor olduğumu kanıtladı; bu açıdan teşekür etmek de benim insanlık görevimdir!
BİLİMSEL ARAŞTIRMALARA göre hayvanlar insanların hisetiği birçok duyguya sahipler, ben duygusuna sahipler yani; aşağılandıklarını, sevilmediklerini, istenmediklerini, tehlikede olduklarını, hata güzel yada çirkin olduklarını hisedebiliyor, kızıyor ve topluma küsüyolar hata en belirgin tepkileri hayata küstükleri ben yüzlerce hayvanda bunu görebiliyor evimde 1 seneden fazla süredir beslediğim bir kedimdede bunu yaşıyorum, benim türüm tarafımdan sakat bırakıldığı için bana uzak hep.NEYSE KISACASI FİKİR SAHİBİ OLMADIĞINIZ, A DAN Z YE ARAŞTIRMADIĞINIZ HİÇ BİR BİLGİYE YAZINIZDA YER VEREMEZSİNİZ, BU EMEKSİZ DOĞRULUK NİTELİĞİ OLMAYAN BİR ÇALIŞMADIR. SERAP HNM MAKALE YAZMAYI GÖRDÜĞÜNÜZ RÜYAYI ANLATMAYA BENZETMİŞSİNİZ.
Kalem’i karışık… Ama çoğu analizi doğru…Bence yazarın beyninde fazla bilgi birikimi karışıklığa yol açmış. Ve kendi mantığı, vicdansal bilinci ile edindiği bilgileri tam oturtamamış. Bilinçsiz hayvan severler’i çok iyi tanımlamış. Ama hayvan severler’in kendi içinde de 80 bin çeşide ayrıldıklarını unutmuş. Hak koruyucularla evinde kedi köpek besleyenleri veya bir baltaya sap olmak için ota böceğe saranları ayıt etmesi bu makaleye sığdırılacak bir şey değil. Birçok sorusuna katılıyorum. Birçok neden böylesiniz var… Ama insan, hayvan karşılaştırması yersiz olmuş.
Bir de yazara şunu hatırlatmak isterim dünya ve Türkiye de birçok sorun var herkes bir şeyin ucundan tutarsa bir şeyler düzeltilebilir. Birileri insan kurtarır birileri hayvan birileri ağaç. Her şeyi tek bir kişi başaramaz. Takılmayın siz ona buna. Sizde bir şeyler yapıyormuşsunuz. Yolunuza devam edin. Ama bu kadar cahilin olduğu bir toplumda yazdığınız her şeye dikat ediniz. İnsanlar yazınızın (ki sizinki karman çorman) ana fikrini almazlar içinde işlerine yarayacak kelimeleri yada cümleleri seçerler. Bu yazınızdan sonra hayvan sevenleri sevmeyenlere daha çok gün doğdu. Artık daha saldırgan olacaklar. Ve sokaklarında bir kediye köpeğe su veren insanlara daha çok saldıracaklar. Yazar olmaksa amacınız daha çok düşünmelisiniz. Sizin gibi insanlar kitleleri peşinden sürükler. En ufak bir yanlışta dünya’nın yok olmasına bir parça faydası olan sizlersiniz. Umarım anlatabilmişimdir….
yazık !o kadar uğraşmışsın,kafa yormuşsun..seni ben bir gecede hayvansever yaparım….
sanırım…..yok yok eminim siz bir hayvansever beyle çıkıyordunuz..sonunda sizi değilde hayvanları tercih eti,,,,işte sonuç.. kafayı yemişsiniz hanımefendi…..en kısa zamanda sokak kedilerini ,köpeklerini tekmeleyen,hayvanseverlerden nefret eden birini bulup mutlu olmalısın…işin zor değil…toplumun % 90 ı bu yaratıklardan oluşuyor….
aslında bu konuda yazmak bile *****ca ama size iyilik yapayım dedim….hani sizin gibiler diyorlarya………! hayvan sevenler insan sevmez diye……sizin gibiler olduğu sürece doğrudur….sizi nasıl sevebilirim ? Sevalciğim,minik kedim benim…. bu müthiş yazıyla eminim yarışmayı kazanmışsındır…..hahahahahah sana ağzımla bile gülemiyorum yazık…
Başlığı okuduktan sonra gerisini okumaya gerek görmedim. Başlı başına mantığını yaratan alete sorun var arıza çıkmıs 🙂
Arkadaşın kafası biraz karışık sanırım….Bir önceki cümlenin bir sonrakiyle alakası yok…Aslında yazının tamamında savunduğu şeylerin kınadığı kedi köpek beslemeleriyle alakası yok…Hayvanlar doğada varlıklarını tek başlarına yardım olmadan sürdürebilirler gibi bişeyler söylüyor…ondan sonrada doğamı bıraktıki asıl tartışılması gereken bu diyor ve haklı olarak iki milyon ağaç buluşmamıza neden katılmadınız diye soruyor hayvanseverlere….yani yok olan doğanın hayvanların doğal döngüsünü yaşamını kendi kendine idame etirebilmelerini zorlaştırdığını imkansızlaştırdığını kabul ediyor…ama sonra ne oluyor tekrar geriye dönüş yapıp niye besliyorsunuza onların doğasını bozuyorsunuza onlar kendi yaşamını idame etirire geri dönüyor…Aralarda hiç alakasız paramparça olmuş fikirlerine cümlşelerine ise hiç değinmiyorum…bence bu yaznın bizimle alakası yok aslında hiçkimseyle alakası yok ama hayvansever ama sevmez hiçkimseyle alakası yok…bu yazı tamamiyle kendisiyle alakalı kendi iç sorgulamasını iç kargaşasını yazıya dökmüş…yani bu yazı tamamiyle kendiyle alakalı…sesli düşünmüş…değil de düşüncelerini yazıya dökmüş… hayata dair doğaya dair ve öncelikli olacak olana dair(halbuki bunların hiçbiri daha öncelikli değil hepsi bir bütünün parçası ve söylediği herşey bir sorun ve yeryüzündeki tüm insanlar bu saydığı onlarca sorun içerisinden yalnızca bu yazıyı yazanın işaret etiği ile ilgilenmez ilgilenmek zorunda değil ilgilense yine şikayet etiği şey olur, doğanın dengesi bozulur herkes bi sorun üzerine kafa yorsa kanalize olsa) Yani bu yazı yazıyı yazanın kendisiyle alakalı…Kafasını netleştirir kendi içindeki bu karmaşayı çözer ve mantık bütünlüğü olan bi yazı yazarsa o zaman sorunlarla ilgili şikayet etikleriyle ilgikli fikrimizi beyan ederiz…Şimdilik yalnız kalmaya ihtiyacı var bu kişinin…yalnız bırakalımda biraz daha düşğnsün kafasını düşüncelerini netleştirsin…zira pek kolay olmayacak gibi kafasının içi oldukça karışık çünkü 🙂
o kadar *****sın ki açıklama yapmaya bile layık görmedim seni
…
Bak mantık hatalarını düzeltiyorumuş:
Şimdi sen hamamböceklerinin öldürüdülmesine mi karşı mısın değil misin?
Hayvanseverler içinde besinlerini hayvanlardan karşılamayanların oranı diğerlerine göre çok yüksek olduğu aşikarken ama hiçbiriniz yemeyin o zaman mı diyorsun?
İki milyon ağaç olayının organizasyonu ve duyurusu yeterince ilgiliye ulaşmamış diye ***u hayvanseverlere atarak rahatlıyor musun? Yoksa aslında ben de duyarlıyım ama sadece ağaçlara mı diyorsun? Doğal seleksiyona karşı girişimde bulunulmasına karşı mısın, değil misin? Karşı isen insanları ve ağaçları niye doğal seleksiyona bırakmıyorsun? Değilsen neden hayvanseverlerin mücadelesine karşı çıkıyorsun? Kısacası düşünce sisteminde arıza filan mı var? Daha açıkçası ***** mısın?
Ön yargıları bir kenara bırakıp, birkaç cepheden bakabilseydiniz bu yazının gidilatı daha farklı olurdu ama ne yazık ki kısır kalmış. Aynı düşünmek zorunda değiliz ama kendi düşüncenizi kendiniz analiz etseniz bile birkaç cepheden bakma ihtiyacı hisedersiniz. Hisederiz. Karşınızda yargıladığınız camiayı tek tipleştirmişsiniz. Hem de her anlamda. Herşeyden önce oldukça homojenik yapıya sahip bu platformda doğaya, hayvanlara, insanlara, politikaya ideolojileri veya ideolojiksizlikleri gereği farklı farklı bakan birçok insan var. Bunca farklılığa rağmen bu kadar düz bir manzara görebilmek…mantık dahilinde değil. Katıldığım noktalar var. Mesela süt ve et tüketimi gibi. Bazı yerlerde doğru noktalardan yakaladığınızı düşünüyorum. Yüzde yüz haksız bir yazıdır demek size haksızlık olur ancak empati kısmını geliştirdiğinizde ve başka açılardan da bakabildiğinizde ortaya daha zengin bir yazı çıkabilir. Saygılar…
HAYIR……BUNCA SAÇMA SAPAN KELAMI OKUDUĞUMA MI YANAYIM………..MAKALEYİ YAZAN ZAVALI İNSANCIĞA BİR DESTEĞİM OLAMADIĞINA MI YANAYIM……………..BİLEMEDİM…….KIYAMAM KISKANDIN MI SEN?? SOKAK KEDİSİNİ KÖPEĞİNİ YAZIK SANADA ŞEFKAT GÖSTERİRDİK BİZ………..BESLERDİK SIĞINMA İHTİYACINI KARŞILARDIK AŞKOLSUN…………AMA BİR ŞARTLA………..DOĞURGANLIĞINI ELİNDEN ALMAMIZ LAZIM AKSİ HALDE SENİN NESLİN DEVAM EDERSE …..O HANİ HANGİ TÜRSÜNÜZ DİYE SORDUN YA BOŞVER SEN BİZİM TÜRÜMÜZÜ…….SENİ TÜRÜN DEVAM EDERSE ESAS SIÇTIĞIMIZIN RESMİDİR………….HAMAMBÖCEKLERİ İLE MUTLU HAYAT DİLİYORUM SANA………
Bir hayvanı bir insanla kıyaslamak acizliktir. Ben açım diyemeyen ben hastayım diyemeyen bir hayvanı , bir insanla kıyaslamak acizliktir. Bu kadar memlekete aç insan var… Evet var… Açım diyebilen insanlar.. ama bukadar memlekete aç insan var diyen yaratık? Kaç insan doyurdun bu güne kadar? kaç kez mahalenin muhtarına gidip mahalemde kaç aç insan var diyip doyurabildin? kapına gelen dilenciye 1 tl vermeyen insanlar hayata hiç bir şeye sap olamamış insanlar bunu der ancak.. Ayrıca bu kadar insanı aç bırakan hayvanlar olmadı, Bu güne kadar gelen hükümetler aç bıraktı, Ve o hükümetleri seçenlerde bizleriz. sen değilsen aşin dostun arkadaşın, Yani bu kadar insanı aç bırakanları seçenler bizleriz. Ama Hayvanları? Çöpümüzü paylaşmayız onlara artık yemeklerimizi.. Barınaklara tıkarız onları sonlarının ne olduklarını bilmeden duymadan.. Hayvanları sevmeyen Öyle bir toplumuzki, sokağında hayvan İSTEMEZ, kuş İSTEMEZ, börtü İSTEMEZ, böcek İSTEMEZ, evinde beslersin İSTEMEZ, sokağında sarhoş İSTEMEZ, sokağında fahişe İSTEMEZ, sokağında gay İSTEMEZ, sokağında cami hoparlörü İSTEMEZ, okul zili İSTEMEZ, bar İSTEMEZ, düğün salonu İSTEMEZ, kahve İSTEMEZ, başka dinden birini İSTEMEZ, çocuk sesi İSTEMEZ, komşu İSTEMEZ, arabanı park etmeni İSTEMEZ, çöp İSTEMEZ, dilenci İSTEMEZ, satıcı İSTEMEZ, ziline basılmasını İSTEMEZ, fakir İSTEMEZ, kapısının önünde top oynanmasını İSTEMEZ, pazar kurulsun İSTEMEZ, kavga İSTEMEZ, gürültü İSTEMEZ, bekar İSTEMEZ, öğrenci İSTEMEZ, dul İSTEMEZ, İSTEMEZ, İSTEMEZ, İSTEMEZ, anca para İSTER, her şey onun olsun İSTER…
HEP HAKLI, HEP YANLIŞ, HEP BENCİL, BİZ İNSANIZ SİZE GÖRE DİMİ 🙂 Bunları istemeyenler bizler değilmiyiz. Memlekete bu kadar aç insan var diyen yaratığa hayvan severler adına bir sözüm olucak insanım diye geçinenlere…Biz neden hayvan severiz biliyormusunuz
BİZ HAYVANSEVERLER… SIRADAN İNSANLARDAN FARKLI BAKIYORUZ… AÇ HAYVANI BİLDİĞİMİZ İÇİN , AÇ İNSANLARA DAHA DUYARLIYIZ… TECAVÜZ EDİLEN KÖPEĞİ BİLDİĞİMİZ İÇİN , İNSANLAR ÜZERİNDEKİ CİNSEL TACİZLERE KARŞI EN KARARLI MÜCADELEYİ VERİRİZ… İNSAN EGEMEN TOPLUMUNUN KATLETİKLERİNİ BİLDİĞİMİZ İÇİN, ERKEK EGEMEN TOPLUMUNUN KARŞISINDAYIZ.. HAYVANLARIMIZ SES ÇIKARAMADIĞI İÇİN , YAŞAMIN HER ALANINDA MEYDANLARDAYIZ.. İŞÇİNİN DE, KÖYLÜNÜN DE, EMEKÇİNİN DE SESİYİZ… BARINAKLARA TIKILAN KÖPEKLERİ, İŞKENCE EDİLEN FOKLARI BİLİYORUZ… CEZAEVLERİNİ YARGILIYORUZ… SUSUZ KALAN DOĞAL YAŞAMI ANLIYORUZ… HES’LERİ SEVMİYORUZ… ZEVK İÇİN YAKILARAK ÖLDÜRÜLEN HAYVANLARI GÖRÜYORUZ, ORMANLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ… ÖTEKİLEŞTİREN CAHİL, ORTAÇAĞ KARANLIĞINDAKİ , ACIMAZIZ KÜLTÜRSÜZLÜĞÜ HİSEDİYORUZ… OKUYORUZ, YAZIYORUZ, ÇİZİYORUZ… BİZLER , SADECE ÇIKARLARI UĞRUNA , HAYVANLARI DÖĞÜŞTÜREN, BİRBİRİNE ÖLDÜRTEN, KATLİAMDAN ZEVK ALAN RUHLARI İYİ TANIDIĞIMIZ İÇİN, TERÖRDEN NEFRET EDİYORUZ…
DELİ DİYORLAR BİZE… O NEDENLE TOPLUMDAN SOYUTLANMIŞ ACIMASIZCA SAĞA-SOLA SAVRULAN CANLARA İNSANİ DESTEK VERİYORUZ… SAHİPLENDİRMENİN NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİLDİĞİMİZ İÇİN, ÇOCUK YUVALARINI ZİYARET EDİYORUZ… YAŞLANAN BİR HAYVANIN ÇEKTİĞİ ACIYI HİSEDİYORUZ… HUZUREVLERİNE GİDİYORUZ..
NEDEN HAYVANI VE DOĞAYI SEVİYORUZ BİLİYORMUSUNUZ?… ÇÜNKÜ; İNSANIZ…
Şimdi sorum Siz nesiniz
ya bırakın şu aç insanlar var lafını hayvanları yedirince insanlar aç mı kalıo yani dünyada kıtlık var ve bütün yiyecekleri hayvanlar tüketi de insanlara birşey kalmadı mı??? saçma sapan laflar ediosnz herkese yardım edilemio mu yani??? ayrıca hayvanları düşünen insanlar hayvansevmeyen veya onlara yardım etmeyen insanlardan çok daha duyarlıdır ve bu nedenle de diğer aç insanlara karşı da çok çok daha fazla merhamet duyar ve yardım etmek ister aç insan var diye gözümüzün önündeki aç hayvanı doyurmayalım mı yani? bu nasıl mantık brz düşün de konuş bnce. ayrıca doğasında yaşaması gerek demişsin de insanoğlu buna müsade etse yaşasın ama sokaktaki hayvanların başına ne geldiğni de görüyoruz araba çarpıo acılar içinde ölüo kmi insan görünümlü aşağılık yaratıklar tekmeliyo sırf zev için acı çektiriyo kimi insan denemeyecek sapıklar tecavüz ediolar onların ztn idam edilmesi lazım bugün hayvana yapan yarın bunların hepsini insana da yapar çnkü vicdansız ve pislik insanlar bunlar şmdi tüm bunlar olurken bu hayvanları doğalarında mutlular özgür yaşamaları lazım dişe nasıl sokağa salarız??? sanki herkes bu dünyada çok iyi herkese yardım edio hayvanlara hiç zarar vermio da bu tür fikirler üretmişsin bnce sokağa bi çık çevrene iyice bak öle bir iki yere değil gerçek dünyaya bak zira sen daha insanları ve çevreni tanıyamamış gerçekleri görememişsin etrafta bu kadar şeytan varken aklı olmayan kendini savunamayan her insanı iyi niyetli sanıp onlara güvenen bu canlıların sokakta yaşamalarını savunmak saçmalıktan öteye geçemez daha kendi bahçende beslediğin hayvanı öbürgün uyandığında tekmelenerek öldüğünü görüosan ve ben bunu yaşadım kardeşim sokakta hiçbir kedinin veya köpeğin yaşamasını savunmazsın bırak kediyi köpeği karıncaların bile dışarda yaşamasını savunmazsın bırakın artık şu basit klişe mantıksız cümleleri bi hayvana saçma da olsa elbise giydirilmesi onun işkenceyle öldürülmesinden bin kat daha iyidir giydirsin bırak sonuçta o hayvanın sahibi giydirio hayvan mutsuz olsa ztn sahibi bnu yapmazdı o herhalde sahibinden daha iyi tanıyacak değilsin bi köpeği veya kediyi adam kendi hayvanını senin düşündüğünden çok daha fazla düşünür brz da bu yönden düşün işte bi fikir üretirken de harikalar diyarındaymış gbi üretme çünkü sen dünyada yaşıosun aç gözünü gör gerçekleri aç hayvana da aç insana da yardım edilir kıtlık fln yok şükhür herkese yiyecek yeter ! ama şunu da unutma ki insana alah akıl vermiş çalışıp hata dilenip de para kazanır ve yiyeceğini bulur ama hayvan insana muhtaçtır alah merhamet denilen duyguyu bize vermişse kulanalım diye vermiş hayvanın daha muhtaç olduğunu da unutma çöplerden yiyosa da gene insanların artıklarını yiyor biz hayvanlara yardım etmeliyiz ve onları ****** insanların her an zarar verebileceği sokaklardan kurtarmalıyız ben bu yaşıma kdr 20den fazla hayvan beslemiş olarak bunları söylüyorum inan sen yaşın kaç olursa olsun senden daha fazla şey gördüm ve yaşadım çnkü ben olayların içindeydim
insanların da kendini koruma gücü hayvanlardan daha çoktur. Evet hayvanlar doğal ortamlarda rahatça yaşayabilirler, peki onlara doğa bıraktık mı? beton yığınlarının arasında hayvanların saklanıp yağmurdan soğuktan ya da aşırı sıcaktan korunabileceği yerler kaldı mı? Hayvanların doğasını daha çok yerleşim yeri daha çok alışveriş merkezi daha çok ıvır zıvır diye hunharca katlediyoruz. Fare zehirleri, böcek ilaçlarıyla her yeri zehirliyoruz. Sokak hayvanları gelip zehirlediğimiz ürünleri yiyerek ölüyorlar sırf bahçeniz pis kokmasın diye. Barınaklara tıkılan hayvanlarsa apayrı, beton kafeslerde yaz kış, yaralı, hamile, hasta ayırt edilmeden hapsediliyorlar. Hayvanların yaşam hakı hepsi için geçerlidir. Hayvanlar bize saldırmadığı sürece yaşamlarını sonuna kadar savunurum, aksi ise meşru müdafadır. Son olarak, aç, evsiz, güçsüz insanlara yardım etmediğimizi ne biliyorsunuz? Hayvanları sevdikçe insanların onlardan daha değersiz olduğunu düşündüğümüz doğru, ancak bu onlara eziyet eden, onları yok sayan insanlar için geçerli. Bizi eleştirip “aç insanlar da var ama” diyeceğinize aç insanlara da siz yardım edin madem öyle.
ne saçma
harikasın 🙂