Erden ÖZKANT

Bayram tatili için Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e gittim. Bişkek’e en son 7 ay önce gitmiştim. 7 ay önce gördüğüm Bişkek ile 7 ay sonra gördüğüm Bişkek arasındaki en büyük fark, havalar ve yeşillik oldu. Hava, genel itibariyle gündüzleri sıcak, akşamları ise biraz serindi… Erzincan’ın havasına çok benziyordu…
Yeşillik ve sulak bir yer olan Kırgızistan, yazın ayrı bir güzel oluyormuş gerçekten. Buradaki ağaçlar ve çiçekler, yazın müjdesini çok güzel bir şekilde veriyordu. Bayramın da…

Sponsor Bağlantılar

Türkiye’de 30 Ağustos Zafer Bayramı ile Ramazan Bayramı’nın aynı güne denk gelmesi, Kırgızistan’ın bağımsızlığının 20. yıldönümünün de 31 Ağustos olması oradakilerin “3 bayram denk geldi” diye sevinmelerine neden oldu. Yani Türkiye’nin Zafer Bayramı oradakileri bile sevindirdi. Doğrusu Türkiye’de ulusal bayramda uçak gösterileri, helikopterlerin uçmaları, askerlerin yürüyüş yapmaları ve askeri araçlarla halkı selamlamaları “dosta güven, düşmana korku” veren soğuk savaş kutlamaları belli ki Bişkek’tekileri bile heyecanlandırmaya ve sevindirmeye yetmişti ama Radikal gazetesinin Zafer Bayramının ertesinde kutlamalarla ilgili attığı şu manşet aslında birçok kişinin hislerine tercüman oluyordu: Bu son olsun.

Evet bu Zafer Bayramında Başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tebrikleri kabul etmesi gibi demokrasi adına sevindirici adımlar atıldı. Ama belki ilerde bu kutlamalara da gerek kalmaz. Baksanıza Bişkek’in bayram kutlamasına… TRT Avaz tarafından canlı yayınlanan kutlama, Türkiye’nin 30 Ağustos kutlamasından farklıydı. Zira eğlenmeyi çok seven Kırgızistanlılar yine eğlenmeyi ihmal etmediler ve bu bayram kutlamasında da doyasıya eğlendiler. Türkiye’deki soğuk savaş gösterileri de konuşmaları da Bişkek’teki kutlamalarda yoktu…

İşte bu bayram kutlamasının yapıldığı saatlerde ben de bir dostumla konuşuyordum. Dostumla konuşmamızda laf döndü dolaştı “şike soruşturmasına” geldi. Dostum, “şike soruşturmasını” eleştiriyor, soruşturmayı yürütenlere ve medyaya ateş püskürüyordu adeta. Niye bu kadar sinirli olduğunu anlamak kolaydı zira o fanatik bir Fenerbahçeliydi. Şöyle diyordu dostum: “Bu soruşturma niye seçimlerden önce yapılmadı? İktidar, bence denge gözetmemeli, oy hesabı yapmamalıydı. Mayısta lig bitti peki ama niye operasyon için haftalarca beklendi? Ayrıca niye sadece Fener’e yüklendiler? Diğer takımların adları niye yok? Tek suçlu Fener mi? Milyonlarca Fener taraftarı töhmet altında bırakıldı. Madem böyle bir olay var, o halde tüm takımları çağırır hepsinden hesap sorarsın eğer gerçek bir iktidarsan. Bir de medya, gizlilik kararı olan bir soruşturma için nasıl böyle yayınlar yapabilir” Dostuma “Ortada kara para var, mafya var, silah var” dediğimde ise “Şike ve teşvikte kara para niye olsun” mealinde şeyler söyleyebildi, şikeyi masum bir şeymiş gibi göstermeye çalıştı ve ardından şunu ekledi: “Bir tek Fener mi yapıyor bu şikeyi?” Dostum bunları söyledikçe şaşırıyor ve fanatizmin insanı ne hale getirdiğine acıyordum. İşte fanatiklik, gerçekleri bu şekilde göz ardı ettiriyordu insana. Dostuma şunları söyledim ama pek kar etmedi yine de: “Bak, önce fanatikliği bir kenara bırakmalısın. Ben bir Galatasaraylıyım ama inanıyorum ki Galatasaray da aynı diğer takımlar gibi geçmişte bu tür kirli işlere bulaşmışlardır. Ve ben bunların da ortaya çıkmasını, Türkiye’nin hem siyasette hem de futbolda kirlerinden arındırılıp temiz bir toplum olmasını istiyorum. Bunun için ister Galatasaray’ı ister Fener’i ister başka takımları küme düşürebilirler. Ayrıca senin düşüncen aynı Ergenekon davasında generaller tutuklandıkça ‘ordu yıpranıyor’ diyenlere benziyor. Onlar bunu diyerek Ergenekon operasyonlarını eleştiriyorlardı, sen ve senin gibiler ise ‘Fener yıpranıyor’ diyerek bu şike operasyonunu eleştiriyorsunuz. Hele bir bekleyin bu soruşturma, diğer takımlara da uzanıyor mu uzanmıyor mu diye. Ayrıca polislerin ellerinde çok ciddi bilgi ve belgeler var. Bunlar göz ardı edilmemeli. Türkiye temizlenmeli. Medyaya güvenmelisin.” Dostuma bunları söyledim. Tabii fanatiklik o kadar büyümüş ki içinde, kendi dediklerinden başkasını gözü görmüyor, kulağı duymuyordu. Dostum ayrıca Deniz Feneri savcılarının görevlerinden alınmalarını da eleştiriyordu ve işte bu konuda haklıydı bence. Maalesef önceden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Ergenekon Davasını yürüten savcıları görevinden alıyordu, fakat bu sefer devran tersine döndü. İkisi de yanlış tabii… Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak’ın dediği gibi “Al birini vur ötekine”…