Bir eğlence dünyası şantiyesi yaklaşık 1500 kişinin çalıştığı bir şantiye.

Tek beğendiğim yanı iş güvenliği açısından sigortası olmayanı çalıştırmıyorlar. Önce sigorta sonra iş başı. Artık çalışanın iş güvenliğimi, yoksa çalıştıranınmı bilinmez.İçerisi arı kolonisi gibi, herkes bir şeyler yapıyor hani derler ya işi olmayan giremez, aynı öyle bir yer. Bir günlük çalışma hayatını yaşadığım yeri yazmak istedim.

Sponsor Bağlantılar

İçeri girer girmez doğru şantiye yoluna, bir konteynır elbise değişimi için sıraya giren insanlar. İş elbiselerini giyinip işin yolunu tutmaya, elbise dolabı yok! İş elbisesi yok! Sadece baret, bulursan çizme, üzerine süslü bir yelek. Sarı çizgileri olan. Telefonda görüştüğüm insanlar gelirken yanınızda iş elbise getirin dememişti. Parmakları basıp sabah 08.00 iş başlama işareti olarak alabilirsiniz. Şantiyede genel temizlik elamanı olarak işe başlamıştım. Evet işkur’un ilanda öyle yazıyordu. Görmeden anlayamazdım işin ne olduğunu ve işin yolunu tutmuştum.

İşe girişlerim yapıldı çalışma sahasına gittim. İşe koyuldum, önce genel bir temizlik dedikleri ufak su kuyuların içindeki suları dalgıç pompa ve büyük bir elektrikli süpürge yardımı ile suları çekmek her tarafı saran sular ve içinde elektrik kablolarını nerelerden geçtiği bile belli değil. Prizler suların içinde bir orda bir burada tam iş güvenliği var bu sahada ve daha sonra kıyılarda köşelerde kalan moloz yığınları inşaat artıkları bu da genel bir temizlik sayılıyormuş? Temizlemeye devam.

Yanlış yapılan bir yerin yıkımı eline daha önce hiç görmediğim bir hilti veriyorlar. Bu arada hitli makkap türü oluyor. Buyur buradan yak. Mecbur ya işi bırakacaksın ya yapacaksın. Anlamasanda yavaş yavaş anlıyor gibi yapacaksın. Saat 12.00 öğle paydosu yemek haneye gidebilmek için 15 dakika çamurlu yollarında yürüdük şantiyenin ve insan sürüsü kendimi askerde hissettim birden. Sıraya girdik ve ellerimizde tabldotlar yemeklerimiz konuyordu birer birer. Yemekte menü güzel çorba, kızarmış tavuk, bulgur pilavı ve 1 elma menü güzeldi onca insana. Bu kadar yemek nasıl yapılıyor diye kendime soruyordum. Yemekler yendi sıra çay molası kazanlar kaynıyordu sıramıza girip çaylarımızı tekrar aldık. Çay sınırsız helal olsun. Mola bitmeden bir tuvalet yoluna da gitsek dedik çünkü çalıştığımız yerlerde başka tuvalet konteynırı yoktu. Bu yüzden gelmişken bu ihtiyacımızı da görelim dedik. 1500 yakın insan 4 tuvalet. Siz tahmin edin içini. Lavabosu bile bu tuvaletlerin ellerimizi yıkarken depolarda su kalmamış neyse biraz yıkamıştık ellerimizi. Doğru işimizin yolunu tuttuk saat 13.00 olmuştu. Mesai saati 17.00’di. Bu zamana kadar çalışmaya devam ellerimize aldık süpürgeleri arada kürekte lazım oluyordu. Çünkü her şey süpürgeyle olmuyordu ağır olan tozlar, çöplerde vardı burada. Mesela yaşamın ağırlığı gibi bunlarıda süpürmemiz gerekiyordu. Yoksa bu iş yapılmaz diyordum kendi kendime. Hayatın ağırlığını da katarsak yüküm daha da ağırlaşıyordu.

Saat 17.00 olmuştu, başımızdaki çavuş mesaiye kalırmısın dedi, hayır dedim. İlk gün, daha sonra dedim ama bu işin daha sonrası olurmu bilmiyordum. Parmağımı basıp çıkmıştım oradan. Aslında yapabileceğim başka işler olduğunu düşünüyordum ama olmayınca olmuyor. Hayat insana gülmeyince, gülmüyordu.

Bu satırları eğlence dünyasında çalışıpta eğlenemeyen insanlar için yazdım.

Saygılarımla…