Merhaba her birinin gözlerinde, gökkuşağının ayrı ayrı tüm renklerini barındıran canlara… Merhaba kalp gözü ile bakıp, candan sevgilerini birbirlerine hibe eden dostlara… Merhaba gönülleri birbirleri için kıyamda olan ruhlara… Merhaba yeni başlangıçlarıma, geri dönüşü olan ayrılıklarıma…
Öğrenme arzusu ile kıvrılan yollarımız evvela bir çatı altında birleştiğinde yabancıydık birbirimize… Dilimizde alışılagelmiş iltifatlar, aklımızda cevabını bekleyen sorular…
Aynı sıralara yerleştirildiğimizde; hem çocuksu bir sevinç, hem de yetişkinlere mahsus bir endişe ile kabullendik yabancılıklarımızı… Çokta zor olmadı bu gereksiz endişelerimizden sıyrılıp, birbirimizi tanımak, öğrenmek ve sevmek sanırım. Artık arkadaştık… Kim olduğumuzu, neci olduğumuzu bir kenara bırakıp sadece sevdik birbirimizi… Her şeyimiz ile; eğrisi-doğrusu, tamamı-eksiği ile kabullendik ve koridorlar boyu ufak ama kendi dünyamızın maceraları peşine düştük beraberce…
Her birimizin diğerlerinin eksiğini ört bas eden özellikleri ile tamam olduk, bütün olduk, bir olduk… Birimiz şakalarıyla ortamı şenlendirirken, diğerimiz ağırlığı ile oturaklandırdı. Birimiz asabiliği ile ayaklandırırken, diğerimiz yumuşak başlılığı ile sükunet oldu… Ancak; Birimiz ağlarken geri kalanımız yüreğinde depremler ve yüreğinin cızır cızır sızlamasına engel olamadı.
Ders zili ile derse, tenefüs ile bahçeye koşarken gözlerimizin, arkadaki diğerimizi kollaması ile anlattık dostluk kavramımıza, bir parçam arkada kalmamalı duygusunu… Birbirimize attığımız top değil de sanki sadakatimiz, güvenimiz ve illaki sevgimiz oldu. Ve tekrar derse dönmek üzere yöneldiğimiz merdivenlerin basamaklarında nefes nefese kalışlarımızda; diğerimizin destek eli, darlık çekenimize suni bir tenefüs oldu…
Beraber şarkılar söyledik başlar birbirine dayalı. Türküler mırıldandık… Ham meyvayı kopardılar dalından derken sanırım ayırdıkları yarimiz olmadı düşüncelerimizde, kardeş saydığımız birbirimiz olduk ve hüzünlendik, burulduk sebebini söyleyemeden… Kara tahtaya isimlerimizi kazıdık beyaz tebeşirle; gün gelip mezun olduğumuzda, ayrılık denilen koyuluklarda boğulmasın kimliğimiz diye…
Gözyaşlarının muziplikle kardeş olduğuna şahit oldunuz mu siz hiç? Biz yaşlarımıza latifelerimizi yoldaş eyledikte kahkahalarla donattık keyfe keder…
Hatırlıyor musunuz? Masalar üstünde şiirler okutmuştu bir hocamız. Tahtanın önüne kurulmuş sıraya çıkıp bağıra bağıra ses vermiştik duyanlara… Ama o gün içimizden birinin gönlünde yangın, ellerinde titreme, usulca yürüyüp de sırayı es geçip öğretmen masasına tırmanışı geldi şimdi aklıma… Tüm sınıf hayret, tebrik ve merakla okuyacağı yazıya kabartmıştık kulaklarımızı… Elindeki küçük kağıda inat, gözlerini üzerlerimizde gezdirerek, Orhan Veli’nin; Benimde mi düşüncelerim olacaktı? Bende mi böyle uykusuz kalacaktım? Sessiz sedasız mı olacaktım böyle? Çok sevdiğim salatayı bile aramaz mı olacaktım? Ben böyle mi olacaktım? Şiiri ile gönlünün acı hüznünü daha fazla tutamayıp salıvermişti gözünden diline, dilinden gerisin geriye gönlüne… En büyük alkışı aldığından bihaber, yine aynı sükunetle olmuştu dönüşü bizlere. Alkışlayamamıştım… Gönlüm onun bu hüznüne razı olamamaktan çırpınıyordu da elimi sadece elinin üzerine koyup iki kere dürtmekten ileri gidememiştim…
Seneler dostluğumuza inat kapının eşiğine sürüklerken bizleri, darma duman etme çabası güderken içten içe, sinsice;Daha bir kenetlendik, sımsıkı tuttuk ellerimizi değil ama kalplerimizi… Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için derken gene ellerimizi değil yüreklerimizi yatırdık masaya ve keplerimiz değil yüreklerimiz havalandı büyük bir coşku ile semalara… O yürekler ki; rahmet gibi çisil çisil iniverdi ayrılık korkusu sarmış canlarımıza.
Şimdi yine gözümün biri arkada. Cisimler yok, şahıslar yok ama; ruhlarınız, hayalleriniz işte orada… Biri sıranın ucunda, diğeri hatırat defterimiz koridor sonunda… Kahkahalarımla yüzü aydınlanırken birinin,diğerinin eli yüreğimdeki yangınları söndürmek için omzumda. Özlemlerim kaldı sınıfımın ortasında, servisin beni size götüren yollarında…
Şimdi en samimi bir niyaz ile yalvarıyorum Allah’a; Merhaba diye başladığım sözlerimin sonunda, olmasın asla elveda…
27.06.2011
inan öznurcum her satırında buldum kendimi yüreğine sağlık 🙂
seninle az koşturmadık bahçede,merdivenlerde ü**** az gıcık etmedi seni…ararsan bu yazının içinde muhakak kendini bulursun 😀
canım çok nostoljik olmuş ama ben bu guruptan değil miyim yahu 😉