EYLÜL VE KOKORO ROMANLARINDA YALNIZLIK İZLEĞİ

Esra KARAGÜZEL[1]

Özet

Bu çalışmada, aynı yüzyıllarda farklı kültürlerde kaleme alınmış olan Mehmet Rauf’un Eylül ve Natsume Soseki’nin Kokoro romanlarında “yalnızlık” izleği karşılaştırılmalı olarak ele alınmıştır. Çalışmanın amacı, romanlardan hareketle aynı zamanda farklı kültürlerde ki kişilerin yalnızlık izleğine yaklaşımlarını ortaya çıkarmaktır. Araştırma, nitel bir araştırma olup metin tarama tekniği kullanılmıştır. Bu tekniğe göre yalnızlık izleğine dair anlayışlar karakterlerin üzerinden uyarlanmıştır. Bu çalışma sonucu Türk kültüründe ki yalnızlığın bireysel, Japon kültüründe ki yalnızlığın toplumsal olduğu anlaşılmıştır.

Sponsor Bağlantılar

Anahtar kelimeler; Yalnızlık, Eylül, Kokoro, Japon Kültürü, Türk Kültürü

1.Giriş

Yalnızlık kelimesi;  bir insanın boşluk duygusuyla karışık kendini dünyadan kopmuş hissetme duygusudur. Yalnızlık arkadaş eksikliğinden veya başkalarıyla birlikte olma arzusundan daha da öteye giden bir duygudur. Yalnızlık çeken insan kendisini toplumdan kopmuş hisseder. Başka insanlarla anlamlı bir iletişime girmekte zorluk çeker. Yalnızlık çeken insan içinde bir boşluk veya kopukluk hisleriyle doludur. Yalnızlık duygusu sıradan bir yalnız olma halinden değişiktir. Yalnızlık duyan insan terkedilme, dışlanma, depresyon, güvensizlik, umutsuzluk, anlamsızlık, değersizlik ve kızgınlık duygularıyla doludur diye tanımlanabilir. TDK[2] yalnızlığı “Yalnız olma durumu, kimsesizlik” olarak tanımlamış. Örnek olarak C.S Tarancı’nın şu sözlerini vermiştir.

“Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir / Gittikçe artıyor yalnızlığımız”

Yalnızlık izleğini Gökçe (2018),  “Salvatore Quasımodo’da Yalnızlık Kavramı” adlı makalesinde yalnızlığa dair insan yaşamının her anında olduğuna değinmiştir. Gökçe’ ye göre yalnızlık; “ İnsanı doğumundan ölümüne kadar takip eden bir olgudur”  diye tanımlamıştır.

Yalnızlık izleğini konu alarak yazılan birçok makale vardır. Farklı konular açısından ele alarak değerlendirmeler yapılmış. Karaoğlu(2009), Avşaroğlu(2009), Deniz(2009), “Yalnız Mısın? Selçuk Üniversitesi Öğrencilerinde Yalnızlık Düzeyi İle İlgili Bir Çalışma” adlı makalesinde yalnızlığı üniversite öğrencisinde yalnızlık duygusu ile cinsiyet, yaş ve bazı sosyo-demografik verilerin arasındaki ilişkiye değinmiştir. Karaoğlu, Avşaroğlu, Deniz’ e göre yalnızlık “Bireyin sosyal ilişkilerinin beklediği gibi gitmediği algısıdır. Evrenseldir ve insanın ait olma duygusunun sonucudur” diye tanımlamıştır.

Mehmet Rauf Servet-i Fünûn döneminin en önemli yazarlardan bir tanesidir. Özbalcı(1994),

“Mehmet Rauf Ve Eylül Romanı Üzerine” makalesinde Mehmet Rauf’ un hayatını şöyle kaleme almıştır;

“Aslen Kütahyalı bir ailenin çocuğu olan ve 1291 (1875 ) tarihinde İstanbul’da doğmuş bulunan Mehmet Rauf’tur. Asıl mesleği deniz subaylığı olan, fakat okuyup yazmaya karşı ilgisi daha okul sıralarında iken başlayan Mehmet Rauf, ilk yazılarını Hali t Ziya’nın aracılığı ile İzmir’deki Hizmet gazetesinde yayımlamış, daha sonra da İstanbul’daki Mekteb dergisinde yazmağa başlamıştır. 1896 yılında bir grup arkadaşı ile birlikte Servet- i Fünûn topluluğuna dahil olan Mehmet Rauf’u n ası! şöhretli yılları bu tarihten itibaren başlar ve hele edebiyatımızı n ilk önemli psikolojik romanı olarak kabul edilen Eylül’ün 1900 yılında Servet- i Fünûn dergisinde tefrik a edilmesinden sonra büsbütün artar.”(Özbalcı 1994:1)

Natsume Soseki Meijii döneminde yaşamış bir yazardır. Salğar(2017)’ de, Meijii döneminde Japonya’sında yaşanan sosyo – kültürel alandaki değişimlere olan yaklaşımı ve eserlerinde görülen Batı algısına değinilmiştir. Japonya’nın Batı’yı model alarak önemli değişimlere adım attığı dönemde yaşamış, aydın kişiliğe sahip bir yazar olarak, özellikle kendi psikolojik dünyası içerisinde yaşadığı sıkıntılar ile bu dönemde yaşanan değişimleri eserlerinde yarattığı kahramanlarla analoji kurarak vermiştir. (Salğar 2017:1)

Natsume Soseki’nin hayatıyla ilgili bilgileri Salgar şöyle kaleme almıştır;

“Natsume Soseki (1867–1916) de dönemin ruhunu eserlerinde yansıtmaya çalışmıştır. Sōseki, Tokyo İmparatorluk Üniversitesinden mezun olduktan sonra (1900–1902) yılları arasında İngiltere’de bulunmuştur. İngiltere’den döndükten sonra yazarlık hayatına başlamış, 49 yıllık yaşamına birçok eser sığdırmıştır. Japonya’da Meiji dönemi yazarları arasında ilk akla gelen önemli kalemlerden biri olmuştur.” (Salğar 2017:2)

Mehmet Rauf Eylül romanında Necib, Süreyya, Suad, Fatin, Hacer, karakterleri yer almaktadır. Necib hariç herkes aynı evde yaşamaktadır. Süreyya ve Suad birkaç yıldır evli olan bir çifttir. Birbirlerini çok sevmektedirler ama Süreyya evden ve evde olan kişilerden memnun olmadığı için bu ilişkilerine de yansıyor. Hacer herkes tarafından aynı görülüp kıskançlığını çok belli eden bir karaktere sahiptir aksine Suad çok narin anlayışlı herkes tarafından sevilen bir karakterdedir. Süreyya ise karısı Suad’ a çok aşıktır ama onu ilerleyen zamanlar da mutlu etmemeye başlar. Suad’ın hoşlandığı şeyler ilgisini çekmediği için Suad zaman zaman kendisini çok yalnız hisseder ve buna Süreyya sebep olur. Bir gün başka eve taşınma kararı alırlar çünkü aynı evin içinde mutlu değillerdir her gün Hacer’in laf çarpmaları Suad’ı olumsuz etkiler. Süreyya’nın parası olmadığı için Suad babasından para ister ve başka eve taşınırlar buna da Necib katkıda bulunur ve gel git derken neredeyse her gün onlara misafir olur. Necib, Süreyya, Suad üçü birlikteyken çok eğlenirler ama Necib gittikten sonra ortak hiçbir şeyleri olmadığı için hiçbir şeyden zevk alamaz hale geldiler. Bu gittikçe daha çok göze gelir ve Necib le Suad birbirlerine olan ilgilerini fark etmeye başlarlar. İkisini de suçluluk duygusu kaplar. Buna etken olarak Süreyya Suad la hiç ilgilenmez sandal la daha çok vakit geçirirdi. Necib yokken Suad kendini yalnız hissedip gözü hep Necib’i arardı. Olamayacaklarını bilirdi ve bu onu git gide her gün daha çok kahrederdi. Romanın sonunda evde çıkan yangında Suad içerde olduğu için Necib ve Süreyya onu kurtarmak için koşarken Süreyya kapının dışında kalır ve Necib içeriye girer iki karakter ölür.

Natsume Soseki’nin Kokoro romanında üniversite öğrencisi olan “Ben”, tatil yerinde tanıştığı ve “Hocam” diye hitap ettiği esrarengiz kişiyle samimi olmuş ama sakladığı gizli sırrı varmış ve bunu ortaya çıkarmak için devamlı hocaya sorular sorup kafasındakileri öğrenmek istiyordu. Ve “Ben” babasının hastalığı nedeniyle evine döndüğü zaman Hocası sakladığı sırrı mektupla açığa çıkarmış.

Mektup da arkadaşı K ile aynı kişiye aşık olduğu yazıyordu. K ya iyilik etmek için onu evine getirir. Evde ki hanımefendinin ve küçük hanımın Hoca ya nasıl davranırlarsa K ya da aynı şekilde davrandığını görünce ilgisini kıskanmaya başlar ve kendini yalnız hisseder çünkü eskisi kadar ilgi görmediği gözleri önündeydi. Gün geçtikçe hanımefendinin yaklaşımlarını küçük hanımla baş göz etmek için olduğu kuruntularını yapıyordu Hoca ve gittikçe kıskançlığı artmaktaydı. K ve hoca küçük hanıma aşık olmuşlardı. K’ nın da küçük hanıma aşık olduğundan şüphelenen hoca K’ nın itirafı üzerine gidip hanımefendiyle konuşup evlenmek istediğini söyler ama bu konu da kendisini suçlu ve yalnız hisseder. Halbuki K ile hanımefendi bu konuyu konuşurlar ve K hocaya bir mektup yazarak hayatına son verir. Hoca ise küçük hanımla evlenir ve eşini sevmeye devam eder ancak her zaman kendini yalnız hissetmesine sebep olan olaylardan dolayı arkadaşına duyduğu vicdan azabından dolayı kendini kötü hisseder. Ve bu hayatının mutlu olmasını engeller. Hoca bu itiraflardan bulunduktan sonra intihar ederek yaşamına son verir.

2.Amaç, Yöntem

Bu çalışmanın amacı, farklı kültürlerdeki kişilerin yalnızlık izleğine yaklaşımlarını ortaya koymaktır. Çalışmanın önemi literatüre katkı sağlamaktır. Bu çalışma da metin tarama tekniği kullanılmıştır. Metin tarama tekniği kısaca; Hemen hemen tümü okumalarda uygulanabilen bir tekniktir. Bu teknikte bir metnin tamamını okumak söz konusu değildir. Ele aldığımız metinde sorduğumuz soruya yanıt olan kısımların dışındaki bilgilerin hiçbirisi ile ilgilenilmemektedir, sadece sorunun yanıtının nerede olduğunu bulmaktan ibarettir. Böylece konu üzerinde dikkati yoğunlaştırmak da mümkün olabilir.

3.İnceleme

3.1 Mehmet Rauf’un Eylül Romanında Yalnızlık İzleği

(1) “Bu uyku ile yalıda ne yaparsın? Senin orada yalnızlıktan canın pek sıkılacak zannediyorum.” (Eylül,18)

Örnek(1)’de görüldüğü üzere Hacer Süreyya’nın uykusundan dolayı Suad’ a yine laf çarpıp moralini bozmaya yönelik konuşmaktadır.

(2) “Hizmetçi kızın, “Necib Bey geldi!” demesi bu yalnızlık, bu endişe arasında ona birden sevinç verir gibi oldu.”(Eylül,58)

Örnek(2)’de görüldüğü üzere Suad evde mutsuz ve kendini sürekli yalnız hissetmesi sonucu Necib’in gelmesiyle çok mutlu olur.

(3) “Demek onlar olmasa ben yalnız, yapayalnız kalacağım. Söz bulamayacağız, bütün bütün sıkılacağız, hayatımız dayanılmaz olacak!..”(Eylül,82)

Örnek(3)’de görüldüğü üzere Suad’ın Süreyya’nın anlayışsızlığını, her şeyi kendisine bırakıp öyle sudan şeylerle meşgul olup onu yalnız bıraktığından yakınıyordu ve Necib le Behice olmasa yalnızlığıyla baş başa olacağından söz ediyor.

(4) “Bunun için iki gün kalıp üçüncü gün yine birden, ısrarla kaçmak isteyince, onlar için, hele yalnız kalmaktan korkan Suad için, bu pek acı oldu.”( Eylül,96)

Örnek(4)’de görüldüğü üzere Necib ısrarla evden gitmek istediği zaman Suad’ı bir korku alır ve yalnız kalacağı için Necib’in evden gitmemesi için ona sevdiği müzikleri çalar ve evde kalmasını sağlar.

(5) “Hep onun için, vallahi billahi yalnızlıktan kaçmak için…”(Eylül,202)

Örnek(5)’de görüldüğü üzere Necib’in Suad’ a karşı duygularının belli olmaması için farklı kişilerle olup karşı tarafa da yalnızlığını dile getiriyor.

(6) “Mümkün değil, mümkün değil! Böyle bir geleceğe kavuşamayacağını, bu kadar uygun bir kadına mümkün değil ulaşamayacağını, mahrum ve zelil hayatını ihtiyarlığa kadar böyle yalnız ve mutsuz” sürükleyeceğini kuruyordu. (Eylül,23)

Örnek(6)’da görüldüğü üzere Necib Suad gibi birini bulamayacağı için hayatı boyunca yalnız kalacağını düşünüyor ve bununla gitgide mutsuz oluyor kendini yalnızlığa iyice itiyordu.

(7) Böylece kendisine seslenilmedikçe, o adı kendi kendisine söylemeye, ona yalnızlıklarda seslenmeye başladı; bu, yasak bir şeyin gizlice yapılması mutluluğuyla başını döndürüyordu, dudakları daima titriyor, daima o adla titriyordu. Odasına kaçıp binlerce kere “Suad!.. Suad!..” diye âh ettiği oldu.”(Eylül,77)

Örnek(7)’de görüldüğü üzere Necib Suad’ın aşkıyla yanıp tutuşurken ona hiç bi zaman sahip olamayacağı da hep aklının köşesindeydi ve bu kendi yalnızlığında iç sesleriyle aşkını içinde yaşıyordu.

3.2 Natsume Soseki’nin Kokoro Romanında Yalnızlık İzleği

(1) “Ben yalnız bir insanım.”(Kokoro,19)

Örnek(1)’de görüldüğü üzere Ben’in sorusu karşısında Hoca ben yalnız bir insanım cevabını verir kendini etraftan soyutladığı ve kimseyle muhatap olmadığı için kendisini yalnız görmektedir.

(2) “Gençlikteki yalnızlıktan beteri yoktur.”(Kokoro,19)

Örnek(2)’de görüldüğü üzere Hoca yalnız olduğunu düşünüyor ama Ben genç olduğu için o yaşlardaki yalnızlığın daha fazla olduğunu belirtiyor.

(3) “ Sadece yalnızlık çekiyordum.”(Kokoro,79)

Örnek(3)’de görüldüğü üzere Ben kendini yalnız hissediyor çünkü Hoca’ dan beklediği haber gelmemişti. Hocayla sohbet etmeye o kadar alışmıştı ki o yokken yalnızlık duygusu peşini bırakmıyordu.

(4) Sonunda K’nın benim gibi tek başına kalıp yalnızlık hissinden çıkar yolu bulamaması sonucu ansızın son kararını vermiş olabileceğinden şüphelendim.”(Kokoro,205)

Örnek(4)’de görüldüğü üzere Hoca K’nın ölümünü ilk de aşk acısına bağlamıştı ama düşündükçe kendi durumuna bağlamaya başlamıştı. Hoca’yı karısı bile anlamıyordu ve düşünceleriyle yapayalnız kalıyordu. K’nın da böyle düşünüp hayatına son vermiş olması kanaatine varmıştı.

(5) Yapayalnızdım. Herkesten koparılmış olup dünyada tek başıma yaşıyormuşum gibi bir hisse kapılıyordum.”(Kokoro,205)

Örnek(5)’da görüldüğü üzere Hoca K’nın ölümünden kendini suçlu tuttuğu için kendini başka şeylere verip kafasını dağıtmak istiyordu eşine de sebebini anlatamıyordu ona güvenmeyeceğini biliyordu bu durumun onu fazlasıyla yalnız hissetmesine neden oluyordu.

(6) “Benim sizdeki bu yalnızlığı kökünden söküp atacak bir gücüm yok.”(Kokoro,19)

Örnek(6)’da görüldüğü üzere Ben’in Hocaya yönelttiği sorulardan merakını ve yalnızlığını almak istemesi Hoca’nın ise buna gücü olmadığını öne sürer kendin de o güveni göremez çünkü kendisi de aynı yalnızlığın içinde başkasına yarar sağlayamayacak halde görür kendisini.

(7) Lütfen içiniz. Böylesi yalnızlığınızı gideriyor çünkü.”(Kokoro,21)

Örnek(7)’da görüldüğü üzere Hoca’nın fikri şu yöneydi içince yalnızlığının geçeceğini düşünüyor her defasında daha fazla içiyor ve eşine de içmesini söylüyordu tabi eşi içmesini istemediği için kendisi bu fikri pek de iyi bulmayıp reddetti.

(8) “Velhasıl kürsüye çıkıp bana hocalık eden o büyük insanlardan ziyade, yalnızlığını muhafaza edip çok laf etmeyen Hocamın tutumu bana daha anlamlı ve yüce görünüyordu.”(Kokoro,31)

Örnek(8)’de görüldüğü üzere Ben Hocasına çok hayrandı çünkü onu diğer hocalar gibi görmüyordu onun gizemli havası ve yalnızlığını herkesin diline dolamayıp herkesten uzak oluşu onu cezbediyordu ve yalnızlığına ortak olmak istiyordu.

4.SONUÇ

Yalnızlık izleğini Natsume Soseki’nin Kokoro ve Mehmet Rauf’un Eylül romanlarında ortak olarak inceledik, her iki roman da yalnızlık izleğini nasıl vurgulamış ve karakterlerin üzerinde nasıl etkisi yarattığı tespit edilmiştir. Servet-i Fünûn dönemi yazarı olan Mehmet Rauf eserinde o döneme dair şeyleri yansıtmış ve yalnızlık izleğini bireysel olarak ele almıştır. Meiji dönemi yazarı olan Natsume Soseki ise eserinde Japon edebiyatını yansıtmış yalnızlık izleğini toplumsal olarak ele almıştır.

 

KAYNAK

GÖKÇE, Ramazan(2018), “Salvatore quasımodo’da yalnızlık kavramı”, “MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi” sayı 1, 38-51

KARAOĞLU, AVŞAROĞLU, DENİZ, Nazan(2009), Selahattin(2009), Mehmet(2009), “Yalnız mısın? Selçuk üniversitesi öğrencilerinde yalnızlık düzeyi ile ilgili bir çalışma”, “Marmara Medical Journal” Cilt 22, sayı 1,  19-26

ÖZBALCI, Mustafa (1994), “Mehmet Rauf Ve Eylül Romanı Üzerine”, “On dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi” Cilt 9, Sayı, 171-201

SALĞAR, Habibe(2017), “Natsume söseki’nin eserlerinde modernleşme ve batı ile japonya’nın mukayesesi”, “Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi”, Sayı 37, 165-178

 

[1] BC Esra KARAGÜZEL, Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri, Diyaliz Teknikeri, Denizli, TÜRKİYE ekaraguzel17@pau.edu.tr

[2] Türk Dil Kurumu çevrim içi sözlüğü. Erişim linki

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5ae4587ee8d654.98559843

Erişim tarihi 28.04.2018