Yaşına, mesleğine, ırkına, dinine bakmadan asar insanı ellerinden gerdirip kalın direğine, yakar tüm sualleri birer azap misali, ayakların havada acıdan başka herşeyi düşünmek istersin, ama başaramazsın. Çilesini çekersin fikrinin senden öncekilerin hiçbirşey elde etmediğini bile bile, bu yolun tam olarak nereye çıkacağını tahmin edemeden çekersin… Az ya da çoktur çilesi, nefsin ne kadarını kaldırıyorsa sırtına o kadarı yüklenir.
Evreleri vardır fikrin her biri nobel alacak romanlar gibidir yaşamakla yazmakla bitiremezsin. Heyecanıda bambaşkadır sebatıda azabıda…
Fikir, silahın insanlardan alamayacağı tek ziynettir. Tanklarlada çiğnense o naciz vücudun ezilen sadece bedenin olur, fikir ruhunu kuşatıp çıkartır o acılı zamandan, uzaklaştırır insanı iklimi değersiz dünyadan.
Fikir, kuşatmalar altındadır çoğu zaman, ama düşmanlarının değil kendi sorularının, kendi sorunlarının kuşatması altındadır. Cevabını bulamadığında kanını hızlandırır, adamı delirtir. Akıllı işi değildir fikir, onu zamana ve mekana hapsetmekse imkan sınırları dahilinde değildir.
Birden çok yönü vardır insanoğlunun ama fikir yönlerin hepsine yön verendir. İnsan ruhunun anayasasıdır fikir. Ceza kanunu ise vicdandır bu anayasanın. Ve dünyanın çekmekle bitmeyen en büyük cezasıdır.
Hele gencecik bir yaşta bugün ‘kardeşen öte’ bildiğin bir adamla bir sokak karşılaşmasıyla başlamış ise bu serüven tarifsiz bir kahramanlık öyküsüdür. Kimsenin bilmediği, kimsenin anlamadığı ve anlatmayada çalışmadığın bir öyküdür. İstanbul’u kuşatmak kadar heyecanlı, Uhud’da salınmak kadar mübarek…
Fikir, bazen gitmeni gerektirir heryerden, kaçmanı gerektirir. Çıkmazlarının arasında boğazına takılan nefesini rahata kavuşturmak için ‘Kardeşten ötelerden’ bile öteye gidersin. Çıkamazsın düştüğün çukurlarından, aslında sana yardım edecek kardeşlerinin olduğunu bilsende o savaşı tek kazanmak istersin , çünkü birliklerle savaşmaya hazır değilsindir.
Aziz dostların en zor günlerinden başka hiçbir zaman yanında olmazlar. En güzel taraflarıda budur zaten. Saçlarında ölümün habercisi olan beyazlar ‘daha ölüme çok var’ deselerde böylelerinin başında çoktur.
Fikir en büyük sevda ateşlerini bile söndürür bazen aklına su katar bulandırır. Nefsinle başbaşa kalışlarını beyin mastürübasyonuna çevirir, Aklınla kalbinin arasında sıkışır kalırsın ve ‘şartellerin’ atar artık bir elinle kalbini bir elinle aklını boğazlarsın. Ağlarsın Anadolu’nun yağız delikanlısı sürüklesende arkandan göreceli kalabalıkları, sessiz sakin bir mekanda Allahtan başka misafirin olmasada bu hüzne, hüngür hüngür ağlarsın. Söversin Dünyanın bütün adaletsizliğine, kavuşamadığın sevdiklerine, beklediklerine…
Fikir adamlık terazisidir. Fikrini değil fikrine olan inancını ölçer senin. Koyar ensenden tutup delikanlılığını kefeye ‘hadi bakalım’ der çek belindeki kantarıda görelim ne kadar delikanlısın?
Alim eder seni vura vura tokadı. Deliliğin zaten fikrine olan aşkın fermanıdır.
Uyurken üzerine birinin soğuk su dökmesi gibi şoklar bazı anlarda. ”Nasıl olur lan” deyip sıkarsın dişlerini. En tehlikeli anlarından biridir onlar ”Ölüm tehlikesi” tabelası en çok bu zamanda zaruridir. Ve düşünmek nihayet öyle bir yorar ki seni takatin kalmaz yaşamaya. Geçiştirirsin hayatındakileri…
Artık aşkın kölesi olmuşsundur. Sahibin ruhuna yüklediği acı zulüm gönlünü fırıldağa çevirir. Rüzgarlara kapılıp gidiverirsin. Ölümsüz aşkın bekçiliği başlamıştır, herkese rağmen beklersin… ‘Kimse kalmasada ben varım’ sana uzanacak eli kırk yerinden kırarım deyip sevgili gibi bakarsın fikrine. Onun gözlerinde görürsün istediğin dünyayı, önden gidenleri bile tutup ellerinden getirirsin geriye.
Gelecek planları yaparken arkadaşların yanında sen fikrinle birlikte militanca bi harita çizersin. Azığın yalnızlığın görevini yerine getireceksin ! Birkaç dal sigara vardır cebinde o bitene kadar ölecek, dirileceksin.
Fikir ! Sen beni geberteceksin!