Alevilik konusunda söz söylemeye kalkιşmak hem konunun uzmanlarιna saygιsιzlιk ve hem de bir makale hacminin çok çok ötesinde olduğundan bu konuya girmek niyetinde olmayacağιz. Ancak Alevilik ve Sünnilik denilen ekollerin tamamen siyasi bir ayrιşma olduğu gerçeğini görmemiz gerektiğini vurgulamakta büyük faydalar var. Dolayιsιyla her iki ekol de siyaseten gelişip vücut bulmuş ekollerdir. Yaşanmakta olan „din“ bakιmιndan her ikisi de „rivayet kültürü“ üzerinde oturmaktadιr. Ancak ne Alevilik ve ne de Sünnilik noktasιnda herhangi bir yorumda bulunmak niyetinde değilim. Zira bugün esas üzerinde durmak istediğimiz konu „Aleviliğin siyasallaşmasι“ konusudur. Akl-ι selim sahibi herkes kabul eder ki, toplumun kahιr ekseriyetini teşkil eden geniş katmanlarda hiç bir sorun bulunmamaktadιr. Toplumun kendisi bizzatihi kendisini herhangi bir şekilde bir tanιmlama yapma zorunda hissetmeden bir hayat sürmeye devam etmektedir. Kabul edelim ki geçmişte Aleviler bu ülkede büyük sorunlar ve travmalarla karşι karşιya kalmιşlardιr. Ancak Cumhuriyet idaresinden sonra toplumun büyük bölümünü oluşturan Sünni kesim de aynιyla ve hatta daha fazlasιyla bir zulüm ve baskι altιna alιnmιşlardιr. Bugün geldiğimiz noktadan geriye doğru baktιğιmιzda korkunç baskι ve zulümlerin yaşandιğι inkâr edilemez bir gerçekliktir. Tabi ne Alevilik ve ne de Sünnilik yekpare olmadιğι için yapιlan zulüm ve baskιlar da bu çeşitliliğe göre şekillenmiştir. Cumhuriyeti kuran kadrolarιn önce toplumu tamamen „dinsizleştirmek“ ve tepeden tιrnağa „pozitivistleştirmek“ için göstermiş olduğu azami gayret akamete uğrayιnca aynι kadrolar Sünni olsun Alevi olsun bir inancι bulunan herkesi ama herkesi en azιndan „dünyevileştirme“ çabalarι devreye sokulmuştur. Haklarιnι teslim edelim ki bu konuda çok önemli mesafeler aldιklarι da ortada. Yιllar yιlι „siyasal İslâm“ ve „irtica“ adlarι altιnda kara propaganda yöntemi ile baskι altιna alιnmιş olan toplumun büyük bir bölümü günümüz koşullarιnda bile hâlâ yeterince özgür bir durumda değildir. Hemen herkesin 10 yιldιr sünni müslüman kadrolardan oluşan bir iktidar var dolayιsιyla onlarιn dιşιnda herkes eziliyor yaygarasι tam anlamιyla bir şehir efsanesidir. Pulanyadan çιkmιş, tek tip bir yurttaş konusunda ιsrarcι olan o malum kadrolarιn gizli felsefesi bütün heybetiyle ortada durmaktadιr. İktidarda bulunan nezih kadrolar toplumun her kesiminin (sünniler hariç) sorunlarιna el attιğι gibi Alevilerin sorunlarι hakkιnda da önemli çalιşmalara imza atmιş ve bu konuda devrim niteliğinde çalιşmalar yapmιş ve yapmaktadιr. Ancak gelin görün ki Alevilik konusunu siyasallaştιrmakta kararlι olan bazι „beyaz aleviler“ toplumda bulduklarι karşιlιğa aldιrιş etmeksizin meseleyi bir hak talebi olarak değil de kendilerinin ülkenin gerçek sahipleri olduğu ve hemen herkesin kendileri gibi olmak zorunda olduğu gibi „absürt“ bir yaklaşιmla samimi inançlι insanlarι baskι altιna almaya kalkιşιyorlar. Yukarιda söylemiştik, alevilerin Cemevi noktasιndaki talepleri sadece „dede“ lerin maaşlarιnιn devlet tarafιndan ödenmesi ve camilere tanιnan kolaylιklardan yararlandιrιlmasι ile ilgil değildir. Bu sadece olayιn ambalajι olarak sunulmaktadιr. Esas mesele geçmişte olduğu gibi eski mevzileri tekrar kazanmak ve bir türlü istedikleri kιvamda pozitivistleşmeyen Sünni kesimi değiştirmek ve dönüştürmek. Yani o kahιrlι yιllarιn özlemi ile yanιp tutuşan bu alevi entellektüel kesim yanlarιna „sιnιrsιz özgürlük“(!) savunucularι (sadece cami ve müslümanlar hariç) bir avuç tuzu-kuru sol liberal yarι aydιn adamlarι da alarak o „meşùm mühendislik“ dönemlerini geri istiyorlar. Bunu yaparken de Ak Parti iktidarιnιn insanι önceleyen felsefesinden azâmi ölçüde istifade ediyorlar. Dertleri cemevinin ibadethane olup olmamasι değil asιl mesele cami denen kurumu bir şekilde yok etmek yahut en azιndan onun değerini düşürmek. Dahasι bu yolla ülke insanιnιn büyük bir bölümünü töhmet altιnda bιrakarak mazlum ve mağdur edebiyatιyla hem kemalizme hizmet etmek ve hem de işgal edildiğini düşündükleri çiftliği(!) yeniden geri almak. Tabi bütün bunlarιn normal hayatιnι sürdürmekte olan sade alevi vatandaşlarιmιzla hiç bir ilgisi yoktur. Cemevlerini caminin alternatifiymiş gibi sunma gayretinin başka bir izahι yoktur. Ülkemizde yaşanmakta olan Aleviliğin İslâmιn için de mi dιşιnda mι olduğu tartιşmasι bir başka yazιnιn konusudur. Herhangi bir insanιn kendisini „müslüman“ olarak tanιmlamasι müslümanlarιn o kişiyi müslüman olarak kabul etmeleri için yeterlidir. Ancak yaratιcιnιn o kişiyi nasιl tanιmladιğιdιr önemli olan. İslâmιn çok önemli temel akidelerini inkâr ederek elbette müslüman olunamaz. Tabanda kendi hallerinde yaşamakta olan Alevilerin böyle bir meselesi olduğunu sanmιyorum. Ancak Aleviliği siyasallaştιrmak isteyen bir takιm yazar- çizer tabakasιnιn içindeki zevatιn öyle bir Alevilik tarifleri var ki değil müslümanlιk gibi bir „tevhid dini“ paganizm bile geçit vermez. Haklarιnι teslim edelim ki, bunlarιn içinden bazιlarι bir tür „karma din“ haline getirdikleri (şamanizm, islâm, pozitivizm ve kemalizm) Aleviliğin İslâm dιşι olduğunu mertçe ifade ediyorlar. Ancak bunlarιn büyük bir bölümü bu mertçe tutumu göstermek bir yana esas İslâmιn bu olduğunu Sünni müslümanlarιn ise Arap emperyalizmine boyun eğen zavallι konumunda bulunduklarιnι ileri sürmeye gayret ediyorlar. Elbette ki bu tez sadece bir inanιş biçiminin üstünlüğünü ispata matuf bir yaklaşιm değildir. Bunun adι düpedüz dayatmadιr. Kemalist felsefenin bütün kesafetini arkasιna alarak kendi halindeki dindar insanlara baskι yaparak sadece Sünnilere değil kendilerini İslamιn bir alt yorumu olarak görmekte olan Alevilere de aba altιndan sopa gösterme taktiğiyle siyasal hedeflerini yakalamak niyetinde olanlar bu ülkede bir Alevi-Sünni çatιşmasι çιkarabilmek için gece-gündüz çalιşmaya devam ediyorlar. Bu konularda hem Alevilerin ve hem de Sünnilerin şimdiye kadar bu tezgâha gelmemiş olmalarι her türlü takdirden vareste bir durumdur. Ancak teyakkuz hali devam etmelidir. Zira Aleviliği siyasallaştιrmak suretiyle mevzilerini yeniden kazanmak isteyen jakobenlerin pervasιzlιğι hâlen
sürmektedir.
Benim kanaatime göre yιllardan bu yana nice badireleri „engin feraseti“ ve „derin basireti“ ile atlatmιş bulunan bu millet bu oyunlarι da bozacaktιr. Fakat buna rağmen dikkatli olmanιn kimseye bir zararι olmaz. Herkes dinini de dinsizliğini de „özgürce“ yaşasιn ama kimseye dayatmaya kalkιşmasιn.
Baki Selam ve Saygιlarιmla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya